Onlar da İnsandı (Cengiz Dağcı) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Onlar da İnsandı

Onlar da İnsandı, Cengiz Dağcı eserleri arasındadır. Kırım’ın köyünde hayatını devam ettiren ve çiftçilik ile uğraşan bir aileyi ele almakta olup, bulundukları yer Komünizm akımlarının etkisindedir. Roman ana fikir olarak gerek amaçları, gerekse maddi durumları nasıl olursa olsun, tanınmayan kişilere evi açılmaması gerektiğini işler.

İnsanların nankör ve iki yüzlü olduklarını, tüm felaketlerin bilinmeyen sebeplerden dolayı olduğunu işler. Rusların Kırım’ı nasıl aldıklarını anlatan bir roman olup, Ruslaştırma esnasında ne olduğunu açıklar.

Onlar Da İnsandı Konusu

Cengiz Dağcı tarafından ele alınan Onlar da İnsandı konusu Kırım’da geçer. Bekir bir aile reisi olup, tütün ile uğraşan bir çiftçidir. Ailesi küçük olup, işçi sayısını yükselterek, iş yükünü azaltmayı düşünmektedir. Üstelik bir ineği doğum yapacaktır.

Bu düşünceler, kendisini uzaklaştırmışken iki Rus ile tanışır. Ruslar henüz gelse de, köylü için rahatsızlık sebebidir. Dolayısıyla Bekir, bir süre bekler. Ancak bir vakit sonra kızı olan Ayşe’yi kendilerine yollanarak, sorunlarını sorar. Böylece kalacak yer, iş arayışında olduklarını belirtir. Hem adama gereksinim duyması, hem de onlara üzülmesi nedeniyle onlara yardım etmeye karar verir. Ancak köylü bunları sevmez. Ancak Bekir’in de işleri kolaylaşır.

Bununla beraber, Ruslar artmaya başladığı, mal sahibi oldukları için onlara tarla da vermek istemez. Bu esnada iki Rus rastgele hareket etmeye, köyde haksızlıklar yapmaya başlar. Üstelik bunlardan biri, bir gün Ayşe’yi döver. Her ne kadar kızı bu konuda bir şey söylemese de, ailesini ikna ederek gelin olur.

Bu esnada Ruslar da tarlaları yavaş yavaş ölçer. Böylece zulümler de yavaş yavaş başlar. Bir süre sonra Ayşe’nin evlendiği Remzi de vefat ettiği için, eve dönmek zorunda kalır. Bundan sonra Ruslar, Bekir’in tarlasına dinamit atar.

Bekir yıkılan duvarın altında can veriri. Ayşe bir süre sonra çocuk dünyaya getirse de, başka birisine emanet edilir. Tüm bunlardan sonra Komünizme dair propagandalar yapılmaya başlar ve Türkler de hapse atılır.

Onlar da İnsandı Karakterleri

Onlar da İnsandı içerisinde çok sayıda karakter vardır. Ancak Onlar da İnsandı incelemesi içinde bahsedilmesi gereken ve temel olanlar şöyledir;

  1. Bekir: Baş karakter olup, hemen hemen 45 yaşlarındadır. Kırım köylüsü olup vatanına düşkündür. Azimli ve cesur olup, Rusları sevmez.
  2. Esma: Bekir’in eşi olup, yaklaşık 40 yaşlarındadır. Otoriter, vatanına bağlı bir kadındır ve ev, tarla gibi işlerle meşgul olur.
  3. Ayşe: Güzel bir kız olup, Bekir’in çocuğudur. 17 yaşındadır ve narin bir yapısı vardır. Rusların fikirlerini ve gerçekleştirdikleri zulmü bilmekte olup, okuma-yazması vardır. Topraklarına ve vatanına bağlıdır.
  4. Remzi: Ayşe’nin kocası olup yardımsever, dürüst ve kuvvetli bir insandır.
  5. Çoban Seyd Ali: Remzi’nin babası olup, yalan söylemekten kaçınır. Çobanlık yapmakta olup, az konuşmaktadır. Hastalanan hayvanlara da yardım eder.
  6. Sabri: Seyd Ali’nin oğullarından biridir.
  7. Enver: Tatar olup 30’lu yaşlarındadır. Kuvvetli ve cesur olup, geniş görüşlü bir inşadır.
  8. Çilingir: Köyün önde gelenlerinden olup, her olayda kendini gösterir. Sabırsız bir yapısı vardır ve Rusların düşüncelerini bilmektedir. Köyüne, topraklarına bağlıdır.
  9. İvan: Kötülüğü temsil etmekte olup, pis ve zalim bir kişidir. Köylüye zulmetmektedir.
  10. Kala Mata: Kirli ve ayyaş bir insan olup, İvan’ın babasıdır.

Kitapta bunlara ek, yardımcı karakterler de vardır.

Onlar da İnsandı Özeti

Cengiz İnsandı tarafından yazılan Onlar da İnsandı özeti bile insanları etkileyen yapıya sahiptir. Kitabın ana karakteri olan Bekir, bir gün ineğini yakınlarda olan köye kadar götürür. İneğin ismi Macik olup onu çok sevmektedir ve yakında doğuracaktır.

Köyden geri dönerken tütün toplama zamanını düşünür. Ailesi üç kişi olduğu için her şey yavaştır. Aklında bunları düşünürken, yolda iki Rus görür. Civarlara Ruslar geldiği ve istila ettiği için ilk olarak korkar ve topraklarını almak istediklerini düşünür. Ancak bir vakit sonra Ayşe’yi onlara gönderir, ne istediklerini sordurur. Böylece iş için geldiklerini öğrenir.

Bundan sonra onlar için üzülerek kendi tarlasında iş verir. Kalacak yer olarak da evini açar. Ne var ki köylüler bunu sevmez. Bununla beraber tarlasındaki işler de kolaylaşır. Tüm buna karşılık, evde bazı sorunlar da baş göstermiştir. Macik bu süreçte haşlanır. Ancak Seyd Ali onu tedavi eder. Esma ise Rusların gitmezse, uğursuzlukların süreceğini belirtir.

Ardından geçen bir zaman sonucunda iki Rus, Bekir’in tarlasında kendini gösterir. Bunlar ölçüm yaptığı için, elinden tarlasının alınacağından endişelenir. Bir süre sonra tütünlerin demek vakti gelince, köylüler adetleri üzere yıllık gereksinimleri için Yalta’ya doğru yola koyulur. Bekir bu yolculuğa tek çıkar. Bir Yahudi’den mal almış, bu sürede Seyd Ali ile karşılaşmıştır. Her ne kadar araları bir süredir açık da olsa bu esnada barışmış ve ağlamışlardır.

Bu olaylar devam ederken Ayşe de tarladan dönmektedir. Ne var ki İvan onu döver. Ancak kız, babasına korkudan bunu belirtemez. Bunun üzerine zaten evlenmek istediği Remzi’ye eş olabilmek için annesini ikna eder ve evlilik gerçekleştirilir.

Bundan sonra köye yol yapılmaya başlanır. Ne var ki Ruslar burada da devreye girerek, hırsızlıklara başlar. Günlerden bir gün, Seyd Ali’nin küçük olan oğlu İvan’ı döver. Bundan bir süre sonra da kendisi onu döver. Ancak bir müddet sonra İvan, bir araçla köye gelir. Yanında Rus komiser vardır…

Oliver Twist (Charles Dickens) Özeti Konusu ve İncelemesi

Oliver Twist

Oliver Twist, Charles Dickens tarafından yazılmış olan oldukça ünlü bir romandır. Bu nedenle;  Oliver Twist konusu ve anafikri bakımından merak edilen eserlerden birisidir. Charles Dickens eserlerinde genel olarak sanayi devrimi döneminde; toplumun pek çok kesiminin yoksulluğunu ve yaşadığı zorlukları yansıtır. Bu eserlerden en çok dikkat çekenlerden birisi de Oliver Twist’tir.

Oliver Twist Özeti

Oliver Twist kitabı hakkında pek çok içerik araştırılmaktadır. Bunlardan birisi de kitabın kısaca ne anlattığı konusudur. Oliver Twist yetimhanede dünyaya gelmiş olan ve yetimhane müdürü tarafından adı konulan bir çocuktur. 11 yaşında Bay Sourberry’nin yanına evlatlık olarak verilir.

Ancak burada mutlu değildir ve burayı terk eder. Zor bir yolculuğun ardından Londra’ya gider. Burada Jack Dawkings’le tanışır. Jack Oliver’e yardım ederek onu kaldığı yere götürür. Burası aslında Oliver’in hayatının kırılma noktalarından birisidir. Çünkü bilmeden bir hırsızlık çetesine dahil olmuştur. Oliver bir gün gördüğü hırsızlık karşısında paniğe kapılarak kaçar. Daha sonra mendili çalınan Brownlow Oliver’den şüphelenerek yakalar.

Oliver tüm hayatını Brownlow’a anlatır ve Brownlow kendisine ailesini bulmak amacıyla yardım edeceğini söyler. Daha sonra Oliver’in dürüstlüğünden emin olmak için onu yüklü bir para ile bir kitapçıya gönderir. Yolda aynı hırsızlık çetesinin elemanları Oliver’i kaçırır. Oliver’i bu çeteye tamamen dahil edebilmek için ona suç işletmeye çalışırlar. Bir hırsızlık olayına dahil olur ve hırsızlığın olduğu gece eve girerken vurulur.

