Gençlerle Başbaşa (Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil) Özet Konu ve İncelemesi

Gençlerle Başbaşa

Ali Fuat Başgil´in eseri Gençlerle Başbaşa adlı yayınlandığı geçmişten bugüne kadar defalarca basılmış ve her nesile ayrı ayrı seslenildi. Gençlerle Başbaşa özeti genel olarak Büyük küçük fark etmeden her insana verdiği ve vermeye devam edecektir. Şu anda olduğu gibi, nesiller boyu da devam edecektir. Gençlerle Başbaşa özeti Ali Fuat Başgil’inde belirttiği gibi “Bu kitap ve eser sadece fikri çalışma atölyesinin genç ve tecrübesiz çırakları için faydalı olabilecek bir rehberdir.” Demiştir.

Ali Fuat Başgil her ne kadar kendisi bu sözleri söyleşmişse de bu kitap genç ve tecrübesiz çıraklara rehber olmakla beraber aynı zamanda yaşlı ve tecrübeli ustaların da rehberi olabilecek bir kitaptır. Bu eser seçilen konuların ve yazarının dostça bir üslubuyla bu özel kitap nesillere daima ilham olabilecek yapıda eserdir.

Ali Fuat Başgil tavsiyeleri “Geleceğin ümidi sayılan gençler, bunalmaktan ve cesaretsiz hayattan kurtaracak olan bu kitap sizlere başarılı olmanın sırlarını gösteriyor.” Bu eser doğrultusunda güzel de bir rehber ve örnek oldu ve olmaya devam edecektir.

Gençlerle Başbaşa Özeti

Eser 7 bölümden oluşmaktadır bu 7 bölüm,

  • Muvaffak Olma Yolları ilk bölümdür.
  • Tehlikeleri ve Düşmanları bölümü.
  • Muvaffak Olmanın Şartları hakkında bir bölüm.
  • Terbiyenin Karakter Üzerindeki Tesiri hakkında bölüm.
  • Muvaffakiyet ve Verimli Çalışma adına bir bölüm.
  • Çalışma Hayatının bölümü.
  • Umumiyet ile Muvaffak olmanın kanunları bölümü.

Gençlerle Başbaşa özeti, Ali Fuat Başgil’in gençlere nasihatlerinden oluşur ve küçük hacimli bir eser olmaktadır. Yedi bölümden oluşan bu eser genel olarak başarıya giden yollar hakkında usul ve kurallardan bahseder. Yazar, arkadaş çevresinden, çalışma prensiplerine kadar bireyi etkileyen koşullara değinir ve aynı zamanda tecrübelerden doğan bu kitap, ufuk açıcı bir nitelikte olup, yüz temel eser kapsamında yer almıştır.

Her ne olursa olsun şartlar ve prensipler sağlanmadan başarılı olunamayacağı bilinci ile yazılmıştır ve kitapta ahlakın önemi üzerinde de durulmuş olup, terbiyenin ruh ve karakter üzerindeki etkileri açıklanıyor. Kitapta bulunan diğer bir fayda genel olarak gençlere verilen nasihatler olmuştur. Yazar aynı zamanda gençlere hukuka ve hakka uymalarını bu eserinde anlatmaktadır.

Gençlerle Başbaşa ana fikri Bir nevi başarının kanunlarını ortaya koyan bu kitapta yazarın kendisinin edinmiş olduğu başarının bir nevi paylaşımıdır ve bu paylaşımla yol gençlere gösterir. Ayrıca Yusuf Has Hacip ve Ali Şir Nevai gibi Türk bilgelerini hatırlatan mesajlarla milli duygulara da değinilmiş, yazarlar hatırlanmıştır.

Gençlerle Başbaşa Konusu

Gençlerle Başbaşa konusu genel olarak nasihatlerle dolu bir kitap olduğu açıktır. Kitabın ufak olması çok sayıda okur tarafından okunabilir olmasını sağlar çünkü kimi bireyler uzun kitaplardan sıkılmaktadırlar. Yazarın kitabın yazımında kullanmış olduğu dil ve anlatım özelliklerinden, olayların kurgulanmasına ve işlenişine kadar önemli mesajların ve uyarıların yapıldığını görebiliriz.

Yazarın öğütlerini kendi süzgecinden geçirerek verdiği anlaşılıyor ve Gençlerle Başbaşa edebi türü anlaşılır bir dille yazılmıştır. Kitap içerisinde kafa karıştıran ya da ne demek istemiş diyeceğiniz ve cevabını bulamayacağınız bir yapı bulunmamaktadır. Gençlerin bakış açılarını zenginleştirebilecek bir etkiye sahiptir ve üstelik okurken eğlendiren bir yapısı var. Normalde bu tarz kitaplarda öğütleri kimse sevmez fakat yazar özellikle de eğitim hayatınız boyunca karşınıza çıkan sıkıntıları ele almaktadır.

Ayrıca kitapta yer alan tecrübeler kitabın ilk basıldığı 1949 yılından bugüne kadar halen bozulmamıştır. Bunun sebebi yazarın gerçekten başarılı bir kişi olmasına ve babacan ve sevecen bir tavırla okurun karşısına oturması ve üslubudur.

Gençlerle Başbaşa İncelemesi

Gençlerle Başbaşa incelemesi asıl kahramanlar genel olarak Gençlerle Başbaşa kitabı başlığında verdiği his gibi bir kitap olup, asıl kahraman gençler olmaktadır. Kitapta etkilenen ve değişenler gençlerdir ve öğütler onlar içindir. Yazar tamamen merkezdeki kahramanı genç dostum olarak belirtmektedir.

  • Yardımcı kahramanlar genel olarak Ali Fuat Başgil’in çok başarılı bir profesör olması tecrübelerini gün ışığına çıkartan temeller olmuştur.
  • Gençlere olan, bu yardımını vatana olan bir vefa olarak görmektedir ve nu sebeple farklı örneklerle kitabın anlatımını yapmış ve öğütlerini vermiştir.
  • Kullandığı örnekler içerisinde kitabın yardımcı kahramanlarını görebilirsiniz bunlar Büyük İslam Müteferrik, İmamı Gazali, Meşhur İngiliz Düşünürü Spencer, Fransız Edibi Emine Zola gibi yardımcı karakterler vardır
  • Kitabın gerçekleştiği yer, hayatının farklı zamanlarından örneklerle anlattığından dolayı yazar, yer konusunda mekâna bağlı kalmamıştır ve bireyin her yerde çalışabileceğini dile getirdiği husus kitabında geçer. Ayrıca önemli kişilerin hayatlarından verdiği örneklerde gök kubbe altında geçmektedir, Bağdat’taki caminin büyük kandili altında ve yatakta gibi çok sayıda yer kitapta bulunmaktadır.
  • Kitapta zaman sınırı olmamaktadır. Kitabın anlatımı genel olarak evvelce, her gün, bir gün, bir zamanda, sabah namazından sonra kuşluk vaktine kadar, yani takriben iki saat günde iki saat veya verimli saatler gibi eşref saatleri, sabahın erken saatleri, öğleden sonra ve gece saatleri gibi zaman belirtildi
  • Yazar kendi tecrübelerini anlatmaktadır bu sebeple kitapta anlatıcı yazardır.
  • Gençlerle Başbaşa edebi türü genel olarak kitaptaki anlatımda belirli bir otorite belirtir ve Yazarın koymuş olduğu kurallar kanun gibi olmaktadır. Yazar kendi anılarını sade bir dille almış olduğundan bir seferde okunabilmektedir öğütsel anlatımla yazılmış bir kitaptır.

Gelmiş Geçmiş En iyi Türk Yazarlar

en iyi Türk yazarlar

Yazılarındaki üslupları ve etkilerinin okuyucuya geçişine göre, en iyi Türk yazarlar arasında, seçilmiş bazı kişilikleri bu yazımızda ele alıp inceleyeceğiz. Burada kriter kesinlikle ünlü ya da tanınmak değil, yazdıkları eserlerle, aradan geçen onca zamana rağmen, hala heyecanla okunması, okuyucuyu kendisine çekmesi, kısacası unutulmayan eserlerin sahipleri olması dikkate alınmıştır. Bu açıdan nesir, deneme, öykü, roman eleştiri sınıfında, Türk yazarlar listesi yazarları aşağıda açıklanmıştır.

Namık Kemal

‘’Vatan Yahut Silistre’’ yazıldıktan hemen sonra, döneminde tiyatroda oynanmıştı. Aynı zamanda en iyi Türk yazarlar arasında, tanıtılmasına sebep olan, ilk oyunuydu. Sahnelendiğinde büyük yankı uyandırmış, vatan ve millet aşkı ile dolu Türk milletine adeta armağan niteliğinde olmuştu.

Tasvir-i Efkâr adı altında, insanlar tarafından, çok okunan bir gazete çıkarmıştır. Kendi gibi yazar olan arkadaşı Şinasi ile ortak yaptıkları gazete basımı Paris’te gerçekleşmiştir. Fikirleri ile bir dönemin önemli gazetecilerindendir. Şairlik yanı ile tanınmaktadır.

Yenilikçi fikir adamlarımızdan olan yazar, Harap ve Tahribat-ı Harabat adlı iki eseri, Harabat adı altında, Ziya Paşa’nın eski kalıpta yazdığı esere karşı kaleme almıştır.

Düşünce yapısında Osmancı idi. Türk erkek roman yazarları arasında önemli bir mihenk taşı olan Namık Kemal, romantik bir yazar olarak da bilinir. Zira eserlerinde Romantizm bakış açısıyla ele aldığı da gözden kaçmaz. ‘’Hürriyet’’ kelimesini gelmiş geçmiş Türk edebiyatçıları arasında ilk o kullanmıştır.

