Cengiz Aytmatov tarafından kaleme alınan ve 1991 senesinde yayınlanan Beyaz Gemi eseri son derece büyük ilgi görmüş ve hala büyük bir okuyucu kitlesine sahiptir. Roman, soğuk savaş döneminde kaybolan onca erkekten birinin acılar ile dolu hayatını anlatmaktadır. Beyaz Gemi romanı, Cengiz Aymatov’un uzun yıllardır tartışılan ve herkes tarafından çok sevilen bir eseridir.
Kitabın Konusu
Adeta hikaye ve gerçek hayatı birleştirmiş bir eser olan Beyaz Gemi’de geçmişi ile ele alınan bir dede ile, geleceği ile ele alınan bir çocuğun dram dolu hayatı üzerine konu edinmiştir. Bir vadide yetişen dede ve torun, bu hayatta yalnızlardır ve hayatları detaylı bir şekilde romanda işlenir. İsmine romanda hiç yer verilmeyen çocuğun, son derece masum ve tertemiz hayatının, acı bir gerçeğe nasıl dönüştüğü yazmaktadır.
Kitabın Ana Fikri
Yaşamımız için son derece önemli olan doğayı koruyarak ona zarar vermeden yaşamayı öğrenmeliyiz. Bununla beraber bize hoşgörülü yaklaşan ve güçsüz olduğunu düşündüğümüz kişileri dışlamadan, onları ezmeden yaşamayı öğrenmeliyiz.
Kitabın Karakterleri
Çocuk: Henüz 5 yaşında olan bu çocuk romanın başkahramanıdır, minik boyu, kepçeden kulakları ile son derece çirkin olan bu çocuk yüreğinin güzelliği ile karşımıza çıkıyor. Hiç arkadaşı olmayan bu çocuk, son derece hayalperest ve üzgün bir çocuktur. Doğayı çok seven, her daim koruyan bu çocuğun hayatta dedesinden başka kimsesi yoktur.
Mümin Dede: Yumuşacık bir kalbe sahip olan Mümin dede, insanlara yardım etmeyi sever, günün her vaktini çalışma ile geçiren ve bu hayatta çok sevdiği torunu ve karısı dışında kimsesi olmayan yapayalnız bir adamcağızdır. 60’lı yaşlarda olan Mümin dede, ismi Orozkul olan damadının yanında çalışıyor ve bir vadide karısı ve torunu ile yaşamını sürdürüyor.
Orozkul: Alkol bir birey olan Orozkul, doğaya ve insanlara karşı son derece kinci, koca bir kafa yapısına sahip şişman ve kötü kalpli bir karakterdir. Görevi ormanları korumak olsa da, aksine doğayı mahvetmek için yaratılmıştı adeta.
Bekey: Orozkul’un karısı olan bu kadın, aynı zamanda Mümin dedenin de kızıdır. Son derece hoşgörülü bir o kadar da sabırlı olan bu kadının ne yazık ki çocuğu olmamaktadır.
Kulubeg: 0ldukça yakışıklı bir genç olan bu şoför, yakışıklılığı işe nam salmıştır. Mümin dede ve maral ananın soyundan geldiği düşünülen Kulubeg herkes tarafından sevilen de bir karakterdir.
Seydahmet: Çirkin bir yüz hatlarına sahip olan bu bey, uzun boylu olması ile biliniyor. Mümin dede ve damadının yanında çalışan Seydahmet son derece tembel bir insandır. Kızı ve karısı ile yaşamını sürdürmektedir.
Gülcemal: Uzun boylu Seydahmet’in karısı olan bu kadın, zamanının çoğunu kızına bakmak ve Bekey ile ninesine yardım etmekle geçiren bir karakterdir.
Koketay: Alkolik Orozkul’un arkadaşı, esmer ve iri yapılı bir karakterdir.