Onunla birlikte gelen hırsızlar Oliver’i bir hendeğe bırakarak kaçarlar. Oliver 2 günün ardından kendine gelir. Bulabildiği en yakın yere gider. Burası iki gün önce soymak için girdikleri evdir. Evdekiler Doktor Losborn’u çağırır. Doktor Oliver’in hayatını dinler ve ona yardım etmeye çalışır. Daha sonra araştırma neticesinde Oliver’e büyük bir miras kaldığı öğrenilir. Ve Oliver için zor şartlar biterek mutlu bir hayat başlar. Oliver Twist özeti temel olarak bu şekildedir.

Oliver Twist Konusu

Oliver Twist kitabı;  temel olarak bir yetimhanede doğan Oliver Twist’in hayatını ve ilerleyen süreçlerde nasıl değiştiğini konu alır. Farklı durumlar karşısında her zaman doğru tavrını koruyan bir karakterin hikayesini yansıtan Oliver Twist, aslında olumsuz şartlardan sonra her zaman bir umut ışığı olduğunu da okuyucuya yansıtır. Oliver Twist konusu itibarıyla kısaca bu şekilde değerlendirilebilir.

Oliver Twist İncelemesi

Oliver Twist’in yazarı olan Charles Dickens 1812 ve 1970 yılları arasında yaşamıştır. Sanayi devrimi esnasında toplumdaki pek çok kesimin bu süreç içerisinde yaşadığı zorluklar ve hayatta kalma mücadelesine değinen yazar;  Oliver Twist ile adını daha geniş kitlelere duyurmuştur.

Oliver Twist romanı da;  geçmişten bugüne yansıyan pek çok eser gibi aslında arka planla derin toplumsal meseleleri irdelemektedir. Temelde iyi kalpli ve şanssız gibi görünen bir çocuğun hayat hikayesi anlatılsa da; arka planda dönem içerisinde yaşanan toplumsal çalkantılar ele alınmaktadır.

Eserin arka planlarından bir diğeri de; oldukça zor ve üzücü bir hikaye ile başlayan yaşamın, ileride nasıl bambaşka bir şekilde bürünmesi üzerinden anlatılır. Oliver Twist’in sağlam karakteri ve zorluklara karşı yılmayan mücadelesi sayesinde;  en umutsuz andan nasıl aydınlığa çıktığı ifade edilir.

Bu nedenle karanlık zamanların da bir sonu olduğu ve yeterli sabır gösterildiği takdirde iyi şeylerin insanı bulacağı konusu işlenir. Bu nedenle;  Oliver Twist incelemesi kapsamında, hem toplumsal çalkantıların yansıtıldığı hem de bireysel umut kavramının ele alındığı 2 arka plan olduğunu söylemek mümkündür. 1839 yılında yazılmış olan eser ilk olarak bir dergide bölümler halinde yayınlanmıştır ve ardından seri tefrika roman ve kitap şekline bürünmüştür. Charles Dickens’in diğer eserleri olan David Copperfield ve İki Şehrin Hikayesi gibi romanlarda da ortak olduğu şekilde yazar çocukluk yıllarındaki zorlukları yansıtır.

Oliver Twist daha dünyaya gelirken talihsiz bir hikaye ile hayata başlar. Yetimhanede doğal ve buraya gelen müdür aracılığıyla kendisine Twist soyadı bulunur. Düşkünler müdürü ve Oliver’i düşkünler evine götürür. Ancak Oliver burada hiçbir zaman mutlu olmaz. Düşkünler evinden kaçtıktan sonra Londra’ya gider. Bundan sonra romanda Jack Dawkins ile tanışması ve ardından gelişen pek çok zorlu macera ele alınır.

Jack ile tanışma noktasında;  Oliver Twist de yardım ettiği için öncelikle olumlu bir gelişme gibi görünür. Ancak kaldığı yer Oliver Twist de hırsız olmaya zorlayan bir çete tarafından yönetilmektedir. Romanın bu bölümünde olumlu gibi duran kimi gelişmelerin yine zorluklarla devamı anlatılır. Aslında mutluluğa giden yol bazen oldukça zor olabilir. En kötü görünen şartlarda ve umutsuz durumlarda dahi;  doğru bildiğini yapan ve ümidini hiçbir zaman yitirmeyen bir çocuğun mutlu bir hayata kavuşması anlatılır.

Jack ile tanışma evresinden sonra pek çok zorluk yaşar. Örneğin belli bir müddet sonra çetenin Oliver’i tekrar bularak kaçırması ve hırsızlık yapmaya zorlaması gibi. Oliver bunu istemese de mecbur bırakılır. Daha sonra hırsızlık için götürüldüğü evde vurulan ve ardından bir hendekte terk edilen Oliver; doktor ile tanışır. Doktor Oliver’e yardım etmek için elinden geleni yapar ve Oliver’in geçmişi hakkında bilgi edinerek ona büyük bir miras kaldığını öğrenir.

Oliver Twist konusu ve anafikri bakımından bireysel ve toplumsal arka plan üzerinden işler. Yaşadığı sayısız zorluğa rağmen yılmayan ve mutlu bir hayata kavuşan bir çocuğun hikayesi anlatılır.

Oğuz Atay Hayatı ve Eserleri

Oğuz Atay

Edebiyat tarihinde önemli bir yeri olan Oğuz Atay hayatı ve eserleri, pek çok kişinin en çok merak ettiği konuların arasında olmaktadır. Roman, tiyatro oyunu ve öykü dalında eserler veren Oğuz Atay, Türk edebiyat tarihinin en çok sevilen ve okunan yazarları arasında en üst sıralarda yer almaktadır.

Oğuz Atay eserlerinde insan ilişkilerini ve toplum kuralları ile çatışan kişilerin durumlarını sıklıkla yansıtmıştır. Oğuz Atay romanlarında ve öykülerinde isyan, intihar, hayatın anlamsız olması, toplumsal eleştiriler ve aydınlar hakkındaki eleştirilere sıklıkla yer vermiştir.

Oğuz Atay Hayatı

Oğuz Atay, 12 Ekim 1934 tarihinde Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde doğmuştur. Oğuz Atay’ın babası Cumhuriyet Halk Partisi 6. dönem ve 7. dönem Sinop milletvekili, 8. dönem Kastamonu milletvekili ve ağır ceza yargıcı olan Cemil Atay’dır. Ünlü yazar ilkokulu ve ortaokulu Ankara’da okumuştur. Daha sonra 1951 senesinde Ankara Maarif Koleji’nden başarılı mezun olmuştur.

Liseden sonra ise İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirmiştir. Sevilen yazar Oğuz Atay hayatı boyunca mesleğinin yanı sıra, edebiyat alanında da aralıksız çalışmalarına devam etmiştir. Oğuz Atay 1957 ile 1959 yılları arasında askerliğini yaptıktan sonra Kadıköy Vapur İskelesi inşası sırasında kontrol ve tamir elemanı olarak görev almıştır.

Daha sonra ise bu görevinden istifa ederek, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü’nde öğretim görevlisi olmuştur. 1975 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde doçent olan Oğuz Atay, bu dönemde Topografya isimli mesleki bir kitap yazmıştır. Aynı zamanda yine bu dönemde pek çok dergi ve gazetede de ünlü yazarın makaleleri ve söyleşileri yayınlanmıştır.

Türk edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden birisi olan Tutunamayanlar romanı ise Oğuz Atay’ı tüm Türkiye’ye tanıtan eseri olmuştur. Tutunamayanlar romanından sonra 1973 yılında ise Oğuz Atay Tehlikeli Oyunlar adlı romanını yayınlamıştır.

Oğuz Atay özellikle Tutunamayanlar romanı ile postmodern türünde roman yazan ilk Türk yazar unvanını elde etmiştir. Oğuz Atay ölene kadar bütün hayatı boyunca edebiyatla ilgilenmiştir. Bu bağlamda Oğuz Atay edebi kişiliği Türkiye’nin yanı sıra tüm dünyada takdir toplamıştır. Oğuz Atay 13 Aralık 1977 tarihinde, İstanbul’da hayatını kaybetmiştir.

Oğuz Atay Eserleri

Ünlü yazar Oğuz Atay eserleri, günümüzde de en çok okunan kitaplar arasında yer almaktadır. Tüm dünyada tanınan Oğuz Atay, Tutunamayanlar romanından elde ettiği başarıyı, diğer eserlerinde de her zaman göstermiştir. Tutunamayanlar romanından sonra Oyunlarla Yaşayanlar isimli tiyatro oyununu yazmıştır. Oyunlarla Yaşayanlar adlı eseri Devlet Tiyatroları’nda uzun süre sahne almıştır.

1975 yılında ise 1911 ile 1967 yılları arasında yaşamış olan hocası Profesör Mustafa İnan’ın hayatını anlattığı Bir Bilim Adamının Romanı’nı yayınlanarak, büyük ses getirmiştir. Tanınmış yazar Oğuz Atay’ın hayatı ve eserleri tüm dünyada merak edilir hale gelmiştir. Oğuz Atay Tutunamayanlar romanı ile 1970 yılında TRT Sanat Ödülleri yarışmasında Başarı Ödülü kazanmıştır.