Şiir konusunda verdiği eserlerde, vatan üzerine genellikle konuları işlemiştir. Hürriyet Kasidesi, namına ün katmış önemli eserlerindendir. Akif Bey, Kara Bela kitaplarında dönemin güncel sosyal olayları ele alınmıştır.

Vatan Yahut Silistre ve Celalettin Harzemşah oyunları izlendiğinde, tarihe tanıklık eden eserler olduğu, anlaşılır.

En iyi Türk yazarlar içinde Namık Kemal’in ‘’İntibah’’ ilk kaleme aldığı eseridir. Geçmişte tarihi olayları ele aldığı ilk kitabı Cezmi’dir.

Düz Yazı: Devr-i İstila, Evrak-ı Perişan anlamında eserleri var iken,

Tarih: İslam Tarihi, Kanije Muhasarası şeklindedir.

Bir devre imzasını atan değerli yazar, batı edebiyatı ile Türk ulusunu tanıştırması ile tanıyoruz. Daha çok vatan üzerine yazdığı yapıtlarını Türk halkı çok sevmiştir.

Halit Ziya Uşaklıgil

1866 – 1945 arasında geçen dönemde, En iyi Türk yazarlar arasında olan Halit Ziya Uşaklıgil hikâye ve romancılık kategorisinde etkin isimler arasındadır. Servet-i fünun dergisiyle insanlar onu tanımıştır.

Romancılıkta verdiği eserlerle Türk erkek roman yazarları arasında pir olarak kabul görür. Gerçekçi ve akılcı bir yaklaşımı vardır. Yazar pek çok eserinde Naturalizm’in etkisinden de kurtulamamıştır. Hikayelerine bakıldığında, ayakları yere sağlam basan, tesirli bir teknik kullanılarak yazılmıştır. Halit Ziya Uşaklıgil romanlarında, mübalağaya oldukça yer vermiş, kolay anlaşılır bir biçimde yazmamıştır.

Servet-i Fünun dergisinde aranılan yazarları arasındadır. Çünkü halk onu ve yazdıklarını çok beğenir ve sever. Gündelik yaşamda takip ettiği izlemleri özellikle romanlarında işleyecektir.

Batı edebiyatına olan düşkünlüğü ve etkileri ürettiği eserlerde, Türk romanlarına yansıması görülmektedir.

Hikâye ya da romanlarda mekanlar her zaman bellidir. Yer seçimi elit kesimin tercihi olan, saray, yalı gibi yerlerdir. Sanatçı yazmış olduğu mensur şiirlerinde de batı esintileri göze çarpar.

Roman türünde: Aşk-ı Memnu, Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar öne çıkan eserlerden olsa bile, sanatçı

Öykü türünde: Bir Muhtıranın Son Yaprakları, Kadın pençesi, Küçük Fıkralar gibi eserleri kaleme almıştır.

Kendi yaşadığı dönemde çığır aşan sanatçı, çok değerli eserleri ile Türk milletinin gönlünde taht kurmuş. Eserleri pek çok kez beyaz perdeye taşınmıştır.

Aziz Nesin

1915 – 1995 arasında geçen dönemde En iyi Türk yazarlar arasındadır. Aziz Nesin hayatı boyunca yaşadıklarının izlerini taşıyan mizah konusunda en başarılı yazarımızdır. Aynı zamanda yönetime karşı tenkit konusunu ustaca eserlerinde yapmıştır. Dünyaca ünlü Türk yazarlar arasındadır. Ünü ülke sınırlarını aşmıştır.

Öykü, roman oyun, çoğu zaman şiir konusunda pek çok eser vermiştir yüksek deha. Daha çok, dinle ilgili söylemleri ve kaleme aldığı eserleri insanlar tarafından tanınmıştır. Bilinen ve tanınan eserleri,

Öykü: Orta Direk, Zübük, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz

Yazarın pek çok kez beyaz perde de oynan eserleri, ondan sonra bile Türk halkının gönlüne taht kurmuştur. Kendinden çok başka insanları ve hayatları düşünen ve destek olarak da insanlar arasında tanınmış bir yazarımızdır.

Yaşar Kemal

1923 – 2015 arasında geçen dönemde En iyi Türk yazarlar arasındadır. Yaşar Kemal yaşadığı dönemde daha alt kesimin hikayelerini ele aldı ve tanındı. Ünü ülke dışına da yayılmış, Dünyaca ünlü Türk yazarlar arasına dahil olmuştur.

Aynı zamanda gazetecilik kimliği olan sanatçı, insanları izlemeyi severdi. Böylelikle pek çok el değmemiş hikâyeye dokunmuştur. Bilinen eserleri,

Roman: İnce memed, Dağın Öteki Yüzü

Yaşar Kemal klasiklerimiz arasında gösterilen eşsiz bir kişiliktir. Kırsal kesim ve burada yaşanan, zorluklar onun kaleminden etkileyici bir şekilde kelimelere dökülmüş, toplumun kanayan yaraları farklı bir bakış açısıyla işlenmiştir.

Bilge Karasu

1930 – 1995 arasında geçen dönemde En iyi Türk yazarlar arasındadır. Bilge Karasu roman, öykü, tercümanlık ve şairlik tarafıyla bilinir. Türkçe çok yalın bir şekilde eserlerinde işlenmiştir. Öykü ve roman sınıfında asri teknik yapısını kullanmıştır. Bilinen eseri,

Roman: Göçmüş Kediler Bahçesi

Şiirsel bir anlatım tekniği tüm eserlerinde kullanmış olan sanatçı unutulmazlarımızdandır.

Gazoz Ağacı (Sabahattin Kudret Aksal) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Gazoz Ağacı

Sabahattin Kudret Aksal’ın eseri olan Gazoz Ağacı 1954 yılında yayınlanmıştır. Bu eser MEB 100 Temel Eser Listesinde yer almaktadır. Gazoz Ağacı özeti tavla ve pişti oyununda hep kaybedip kıraathanede bulunanlara gazoz ısmarlamak zorunda kalan adamın hikayesini anlatmaktadır. Sabahattin Kudret Aksal’ın ustalık eseri olarak anılmaktadır. Hikâye, kitabın sonunda yer almaktadır ve kitabın en uzun hikayesidir. Gazoz Ağacı öyküsü yazarın olgunluk zamanlarında kaleme aldığı bir eserdir. Eser yazarın öykücülükteki yeteneğini en iyi şekilde ortaya koymuştur.

Gazoz Ağacı Özeti

Bu kısımda Gazoz Ağacı özeti genel olarak anlatılacaktır. Mahalle, denize yakın bir konumdadır. Mahallede bulunan bakkalı çocukları kendisine çekmektedir. Sokaklar dar ve eski tahta evlerle doludur. Çocuklar bu sokaklarda birdirbir ve saklambaç oyunlarını oynamaktadır. Bakkalın hemen yanında Hacı Emin ‘e ait kahve ulunmaktadır. Bu kahve her zaman kalabalıktır. Gençler burada maça kızı, kaptıkaçtı ve pişpirik gibi oyunlar oynamaktadır. Mahallede bulunan kadınlar ise akşam beşe doğru yiyeceklerini alarak sahil kenarına inmektedirler.

Gazoz Ağacı olay örgüsü basit ve anlaşılır bir hikayedir. Hikâye şu şekilde başlamaktadır. Kahvenin karşısında bulunan pembe evde oturan kıza Aylak Saim âşık olmuştur. Bu durum mahallede hızlıca yayılmıştır. Saim, sürekli olarak kızı görmek için kahvede kalmaktadır. Sürekli olarak kahvede iskambil oyununu oynamaktadır ancak gözü daima kızda olduğundan dolayı oyunu hep kaybetmektedir. Oynan oyunları kaybeden Saim gazoz ısmarlamak zorunda kalmaktadır. Bu yüzden Saim’in adı Gazoz Ağacı olmuştur ancak kendisi takılan bu lakabı umursamamaktadır.

Saim, bir gün yolda giderken Melahat ile karşılaşmıştır. Heyecandan kıza sadece nereye diye sormuştur. Kız ise sadece eve cevabını vermiştir. Saim çok heyecanlı olsa da kıza onu çok sevdiğini ve onunla evlenmek istediğini söylemiştir. Olayın ardından Saim un fabrikasında çalışmaya başlamıştır. Saim’im tek istediği mahalleden taşınıp sevdiği kız ile birlikte düzenli bir hayat kurmaktır. Bu düşüncelerin sonunda Saim, Melahat’ı kaçırmıştır.

Saim ve kız bir apartman çatısında bulunan bir odalık eve yerleşmiştirler. Saim eşi Melahat ile düzenli bir hayata başlamıştır. Eve ait olan her şeye çok mutlu olmaktadır. Melahat, ona sıcak yemekler hazırlamaktadır ve gününü nasıl geçirdiğini sormaktadır. Karısı bütün gün Saim’i beklemekten başka bir şey yapmamaktadır. Gazoz Ağacı kitabı ile ilgili sorular hikâyenin bu kısmında cevap bulacaktır.

Saim ve Melahat bir gün birlikte gezmeye gitmiştirler. İkisi birlikte karı koca kalabalık bir cadde de kendilerini bulmuştur. Melahat bir mağazada bulunan mankenin üzerindeki kıyafete dalıp gitmiştir. Mahallede ayrılırken hep böyle kıyafetleri olacağını hayal etmiştir ancak kocası onun kıyafetlere bakmasına dahi tahammül edememiştir. Melahat, kocasının saklamış olduğu otuz lira ile kendisine elbise almasını istemiştir ancak kocası sinirlenmiştir ve o para ile sinemaya gitmiştirler. Melahat çok üzülmüştür ve sinemada ağlamıştır.