Kitabın Özeti
Vadideki üç evden birinde oturan Mümin dede ve torunu üzerine dönen kitabın özetini gelin beraber daha detaylı inceleyelim. Mümin dedenin damadı Orozkul orman korucuyu görevlisi, karısı Bekey ile bir evde yaşar, diğer evde Mümin dede, karısı ve torunu ile bir diğer evde ise Orozkul’un yanında yaşayan tembel mi tembel Seydahmet yaşar. Sıcak bir yaz ayında bu vadiye bir zerzavatçı gelir ve zerzavatçıyı gören hanımlar hemen aşağı iner. Paraları olmadığı halde büyük bir heyecan ile eşyaları karıştırıp daha sonra bir şey alamayacaklarını söyleyip evlerine geri dönerler. Zerzavatçı son derece sinirlerin, bir şey demeden Mümin dedenin torununa bir şeker verir ve tam o esnada Mümin dede gelir, cebinde kalan son parayı da çocuğa çanta almak için kullanır. Bu duruma son derece sevinen çocuk, okula giderken kullanmak için almış olduğu çantayı yanından hiç ayırmaz. Okula gitmek için de epey heyecanlanan çocuk çantasını hanımlara da gösterir. Kardeşi olmadığı ve dedesinden başka kimseye içini açamadığı için yalnızlık çeken çocuk, daima dürbünü ile sohbet eder ve hayallerini de ondan başka kimseye anlatmaz. Dürbünü ve çantasını alıp göle inen çocuk, dürbünü ile uzaklara bakarken beyaz bir gemi görür. Dürbünü ile gideceği okulu da izleyen çocuk, okula gideceği günleri hayal ettiği esnada danasını kaybeden nenesinin bağırışları ile bir anda korkmaya başlar. Çocuk nenesinin bağırışlarını aldırmayıp, dürbünü ile beyaz gemiyi izlemeye devam eder. Baktıkça güzelliği ile gözlerini kamaştıran beyaz gemi, o kadar büyüktür ki çocuk o an bir balık olup bu güzel gemiye ulaşmak istemiştir. Babasını hiç tanıma fırsatı bulmayan bu çocuk, dedesinden öğrendiği kadarı ile babasının bir gemici olduğunu ve bu büyüleyici geminin içerisinde belki babasının olduğunu hayal edip durmuştur. Babası başka bir kadın ile evlenmiş, ondan çocuk yapmış ve her gün limanda çocukları ve karısı ile buluşuyormuş, tüm bunları aklından geçiren çocuk bir balık olup tam da o an beyaz gemiye erişip baba bak ben geldim, oğlunum senin demeyi hayat edip durmuştur. Çocuk babasına kavuşup, başından geçen her şeyi anlatmak istermiş. Orozkul eniştesinin içip içip halasını hep dövdüğünü, dedesinin bu duruma inanılmaz bir vaziyette üzüldüğünü, her şeyi bir bir anlamak istemiştir. Tüm bunlardan sonra, babasının yeni bir ailesini olduğunu düşünür ve hayal kurmaktan vazgeçerdi. Dürbün ile izlemiş olduğu beyaz gemi gittikçe uzaklaşmaktaydı. Dedesinin yeni almış olduğu çantayı ve dürbününü de alıp evine giden çocuk, halasının evinin önünden geçerken halasının yine dayak yediğini görür ve epey üzülür. Yeni almış olduğu çantasını başucuna koyarak, uyumak için yatağına giren çocuk dedesinin ona masal anlatmasını çok istese de, dedesi bu isteği yerine getirecek vaziyette olmadığı için kendi kendine masal düşünür ve ardından uyur. Birlikte çalışan Mümin dede ve damadı Orozkul bir kütüğü dağdan indirmek için yola koyulurlar. Orman görevlisi olan Orozkul, ormanı, tabiatı ve çevreyi korumak ile görevli olmasına rağmen, maaşına da aldığı halde bu görevini yerine getirmez, aksine doğaya inanılmaz