Aynı zamanda Oğuz Atay hakkında TRT tarafından hazırlanmış olan ve Nilgün Eroğlu Maktav’ın yönettiği bir belgesel, 2002 yılında TRT ekranlarından yayınlanmıştır. Kastamonu Valiliği ise 2007 yılından itibaren, her sene ünlü yazar adına Oğuz Atay Edebiyat Ödülleri dağıtmaktadır. Oğuz atay romanlarında modern şehir yaşamında hayat süren bireylerin çektiği sıkıntıları, toplumsal ahlak bozukluklarını, kalıplaşmış düşüncelerin yanlış yönlerini yansıtmış ve postmodern edebiyat dalında unutulmayacak olan eserler ortaya çıkarmıştır. Oğuz Atay’ın eserleri toplumsal eleştirilerin yanı sıra mizah ve ironi de barındırmaktadır. Bunlara bağlı olarak Oğuz Atay’ın eserleri şu şekilde sıralanmaktadır;

Oğuz Atay’ın Romanları

  1. Tehlikeli Oyunlar – 1973
  2. Tutunamayanlar – 1984
  3. Eylembilim – 1998
  4. Bir Bilim Adamının Romanı – 1975
  5. Korkuyu Beklerken – 1975

Oğuz Atay’ın Tiyatro Oyunu

  • Oyunlarla Yaşarken – 1985

Oğuz Atay Hakkında Yazılan Eleştiri Kitapları ve Makaleler

Oğuz atay hakkında pek çok makale ve eleştiri kitabı kaleme alınmış olup, bunlar sırasıyla şunlar olmaktadır;

  • Türk Romanında Postmodernist Açılımlar – Yıldız Ecevit – İletişim Yayınları – 2001 – İstanbul
  • Oğuz Atay Sözlüğü – Sefa Kaplan – Holden Kitap – 2021
  • Ölülerle Konuşmak, Shakespeare’den Joyce’a Tutunamayanlar’da Edebi Miras Meselesi –Meltem Gürle – İletişim Yayınları – 2016
  • Oğuz Atay’a Armağan – Türk Edebiyatının Oyun Bozanı – Yayına Hazırlayan: Handan İnci – İletişim Yayınları – İstanbul – 2007
  • Oğuz Atay’da Aydın Olgusu – Yıldız Ecevit – Ara Yayıncılık – 1989
  • Oğuz Atay’ın Dünyası – Tatjana Seyppel – İletişim Yayınları – 1989 – İstanbul
  • Ben Buradayım – Oğuz Atay’ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası – Yıldız Ecevit – İletişim Yayınları – 2005 – İstanbul
  • Yapıtları ve Yaşamıyla Oğuz Atay – Hasan Uygun – Mavi Melek – 2010.
  • Nabokov’dan Oğuz Atay’a Tutunamayanlar’da Solgun Ateş’ İzleri – Ramazan Gülendam, Bahadır Sürelli – Varlık – 2003
  • Geleceği Elinden Alınan Adam – Oğuz Atay – Sefa Kaplan – Doğan Kitap – 2014
  • Oğuz Atay İçin Bir Sempozyum – Handan İnci, Elif Türker – İletişim Yayınları – 2009
  • Korkuyu Beklerken Gelenler: Oğuz Atay Öyküleri Üzerine Yazılar – Hilmi Tezgör – 2015
  • Yer Değiştiren Gölge – Nurdan Gürbilek – Metis Yayınları – 1995
  • Oğuz Atay: Romandaki Düşünce – Feridun Andaç – 2015

Nihad Sami Banarlı Hayatı ve Eserleri

Nihad Sami Banarlı

Türk edebiyatının değerli isimlerinden birisi olan Nihad Sami Banarlı hayatı ve eserleri, günümüzde de merak konusu olmaya devam etmektedir. Nihad Sami Banarlı, öncelikle Türk edebiyatı tarihçisi, şair ve yazar olarak tanınmaktadır. Ünlü Türk edebiyatı araştırmacısı ve tarihçisi, bunların yanı sıra tiyatro oyunları makaleler, hikâyeler ve deneme türlerinde de eserler vermiş bulunmaktadır.

Nihad Sami Banarlı bir dönem edebiyat öğretmenliği de yapmış olup, esas ağırlık verdiği alan ise hayatı boyunca daha çok edebiyat tarihi alanı olmuştur. Türk edebiyatına ve kültürüne ortaya çıkardığı eserlerle önemli katkılar sağlayan Banarlı’nın eserleri, günümüzde de hala daha sevilerek ve ilgiyle okunmaya devam etmektedir. Türkçe’nin en büyük savunucusu olan edebiyat araştırmacısı, aynı zamanda edebiyat ve tarih ile ilgili olan birçok kuruluşta yöneticilik yapmıştır.

Nihad Sami Banarlı Hayatı

Nihad Sami Banarlı, 1907 yılında İstanbul’un Fatih ilçesinde dünya gelmiştir. Ünlü edebiyat tarihçisi Nihad Sami Banarlı hayatı boyunca edebiyatla ilgili çalışmalarda bulunmuş ve bu alanda en çok tanınan kişilerden biri haline gelmiştir. Nihad Sami Banarlı’nın babası vali ve şair İlyas Sami, annesi ise Nadire Hanım’dır.

Banarlı’nın büyükbabası da tanınmış şairlerden ve aynı zamanda Trabzon milletvekili olan Ömer Hilmi’dir. Nihad Sami Banarlı ilkokulu ve ortaokulu İstanbul’da başarı ile bitirdikten sonra, 1927 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine bağlı olan, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nu kazanmıştır. Bu bölümden ise 1929 senesinde mezun olmuştur.

1929 ile 1934 yılları arasında Edirne Lisesi ve Edirne Öğretmen Okulu’nda edebiyat öğretmeni olarak çalışmıştır. 1934 ile 1947 yılları arasında ise İstanbul’da bulunan Kabataş Lisesi, Şişli Terakki Lisesi, Galatasaray Lisesi, Işık Lisesi ve Boğaziçi Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği görevine devam etmiştir.

Ünlü edebiyatçı 1940 yılı sonrasında, ek olarak Sedat Simavi’ye ait olan Yedigün Dergisinin edebiyat sayfası yöneticiliğini yapmıştır. Bütün öğretmenlik yaptığı yıllarda ise edebiyatla ilgili olan araştırmalarına ve eserlerini yazmaya devam eden ünlü araştırmacı, 1953 yılında ise İstanbul Fetih Cemiyeti bünyesine katılıp, buraya bağlı olan İstanbul Enstitüsü müdürü olmuştur.

1971 senesinde faaliyetlerine başlayan Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nda ise Edebiyat Kolu Başkanı ve Akademi Dergisi müdürü olmuştur. Nihad Sami Banarlı kitapları bu dönemlerde tüm Türkiye’de tanınmıştır. Nihad Sami Banarlı, Çağdaş Türk Yazarları ve Milli Eğitim Bakanlığı 1000 Temel Eser komisyonlarında da üye ve başkan olarak görev almıştır.

Yahya Kemal Enstitüsü kurucuları arasında bulunan Nihad Sami Banarlı, Yahya Kemal’e ait olan eserleri 13 kitap olmak üzere hazırlayıp, yayınlamıştır. Ünlü edebiyat tarihçisi 13 Ağustos 1974 yılında 67 yaşında iken İstanbul’da hayatını kaybedip, Rumelihisarı’nda yer alan Aşiyan Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Nihad Sami Banarlı Eserleri

Cumhuriyet dönemi yazarlarından olan Nihat Sami Banarlı Türk Edebiyatı Tarihi için çok yararlı eserler kaleme almış, aynı zamanda Türk edebiyatı ile olan araştırmalarına bütün hayatı boyunca aralıksız devam etmiştir. Edebiyata olan ilgisi ortaokul sıralarında başlayan ünlü edebiyat tarihçisi, ilk eserlerini yazmaya da bu yaşlarında başlamıştır.

Sanat dünyasında, Nihad Sami Banarlı eserleri ile büyük bir hayranlık toplamıştır. Günümüzde de eserleri ilgiyle okunan tarihçi aruz ve hece vezinleri kullanarak tiyatro oyunları, şiirler, deneme yazıları ve hikâyeler kaleme almıştır. Öğretmenlik yaptığı yıllarda yazdığı yazıları ve şiirleri o dönemin tanınmış dergileri olan Atsız, Ötüken, Orhun ve Altın Ok dergilerinde yayınlanmıştır.

Aynı zamanda Nihad Sami Banarlı’nın pek çok makalesi ve yazısı Hürriyet, Yeni Sabah ve Akşam gazeteleri ile Yahya Kemal, Meydan, Hayat Tarih, Kubbealtı Akademi ve Ülkü dergilerinde yayınlanmıştır. Nihad Sami Banarlı’nın en çok bilinen eserleri ise liseler için hazırlamış olduğu edebiyat kitabı ve Türkçenin Sırları isimli kitabı olmuştur.