Saim kendisinin Melahat’a karşı olan aşkının artık zayıfladığını hissetmiştir ve bu aşk ona eskisi gibi heyecan vermemektedir. İkili arasında olan kavgalar artık Melahat’ı çok bunaltmıştır. Oturdukları mahalle içerisinde hiç tanıdığı yoktur. Saim, Melahat’ın yalnız başına dışarıya çıkmasına izin vermemektedir.

Melahat bir gün kapıyı açtı anda karşında bir genci görmüştür. Bu genç, altta bulunan terzi çırağıdır. Genç sigara içmek için onların kapısının önünde durmaktadır. Bu Genç,             Melahat’tan sigara içtiğini ustasının öğrenmemesi için ricada bulunmuştur. Çırak artık zamanla her gün kapıya gelmektedir ve Melahat ile sohbet etmektedirler. Genç, Melahat’a abla demektedir ancak onu çok sevdiğini de söylemiştir.

Saim karsı Melahat’ta olan değişimlerin farkındadır. Bir gün aynı mahallede bulunan dostu Osman ile karşılaşmıştır. Osman ve Sim birlikte kahveye gitmiştirler. Gece yarısı olmasına rağmen Saim eve hala gelmemiştir. Evlendikleri zamandan beri Saim eve ilk olarak geç kalmıştır. Sim eve geldiğinde Melahat’a hiçbir açıklama yapmamıştır. Melahat eve neden geç geldiğini sormuştur. Saim geceyi eski mahallesinde geçirmiştir.

Gazoz ağacı özeti Melahat’ın evi terk etmesi ile son bulmaktadır. Melahat, Saim’i terk ederek başka bir adama gitmiştir. Saim’de evi boşaltarak eski mahallesine geri dönmüştür. Bir aşk hikayesinin sonu bu şekilde bitmiştir.

Gazoz Ağacı Konusu

Gazoz Ağacı konusu işi gücü olmayan insanların anlık yaşam olaylarını, aile içerisinde yaşamış oldukları sarsıntıları, ölüm, ihanet, çocukluk yılları ve ilerleyen yaşlardaki gözlemlerin sonucunu içermektedir. Gazoz Ağacı kitabında birçok benzer konu işlenmiştir. Kitap içerisinde yer alan önemli hikayeler,

  • Bir Dostluk
  • Hayriye Hanım
  • Bizim Olan Çocuklar
  • Çekirdek
  • Gazoz Ağacı

Gazoz Ağacı İncelemesi

Eserde esas nokta olay örgüsünden ziyade anlatılan insanlardır. Olay örgüsü sade ve anlaşılırdır. Küçük ve sıradan herkes tarafından karşılaşılabilen bir öyküdür. Kahramanlar genç ve orta yaştan insanlardan oluşturulmuştur. Eşyalar eserde fazla betimlenmemiştir. Hikâyede üslup canlı tutulmuştur. Yazar küçük insanların yaşadıkları yalnızlık ve mutsuzluk üzerinde durmuştur.

Gazoz Ağacı incelemesi bu şekilde aktarılmıştır. Eser MEB 100 Temel Eser Listesinde bulunmaktadır. Hikâye türü kategorisi arasında yer almaktadır. Eserde mutluluk bazen başka bir mahallede bazen ise başka bir insanda aranmıştır. Okuyucunun rahat anlayabileceği bir olay öyküsüne sahiptir. Kitap içerisinde ön plana çıkan bir hikayedir. Yazar Türk hikayesinde anlatımıyla kendisine özgü bir yer edinmiştir.

Fatih-Harbiye (Peyami Safa) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Fatih-Harbiye

Fatih-Harbiye, Peyami Safa tarafından kaleme alınan ve dönemsel konuların işlendiği bir romandır. 1931 yılında okuyucuyla buluşan Fatih-Harbiye, Türk romanları arasında klasikleşmiştir. Bu nedenle Fatih-Harbiye kısa özeti pek çok kişi tarafından araştırılmakta ve kitabın konusunu öğrenebilmek amaçlanmaktadır. Gerek konusu, gerek ise anlatım biçimi ile oldukça beğenilen Fatih-Harbiye, 1990 ve 2013 yıllarında iki farklı dizinin konusu olmuştur.

Ünlü yazar Peyami Safa tarafından yazılan ve pek çok tiyatro, dizi ve filme konu olan Fatih-Harbiye kitabı hakkında daha detaylı bilgi almak, karakterleri, işleyişi, konuyu, ana fikri ve bunun gibi detayları öğrenmek için aşağıdaki başlıklara göz atabilirsiniz.

Fatih-Harbiye Özeti

Fatih-Harbiye romanının ana karakteri Neriman adında bir genç kızdır. Neriman, tam bir Türk kültürü insanıdır. Ailesi ve çevresi, oldukça geleneksel insanlardır. Neriman, iyi bir eğitim almıştır ve müzikle ilgilenmekte, ud çalabilmektedir. Neriman’ın en yakın olduğu insan da Şinasi’dir. Şinasi, tıpkı Neriman gibi geleneksel bir insandır. Lise zamanlarında tanıştığı Şinasi ile iyi bir ilişki içerisinde olan Neriman, artık ne Şinasi’ye ne de yaşadığı geleneksel hayatı beğenmektedir.

Neriman, batılı yaşam tarzını ilgi çekici bulmaya başlamıştır. Batı kültüründeki insanlara, balolara, sanatlara, kısacası her şeye hayranlık duymaktadır. Bu nedenle Neriman değişmeye başlar. Giyiminden hareketlerine, konuşma tarzından yaşam tarzına kadar pek çok alışkanlığını değiştiren Neriman, Şinasi’den günden güne uzaklaşmaya başlar. Buna ek olarak oturdukları Fatih semtini geleneksel bulur ve zaman buldukça Batılı etkisinin en çok görüldüğü Beyoğlu’na gider.

Beyoğlu’nda Macit isimli zengin bir genç ile tanışır. Macit, üniversite eğitimini Batı müziği alanında alan oldukça modern bir insandır. Neriman, Şinasi’ye yalan söyler ve Macit ile buluşur. Macit, Neriman’ı görkemli bir baloya davet eder. Geleneklerinden iyice sıkışan Neriman, bu davet karşısında büyülenir ve babasından izin almak ister. Buna ek olarak kıyafet alabilmesi için paraya ihtiyacı vardır.

Neriman’daki bu değişimden rahatsız olan babasını etkilemek için uzun bir aradan sonra mutfağa giren ve babasını etkilemek için her yolu deneyen Neriman, babasından tek bir şart ile izin alabilir. Bu şart ise, baloya giderken Şinasi’nin yanında gelmesidir. Bu esnada kafası karışık olan Şinasi, net bir cevap veremez. Şinasi, Neriman’ı balo fikrinden uzaklaştırabilmek için planlar kurmaktadır. O esnada Neriman, birçok kez baloya giden kuzenlerinin evine giderek kıyafet fikri almaktadır. Ancak kuzenlerinin evinde duyduğu bir olay onu şoke eder.

Duyduğu olay ise, bir Rus kızının hikâyesidir. Bu hikâye, Neriman’a şuan yaşadığı olayları anımsatır. Bu nedenle Neriman baloya gitmekten, batılılara özenmekten ve Macit’le buluşmaktan vazgeçer ve eski hayatına döner. Tekrar ud çalmaya başlar, eski geleneklerini sürdürür ve Şinasi ile olan bağlarını düzeltir. Neriman’ın çevresindeki insanlar, Neriman’ın eski haline dönmesinden hoşnut olur. Neriman’ın babası Faiz Bey, bunca zamanın ardından rahat bir uyku çekebilmektedir.

Fatih-Harbiye Olay Örgüsü

Fatih-Harbiye adlı romanı daha iyi analiz etmek isteyen okuyucular Fatih-Harbiye olay örgüsü konusunu araştırmaktadır. Fatih-Harbiye, geleneksel bir ortamda yetişen Neriman’ın batıya özenmesi ve batılı insanlar gibi yaşamını sürdürme isteğine kapılmasıyla başlayan bir hikâyedir. Uzunca bir süre batı etkisinden çıkmayan ve ailesini, evini, geleneksek yaşamını eskisi kadar önemsemeyen genç kızın kendi özüne dönmesi ile olay örgüsü devam etmektedir.

Fatih-Harbiye Konusu

Fatih-Harbiye romanının konusu, dönemsel olarak ilerlemektedir. Fatih Harbiye romanının yazıldığı dönemle ilişkisi oldukça fazladır. Zira romanın yazıldığı dönemde batılılaşma akımı başlamıştır. Geleneksel kültürün etkilerinin azaldığı ve insanların batıdaki gelişmelere ayak uydurmaya çalıştığı bir dönemde yazılan Fatih-Harbiye romanı, bir kesimin bu gelişmelere ayak uydurduğu bir kesimin ise bu gelişmeleri takip etmeyi reddettiği bir dönemde yaşanması muhtemel olayları açıklamaktadır.

Fatih-Harbiye Ana Fikri

Fatih-Harbiye adlı romanı çok daha iyi bir şekilde analiz etmek isteyen okuyucuların en çok araştırdığı konulardan bir tanesi de Fatih-Harbiye ana fikri olmaktadır. Fatih-Harbiye romanında ana fikir, yani asıl işlenen fikir, doğu ve batı kültürleri arasındaki çatışmadır. Zira romanın ana karakteri olan Neriman, doğu gelenekleri ile yetiştirilen ancak batı kültürüne özenen ve bu sebepten ötürü sorunlar ile karşı karşıya kalan bir karakterdir.

Fatih-Harbiye Neyi Sembolize Ediyor?

Fatih-Harbiye romanında İstanbul’un ayrı iki kenti olan Fatih ve Harbiye, romanda Doğu ve Batı’yı simgelemektedir. Neriman, İstanbul’un Fatih semtinde büyüyen ve doğu bağlarına önem veren bir ailede yetişen bir genç kızdır. Ancak Neriman, gerek eğlenceleri gerek ise büyüleyici hayatı olan ve batı etkisinde kalan Harbiye semtinde yaşamak istemektedir. Bu iki semt, Neriman için doğuyu ve batıyı temsil etmektedir.

