Uğultulu Tepeler romanı, 1847 yılında İngiliz yazar Emily Bronte tarafından yayımlanan bir romandır. Emily Bronte otuz sene kadar yaşadığı bu kısa hayatından bizlere şiirlenin yanı sıra bir de yalnızca tek romanı olan “Uğultulu Tepeler” eserini vermiştir. Yazar bu eserini takma adıyla bastırmış fakat kardeşi onun ölümünden sonra aynı eseri gerçek adıyla tekrar bastırmıştır. Basıldığı dönemlerde ağır eleştirilere maruz kalsa da “Uğultulu Tepeler” romanı klasikler arasında yer alıyor. Bu eser ilk basıldığı zaman “Rüzgarlı Bayır” ismiyle sunulmuş, daha sonraki zamanlarda ismi vazgeçip değiştirilerek son hali “Uğultulu Tepeler” olarak kalmıştır. Bu dillere destan eser, geçmişten günümüze birçok alanda insanlara gerek film gerekse bir tiyatro oyunu olarak sunulmuştur.
Kitabın Konusu
İngiltere’de “Victoria Dönemi” olarak adı yer alan bu çağ, yenileşerek yükselişi ve yüksek sosyetenin de giderek gösterişli bir hal aldığı çağdır. Uğultulu Teper romanı, bazı insanlara göre dünyanın en iyi aşk romanı; bazı insanlara göre de her okuduklarında türlü tatlar sunan devirler ötesi bir yapıt ya da okuyanın yüreğine dokunan bir ifadeyle kaleme alınmış uzun bir şiir niteliğindedir. Bu eserdeki kişiler sadece hayalden ibaret karakterler olmayıp, yazarın kendi hayatından gerçek anlamda sunduğu kişilerin birer yansımasıdır. Aşk, ihtiras, öfke patlaması ve intikam alma duyguları ile bütünleşen bu hikaye, ansızın ortaya çıkacak bir cinsellik konularıyla doludur. Yazar henüz genç yaşında hayata gözlerini yumsa da, romanda çok güçlü bir anlatımla karşımıza çıkıyor. Uğultulu Tepeler adlı evin sahibi, günlerden bir gün Liverpool’dan henüz altı yaşında olan esmer bir çingene çocuk ile birlikte geri gelir. Öksüz ve yetim olan bu çingene çocuğu kendi evlatları ile besleyip büyütmeye karar verir. Kızı bu çingene çocukla çok iyi anlaşmaya ve arkadaş olmaya başlar. Çocukların babası bir gün vefat eder ve o günden sonra erkek çocuk çingene çocuğa çok kötü davranarak onu hizmetçisi gibi çalıştırır. Bu çingene çocuk olanlara daha fazla katlanamayıp oradan kaçar ve başka bir yere gider. Onun yokluğunda kız başka biri ile hayatını birleştirir. Çingene çocuk 3 sene sonra zengin biri olarak geri gelir. Ve sevdiği kızın başka biri ile evlendiğini görür. Birbirlerini gördükleri zaman aralarındaki aşk yeniden ortaya çıkar. Kız başkasıyla evlendiği adamdan bir çocuk doğurur ve bu doğum esnasında ölür. Çingene çocuk bu olaya kin güderek o adamın kardeşi ile evlenir. Bu evlilikten bir erkek çocuk dünyaya gelir. Tüm bu olan olayların üstünden her ne kadar uzun zaman geçse de çingene çocuk oğluyla o adamın kızını evlendirerek kendince intikam almaya devam eder.
Kitabın Karakter İncelemesi
Bay Lockwood: Kitabı anlatan kişi bu adamın malikanesine kalmaya geliyor. Malikanenin sahibi asabi ve ruhsuz biridir. Sevdiği kadın ile hayatını birleştiremeyince buna mani olan her kim var ise hepsinden öç almaya başlamıştır.
Joseph: Malikanenin sahibine yardım eden tek karakterdir. Yaşı ileri düzeyde olmasına karşın gücü kuvveti epeyce vardır.
Catherine: Malikanenin sahibinin hayalini kurup dünya evine girmek istediği, ama bu isteğinin bazı sebeplerden dolayı bir türlü gerçekleşmediği kadın karakterdir.
İsabel: Malikanenin sahibi sevdiği kadınla evlenemeyince bu kadınla bir intikam duygusu uğruna hayatını birleştirir.
Edgar Linton: Başkarakterin aşık olduğu ama bir türlü evlenemediği kadın ile evlenen başka bir malikanenin sahibidir.