Yuvanın Şarkısı ve Kızıl Çağlayan isimli piyesleri Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı yarışmayı kazanarak, MEB tarafından kitap haline getirilmiştir. Kızıl Çağlayan manzum piyesi, Bu Vatan Bizimdir adı ile 1958 senesinde film olarak çevrilmiştir. Ünlü tarihçi Nihad Sami Banarlı hayatı ve eserleri çerçevesinde kaleme aldığı yapıtları ise şunlar olmaktadır;

Nihad Sami Banarlı’nın İnceleme ve Araştırma Üzerine Olan Eserleri

  1. Dasitan’i Tevarih’i Müluk’i Ali Osman ve Cemşid ve Hurşid Mesnevisi(Ahmedi) – 1933
  2. Yahya Kemal Yaşarken – 1959
  3. Edebi Bilgiler – 1940
  4. Kültür Köprüsü – 1985
  5. Yahya Kemal’in Hatıraları – 1960
  6. Metinlerle Türk ve Batı Edebiyatı – Lise 1, Lise 2, Lise 3 – 1960
  7. Bir Dağdan Bir Dağa – 1984
  8. Fatih’in Zafer Sırları
  9. Türkçe’nin Sırları – 1940
  10. Şiir ve Edebiyat Sohbetleri – 3 Cilt – 1951-1954
  11. Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri – 1984
  12. Resimli Türk Edebiyatı Tarihi – 2 Cilt – 1948-1975-1979
  13. Başlangıçtan Tanzimata Kadar Türk Edebiyatı Tarihi
  14. Metinlerle Edebi Bilgiler – 3 Cilt – 1955-1960
  15. Namık Kemal ve Türk Osmanlı Milliyetçiliği
  16. İstanbul’a Dair – 1986
  17. Büyük Nazireler Mevlid ve Mevlid’de Milli Çizgiler
  18. Bir Güzelliğin Romanı
  19. Yabancı

Nihad Sami Banarlı’nın Tiyatro Oyunları

  1. Bir Yuvanın Şarkısı – Manzum Piyes – 1933
  2. Kızılçağlayan – Manzum Piyes – 1933
  3. Sular Kararırken
  4. Istırap Yarışı
  5. Son Vazife
  6. Bir Mabed Yıkıldı

Necip Fazıl Kısakürek Hayatı ve Eserleri

Necip Fazıl Kısakürek

Türk edebiyatı tarihinin en tanınmış isimlerinden birisi olan Necip Fazıl Kısakürek hayatı ve eserleri pek çok insan tarafından en çok merak edilen konular arasında yer almaktadır. Necip Fazıl Kısakürek hayatı boyunca kendini sanata adamış şiir, roman ve oyun yazarı olarak, edebiyat tarihine eserleri ile yön vermiştir. Ünlü şair şiirlerinin yanı sıra roman ve tiyatro eserleri de kaleme almıştır.

Aynı zamanda ünlü bir düşünür olarak politika ve tasavvuf gibi alanlarda da önemli eserler vermiştir. Bütün şiirlerinde 7+7 hece ölçüsünü kullanan Necip Fazıl Kısakürek, hece ölçüsünü en iyi şekilde kullanan şairler arasında yer almıştır. Her zaman Necip Fazıl Kısakürek’in şiirleri, pek çok kişiye ilham kaynağı olmuş ve bu nedenle ünlü şairi taklit eden pek çok kişi olmuştur. Eserlerinde kullanıldığı temiz ve anlaşılır dil ile en sevilen şairler arasında en üst sıralarda yer almayı başarmıştır.

Necip Fazıl Kısakürek Hayatı

Ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek hayatı boyunca sanatla uğraşmış ve Türk Edebiyatı’na yeni bir soluk getirmeyi başarmıştır. 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiş ve 25 Mayıs 1983 tarihinde ise yine İstanbul’da hayata gözlerini yummuştur. Necip Fazıl Kısakürek’in babası Maraş doğumlu olan hukukçu Abdülbaki Fazıl Bey, annesi ise Giritli Mediha Hanım’dır.

Çocukluk döneminde büyük hastalıklar geçiren ünlü şair, bu dönemde büyükbabasının Çemberlitaş’ta bulunan konağında yaşamış ve büyükannesi Zafer Hanım’ın da teşviki ile edebiyata ilgi duymaya başlamıştır. İlkokulu ve ortaokulu başarı ile bitirdikten sonra Deniz Harp Okuluna giren Necip Fazıl Kısakürek, burada Ahmet Hamdi Akseki, Yahya Kemal Beyatlı, Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Nazım Hikmet Ran ile tanışmış ve onlarla aynı dönemde okumuştur.

Deniz Harp Okulu’nda okuduğu senelerde şiir yazmaya başlayan ünlü şair, aynı zamanda bu dönemde Nihal adını verdiği ve elle yazılmış olan, tek sayfalık haftalık bir dergi çıkarmaya başladı. Deniz Harp Okulu yani o zamanki adı ile Bahriye Mektebi’nde 3 sene okuduktan sonra 4.sınıfı okumadan öğrenim hayatını yarıda bırakarak, okuldan ayrılmıştır. Necip Fazıl Kısayürek okuldan ayrıldıktan sonra kendisini tamamen sanat çalışmalarına adamıştır.

Necip Fazıl Kısakürek 1941 yılında Fatma Neslihan Balaban ile evlenmiş ve bu evlilikten Ayşe, Osman, Mehmet, Zeynep ve Ömer isimlerinde olan beş çocuğu dünyaya gelmiştir. Necip Fazıl Kısakürek evlendikten bir sene sonra askerliğini yapmak için Erzurum’a gitmiş, burada da şiirlerini ve yazılarını yazmaya devam etmiştir.

Askerliğini yaptığı sırada yazdığı siyasi bir yazı yüzünden tutuklanarak, Sultanahmet Cezaevi’ne gönderilmiştir. Aynı zamanda 1960 darbesi sırasında da tutuklanarak dört ay boyunca Balmumcu Garzinonu’nda hapis yatmıştır. Daha sonra basın affının gelmesi ile cezaevinden çıkarılmıştır. Hayatı boyunca pek çok eser kaleme alan büyük şair, 25 Mayıs 1983 yılında hayatını kaybetmiştir.

Necip Fazıl Kısakürek Eserleri

Tanınmış şair Necip Fazıl Kısayürek’in hayat hikâyesi içerisinde şairlik dönemi iki bölüme ayrılmaktadır. 1925 ile 1930 yılları arasında olan dönemde şair yalnızlık, doğa, ölüm ve kadın gibi konularda şiirler yazmış ve özellikle Necip Fazıl Kısayürek’in o dönemde yazdığı Kaldırımlar isimli şiiri çok sevilmiş ve bütün Türkiye’de şairin tanınmasını sağlamıştır.

Sanatçı diğer dönemde ise felsefi, fizikötesi, insanlar ve ruh temalı şiirler de yazmaya başlamıştır. Necip Fazıl Kısakürek’in şiirleri kusursuz olarak kabul edilmekte ve Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin mistik şairi olarak anılmaktadır. Ünlü şair felsefeye olan ilgisi nedeniyle, bütün şiirlerinde hissedilen mistik bir hava ile eserlerini ortaya çıkarmıştır.

Aynı dönemde Necip Fazıl Kısayürek hayatı ve eserleri herkes tarafından merak edilmeye başlamıştır. Tiyatro oyunları da yazmaya başlayan şair, bu oyunlarda genellikle siyasi, korku psikolojik konular ve dini konulara değinmiştir. Bütün bunlara bağlı olarak Necip Fazıl Kısayürek’in başlıca eserleri şu şekilde sıralanmaktadır;

Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri

  1. Kaldırımlar – 1928
  2. Sonsuzluk Kervanı – 1955
  3. Şiirlerim – 1969
  4. Örümcek Ağı – 1925
  5. Çile – 1962
  6. Ben ve Ötesi – 1932
  7. Müdafaa -1946
  8. Çöle İnen Nur -1950
  9. Halkadan Pırıltılar Veliler Ordusundan – 1948
  10. Nam – 1949
  11. Sonsuzluk Kervanı – 1955
  12. 101 Hadis – 1951
  13. Maskenizi Yırtıyorum – 1953
  14. O ve Ben – 1974
  15. Sahte Kahramanlar – 1976
  16. Mukaddes Emanet – 1976
  17. İhtilal – 1976
  18. Bir Pırlanta Binbir Işık – 1965

Necip Fazıl Kısakürek Tiyatro Oyunları

  1. Namı Diğer Parmaksız Salih – 1949
  2. Abdülhamit Han – 1969
  3. Tohum – 1935
  4. Künye – 1940
  5. Bir Adam Yaratmak – 1938
  6. Para – 1942
  7. Reis Bey – 1964

Necip Fazıl Kısakürek Makale, Öykü, Fıkra ve Hatıra Yazıları

  1. Namık Kemal – 1940
  2. Yılanlı Kuyudan – 1970
  3. Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil – 1933
  4. Son Devrin Din Mazlumları – 1969
  5. Çerçeve – 1940
  6. Hac – 1973
  7. Hitabe – 1975
  8. Babıâli 1975
  9. İhtilal – 1975
  10. İman ve İslam Atlası – 1981
  11. Kafa Kâğıdı – 1984
  12. Aynadaki Yalan – 1980
  13. Ruh Burkuntularından Hikâyeler – 1965
  14. Benim Gözümde Menderes – 1970

Necip Fazıl Kısakürek’in Kazandığı Ödüller

  • 1981 senesinde İman ve İslam Atlası adlı eseri ile Türkiye Milli Kültür Vakfı Kültür Armağanı
  • 1947 senesinde CHP Piyes Yarışması birinciliği
  • 1980 senesinde Sabırtaşı adlı eseri ile Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü

Necati Cumalı Hayatı ve Eserleri

Necati Cumalı

Necati Cumalı, 1921 yılında Florina’da doğmuştur ve 10 Ocak İstanbul’da vefat etmiştir. Necati Cumalı hayatı ve eserleri, genel olarak 1940 kuşağının şiirlerinden farklı olarak daha yalın bir dilde lirik şiirler yazmıştır. Çağın toplumsal sorunlarını ele alarak aydınlık anlatım sergilemiştir ve şiirlerinde sevgi, özlem gibi anlatımlar sergilemiştir.