Fatih Harbiye romanında geçen semboller, cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından kültürümüzü etkileyen Batı’nın sonuçlarını anlatmaya odaklanmaktadır. Bu bağlamda iki kültürün arasında kalan ve içsel bir savaş veren Neriman’ın öyküsü anlatılmaktadır.

Fatih-Harbiye Kitabından Çıkarılan Sonuç

Fatih-Harbiye kitabının sonu, mutlu bitmektedir. Fatih-Harbiye kitabından çıkarılan sonuç ise, değerlerini kaybetmeden yaşamanın ne kadar önemli olduğudur. Değerlerini kaybeden ve kısa bir süre içerisinde batı hevesine kapılan Neriman’ın başına gelen olaylar, değerlerin ne kadar önemli olduğunu açıklamaktadır. Bu nedenle Fatih-Harbiye romanından çıkartılabilecek en iyi sonuç gelenek, aile ve değerlerin insan yaşamında önemli olmasıdır.

Faruk Nafiz Çamlıbel Hayatı ve Eserleri

Faruk Nafiz Çamlıbel

Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Faruk Nafiz Çamlıbel hayatı ve eserleri, pek çok insan tarafından merak edilmektedir. Ünlü şair yaşadığı dönemlerde, aynı zamanda siyaset alanında da adından söz ettirmiş ve bir dönem öğretmenlik mesleğinde görev almıştır. Faruk Nafiz Çamlıbel eserleri ile tüm dünyada tanınan şairlerden birisi olup, Türk şiir dünyasında ‘’Hecenin Beş Şairi’’ olarak da anılmaktadır.

Faruk Nafiz Çamlıbel, eserlerinde kullandığı dil ve tekniklerle Türk edebiyatı yenilikçi döneme geçişte büyük katkılar sağlamıştır. Bunun yanı sıra Türkçe’nin gelişmesi konusunda da önemli katkılar sunmuştur. Büyük şair şiirleriyle ve milli edebiyat akımına verdiği yönle, kendisinden sonra gelen kuşakta yer alan pek çok şairi etkilemiş ve şiirleri ile her zaman büyük bir hayranlık toplamıştır.

Faruk Nafiz Çamlıbel Hayatı

Ünlü edebiyatçı ve şair Faruk Nafiz Çamlıbel hayatı boyunca Türk edebiyat tarihine önemli eserler kazandırmış ve günümüze kadar popülerliliğini eserleri ile sağlamıştır. 18 Mayıs 1898 senesinde İstanbul’da doğan Faruk Nafiz Çamlıbel, 08 Kasım 1973 tarihinde ise hayata gözlerini yummuştur. Faruk Nafiz Çamlıbel’in babası Orman ve Maadin Nezareti memuru olan Süleyman Nafiz Bey, annesi ise Fatma Ruhiye Hanım’dır.

Başarılı bir öğrencilik hayatı geçiren Faruk Nafiz Çamlıbel, Tıp Fakültesini kazanmış ama öğrenimini yarıda bırakarak, tamamen edebiyat alanına yönelmiştir. Yayınlandığı dönemlerde Faruk Nafız Çamlıbel’in eserleri herkes tarafından sevilerek okunmuştur. Faruk Nafiz Çamlıbel Tıp Fakültesinden ayrıldıktan sonra Ankara, İstanbul ve Kayseri şehirleri olmak üzere, edebiyat öğretmenliği yapmış ve bu dönemde de aktif olarak şiir yazmaya devam etmiştir.

Faruk Nafiz Çamlıbel’in en ünlü ve sevilen şiirlerinden birisi olan Han Duvarları şiirini, ünlü yazar Kayseri Lisesinde edebiyat öğretmenliği yaptığı dönemde kaleme almıştır. Yine aynı dönemde, hala günümüzde de kullanılan Kayseri Lisesi Marşı’nın sözlerini yazmıştır. Uzun yıllar öğretmenlik mesleğini icra eden ünlü şair, 1946 yılında siyasete de atılmıştır

1960 senesine kadar Demokrat Parti İstanbul Milletvekili olarak seçilip, siyaset alanında çalışmalarını sürdürmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sekizinci, dokuzuncu, onuncu ve onbirinci dönemlerde İstanbul Milletvekili olarak görev almıştır. 27 Mayıs 1960 darbesinde ünlü şair tutuklanarak Yassıada cezaevine girmiştir.

Yassıada cezaevinde bir müddet tutulan Faruk Nafiz Çamlıbel, buradan alınarak Demokrat Parti milletvekilleri ve Celal Bayar’la beraber Kayseri kapalı cezaevinde tutuklu olarak kalmıştır. Bütün hayatı boyunca Türk Edebiyatına önemli eserlerle katkı sağlamış ve 08 Kasım 1973 tarihinde, Akdeniz’de yolculuk yapan bir gemide hayatını kaybetmiştir.

Faruk Nafiz Çamlıbel’in Eserleri

Tanınmış şair Faruk Nafiz Çamlıbel hayatı ve eserleri yayınlandığı yıllarda büyük ses getirmiş, Türk edebiyatı yenilikçi döneminde adı en çok anılan şair olmuştur. Hecenin beş şairinden birisi olan Faruk Nafiz Çamlıbel, aynı zamanda Behçet Kemal Çağlar ile birlikte günümüzde de çok sevilen Onuncu Yıl Marşı’nın sözlerini yazmıştır.

Türk edebiyatının en ünlü şairlerinden birisi olan, Faruk Nafiz Çamlıbel’in sanat anlayışı yenilikçi bir bakış açısına sahip olup, şiirlerinde genel olarak Anadolu insanının duygularına yer veren temalar kullanmıştır. Aynı zamanda erkek bencilliğini öne çıkaran aşk şiirleri yazmıştır. Anayurt isimli dergiyi 8 sayı olarak çıkarmıştır.

Faruk Nafiz Çamlıbel Deli Ozan ve Çamdeviren takma nikleri ile de, bazı dergilerde mizah şiirleri yazmıştır. Ünlü şairin şiir dalı dışında oyun, roman ve fıkra eserleri de bulunmaktadır. Bütün bunlara bağlı olarak Faruk Nafiz Çamlıbel’in hayatı boyunca kaleme aldığı eserleri şunlar olmaktadır;

Faruk Nafiz Çamlıbel Şiirleri

  • Han Duvarları – 1969
  • Çoban Çeşmesi – 1926
  • Şarkın Sultanları – 1918
  • Zindan Duvarları – 1962
  • Gönülden Gönüle – 1919
  • Suda Halkalar – 1928
  • Bir Ömür Böyle Geçti – 1933
  • Dinle Neyden – 1919
  • Akarsu – 1937
  • Akıncı Türküleri – 1938
  • Heyecan ve Sükûn – 1959
  • Tatlı Sert – 1938
  • Elimle Seçtiklerim – 1934
  • Boğaziçi Şarkısı – 1936
  • Bir Ömür Böyle Geçti – 1932
  • Akıncı Türküleri – 1938
  • Elimle Seçtiklerim – 1934
  • Tatlı Sert – 1938
  • Suda Halkalar – 1928

Faruk Nafiz Çamlıbel Tiyatro Eserleri

  • Canavar – 1926
  • İlk Göz Ağrısı – 1922
  • Sevk-i Tabii – 1925
  • Akın – 1932
  • Kahraman – 1933
  • Özyurt – 1932
  • Dev Aynası – 1945
  • Ateş – 1939
  • Yayla Kartalı – 1945
  • Belki Bir Gün – 1946
  • Bir Demette Beş Çiçek – 1933
  • Yangın – 1934
  • Dev Aynası – 1945

Faruk Nafiz Çamlıbel Romanları

  • Tevfik Fikret Hayatı ve Eserleri – 1937
  • Yıldız Yağmuru – 1936

Faruk Nafiz Çamlıbel Fıkra ve Sohbet Yazıları

  • Ocak Başında – Büyük Mecmua – 1919
  • Hisarda Akşam – Büyük Mecmua – 1919
  • Yaralı Aslan – Büyük Mecmua – 1919
  • Kış ve Kar – Talebe Defteri – 1917
  • Annemin Dizinin Dibinde – Büyük Mecmua – 1919
  • Edebiyatta Züppeler – İleri Gazetesi – 1922
  • Yahya Kemal ve Eseri – Meşale – 1928
  • Kadın Asker – Anayurt – 1933
  • Münakaşa – Perşembe Mecmuası – 1935
  • Mehmet Akif – Yedigün – 1941
  • Sevgi Çağı – Yedigün – 1943
  • Cumhuriyetin Yirminci Yılı – Yedigün – 1943
  • Kıldan İnce Kılıçtan Keskin – Yedigün – 1943
  • Dinlemesini Bilmek Sanatı – Yedigün – 1943
  • Yaşmak ve Ferâce – Yedigün – 1943
  • Hatıralar – Yedigün – 1943
  • Sel Gider Kum Kalır – Yedigün – 1943
  • Tahsin Nihat Bey’in Vefatı – Büyük Mecmua – 1919
  • Bugün – Büyük Mecmua – 1919
  • Çamlıca’dan Bir Haber – Yarın – 1922
  • Niçin Çıkıyoruz – Anayurt – 1933
  • Kendi Kendimizi Tanıyalım – Anayurt – 1933
  • 23 Nisan – Yedigün – 1935
  • Köy Kızları – Yedigün – 1937

Fareler ve İnsanlar (John Steinbeck) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Fareler ve İnsanlar

Fareler ve İnsanlar, dönemine damga vuran oyun roman türünde yazılmış bir kitaptır. Dünya genelinde en çok okunan ve eleştirilen kitaplar arasında yer almasından dolayı Fareler ve İnsanlar kitabının konusu merak edilmektedir. Fareler ve İnsanlar adlı kitap 1937 yılında yayınlanmış olup, 1920’li yıllarda geçen bir trajik hikâyeyi konu edinmektedir. İki çiftçinin başına Kaliforniya’da başına gelen olayları konu edinen bu kitap, Amerika’da ortaöğretim çağına gelen öğrencilerin okuması zorunlu olan temel eserler arasında yer almaktadır.