Kitabın Özeti
Bay Lockwood yani kitabın başkarakteri oturduğu malikanenin sahibine uğrar. Bay Lockwood aslında bu malikanenin yeni kiracısıdır. Malikanenin sahibini gördüğünde ona ben sizin yeni kiracınızım ve ilk önce sizi görmek ve tanımak istedim der. Daha sonra da sizin hakkınızda şu sözleri duymuştum; kiracı olarak alacağınız kişinin siz hiçbir şekilde rahatsız etmemesini ve kirasını aksatmadan ödemesini istiyormuşsunuz diyerek cümlesini bitirir. Malikanenin sahibi bu yeni kiracıyı evine davet eder ve birlikte içeri girip şarap içmeye başlarlar. Adamın sahibinin olduğu yer o kadar güzel ve dingindir ki insan burada yaşamak ister. Malikanesini çok gösterişli ve kaliteli yapmıştır. Onu görenler bakmaya doyamaz. Yeni kiracı evin her yerine bakarak buranın nasıl oluştuğunu bilmek istese de sahibine sormak için çekiniyordur. Daha sonraki günlerde kiracı karşılaştığı bir kadına gönlünü kaptırır. Kadın da ona karşı boş değildir. Lakin kadın yakınlarda oturan başka bir malikanenin sahibi ile evlenir. Kiracı da bu duruma hep üzülüp hem de kinlenerek kadının kocasının kız kardeşiyle evlenir. Ancak kiracı bu olayı hala hazmedemiyordur ve kendi oğluyla kadının kızını da evlendirmek ister.
Emily Bronte Hayatı
Emily Bronte,1818 senesinde dünyaya geldi.. Babası bir kilisesi papazı olarak, kız kardeşleri ise yazarlık yaparak geçimlerini sağlıyorlardı. Yazar,” Uğultulu Tepeler” adlı eseri ile birlikte büyük bir ün elde etmiştir. Bronte, kız kardeşlerine nazaran daha hisli ve düşünceli biriydi. 1846 yılında lakaplarla okurlarına sunduğu” Şiirler” adlı eserindeki en güzel ve en özel bölümlerin de kendisine dair olduğu ön görülüyor. Üstelik bu şiir kitabının oluşmasının sebebi ise ablasının kaleme aldığı kimi şiirlerini bulup okuması ve bunun sonucunda yüksek coşkulu bir cesaret sonucunda esinlenmesidir. Yazar ablası ile birlikte o dönemlerde sadece din adamlarının evlatlarına has ders verilen bir okula eğitim almak amacıyla yazılmış; fakat bu okulun sevimsiz ve gaddar kaideleri yüzünden eğitimleri kısa bir süre sonra son bulmuştur. İki kardeş yaşadıkları bu kötü okul macerasının sonunda yeni bir karar alarak kendi okullarını yapmayı hedeflerler, ardından da Fransızca ve Almanca dersleri görebilecekleri Brüksel’deki bir okula kayıtlarını yaptırırlar. Aldıkları eğitim sonrasında evlerine dönerler. Annelerinin bu dünyadan göçüp gitmesinden sonra halaları onları kimseyle görüştürmez ve yalnız bir hayatla baş başa bırakır. Bu yalnız hayat onları yazar olması konusunda tercih yapmak zorunda bırakmıştır. Birlikte ortak bir şiir kitabı kaleme almışlardır. Yazar, kardeşleriyle kıyaslandığında daha duygusal ve daha anlam yüklü bir kişidir ve bu özelliğini yalnızca bir kitabına yansıtmıştır. 1847 senesinde tarihe geçen “Uğultulu Tepeler” adlı eseri birçok insan tarafından ağır eleştirilere maruz kalmıştır. Lakin bu durum yazarın ve kitabın ünlenmesi için hiçbir mani olmamıştır, üstelik kitabın gelişmesi ve herkes tarafından değerli bir eser haline gelmesi için adeta önünü açmıştır. Bu eser bugün dünya klasikleri arasında yer alıyor. Yazar, göğüs hastalığına yenik düşerek 1848 senesinde hayata gözlerini yummuştur.
Eserleri Nelerdir?
– Rüzgarlı Bayır
– Uğultulu Tepeler
– Wutheringh Heinghts
– White Fung
Kitap Eleştirisi
Natural roman türünün ilk eserlerinden olan “Uğultulu Tepeler” güçlü ve kin duygusu yüksek bir aşk romanı okumak arzusunda olanların bulabileceği ender yapıtlardandır. Romanı konusunda eski dönemlerden bahsedilse de okuduğunuzda bugüne de hitap ettiğini göreceksiniz. Genel anlamda duru bir anlatımı olan yazar, zaman zaman okurunu bunaltsa da tekrar onları yakalamayı başarıyor. Bu romanı sadece okumakla kalmayıp, film ve tiyatro oyunlarından da öğrenebilirsiniz. Üstelik İngiliz edebiyatı türünde tercih edebileceğiniz uygun bir eser.