Necati Cumalı liseyi İzmir’de Atatürk Lisesinde okudu ve 1945 ve 1948 yılları arasında Ankara’da milli eğitim bakanlığına bağlı güzel sanatlarda müdürlük yaptı.1950-1957 yılları arasında İzmir’de avukatlık yapmıştır ve 1957-1959 yılları arasında Paris Basın Ataşeliği’nde memurluk yapmıştır. 1959-1963 arasında İstanbul Radyosu’nda redaktörlük gibi işler yaptı ve yine 1963-1965 arasında eşinin Dışişleri’ndeki görevi nedeniyle İsrail’de ve Paris’te yaşamını sürdürdü sonrasında yurda döndükten sonra İstanbul’a taşındı. Necati Cumalı en önemli eserleri,

Yalnız kadın eseri ile 1957 yılında Sait Faik Hikâye armağanı almıştır, sonrasında 1969 yılında Yağmurlu Deniz eseri ile Türk Dil Kurumu şiir ödülü almıştır. 1977 Yılında Makedonya 1900 eseri ile yine Sait Faik Hikâye armağanı almıştır. Sonra 1981 yılında Dün Neredeydiniz eseri ile Kültür Bakanlığı Tiyatro ödülü almıştır, 1984 yılında Tufandan Önce eseri ile Yeditepe Şiir Armağanı ödülünü almıştır. Necati Cumalı özellikle dünya edebiyatından Stendhal, Balzac ve Dostoyevski’ye karşı büyük bir ilgi duydu.

Necati Cumalı hayatı ve eserleri ile örnek olmuş ve birçok ödül almıştır. Necati Cumali edebi kişiliği,

  • Şiirden çok öykü, roman ve aynı zamanda tiyatro alanına da yönelmiştir. Şiirsel dili açısında ayrıntıları ustaca kullanmasıyla kendini tanıttı ve okuttu.
  • Roman ve öykü tarzlarında çoğunlukla Ege Bölgesi’ndeki kasaba ve kırsal kesim insanlarının sıkıntılarını konu aldı.
  • “Ay Büyürken Uyuyamam” adlı kitabında özellikle Anadolu insanının cinsel bir tablosunu çizmiştir.
  • Necati Cumalı Eserleri, roman ve öykülerinden bazıları sinemaya uyarlanmıştır.

Necati Cumalı Eserleri

Necati Cumalı, hayatının büyük bir bölümünde çalışarak edebiyatın hemen her alanında eser vermiştir ve oldukça üretken bir yazardır ayrıca da şairdir. Birçok alanda şiirleri vardır. Garip kuşağı denilen 1940 sonrası dönemin şairlerinden olan Cumalı ölçü olarak serbest şiir tercih etmiştir.

  • Şiirlerinde genel olarak bireyin sorunlarına, yaşadığı ortamın onun dünyasının biçimlenmesindeki etkilerine değinmiştir ve ilk şiirlerinde, yaşadığı taşra ortamından, taşra duyarlığından bilgiler sunmuştur.
  • Her olguyu şiire konu yaparak güncel durumdan ve olaylardan kopmamıştır.
  • Necati Cumalı, özellikle söylevci bir yaklaşım ile güncel sorunlara eğildiğinde yergiden yararlanmıştır.
  • Necati Cumalı, ister istemez gerek biçim gerek içerik açısından etkiler almıştır ve ikinci Yeni şiirinin kapalılığından da aşırı imgecili yaklaşımından da uzak durmuştur.

“Harbe Gidenin Şarkıları “kitabıyla toplum sorunlarına duyarlık gösteren şiirleri ile dikkat çekmiştir ve buna rağmen sevinç, özlem, kuruntu, aşk, gibi bireysel konuları işleyen şiirler yazmaya da devam etmiştir. Necati Cumalı şiir kitapları genel olarak şunlardır.

  • Kızılçullu Yolu.
  • Harbe Gidenin Şarkıları.
  • Mayıs Ayı Notları.
  • Güzel Aydınlık.
  • Denizin İlk Yükselişi.
  • İmbatla Gelen.
  • Güneş Çizgisi.
  • Yağmurlu Deniz.
  • Başaklar Gebe.
  • Ceylân Ağıdı.
  • Aç Güneş.
  • Bozkırda Bir.
  • Yarasın Beyler.
  • Tufandan Önce.
  • Aşklar Yalnızlıklar.
  • Kısmeti Kapalı Gençlik.

Necati Cumalı Öyküleri genel olarak köy konulu roman ve öykülerinde sorunları abartmadan ideolojik yaklaşımlara alet etmeden, şişirmeden ele aldı ve sorunları rejim sorunu haline getirmeye kalkışmadan yansız, bir tutumla ve doğal bir yaklaşımla ortaya koymuştur.

  • Tipler abartı olmayan ve gerçek hayatta yaşamış hissi veren doğal özelliklere sahip sıradan insanlardır. Tiplemelerinde destansı epik tipler ve karakterler asla bulunmamaktadır ve tiplemeleri duyguları, davranışları, eylem ve tavırları ile uçuk kişiler olmamaktadır.
  • Kişiler gerçek hayatta gördüğümüz tiplerdir ve Necati Cumalı, az rastlanılan, olay ve kişileri konu etmeden, uç noktalarda aranan ve kesinlikle gerçekçilik anlayışından uzak bir şekilde kalmıştır.
  • Köylünün kusurlarını, zaaflarını ya da erdemlerini gerçek bir yaklaşımla ortaya koymuş, doğal yaşam içerisindeki töreleri değer yargıları, duyguları ve inançlarıyla yansıtmıştır.
  • Romanlarında Batı Anadolu köylüsü ve kasabalısının hayat mücadelelerini kendi yaşantısından ve gözlemlerinden de faydalanarak köylülerinin doğa, yoksulluk, devlet ve yöneticileri ile olan ilişkilerini ele aldı.
  • Mesajlarını Uzlaşmacı bir bakış açısıyla köylüyü başkaldırıya sevk etmek amacıyla değil, devletin köylü üzerinde bir daha düşünmesini sağlamaya gayret eden bir anlayışla aktardı.
  • Gerçekçiliğin gerçek koşulları olan sadelik, doğallık ve doğruluktan ayrılmadan roman ve öyküler yazmıştır ve kişilerini dar, basit dünyaları içinde anlatmıştır.

Tiplemelerin eylemlerini realiteye uygun olarak yansıtmayı başarmıştır. Şiirlerinden bazıları şunlardır,

  • Yalnız Kadın.
  • Değişik Gözle.
  • Susuz Yaz.
  • Ay Büyürken Uyuyamam.
  • Makedonya 1900.
  • Kente İnen Kaplanlar.
  • Dilâ Hanım.
  • Yakubun Koyunları.
  • Aylı Bıçak.

Bazı oyunları şunlardır ve bazıları filme dönüştürülmüştür bunlardan bazıları,

  • Boş Beşik, Ezik Otlar, Vur Emri, Susuz Yaz, Tehli­keli Güvercin, Yeni Çıkan Şarkılar, Nalınlar, Masallar, Kaynana Ciğeri, Derya Gülü, Aşk Duvarı, Zorla İspanyol, Gömü, Bakanı Bekliyoruz, Kristof Kolomb’un Yumurtası, Mine, Yürüyen Geceyi Dinle, İş Karar Vermekte.

Nâzım Hikmet Hayatı ve Eserleri

Nâzım Hikmet

Nâzım Hikmet, 1902 yılında Selanik’te doğdu. Dünya şairi olarak bilinen Hikmet, 3 Haziran 1963’te Moskova’da kalp yetmezliğinden dolayı vefat edilmiştir. Nâzım Hikmet’in hayatı hep tutuklanmalarla ve sürgünlerle geçmiştir. Bunun nedeni siyasi düşüncelerinden dolayıdır. Nâzım Hikmet bütün şiirleri elliye aşkın dile çevrilmiş ve eserleri hep ödüller almıştır.

Nâzım Hikmet hayatı ve eserleri hep çileli geçmiştir ve şiirlerinin yasaklandığı zamanlar ve yazdıkları yüzünden sürekli yargılandığı olmuştur fakat geçmişten bugüne dek anılmıştır ve hala anılmaya devam etmektedir. 20. Yüzyılın en gözde şair unvanını tüm dünyaca kendine veriliştir.Nazım Hikmetin hala birçok şiiri dinlenmekte hatta türkülere ve şarkılara çevrilmiştir.

Nâzım Hikmet edebi kişiliği, ‘’Romantik devrimci’’ ve ‘’Romantik komünist’’ gibi isimlerle anılmıştır fakat yasaklı olduğu zamanlarda adını sürekli değiştirmiştir. Bu isimlerden bazıları, Mümtaz Osman, Ercüment Er, Ahmet Oğuz  gibi isimlerdir. Nazım Hikmet, şiirlerinde genel olarak mistik eğilimler sergiliyordu.