Fareler ve İnsanlar kitabının incelemesini, karakterlerini, temasını ve kitaba dair genel bilgileri öğrenmek isteyen bireyler, aşağıdaki başlıklara göz atarak Fareler ve İnsanlar kısa özet hakkında bilgi sahibi olabilmektedir.

Fareler ve İnsanlar Özeti

George, zayıf görünümlü ancak oldukça zeki bir adamdır. Lennie ise her ne kadar heybetli görünse de zihinsel bazı sorunlara sahiptir. George ve Lennie, yakın iki arkadaştır. Bu iki arkadaş, göçmen çiftçi olarak hayatlarını sürdürmektedir. Çalışmaya başladıkları çiftliklerden kovuldukları için göçmen olarak yaşamlarını sürdüren bu iki arkadaş, dönemlerindeki çiftçiler gibi değildir. Zira George ve Lennie, birlikte büyük bir çiftlik sahibi olmak için çalışmaktadır.

Bu iki arkadaş, çalıştıkları işten yine kovulunca yeni bir iş bulmak için yollara koyulur. Lennie, yolda bir fare görür ve farenin yumuşak dokusu hoşuna gittiği için fareyi sevmek ister. Ancak zihinsel sorunları nedeniyle eline aldığı fareyi fazla sıkarak öldürür. Bunu gören George, Lennie’yi uyarır ve yeni gidecekleri çiftlikte konuşmamasını, zihinsel sorunları olduğunu belli etmemesini ve bir sorun olması durumunda belirledikleri yerde saklanmasını söyler.

George ve Lennie, gittikleri çiftlikte çalışmaya başlar. Ancak gittikleri bu çiftlikteki baş ustanın oğlu Curley ve karısı hiç de iyi insanlar değildir. Curley’in eşi, çiftlikte yaşamaktan keyif almayan, kocasını sevmeyen ve tek hayali zengin olmak olan bir kadındır.

Curley’in eşi, bir gün Lennie ile konuşmak ister ve o esnada köpekleri okşayan Lennie’nin yanına gider. Lennie, yumuşak yüzeylere dokunmaktan hoşlanmasını bastıramamaktadır. Curley’in eşi, Lennie’nin kendi saçlarına dokunmasına izin verir. Lennie, Curley’nin eşinin yumuşak saçlarına dokunur, ancak bir süre sonra kadın buna bir son vermesi gerektiğini söyler. Lennie, rahatsızlığından dolayı buna bir son veremez ve kadını fazla sıktığı için boynunu kırarak öldürür.

Curley, karısının öldüğünü fark eder ve bu işin sorumlusunun Lennie olduğunu çok geçmeden anlar. Curley’in eşini öldüren Lennie, hemen George ile belirledikleri yere giderek saklanır. Curley ise adamlarını ve silahlarını hazırlayarak Lennie’nin peşine düşer. George, Lennie’nin yanına gider ve Curley’in Lennie’yi canice öldürmemesi için arkadaşına büyük çiftlik hayallerini anlatarak silahı Lennie’nin ensesine dayayarak en yakın arkadaşının yaşamına son verir.

Fareler ve İnsanlar Konusu Nedir?

Fareler ve İnsanlar kitabı hakkında en çok araştırılan konulardan bir tanesi de Fareler ve İnsanlar konusu olmaktadır. John Steinback tarafından kaleme alınan bu kitabın konusu, iki arkadaşın başına gelen trajik olaylardır. Dönemindeki diğer insanlar gibi olmayan Lennie ve George’nin yaşam öyküsünü ele alan bu kitap, pek çok farklı temayı ele almaktadır.

Fareler ve İnsanlar kitabında anlatılmak istenen pek çok ana düşünce, tema, karakter bulunmaktadır. Zira kitapta adı geçen her karakterin farklı bir öyküsü ve farklı bir bakış açısı mevcuttur. Ana karakter olan Lennie ve George’nin bakış açısı ise, ileride kendi çiftliklerini kurmak ve mutlu olmaktır. Ancak bu hayali gerçekleştirmek hiç de kolay değildir.

Fareler ve İnsanlar Teması Nedir?

Fareler ve İnsanlar kitabında birden çok tema bulunmaktadır. Fareler ve İnsanlar teması konusu üzerine araştırma yapan bireyler, kitabın tek bir tema üzerine yoğunlaşmadığını bilmelidir. Aşağıdaki listede Fareler ve İnsanlar kitabında pek çok defa kullanılan temalar belirtilmektedir.

  1. Arkadaşlık
  2. Yalnızlık
  3. Kadercilik
  4. Zenginliğin acımasızlığı beraberinde getirmesi
  5. Hayal kurmanın önemi
  6. Güçsüzlük
  7. Güven
  8. Geleceğe güvensizlik

Bu temalar arasında en çok ön plana çıkan iki tema yalnızlık ve hayallerdir. Zira Fareler ve İnsanlar kitabında belirtilen her karakter, hayatının bir döneminde yalnızlık duygusunu yaşamıştır. Buna ek olarak her karakterin içten içe kurduğu ve gerçekleştirmek istediği büyük hayaller vardır. Örnek vermek gerekirse, George ve Lennie kendi çiftliklerine sahip olmanın hayalini kurmaktadır.

Fareler ve İnsanlar Ana Fikri Nedir?

Pek çok okuyucu, Fareler ve İnsanlar ana fikri araştırması yapmakta ve bu kitapta asıl anlatılmak istenen konuyu bilmek istemektedir. Fareler ve İnsanlar adlı kitabın ana fikri, dünyadaki her insanın var olma ve hayallerini gerçekleştirebilme çabasıdır. Zira kitaptaki karakterler incelendiği zaman, her karakterin var olabilmek adına verdiği uğraşın izleri rahat bir şekilde görülebilmektedir.

George’nin otoriter olabilmek için verdiği çaba, Curley’in karısının ünlü olabilmek için verdiği çaba, Lennie’nin George ile birlikte çiftlik kurup yumuşak yüzeylere dokunabilmesi için verdiği çaba, Candy’nin Lennie ve George ile yaşayabilmek için verdiği çaba, bu varoluş çabalarına birer örnek olabilir.  Fareler ve İnsanlar çıkarılan sonuç, bu var olma çabasının içinde arkadaşlığın ve hayallerin önemidir. Çünkü George, en yakın arkadaşı ile kurduğu hayalleri gerçekleştirememiş ve en yakın arkadaşının acı çekmeden ölebilmesini sağlamıştır.

Falih Rıfkı Atay Hayatı ve Eserleri

Falih Rıfkı Atay

26.12.1894 senesinde İstanbul’da doğup, 20.03.1971 yılında yaşadığı şehir olan İstanbul’da vefat etmiştir. Ailesi Sakarya’da Topçu’lar köyünden İstanbul’a sonradan göç etmiştir. Huriye Cemil Hanım ve Hoca Hilmi Efendi’nin çocuğudur.

Okul hayatına Rehber-i Tahsil Mektebinde başladı. Mezun olduktan sonra, orta ve lise eğitimini Mercan İdadisinde tamamladı. Bu yıllarda öğretmeni Celal Sahir Erozan ve Orhan Seyfi Orhon sayesinde, edebiyat dünyasına ilgi duymaya ve eserler yazmaya başladı. Falih Rıfkı Atay hayatı ve eserleri bu dönemden itibaren edebiyat dünyasında etki sini hissettirmeye başladı.

1908 senesinde henüz 2. Meşrutiyet ilan edilmişken Falih Rıfkı Atay üniversiteyi kazandı. Ve öğrencilik yılları tekrardan başladı. Başarılı geçen fakülte yıllarından sonra ,1912 yılında DarülFünun Edebiyat Fakültesinden mezun oldu.  Aynı yıl gazeteci olarak ‘’Tanin’de makaleler yazıp yayımlamaya başladı. Trakya bölgesine gazeteci kimliğiyle ilk seyahatini yaptı.

1917 yılında Talat Paşa’nın Özel Kalem Müdür Yardımcılığını katiplikle birlikte yürüttü. İş gezisi için Paşa ile birlikte, Bükreş ve Trakya’ya seyahat etti.

1918’de 1. Dünya savaşı çıkınca Cemal Paşa’nın özel katibi olarak Suriye’ye yedek subay olarak gitti. Aynı yıl Filistin ve Suriye meselelerini ve gözlemlerini Falih Rıfkı Atay gezi yazıları ‘’Ateş ve Güneş’’ adlı eserle kitaplaştırdı. Aynı yıl Akşam gazetesini çıkarmaya başladı. Ekibinde Ali Naci Karacan, Necmettin Sadık Sadak, Kazım Şinasi Dersan vardı.

Gazetesinde Kurtuluş savaşına omuz vermiş, bununla ilgili yayımlar çıkarmıştır. Bu durum Damat Ferit Paşa Hükümeti Tarafından hoş karşılanmadı. ‘’Kürt Nemrut Mustafa Divanı’’ adındaki mahkemede idamı istendi. Ve hapse atıldı. Çetin geçen günlerle birlikte  ‘’İkinci İnönü Meydan Muharebesi’’nin başarıyla sonuçlanması idam olmak yerine beraat olmasına sebep oldu.

Falih Rıfkı Atay hayatı Tanin ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde Mücadeleye sırt veren yazılar yazmakla geçti.