zarar vermektedir. Ağaç kesmenin ne kadar yanlış bir şey olduğunu bildiği halde ormandaki ağaçları daima kesen Orozkul, kütüğü alarak alıcı kamyona götürmeye çalışır. Mümin dede öfkeli bir şekilde torununu okuldan almaya gitmesi gerektiğini söyleyerek damadına ilk kez sert çıkışır. Mümin dede, damadı Orozkul’un gözünden bile sakındığı atına habersiz bir biçimde biçim torununu almaya okula gider ve yolda torunu ile karşılaşır. Çocuk oldukça mutsuz ve dedesini beklerken ağlamaktan mahvolmuş vaziyettedir, dedesi hemen onun gönlünü almaya çalışır. Tüm bunlar yaşanırken, öfkeden deliye dönen Orozkul eve geldiğinde, atını yerinde göremeyince daha fazla küplere biner. Bunun siniri ile karısını evden kovan Orozkul artık karım değilsin der ve Bekey ne yapacağınız bilemez vaziyette Seydahmet’lere sığınmak zorunda kalır. Orozkul, mümin dedeyi gördüğünde onu işten kovduğunu söyler ve bu duruma karşı nene dede yalvararak aç kalacaklarını, damadından özür dilemesi gerektiğini söyler. Tüm bu olaylara tanık olan çocuk hastalanır. Ertesi gün yolda kalan bir takım insanlar Mümin dedenin evine sığınır ve içlerinden ismi Kulubeg olan bir tanesi çocukla inanılmaz iyi anlaşır. Kısa sürede aralarında bağ oluştuktan sonra çocuk misafirlerin gitmesine son derece üzülür. Ertesi gün yarım kalan işi tamamlamak için Orozkul ve birkaç kişi daha kütüğü almak için göle ırmağa inerler. Bu esnada zavallı Mümin dede, kendini damadına affettirmek için uğraşır durur. Mümin dede geyiklerin öldürülmesinin günah olduğunu ve böyle bir adetin geleneklerinde olmadığını ne kadar anlatsa da, köyün yakınlarına gelen geyikleri avlamaz ise Mümin dedeyi bir daha affetmeyeceğini ve işe almayacağını söyleyip tehdit etmiştir. Tüm inançlarını ayaklar altına alan Mümin dede, ne yazık ki geyiği öldürmek zorunda kalmıştır. Hasta çocuk dışarıdan gelen sesleri duyar ve dışarı çıkar, gördüğü manzara karşısında şok olmuştur dedesi sarhoş ve geyik öldürmüştür. Midesi bulanan ve inançları son derece zedelenen çocuk odasına koşarak ağlamaya başlar. Bir süre sonra dedesini ölmüş vaziyette gören çocuk koşarak ırmağa iner ve kendini bir anda suya bırakır.
Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi
Beyaz Gemi eseri ile tüm dünyaya ses getirebilmiş olan Cengiz Aytmatov aslen bir Kırgız’dır. 12 Aralık 1928 tarihinde gözlerini açan Cengiz Aytmatov II. Dünya savaşı nedeni ile bir süre eğitimine ara vermiş ve daha sonra eğitimine kaldığı yerden devam edebilmiştir. Ziraatçi olan Cengiz Aytmatov, küçük yaşlardan beri edebiyat ile ilgilenmiş ve edebiyat eğitimi de almayı ihmal etmemiştir. Yazmış olduğu eserlerde Rusça ve Kırgızca dillerini kullanan Aytmatov, modernizm etkisi ile, doğaya verilen zararı, yabancılaşmayı başarılı bir şekilde eserlerinde işlemiş ve dünyaya ses getirmiş bir yazardır. Hakkında pek çok seminer ve konferans düzenlenen Cengiz Aytmatov’un başlıca eserleri şunlardır:
- Beyaz Gemi
- Cemile
- Sokrat’ı Anma Gecesi
- Elveda Gülsarı
- Cengizhan’a Küsen Bulut
- Toprak Ana
- Dişi Kurdun Rüyası
- Ebedi Gelin
- Fuji Yama
- Gün Olur Asra Bedel
- Şafak Sancısı
- Yüz Yüze Oğulla Görüşme