  • Cumhuriyet öncesi dönemde ilk şiirlerini yayımlamıştır ve ölçülü uyaklı şiirler yazdıktan sonra serbest ölçüye geçiş yapmıştır.
  • Şiirlerinde hitabete dayalı propaganda dili kullanmıştır bu şiirler ‘’Yirmi Dört Saat Marks ve Yirmi Dört Saat Lenin’dir.
  • Komünizm propagandasını yapmıştır ve etkili üslubu ile herkesi etkilemiştir.
  • Özellikle fütürizm akımından etkilenmiştir ve Rus şair Mayakovski’nin etkisinden çıkamamıştır.
  • Uzun tarz şiirlerinin bazılarında senaryo havası vardır.
  • Yazdığı eserlerde toplumsal konuları ele almıştır ve toplumcu gerçekçi şiir tarzının öncülerindendir.
  • Şiirler dışında pek çok türde eserler vermiştir ve en öne çıkan eserleri ‘’835 Satır ve Memleketimden İnsan Manzaraları’’ adındaki şiir kitaplarıdır.
  • İlk şiiri ismi Feryad- ı Vatan ve 1913 yılında yazılmıştır.
  • İlk şiiri olan Feryad-ı Vatan Bakü’de basıldı.
  • 1913 Yılında ortaokula başlamıştır sonrasında ise denizcilere yazdığı kahramanlık şiiri sayesinde Bahriye mektebine geçmiştir. Ahlaklı fakat sinirli tavırları olan bir öğrenci olarak 1918 Yılında mezun olmuştur.
  • Okulunu bitirdikten sonra stajyer subayı olmuştur ve 1921 yılında tavırları yüzünden ordu ile ilişkisi bitmiştir.
  • 1921 Yılında arkadaşı ile Millî Mücadele’ye katılmak istemiştir sonrasında ise cepheye gönderilmeyince Bolu’da öğretmenlik yapmıştır.
  • Sonrasında Moskova’ya gitmiştir ve orada Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde siyasal bilimler okumuştur ve iktisat bölümünü de okumuştur.
  • Moskova’da ilk olarak komünizm ile tanışmıştır ve 1924 yılında yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani Moskova’da sahnelenmiştir.
  • 1924 Senesinde Türkiye’ye dönmüştür ve o dönemin popüler Aydınlık Dergisinde çalışmıştır.
  • 1928 Yılında af kanunu çıkınca Türkiye’ye dönüş yaptı fakat tekrar hapse girmesi istendi. Serbest kaldıktan sonrasında Resimli Ay adlı dergisinde işe başladı.
  • Birçok gazetede şiirleri ve yazıları yayınlanır, kitapları basılır ve hatta şiirleri ders kitaplarına bile girer. Liselerde biyografisi anlatılır, tiyatroları hala oynanır fakat sık sık hapise girmesi ve yargılanması onun için büyük bir problem olmuştur.
  • 17 Yılı hapiste geçer ve çıkan af ile serbest kalarak ülkeyi terk etmek durumunda kalır. Sürekli göç ederek yaşadığı mücadeleyi eserlerinde anlatır.

Nâzım Hikmet aşk hayatı, adını sürekli duyduğumuz ve Piraye’ye Mektuplar adıyla da bildiğimiz büyük aşkı Piraye’dir. 1930’lu yıllarda tanıştığı ve evlenmek istediği Piraye ile 1 yıl sonra evlenme kararı almıştır. Fakat Nâzım Hikmet’in sürekli tutuklanmaları sebebi ile 1935 yılında evlenebilmişlerdir. Piraye’den önce 2 evlilik yapmış olan Hikmet’in şansı yaver gitmemiş ve başarısız evlilik yapmıştır. Birçok cezaevinde yatan Hikmet, kendisini ziyaret eden Münevvere âşık olmuş ve Piraye ile boşanan Hikmet Münevver ile evlenmiştir.

Peki Nâzım Hikmet neden sürgün edildi? Sürekli sürgün hayatı yaşayan ve sürekli olarak gizli hayat yaşamaya çalışması Nâzım Hikmet’in halkı sürekli gaza getirmesi gibi sebeplerden sürekli yargılandı.  Nazım Hikmet Türkiye vatandaşlığından bir süre sonra çıkarıldı fakat 5 Ocak 2009 yılında vatandaşlığa geri alındı. Unesco tarafından 2002 yılı nazım yılı olarak ilan edildi ve eserleri geçmişten günümüze kadar anılmaya devam etti.

Nâzım Hikmet Eserleri

Nâzım Hikmet hayatı ve eserleri konusunda birçok eser çıkmıştır ölmeden önce yayınlanan ve öldükten sonra yayınlanan eserleri vardır. Birçok alanda yazılar yazmıştır bunlar şiirler, oyunlar, romanlar, öyküler, yönetmenliğini yaptığı filmler, senaryolar, fıkralar, inceleme yazıları, mektupları, çevirileri, seçkiler ve derlemeler alanında çalışmaları mevcuttur.

  • Şiirler, Varan 3, 1+1= Bir, Sesini Kaybeden Şehir, Portreler, Taranta Babu’ya Mektuplar, Simavne Kadısının Oğlu, Şeyh Bedrettin Destanı, Dört Hapishaneden Rubailer, Kuvâyi Milliye, Yatar Bursa Kalesinde, Memleketimden İnsan Manzaraları, Yeni Şiirler, Son Şiirleri, İlk Şiirler, La Fontaine’den Masallar, 835 Satır, Jakond ile Si-Ya-U, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Gece Gelen Telgraf, Kurtuluş Savaşı Destanı. Yaklaşık 200 tane şiiri vardır. Hikmet’in en çok öne çıkan şiirleri şu şekildedir,
  • Oyun eserleri,Kafatası, Yusuf ile Menofis, Demokles’in Kılıcı, Kadınların İsyanı, Kafatası, Ferhad ile Şirin.
  • Roman eserleri, Yeşil Elmalar, Kan Konuşmaz, Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim,
  • Mektupları, Cezaevinden Mehmet Fuat’a Mektuplar, Kemal Tahir’e Mahpushaneden Mektuplar, Piraye’ye Mektuplar eseridir. Genel olarak en çok bilinen eserleri şunlardır,
  • Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim.
  • Sevdalı Bulut.
  • Piraye’ye Mektuplar.
  • Yeşil Elmalar.
  • Kuvayi Milliye.
  • Memleketimden İnsan Manzaraları.

Nasrettin Hoca Hayatı ve Eserleri

Nasrettin Hoca

Nasrettin hocayı hep fıkraları ve esprileri ile bir halk kahramanı olarak tanıdık ve bu sayede günümüze kadar devam etmekte olan mizahı ve fıkraları devam etmektedir. Nasrettin hoca, 1208 yılında Hortu’da dünyaya gelmiştir ve 1284 yılında Akşehir’de yaşamı son bulmuştur. Nasrettin hocanın gerçekten yaşayıp yaşamadığı ve gerçek kişiliği, yaşantısı hakkında fazla bir belge bulunmamaktadır. Nasrettin hocanın hayatı ve eserleri genel olarak mizahi bir şekilde hazır cevap olması ile şekillenmiştir ve hayatı boyunca hep deli ve ermiş bilge muamelesi görmüştür. Nasrettin Hoca’nın kısaca hayatı şu şekildedir.

  • Babası imamdır ve adı Abdullah Efendidir annesi Sıdıka Hatun’dur.
  • Sivrihisar’da medresede öğrenim görmüştür sonrasında babası ölünce köyüne dönmüş babası gibi imam olmuştur.
  • Medresede ders verdiği ve kadılık yaptığı söylenir bundan dolayı adı Nasuriddin Hâce denmiştir. Zaman içerisinde adı Nasrettin Hoca olmuştur.
  • Akşehir’de 1284 Yılında ölmüştür ve kendi adına yapılmış olan Türbede yatmaktadır. Hala mezarı hep ziyaret ediliyor.
  • Nasrettin Hoca’nın fıkralarından yola çıkılarak Ömer adında bir oğlu olduğundan bahsedilmektedir fakat tam olarak bir kanıt yoktur.
  • Nasrettin Hoca’nın kişilik özellikleri, İslam dinine bağlıdır ve cevapları ile her zaman insanları şaşırtmıştır. İnsanları verdiği cevaplar ile güldürerek hayatta yaşanılan ve karşılaşın problemlere sürekli değindi.
  • Hoca, 13. asırda Selçuklu zamanında yaşamış denilmektedir ve Müslüman olarak biliniyor.
  • Nasrettin hoca fıkraları insanların başına gelmiş gülünç olayların aslında görünüş itibari ile komik olsa da ince hikmetleri dile getirmiş düşündürücü lafları vardır.
  • Allah’ın emir ve yasaklarını latife üslubu ile beraber yansıtmıştır.
  • Eserlerinin toplandığı mekanlardan biri Londra’da bulunan British Museum’da bulunuyor bu eserin ismi, ‘’Haza Terceme-i Nasreddin Efendi Rahme’’ yazma eseridir.
  • Nasrettin Hoca’nın fıkraları popülerlermiş ve her dilden fıkraları, sözleri çevrilmiş, dünyaca tanınmıştır.
  • Nasrettin hoca hayatı ve eserleri konusunda edinilen bilgiler söylentilerle karışmıştır ve sürekli olarak değişime uğramıştır ve epik bilgilerde yer almaktadır.

Nasrettin Hoca’nın Eserleri

Nasrettin Hoca’nın fıkraları genel olarak eserleri haline gelmiştir ve Nasrettin Hoca fıkralarında sürekli Anadolu insanının düşüncesini, yapısını ve iyiye yönelmeyi anlatmıştır. Hatalarını ve kusurlarını mizahi bir dille açık bir şekilde söylemiştir. Nasrettin Hoca edebi kişiliği genel olarak Türk Edebiyatı’nda açık, sade ve kısa olma özelliğiyle direk konuyu anlatması ön plandadır. Fıkralarında her zaman bir ders verilmesi amaçlanmıştır. Nasrettin Hoca’nın hayatı ve fıkraları genel olarak şu şekildedir,