1922 yılı savaşın akabinde Batı Anadolu Bölgesini karış karış, dolaşmıştır. Düşmanın enkaz haline getirdiği yerleri saptamaya gittiğinde yanında, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Mehmet Asım vardı.

Meclise 1923 yılında dahil olduktan sonra, 27 yıl peş peşe Milletvekilliği görevini üstlenmiştir. Bolu’da Ankara’da çeşitli tarihlerde görevini ifa etmiştir.

Vekillik görevi devam ederken boş durmayıp, Hâkimiyet-i Milliye, Milliyet ve Ulus’ da köşe yazıları yazdı. Aynı zamanda bu gazetelerin başyazarlığı görevini üstlendi. Yazıları genellikle Falih Rıfkı Atay Atatürk sevgisi ile doluydu. Devrimleşme ve Batı ile aynı şartlarda yürümeyi yazdı.

Atatürk’ün talimatıyla Dil Encümenliği yaptı. Yeni Türk Alfabesi yaygınlaşması için sürdürülen okuma yazma seferberliğinin öncülerinden oldu.

Türkiye Çok Partili Hayata geçerken, derin öngörüsüyle yazmış olduğu yazılarda Demokrat Partiyi kaleme aldığında, tenkit etmiştir. CHP ‘ e bağlı olarak hizmet veren Ulus gazetesinden tek parti hükümeti sona erince istifa etti. Gelen teklif üzerine Cumhuriyet gazetesinde gazetecilik yapmaya başladı.

DP tek partiden iktidara çıkınca ‘’Dünya’’ gazetesi oluşumunu hazırlayıp, yazılarıyla partiyi eleştiri oklarına maruz bırakmıştır. Atatürk ve Devrimleri onun için esastı. Yayınlarında da bu doğrultuda yazmıştır.

Edebi Karakteri

  • İzmir’de Yunan’ı yendikten sonra, burada yaptığı çalışmalarla Atatürk ile tanışıp samimi oldu. Bu zaman diliminde Çankaya, Atatürk Ne İdi? Ve Atatürk’ün Bana Anlattıkları gibi anı şeklinde kitap çıkarmıştır.
  • Sade, ayakları yere basan etkileyici yazıları gazeteci kimliğinde aranılan bir isim olmasına sebep oldu.
  • Politik anlamda yazdığı eserlerle dikkat çekti.
  • Cumhuriyet dönemi ilk serbest yazılarını kendisi yayınlamıştır. Özellikle çıktığı seyahatlerde, gezi yazıları bu anlamda örnektir.
  • Falih Rıfkı Atay’ın gezi yazısı türünde pek çok eseri bulunmaktadır.
  • İlk şiiri Servet-i Fünun gazetesinde yayınlandı.

Falih Rıfkı Atay Eserleri

Yaşadığı dönemde Atatürk’e olan yakınlığı ile tanındı. Siyasi kimliğinin yanı sıra gazeteciliği de layıkıyla yapmıştır. Cumhuriyet dönemi en çok gezi yazısı olan sanatçı olarak ünlenmiştir. Eserlerinde sade ve saf bir Türkçe kullanmıştır. Yaşamına sığdırdığı eserleri şu şekildedir,

Fıkra:

  • Eski Saat
  • Niçin Kurtulmamak
  • Çile
  • İnanç
  • Pazar Konuşmaları
  • Kurtuluş
  • Bayrak

Anı:

  • Ateş ve Güneş
  • Zeytindağı
  • Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri
  • Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin
  • Atatürk’ün Bana Anlattıkları
  • Çankaya
  • Batış Yılları
  • Atatürk’ün Hatıraları
  • Atatürk Ne İdi?

Gezi Yazıları:

  • Faşist Roma,
  • Kemalist
  • Tiran
  • Kaybolmuş Makedonya
  • Deniz Aşırı
  • Yeni Rusya
  • Moskova-Roma
  • Bizim Akdeniz
  • Taymis Kıyıları
  • Tuna Kıyıları
  • Hind
  • Yolcu Defteri
  • Gezerek Gördüklerim

İnceleme:

  • Başveren İnkılapçı
  • Atatürkçülük Nedir?
  • Londra Konferansı Mektupları
  • Türk Kanadı
  • Kanat Vuruşu

Monografi:

  • Babanız Atatürk

Ateş ve Güneş: Sanatçı padişahlık rejiminin bitmeye yakın son demlerini anlatırken ordunun savaş esnasında yaşadıkları güçlükleri, çileleri yaşadıkları durumları yazmıştır.

Çankaya: Eserde sanatçı Türk Ulusunun kurtarıcısı olan Gazi Mustafa Kemal’i beşikten mezara tüm otobiyografisini ele almıştır.

Taymis Kıyıları: Sanatçı ülke sınırları dışında, yaşanan siyasi durumlarla ilgili İngiltere’ye dair izlenimlerini kaleme almıştır.

Yeni Rusya: Arnavutluk, İtalya ve Rusya ziyareti sırasında gezip gördüklerini ve deneyimlerini eser haline getirmiştir.

Bizim Akdeniz: Antalya ve Burdur’a yapmış olduğu gezide, yurdumuzun topraklarında geçen  seyahatini edindiği tecrübeleri yazmıştır.

Cumhuriyet dönemi aydın ve gazetecilerindendir. Bu vatana 27 dönem milletvekilliği yapmış olan sanatçı en çok da Atatürk’e yakınlığıyla sevilip tanınmıştır.

Fakir Baykurt Hayatı ve Eserleri

Fakir Baykurt

Burdur İline bağlı Akçaköy’de 1929 yılında dünyaya gelmiş olan sanatçı 1999 yılında Almanya’da vefat etmiştir. Fakir Baykurt hayatı ve eserleri incelendiğinde, Türk edebiyatına olan katkısı net bir şekilde anlaşılmaktadır. Kendi halinde orta direk bir ailenin çocuğu olan sanatçı taşrada çocukluk yıllarını geçirmiştir. Gönen Köy Enstitüsünden mezun olduktan sonra 1948 – 1953 yıllarında köy öğretmenliği yaptı.

Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nden 1955 senesinde mezun olunca, Sivas’ta eğitmenlik ve müfettişlik görevini üstlendi.

‘’Yılanların Öcü’’ adlı ilk romanı piyasaya çıkınca Fakir Baykurt Bakanlığın hizmetinde çalışmaya başladı. Bu yıllarda tahsiline devam etmek üzere Amerika’ya gitti. Burada Indiana Üniversitesi’nde ders araçları ile ilgili eğitim gördü.

Eğitimini tamamladıktan sonra, ülkesine dönüp Türkiye Öğretmenler Sendikası’nda çalıştı. Aynı zamanda Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonunda Genel başkanlık görevini üstlendi.

1969 yılında katıldığı boykot nedeniyle uzaklaştırma aldı. Bu durumun üzerinden iki yıl geçtikten sonra istifasını verip görevinden ayrıldı.

12.03.1971 yılında Kenan Evren döneminde sıkıyönetim ilan edildi. Ve sanatçı sıkıyönetim baskısıyla tutuklandı. Mahkeme önlerinde yıllarını geçirip yargılandıktan sonra, hapisten çıkarılmasına karar verildi. Bu sonuçla birlikte sanatçı Almanya’ ya gidip, ülke topraklarını terk edecektir.

Edebi Karakteri:

  • Kaleme aldığı onlarca eserden, özellikle hikaye ve roman türünde ivme kazanmıştır.
  • 1950 – 1970 yılları arasında geçen sürede köylerde yaşanan sorunlar ve bilinmeyenleri fazlasıyla işleyerek toplumsal bilinç uyandırmıştır. Bu anlamda ünlenmiştir.
  • Roman ve hikayelerinde genellikle hakları yenilen, çaresiz köylü toplumu işlenmiştir.
  • Yazdıklarında camii hocalarıyla, öğretmenleri karşı karşıya getirmesi tenkit almasına neden olmuştur.
  • Sıradan ve kolay sunumlar yaparak anlaşılır bir Türkçe ile yazılarını kaleme almıştır.
  • Taşra kesimini zaman, zaman mizahını yapan sanatçı yazılarında abartılı dil kullandığı da görülmüştür.
  • ‘’Fesleğen Kokulu’’ edebiyat dalında ilk şiiridir.
  • Realist bir yazar olduğu kadar, konularını toplumdan esinlenerek yazmıştır

Fakir Baykurt’un Eserleri:

Türk Edebiyatına pek çok eser kazandırmış olan Fakir Baykurt Eserleri şu şekildedir,

              Romanları:

  • Yılanların Öcü
  • Irazcanın Dirliği
  • Onuncu Köy
  • Amerikan Sargısı
  • Tırpan
  • Köygöçüren
  • Keklik
  • Kara Ahmet Destanı
  • Yayla
  • Yüksek Fırınlar
  • Koca Ren
  • Yarım Ekmek
  • Kaplumbağalar

           Öyküleri:

           Fakir Baykurt Öyküleri şu şekildedir:

  • Çilli
  • Efendilik Savaşı
  • Karın Ağrısı
  • Cüce Muhammet
  • Anadolu Garajı
  • On Binlerce Kağnı
  • Can Parası
  • İçerdeki Oğul
  • Sınırdaki Ölü
  • Gece Vardiyası
  • Barış Çöreği
  • Duirsbug Treni
  • Bizim İnce Kızlar
  • Dikenli Tel

           Toplum ve Eğitim Yazıları:

  • Efkar Tepesi
  • Şamaroğlanları
  • Kerem ile Aslı
  • Kale Kale
  • Kaplumbağalar

          Çocuk Kitapları:

  • Topal Arkadaş
  • Yandım Ali
  • Sakarca
  • Sarı Köpek
  • Dünya
  • Güzeli Saka Kuşları

          Şiirleri:

          Fakir Baykurt Şiirleri şu şekildedir.