  • Nasrettin Hoca fıkraları tahmini sayısı ve derlenmiş olan tam 482 adet bilinen fıkrası bulunmaktadır.
  • Nükteli, kısa ve güldürücü tarzında fıkraları ile tanınan Nasrettin Hoca, sözlü edebiyat geleneği eserleri ile karşımıza çıkmaktadır.
  • Nasrettin Hoca’nın diğer yüzü konusunda dini konuları ele alarak inançlı insanları gücendirdiği görülür ve bu tarz fıkralar biraz sertlik mizahının üstünde yer almıştır. Yine de bu bilgi tam olarak doğru değildir.
  • Nasreddin Hoca fıkraların genelinde soyut olarak değil tamamen yaşanmış bir olay içerisinde bir olgu ile bağlantılı bir şekilde ortaya çıkmaktadır ve söylenen her şeye bir cevabı bulunmaktadır. Bu cevaplar bazen hayrete düşürse de insanlar tarafından çoğu zaman yanlış anlaşılabilir.
  • Nasreddin Hoca’nın sürekli eşeğin üstünde olması fıkralarında dile gelen ve genellikle kendi gibi kendi kişiliğinde olan bir simgedir. Nasrettin Hoca denilince direk eşeği akla gelir ve eşekle ayrı bir Nasrettin Hoca düşünülemez.
  • Nasrettin hoca her zaman din ve devlet adamlarına karşı ve diğer ırklara saygısını korumuştur fakat Araplara yönelik tarzda cümlelerinde aşağılama görülmektedir.
  • Fıkra insanları güldürürken düşündürür ve güncel olarak bazen de olay sırasında söylenmesiyle bilinmektedir.
  • Nasreddin Hoca fıkralarının temel özelliği genel olarak insandan yola çıkmasıdır ve fıkralarında insanın yaşam tarzına ve e toplumdaki durumunu zekice anlatmaya çalışır.
  • Birçok yerde tanınan Nasrettin Hoca fıkraları, Kazaklarda Koja Nasrettin, Azerilerde ve İran bölgesinde Molla Nasreddin olarak bilinir. Ayrıca Özbeklerde Nasreddin Efendi ismi ile bilinmektedir. Uygur bölgesinde ise Afandi adı ile bilinmiştir.
  • Geçmişten günümüze ulaşan ve sayısı hayli kabarık olan Nasreddin Hoca fıkraları genel olarak anonim ürünlerdir.
  • Fıkralarında toplumsal karşıtlıklar, olumsuzluklar büyük bir ustalıkla işlenmektedir aynı zamanda sağduyulu, tuhaf hareketler karakter özelliğini yansıtır. Nasreddin Hoca, genel olarak zor durumda kaldığı zamanlarda küçük hesaplara başvurmaz. Her yaptığı sağduyular, ahlak esasına dayanmaktadır.
  • Fıkralarda Nasrettin Hoca, olayın başında zekâsını gizlemektedir. Fıkralarda Nasrettin Hoca kendini çalışkan, zeki ve ahlaklı olarak sürekli göstermektedir.
  • Fıkralarında odun keser, hayvan yükler, buğdayını değirmene götürme işleriyle uğraşır veya popülerleşmiş olan eşeğiyle pazara gitmektedir.
  • Mesleği imam ve kadılık olduğu için fıkralarda da bu tarz söylemler içermektedir her zaman fıkralarında kanunlara, devlete, geleneğe saygılı olduğu görülür.
  • Fıkra yeteneklerinde kişiler pek kalabalık değildir ve her zaman başkahraman kendisi olmaktadır.
  • Fıkralarda etrafında olan genel şeyler karısı, eşeği ve komşu unsurlarıdır.
  • Nasrettin Hoca’nın fıkralarından bazıları atasözleri gibidir ve günümüzde hala kullanılmaktadır.
  • Nasrettin Hoca’nın en çok bilinen fıkraları, Parayı Veren Düdüğü Çalar, Ya Tutarsa, Gönlüm Buna Razı Olmadı, Vasiyet Etmiş gibi mutlaka duyduğunuz fıkralarıdır.

Nasrettin Hoca’nın fıkraları güldürürken de bizlere zaman zaman yeni şeyler öğretmiş ve geçmişten bugüne sadece Türkiye’de değil çoğu toplum tarafından tanınmıştır.

Namık Kemal Hayatı ve Eserleri

Namık Kemal

Namık Kemal asıl adı ile Mehmet Kemal’dir. 21 Aralık 1840 Yılında doğmuştur ve 1888 yılında 2 Aralık’ta ölmüştür. Annesini küçük yaşta kaybetmiştir babası ise Mustafa Asım Bey’dir. Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık yapmıştır bu yüzden Anadolu’nun ve Rumeli’nin kentlerinde geçirmiştir. Dedesinin yanına giderek özel öğrenim görmüştür. Farsça ve Arapça öğrenmiştir ve geri 18 yaşına geldikten sonra babasının yanına dönmüştür.

Namık Kemal hayatı ve eserleri genel olarak Encümen-i Şuara toplantılarına katıldıktan sonra şekillenmeye başlamıştır ve vatan sevgisi hep ön plandadır. Namık Kemal hayatı kısaca, hep sürgünlerde geçmiştir ve aynı zamanda oğlu Ali Ekrem Bolayır’dır oğlu da Servet-i Fünun kuşağındandır. Şinasi, Namık Kemal’in şiir anlayışının gelişmesinde ustası olmuştur. En meşhur Namık Kemal şiirleri genel olarak şu şekildedir, Vaveyla ve Vatan Mersiyesi, Hürriyet Kasidesi ve Hilâl-i Osmanî’dir, şiirlerini 93 Harbi’nin açtığı felaketler dolayısı ile yazmıştır. Ayrıca Namık Kemal, Fransa’da Hürriyet Gazetesini kurmuştur.

Namık Kemal’in edebi kişiliği, siyaset ve düşünce adamlarından birisi olmuştur ve toplum için sanatı savunmuştur.  Toplumunu Batılılaştırması için sanatı kullanmıştır ve herkesin anlayabileceği sade bir dil kullanmıştır.  Romantizmin etkisinde kalmıştır ve aynı zamanda yurt, ulus gibi konuları eserlerinde barındırmıştır.  Namık Kemal hayatında sürekli sürgün dönemi yaşamıştır peki neden Namık Kemal sürgün edildi? Sebepleri genel olarak, Devleti sürekli eleştirmesi ve yaptığı eserler sonucu halkın isyan çıkartmasıdır. Mecliste kullandığı sözlerden dolayı İkinci Abdülhamit döneminde yine tekrardan sürgüne gönderilir. 1887 Yılında Sakız adasına gönderildikten sonra burada 47 yaşında vefat etmiştir.

Namık Kemal Eserleri

Namık Kemal’in en çok ilgilendiği ve eser biriktirdiği tür tiyatrodur ve tam olarak 6 çeşit tiyatro oyunu yazmıştır. Namık Kemal, Celal Mukaddimesinde ilk defa tiyatro türü üzerinde durarak tiyatrolarının geneli itibari ile romantik etki bulunuyor. Namık Kemal hayatı ve eserleri bütünlüğüne bakılacak olursa Namık Kemal’in tiyatro eserleri çokluğundan dolayı tiyatro kişiliği ile bilinmektedir.

1.      Vatan Yahut Silistre

En tanınmış eser olan Silistre ilk sahnelenen oyundur ve batılı anlamda sahne almıştır. 1873 Yılında yazılan eserin konusu ise Osmanlı Rus savaşı arasında Silistre adındaki kalenin savunulmasını konu almaktadır.

2.      Gülnihal

Namın Kemal’in ikinci tiyatro eseri olan Gülnihal tiyatrosu 1875 yılında yazılmıştır ve konusu Tanzimat öncesinde geçen, zalim bir yöneticiye karşı halkın hareketlerini konu edinmiştir.

3.      Akif Bey

1874 Yılında yazılan bu eser Vatan Yahut Silistre’den dolayı sürgüne gittiği zaman bir zindanda tamamladığı eseridir. Konusu Yunanların isyanı, kırım savaşında geçen olaylar ve Navarin baskısını konu almıştır.

4.      Kara Bela

1908 Yılında yazılan bu eser 5 perde halinde yazılmıştır ve konusunda Hint tarihini anlatmıştır. Bu eser Namık Kemal’in en zayıf eseri denebilir.

5.      Zavallı Çocuk

1873 Yılında tam olarak üç perde olarak yazılan bir trajediyi içerir. Konusu iki gencin aile baskısı sonucu evlendirilmemeli ve hazin sonlarını içerir. Bu eserinde Victor Hugo’nun Hernani adlı eserinden benzerlikler görülmektedir.

6.      Celâlettin Harzemşah

1885 Yılında yazılan ve Kemal’in en çok üstüne düştüğü eseridir aynı zamanda en sevdiği eserlerindendir. En uzun tiyatro oyunu olması tam olarak 15 perdeden oluşması ile zirve olarak kabul edilmiştir. Konusu, İslam dünyasını tehdit eden Moğol sıkıntısı ve kahramanca mücadele eden Celâlettin Harzemşah gayreti anlatılmaktadır.

Namık Kemal’in Roman Eserleri

Namık Kemal aynı tiyatro eserleri gibi roman eserlerini severek yazmıştır. 2 tane kitabı Olan Namık Kemal, roman eserlerinde teknik kusur bulunmaktadır.

1.      İntibah

1876 Yılında kaleme alınan bu eserin aslında ilk adı ‘’Son Pişmanlık’’. Türk Edebiyatı tarihinde bir ilk olarak edebi karakterlere sahip ilk roman olarak kabul edilmiştir. Konusu kıskançlık ve aşk konularını içerir.

2.      Cezmi

1880 Yılında yazılan ve Türk Edebiyatı tarihine giren ilk tarihi romandır ve aynı zamanda ideolojik bir romandır. 41 kısımdan oluşmaktadır ve romanın konusu 16. Yüzyılda oluşan Osmanlı- İran savaşlarıdır.

Namık Kemal’in Eleştiri Eserleri

Namık Kemal hayatı ve eserleri çok çeşitli olmuştur ve eleştiri konusunda da 4 adet edebi tenkiti bulunmaktadır.

1.      Tahrib-i Harabat

1885 Yılında yazılan bu tenkit aslında Ziya Paşa’nın Harabat eserinin içerisinde yer alan Mukaddime eserinin birinci cildi üzerine yapılan eleştiriyi içerir.

2.      Takip

1885 Yılında yazılan tenkitte Harabat’ın iki ve üçüncü cildine dönük olarak yazılmıştır. Genel olarak Ziya Paşa’nın eserinde yapmış olduğu bilgi yanlışlarını dalga geçerek anlatmıştır.

3.      Renan Müdafanamesi

1908 Yılında yazılan bu tenkit Namık Kemal’in, Ernest Renan’ın bazı görüşlerini eleştirmek için yazdığı bir eleştiri yazısıdır.

Ayrıca şunlarda yine Namık Kemal’in tenkit eserleridir.

  • Mes Prison Muahezenesi
  • İntibah Mukaddimesi
  • İrfan Paşa’ya Mektup
  • Lisan-i Osmani’nin edebiyatı hakkında bazı Mülahazat-ı Şamildir
  • Bahar-ı Daniş Mukaddimesi.
  • Terceme-i Hâl-i Nevruz Bey.
  • Mukaddeme-i Celal.

Namık Kemal’in Tarihi Kitapları

Namık Kemal Kitapları, genel olarak Türk kitaplarında ve şiirlerinde vatan ve millet sevgisini aşılamıştır. Hürriyet, hukuk gibi yeni kavramları kullanmıştır. Namık Kemal sadece roman ve şiir değil tarihi kitaplarda yazmıştır bunların bazıları,

  • Devr-î İstila.
  • Bârika-i Zafer
  • Evrak-ı Perişan.
  • Kanjie Muhâsarası.
  • Silistre Muhasarası.
  • Osmanlı Tarihi.
  • Büyük İslam Tarihi.

Naima Hayatı ve Eserleri

Naima hayatı ve eserleri

Naima yani diğer adı ile Mustafa Naim 1591 ve 1659 yılları arasında tanınmış ve Osmanlı tarihçisi olarak tanınan bir tarihçidir.  1656 Yılında Halep’te doğmuştur bu yüzden Halepli Mustafa Naim denilir. Naima hayatı ve eserleri ile beraber günümüze kadar gelmiştir. Bu değerli tarihçinin ölümü ise 1716 yılında Yunanistan’ın Patras şehrinde olmuştur.

Naima ilk olarak 1700 yıllında tarih yazarlığına atanmıştır. Döneminde önde gelen aydınlarından olmuştur ve Naima, eserleri üslup, içerik ve şiirsellik açısı bakımından Osmanlı’da diğer tarihçilerden ve geleneksel anlatımından farklı bir yazım öncüsü olmuştur. Naima, sadece tarih ile değil astronomi ve astrolojiye de ilgisi vardı. İlk Vakanüvis olan Naima bu adı kendisine halefi olan Râşit Efendi’nin ondan vakanüvis ile bahsetmesiyle başlamıştır.

Naima kişilik özellikleri olarak da dürüstlüğü, açık sözlü olması ve doğruya ulaşmak için sentezler yapmaya çalışması gibi özellikleri vardı. Naima tarihi içeriği genel hayat hikayesi olarak şu şekildedir,

  • Genç yaşta İstanbul’a gitmiştir ve Baltacılar Ocağı’na yazılmıştır.
  • Şârihu’l-Menârzade Ahmet Efendi’nin yazdığı müsvedde şeklinde bir tarih çalışmasının kitabının derlenme görevi Naima’ya verilmiştir. Bu kitap 1592-1659 yılları arasında yaşanan olayları anlatıyordur. Hüseyin paşa verdiği bu görevi titizlikle yerine getiren Naima görevini başarıyla tamamlamıştır ve büyük bir takdir kazanmıştır.
  • Çeşitli devlet görevlerinde bulunmuştur ve sonrasında Divan-ı Hümayün katipleri arasına girmiştir. Bu sayede ilk Naima sanı kendisine verilmiştir.
  • 1715 Yılında Mora seferine katılmıştır sonrasında ise Mora defter emini olarak görevlendirilmiştir.
  • Eserinde devletlerinde insanlarla benzerlik gösterdiğini ve beş aşama sonrasında yıkıldığını öne sürmüştür ve Osmanlı Tarihin’ide bu görüş açısıyla değerlendirmiştir.
  • Sonrasında titiz çalışması sayesinde kendini kısa sürede kanıtlamıştır ve Kalaylı Koz Ahmet Paşa’nın Divan Efendiliğine yükselmiş ve sonrasında amcasının oğlu Hüseyin Paşa’nın hizmetine girmiştir.
  • Naima defter eminliği görevi için Mora’nın Patras kasabasına gitmiştir ve orada hastalanarak 61 yaşında vefat etmiştir. Orada bulunan tek cami avlusuna gömülmüştür.

Naima Eserleri

Naima eserleri günümüze kadar gelmiş yaklaşık 6 ciltten oluşan eseri ile beraber birkaç siyasi türde eserde çıkartmıştır. Bu eserler el yazması bir mecmuada tutulmaktadır. Ve yazdığı birkaç şiirde mevcuttur. Ayrıca Naima’nın Damat Hasan Paşa isteği üzerine yazdığı ve bu yazısında Edirne Olayı’nı anlatan bir risalesi vardır. Bu risale 1734 yılında Naima Tarihi eserinin sonuna eklenmiştir. Naima efendi eserleri maddeler halinde şu şekilde anlatılabilir,

  • Eserinde vezirlerin, şeyhlerin ve bilginlerin yaşam öykülerini ele almıştır. Ve o zamanda olan olaylar ayaklanmalar ve savaşlar gibi meseleleri ve devlet adamlarının kişilikleri gibi detaylarını çekinmeden tüm gerçekliği ile yansıtmıştır.
  • Naîmâ tarihi, vezir-i âzam Hekimoğlu Ali Paşa tarafından emir verilerek ilk olarak müteferrika matbaasında basılan ilk Osmanlı tarihi açısından değerli bir eserdir.
  • Daha sonra Naima’nın Tarih’i gördüğü yoğun ilgi nedeni ile Osmanlı döneminde dört defa basılmıştır ve yayılmıştır.
  • Naima’nın temel eseri Tarihi Naima’dır yani Ravzatü’l-Hüseyn fî hulâsati ahbâri’l-hafikayn’dır. Bu eser 1574’den başlayıp 1651 yılına kadar tamamlama süreci olmuştur.
  • Bu eserinde uzun bir giriş kullanmıştır ve olaylar kronolojik olarak düzenlemişlerdir.
  • Renkli tasvirleri ve romanvari anlatımı, imalı ifadeleri ve nükteli bir şekilde olayların iç yüzünü anlatmıştır.
  • Olayların iç yüzünü anlatırken büyük bir titizlikle ilgi çekmiştir ve şöhretini bu şekilde kazanmıştır.
  • Naima tarihi, yani muhteva itibari ile olayları kronolojik bir sıra içerisinde yazılmasına özen gösteren kurallara ve geleneğe bağlıdır.
  • Eserinde yaklaşık olarak 1400 başlık vardır ve bu başlıklarda temel konular belirlenerek tasnif edilerek anlaşılması mümkün olabilir.
  • Bazı başlıklar altında, vak’alar uzun uzun anlatım şekline sahipken çok yönlü değerlendirmeler şeklinde ele alınmıştır.
  • Tarihi Naima eseri içerisinde bulunan yönlü kurumlar hakkında önemli detaylar bulunmaktadır.
  • Eserde sadece saray merkezli haberleri ve İstanbul’u değil, taşradaki olaylar gibi ve devlet teşkilatıyla ilgili konuları da yazmıştır.
  • Naima hayatı ve eserleri, bakımından geleceğe yönelik katkısı olmuştur.
  • Yapıtını hazırlarken görgü tanıklarından yardım almış ve genel olarak yaşlı kesimden bilgiler edinmiştir. Bunun yanında bazı tarihçilerin yapıtlarından da yararlanmıştır özellikle İbn Haldun’un tarih felsefesinden çokça yararlanmıştır.

Tarih Naima, Osmanlı döneminde yoğun ilgi gördüğü gibi Cumhuriyet döneminde de çok okunan ve kullanılan bir eser olmuştur. Herkesin diline hitap ettiği için herkes tarafından anlaşılabiliyor olması Naima eserini özel kılmıştır.

Naima’nın eserini en sık kullananlardan biride Ahmet Refik’tir. Türkiye’de şu an da birçok kütüphanede nüshası bulunmaktadır fakat tam anlamıyla doğru olduğu söylenmemektedir.

Zuhari Danışman bu eseri sadeleştirerek Latin harflerine çevirmiştir ve Naima tarihi üzerinde çalışmalar yapmıştır.

  • Bunlardan ilk çıkanı Lewis V. Thomas’ın doktora tezi olmuştur. Thomas’ın bu çalışmaları ile beraber Naima hayatı ve eserleri ile ilgili bilinmeyenler aydınlanmıştır. Bu tezin yayılması ise editör olan N. İtzkowits sayesinde olmuştur.
  • İkinci önemli çalışma olan Türk Zeki Aslantürk sayesinde olmuştur. Osmanlı Toplum Yapısı adlı sosyolojik çalışmasında Naima Tarihi’nin giriş kısmındaki değerlendirmelere dayanmaktadır.
  • Ayrıca Türk Tarih Kurumu tarafından 2014 yılında basılmış olan Mehmet İpşirli tarafından çalışılan Tarih Naima 6 cilt şeklinde bu eser düzenlenmiştir. Ayrıca bu cildin sonunda Naima tarihi okuma lügati ile beraber ciltler daha anlaşılır olmuştur.