  • Bir Uzun Yol
  • Dostluga Akan Şiirler

                Aldığı ödüller:

  • Sanat Ödülleri (Sınırdaki Ölü)
  • Türk Dil Kurumu Roman Ödülü (Tırpan)
  • Sait Faik Hikâye Armağanı (Can Parası)
  • Orhan Kemal Roman Armağanı (Kara Ahmet Destanı)
  • Tiyatro 79 Dergisi tarafından Yılın Oyunu Ödülü (Sakarca)
  • Avni Dilligil Tiyatro Ödülü (Tırpan)
  • Berlin Senatosu Çocuk Yazını Ödülü (Barış Çöreği)
  • Alman Endüstri Birliği (BDI) Yazın Ödülü (Gece Vardiyası)
  • Sedat Simavi Roman Ödülü (Yarım Ekmek)
  • Yaşam Radyo Ustalara Saygı Onur Ödülü
  • Pir Sultan Abdal Derneği Ödülü

Yılanların Öcü: Eserinde yazar, insanlar arasında ki farklılıklardan bahsederken, kuvvetli olanın kuvvetsiz tarafıyla mücadelesi tasvir edilmiştir. Taşrada geçen olayları konu alan kitapta, fakir bir köylü olan Bayram’ın toprağı için verdiği mücadele hisli bir şekilde yazılmıştır. Aynı zamanda bu eser sinemaya da uyarlanmıştır.

Kaplumbağalar: Yazar, taşrada yaşayan insanların hükümet karşısında ki, çaresizliği ele alınmıştır. Sünnilerin arasında kalmış bir Alevi köyünde, insanlar şarabı sevdikleri için, bundan gelir elde etmek isterler. Bunun için de köyde görev yapan Rıza hocadan destek alarak,  üzüm bağları üretimine başlarlar. Kurulan bağlara, kaplumbağalarda gölgesinden istifade etme için gelirler. Bağlar köyün havasını değiştirmiş, insanlar mutlu olmaya başlamışlardır. Derken hükümet tarafından yönlendirilen memurlar köye keşfe gelirler. Keşif sonucunda bağ üzerinde kurulan toprağın devlete ait olduğu tespit edilir.

Kurulan bağ için fakir ahalinin her birinden, aylık fazla para istenir. Gelir seviyesi belli olan köylü ise, toprak için bu bedeli karşılamayı göze alamaz. Ve nihayetinde kendilerine ait hayvanlarını, kurdukları bağın içine sürükleyerek, buranın yıkılmasını acınası bir şekilde izlerler. Kaplumbağalar bile bu köye artık gelmeyeceklerdir. Zira serinlemek için geldikleri, bağ yok olmuştur.

Yarım Ekmek: Genç yaşta evlenen Kezik kocası Mustafa ile çok mutlu bir yuva kurar. Bu yuva üç çocukla taçlandırır. Fakat Mustafa’yı bir gün trafik kazasında yitirince, hayat onun için yeniden başlayacaktır.

İşçi alımı yapılan Almanya’ya bir vesile ile gider. Bulaşıkçı olarak yaşlılar evinde çalışmaya başlar. Gözlerini kaybetmek uğruna aralıksız çalışır. Çocukları için büyük geniş bir yuva kurar. Bu yuvada yavrularını büyütür. Başlarda para kazandıktan sonra, köye dönmek olsa da niyet, Almanya şartlarını yaşadıktan sonra, çocuklarının düzenini bozmamaya karar verir. Fakat hala köyde olan kocasının mezarını taşımak düşüncesinden uzaklaşamaz.

Fakat Almanya’da Türk Mezarlığı yoktur. Üstelik kilometrelerce uzaktan kocasının kemiklerini nasıl getirecektir? Yazar tarafından Bu kitapta anlatılmak istenen, ana konu aslında, Almanya’da ki göçmen kardeşlerimizin yaşadıkları sıkıntılara dikkat çekmektir.

Faik Baysal Hayatı ve Eserleri

Faik Baysal

Adapazarı’nda 1922 yılında dünyaya gelen sanatçı, 2002 senesinde de İstanbul’da hayata veda etmiştir. Annesi Ferdane hanım ve tacirlik yapan Faik beyden dünyaya gelmiştir. Aslen Romanya göçmenidir. Saint Joseph’de Faik Baysal okul hayatına yatılı olarak başlamış. Başarılı eğitim hayatına, yine aynı okulda orta ve lise bölümünü okuyarak devam etmiştir.

1942 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde  üniversite hayatını tamamlarken, burada Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuştur. 1944 – 1949 yılları arasında  aynı zamanda, ilk mesleki kariyeri olan Fransızca öğretmenliğini  Pertevniyal Lisesi’nde tam 5 yıl sürdürecektir.

Fransızca ve İngilizce olarak özel dersler vererek öğretmenlik yapmış. Bunun yanı sıra eş zamanlı olarak çevirmenlik görevi de yaparak ailesine katkıda bulunmuştur.

Dünya’da o dönem ülkeler arasında gerginlik yaşanmaya devam ederken, 2. Dünya Savaşı patlak verdi. Faik Baysal bu durumda derhal orduya yedek subay olarak çağrıldı. Vatana bu anlamda hizmeti olan sanatçı Meydan Larouse Ansiklopedisi için çevirmenlik çalışmaların da bulundu.

Vatani görevini tamamlayıp, ailesinin yanına döndükten sonra Ankara Radyosu’ndan sunuculuk teklifi aldı. Kendisi bu teklifi değerlendirip, iş hayatına yeniden başlayınca editör olarak Yeni İstanbul gazetesinde de çalıştı.

1936 yılında ilk şiiri ‘’Tahta At’’ dergide yayımlandı. Sanatçının daha sonra şiirleri ve öykü dalında yazdığı eserleri, 1943’den başlayarak Varlık dergisinde okuyucunun hizmetine sunuldu. Hisar, Servet-i Fünun, Büyük Doğu, Yaratış gibi dergilerle birlikte eserleri için çalıştı.

1944 senesinde Türk Edebiyatına roman türüyle giriş yapan sanatçı ilk eseri ‘’Sarduvan’’ı bu dönemde   kitaplaştırıp yayımlamıştır.

Faik Baysal romanları incelendiğinde ana temaları, memleketinde dedesiyle birlikte yaşadığı çocukluk dönemlerini anlattığı zorluk ve sıkıntılar içinde yaşayan insan profillerine dokunduğu gözlemlenmiştir.

1988 yılında ‘’Kavanoz Adam’’ diye yazdığı senaryo Türkiye Radyo Televizyonu tarafından değerlendirilip, ekranda dizi haline getirildi.

Edebi Karakteri:

  • Eserleri ağırlıklı olarak Adapazarı ve İstanbul’un varoş bölgelerinde yaşayan karakterlerden alarak, onların yaşamaya çalışırken çektikleri sıkıntılar, karşılaştıkları zor durumlarda hayata karşı dirençlerinden bahsetti.
  • Dramı kendisine ana tema olarak seçti
  • Yugoslavya göçmenlerinin savaş döneminde yaşadıkları çileleri, ‘’ Drina’da Son Gün’’ eseriyle canlandırmıştır.
  • Edebiyat tarihinde romancı olarak tanınmış olsa da yazdığı şiirleri de mevcuttur.
  • Eserlerinde, realist bir bakış açısıyla toplumu anlatır.
  • Eserlerinin tamamı anlaşılır ve duru bir Türkçe ile kaleme alınmıştır.
  • Sanatçı aynı zamanda Fransız diline çok hakim olduğu için edebiyata bu anlamda kattığı pek çok çevirisi olmuştur.
  • Sanatçı ‘’Garip Şiir’’ tarzını benimsemiştir. Böylelikle sokak ve toplum yaşamını eserlerinde işler.
  • Modern dilde eserlerini okuyucuya sunmuştur.
  • Sanatçı gerçekleri yansıttığı için esasında çok samimi, ve içtendir.

Faik Baysal Eserleri :

Faik Baysal Eserleri bakıldığında toplumun üst kesimlerinden ziyade daha çok, gerçeklerle yüzleşerek Arka sokaklarda yaşanan adaletsizlikleri, çilelerin görüp yazıldığını biliyoruz.

Sanatçının henüz 19 yaşındayken kaleme aldığı eserlerinde ki duyarlılığı rahatlıkla fark edebilirsiniz. Zira insanlar arasında yaşanan adaletsizliği oldukça güzel işlemiştir.

Çevirmenlik, roman ve şiir dalında eserleri olan sanatçının birikimleri şu şekildedir.

Romanları :

Faik Baysal Romanları şu şekildedir,

  • Rezil Dünya
  • Sarduvan
  • Ilgaz Teyze Öldü
  • Vali
  • Drina’da Son Gün
  • Ateşi Yakanlar
  • Perşembe Adası
  • Sancı Meydanı
  • Madam Bomba

Öyküleri :

Faik Baysal Öyküleri şu şekildedir.

  • Perşembe Adası
  • Sancı Meydanı
  • Nuni
  • Militan
  • Tota
  • Güller Kanıyordu
  • Ilgaz Teyze Öldü
  • Elleri Sesimin Rengindeydi
  • Beni Bırakma Doktor

Şiirleri:

  • İlk Defa
  • Uyy
  • Beyaz Şiirler
  • Ayın Ucunda

Drina’da Son Gün :  

Yugoslavya’da yaşayan göçmen Türkler yaşadıkları coğrafyada Drina onlar için çok fazla şey ifade ediyordu. Yaşamlarıyla adeta iç içe geçmiş iki halk, birbirlerine her anlamda her zaman destek oldular.

Öyle ki birbirleri ve toprakları uğruna omuz omuza savaşmaktan geri durmadılar. Türkler ve Yugoslavlar kardeş iki halktı.

  1. Dünya savaşı patlak verince özgürce yaşadıkları topraklarda Yugoslav Türkler artık çıkarılmak, yerlerinden yurtlarından koparılmak isteniyordu.

Alman yönetiminde özgürce yaşamalarına izin verilen halk, Tito yönetimiyle birlikte düşman olarak algılanıyorlardı.

Çaresiz halk her türlü tecavüz, hırsızlık, zulüm işkence ve dahi katledilmeye varıncaya kadar zor durumda bırakılıyordu. Yıllardır yurt edindikleri, vatanlarından sürülmek için başlarına gelmedik, kalmayan insanlar en sonunda göç edeceklerdir.

Bir gün yaşadıkları coğrafyaya geri dönmek umuduyla…

Rezil Dünya :

Hayatında üst üste hezimetler alan, gencecik bir insanın hayata karşı yavaş yavaş düşman olması nakşedilmiş. Bir taraftan yoksullukla mücadele ederken, işinden olan bir insanın umarsız kalışı  kalabalıklar içinde yalnızlığı güzel bir şekilde tasvir edilmiştir.

Aslında yazar, birazda kendini anlatıyor. Kozalak gibi kendi içinde yaşayan biri olması hayata karşı duruşu ve tavrı bu romanda işlenmiştir.

Ateşi Yakanlar :

Savaş yıllarında bir yarbay ve arkadaşlarının verdikleri mücadeleyle insanlara nasıl şifa gibi geldiği anlatılıyor. Yıllarca iç içe geçmiş, kardeşçe yaşayan halkların zamanla, birbirlerine nasıl düşman oldukları, katledildikleri, çektikleri zulümleri dokunaklı bir şekilde yazılmış. Bu zulümler işlenirken bir asker ve arkadaşlarının bu durumlar karşısında zulmü işleyenlere karşı uyguladıkları yöntemler halkı feraha kavuşturmuştur.

Faik Baysal 1969 senesinde, Sait Faik Hikaye Armağanı Ödülünü ‘’Sancı Meydanı’’ kitabıyla almıştır. İnanç dergisinin verdiği ödülle 1984 yılında ‘’Yılın Hikayecisi’’ seçildi. Kendisi 2 çocuk babası olarak hayata gözlerini kapattığında ardında pek çok seven okur bırakmıştır.

Ezop Masalları

Ezop Masalları

Herkesin duyduğu ve içinde mutlaka bir tane bile olsa masal bildiği Ezop Masalları nedir?’ Şeklinde aklınızda bir takım soru işaretleri olabilir. İşte bu soru işaretlerini dindirmek ve de Ezop Masalları hakkında daha fazla bilgi edinemk için bu yazıyı okumak işinize yarayacaktır. Ezop masalları ya da Ezop fablları olarak halk arasında sürekli anlatılan bu masallar M.Ö. 6. yüzyıl’ da hayatta olduğu bilinen Ezop’un anlattığı masallardır.

Bu masallarda kurgusal olarak ele alacağımız ve zaten fabl olarak anılmasına neden olan; hayvanların, bitkilerin ve cansız varlıkların insanlardan farksız bir şekilde düşünebiliyor ve konuşabiliyor olmasıdır. Bu masallar Tanrılar ve insanları bir araya getiriyor ve aynı zamanda kurgusal olaylar ile yöneticileri eleştiriyor. Bu masaların Jataka Masalları ve Pança-Tantra hayvan masalları ile benzeştiğini görüyoruz. Bu masallara benzeyen, en sevilen, en okunan eserlerden birisi de La Fontaine’dir.

Bu ünlü masallarda adalet, dostluk, doğruluk, bağışlamak, cömertlik, alçakgönüllülük, kanaat, sadakat, kendini bilme gibi değerle yüceltilir, zalimlik, düşmanlık, hainlik, kendini beğenmişlik, cimrilik, aç gözlülük, cahillik, kadir bilmezlik, yalancılık, bencillik gibi duygulara ve davranışlara yer vererek okuyucuya hayat hakkında birçok şey öğretiyor. Hal böyle olunca arama motorlarında ‘ Ezop Masalları oku’ cümlesi sıklıkla karşımıza çıkıyor.

Masalların Geçmişi ve Yayılması

M.Ö 6. Yüzyıl gibi çok eski zamanlarda Eski Yunan’da yaşadığı varsayılan Ezop’un anlattığı masallar Sokrates tarafından da duyulmuş ve söylenenlere göre Sokrates bunları nazım hale dönüştürmüş. M.Ö. 300 yılında Atinalı filozof Demetrios Phalereus tarafından ilk defa bir kâğıda yazıldığı düşünülse de yazılan kâğıda hiçbir şekilde ulaşılamamıştır. M. Ö. I. yüzyılda ozan Gaius İulius Phaedrus Ezop Masallarını Latince ’ye çeviriyor. Dünyanın en tanınır fabl ustası olarak günümüzde de adından övgü ile bahsettiren La Fontaine’in 12 eserinde 238 masal toplamış olup 124’ünde Ezop Masallarından ilham aldığı düşünülmektedir. Ezop Masallarını Türkçeye çeviren yazarlarımızı da merak ediyorsanız bu isimler şöyle sıralanabilir; Nâzım Hikmet,  Nurullah Ataç, , Ülkü Tamer, Olcay Göçmen, Türkan Uzel, Orhan Veli Kanık,  Sabahattin Eyüboğlu.

Bazı Ezop Masalları

Ezop Masallarından bu kadar bahsetmişken içinde olan, dillerden dillere dolaşan, küçükken birçoğumuzun duyduğu masallarda söz etmesek olmaz. Ezop Masalları içindeki hikâyeler arasında en çok bildiğimiz hikâyelere şöyle bir göz atalım.

  • Ağustos Böceği ile Karınca
  • Kurt ile Kuzu
  • Hırsızlar ve Eşek
  • Dişi Köpek ve Arkadaşı
  • Tilki ile Üzümler
  • Diogenes İle Kel
  • Ayı ile Tilki
  • Tilki ile Ejderha
  • Karga ile Tilki
  • Kurt ile Köpek
  • Balıkçı ile İrili Ufaklı Balıklar
  • Bülbül ile Kırlangıç

İşte bu neredeyse hepimizin küçükken duyduğu, başkalarına anlattığı masalları bundan yüzyıllar öncesinde anlatan Ezop’tan başkası değildir. Bu masallar küçük çocukları hem mutlu eder, hem rahatlatır hem de hayal gücünü genişletir. İçerisinde aynı zamanda çok fazla eleştiri, sosyal mesaj, başkaldırı vardır. Bu masalların vermek istediği ders belki de eseri bu kadar özel kılıyor.

Ezop Masallarının Özellikleri

Ezop fabl adını verdiğimiz hayvanları konuşturan hikâyeleri ile ün kazanmıştır. Bu masallar hayata dair çok fazla nasihat ve ders barındırmakta ve insanları derinden düşündürmektedir. Bu kitapta başlıca kahramanlar ise hayvanlardır diyebiliriz. Ezop masallarından hayvanlar tıpkı insanlar gibi düşünüp konuşabilir ve bu çocukların hayal gücünü genişletir. Anlatılan her masalda bir ders verilir ve bu ders öykünün sonunda öğüt şeklinde özellikle belirtilir.

Bu masalları anlatan ve bundan yüzyıllarca yıl önce yaşayan Ezop hakkında pek bir şey bilinmemektedir. Fabl; hayal gücü geniş, öğretici ve aynı zamanda ders verici olan bir türdür. Bir fabl okuduğunuzda bundan hayata dair bir ders çıkarmamanız ve size hayata dair bir şeyler katmaması imkânsızdır diyebiliriz.  Ezop masallarının özellikleri de fabl olduğundan aynen bu şekildedir. Ezop masallarında genellikle yaşanan olayın sonu öyle bi bağlanır ki hem bir sosyal mesaj hem de okuyucuya öğüt verir.

La Fontaine’ye de esin kaynağı olan bu masallar günümüzde hala ününü korumakta ve raflarda en çok okunan kitaplar arasında yerini almaktadır. Fabl tutkunlarının çok sevdiği ve başucu kitabı olarak yanından ayırmadığı bu eseri çocuklar da çok fazla okumakta, etkilenmektedir. Ezop masallarının dünyadaki yöneticilere verdiği mesajlar, başkaldırı ve eleştiri de çoğu okuru tarafından takdir edilmektedir. Yaptığı eleştirileri çok büyük bir ustalık ile alttan alttan vermiştir ve okuyucuya tabiri caizse hayat dersi vermiştir.

Kahramanları hayvanlar olan eserleri ile şöhretin kapılarını kendine açan Ezop’un yaşamı ise tam bir bulmacadır çünkü kendisi yüzyıllar öncesinde yaşamıştır ve hakkında bilinmezlik oldukça fazladır. Bu sebeplerden anlatılanlar kesin olmamak ile birlikte Ezop’un Trakya’da doğduğu söylenmektedir. Ezop bir zamanlar köle olarak yaşamış azat edilmesinin ardından çok fazla gezmiş ve birbirinden farklı yerlere gitmiştir.

Ezop’un yaşamı öylesine karanlıklar ile doludur ki bu sebepten bazı insanlar onun yaşadığını bile düşünmez. Kimileri tarafından ise yaşamış olabilir ama masallar ona ait değildir düşüncesi yankılanır. Kimi insanlar ise bu kadar anlamlı masalları bu kadar zorluk çeken birisi yazabilir şeklinde düşüncelere sahiptir. Ama tam olarak ne olduğu bilinmemektedir. Kesin olarak bilinen bir şey varsa o da insanların bu masallardan birçok ders çıkardığı ve bu masalların insanlara birçok şey kattığıdır.