Yaban Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun sabah kaygılarından arınmış bir şekilde halk insanlarının ve Aydın insanlarının arasındaki çatışmayı ele alır. Toplum kaygılarından yola çıkarak ifade edilen Yaban romanı sade bir dille yazılmıştır. Yaban Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Anadolu’nun köylerini ilk defa ele almasına ilk defa bu şekilde açık bir dille Anadolu köylerine yatkınlığını dile getirmesi Roman için ilktir. Roman konusu ve dönemi itibariyle 1. Dünya Savaşı’ndan başlayarak Sakarya Meydan Muharebesi’ne kadar olan dönemi içerir. İç Anadolu Bölgesi’nde porsuk çayı çevresinde köylerinden birinde geçer. Ahmet Celal İstanbul beyefendisidir. Fakat Anadolu’nun köylerine giderek farklı bir gerçekle insanı yüz üstü bırakır. Anadolu’nun köylerinde İstanbul’daki gibi zenginlik yoktur. Olabildiğince fakirlik diz boyudur ve bu kadar fakir olan Anadolu köyleri romanın baş kahramanımıza da huzursuzluk ve mutsuzluk verir.
Baskı 1932 yılında tamamlanan ve yayınlanan Yaban romanı 9. Baskısı 1942 yılında yayınlanmıştır. İletişim yayınları tarafından 64 basım 2012 tarihinde basılmıştır. 198 sayfası vardır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban eseri Ahmet Celal adlı bir Paşa oğlunun başından geçen hikayeyi bizlere aktarır. Ahmet Celal yedek subay olarak gittiği 1. Dünya Savaşı’nda kolunu kaybeder. Oldukça üzgün olan Ahmet Celal Bey o kadar çaresizdir ki huzursuzluk ve mutsuzluk içinde yaşar. İstanbul’u İngiliz kuvvetlerinin işgal etmesi üzerine Mehmet Ali’nin çağrısı ile İç Anadolu’da porsuk çayı çevresinde bir köye yerleşir. Ahmet Celal bu köyde bir de aşka yakalanır. Emine adını bir kadını gönül bağı oluşturur. Ahmet Celal Mehmet Ali’nin kardeşi olan İsmail’in karısıdır. Mehmet Ali de Ahmet Celal’in eski İstanbul evindeki kapıcısıdır. Tam da bu noktada ahlaki kuralların bir nebzede olarak değiştiğini söylemek mümkündür. İç Anadolu’da porsuk Çayı’nın çevresinde bulunan bu köy Yunan devletleri tarafından işgal altına alınır. Yunan Kuvvetleri birçok eve tarumar eder bu durumdan sonra romanın baş kahramanı sevdiği kadın ile köyden apar topar kaçmak isteyecektir. Fakat Yunan Kuvvetleri öyle sıkı bastırır ki sevdiği kadın olan Emine ile Ahmet Celâl kaçmaya yeltenirken yararlanırlar. Köyün yakınlarında ağır yaralı bir şekilde sabaha kadar beklerler. Sabah Ahmet Celal daha az yara almış ama Emine daha fazla yara almıştır. Emine yürüyemeyecek haldedir ve çok ağır yaralıdır. Ahmet Celal de Emine’yi köyün çevrelerinde ağır yaralı bir şekilde bırakmak zorunda kalır. Bu durumdan sonra kendisi de bilinmeyen bir yöne doğru yürümeye başlar.
Kitapta Mehmet Ali itabın başkahramanı Ahmet Celal’in kapısıdır. İstanbul’da yaşadığı vakit Ahmet Celal burada Mehmet Ali ile tanışır. Mehmet Ali de Ahmet Celal’in konu kaybettikten sonra bir buhran dönemine girdiği için kendi köylerine çağırmak ister. Bu şekilde Ahmet Celal ile kapıcı Mehmet Ali birlikte Mehmet Ali’nin köylerine giderler. İstanbul’dan İç Anadolu’ya geçerler Ahmet Celal’in yani romanın baş kahramanı sevdiği kadın ise kapıcı Mehmet Ali’nin yani birçok yardımı bulunan Mehmet Ali’nin kardeşi olan İsmail’in karısıdır. Ahmet Celal İstanbul beyefendisidir. Zaten Ahmet Celal bir Paşa oğludur. Köşklerde büyütülmüş iyi Türkçe konuşan insanlarla iletişimi iyi olan temiz bir insandır. Fakat 1. Dünya Savaşı’nda kendi kolunu kaybettikten sonra bir buhran döneminde ve bir ümitsizliğe kapıldığını söylemek mümkündür. Çünkü artık istediği işi yapamayacaktır. Yeni bir hayata başlamak için ki ve gittikleri zaman Ahmet Celal Artık eskisi gibi değildir insanları analiz eder ve insanları yargılar ve romanda bu şekilde devam eder.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun 1889 ile 1974 arasında yaşamıştır 27 Mart 1889’da Kahire Mısır Hıdivliği Osmanlı İmparatorluğu’nda doğan Yakup Kadri 13 Aralık 1974’te Ankara’da 85 yaşındayken vefat etmiştir. Siyaset ve yazarlıkla hayatını sürdüren Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Tanzimat’tan bu yana eserlerinde geçen değişiklikleri çevresel ve geleneksel ahlaki boyutlarla ele almış bunların analizini yapar. Hem de bireyci bir tutumdan toplumcu bir tutuma geçerek dönemlerinde aynı şekilde değişikliğe uğramasın da geçiş eserleri vermiştir. Kurtuluş Savaşı yıllarında Yakup Kadri yeni Mecmua da Erenlerin Bağından adlı nesirler ve makaleler yayınlamıştır. 1929’da Ergenekon isimli eseri ikdam gazetesinde yayınlandıktan sonra ünlendi. 1920’den sonra milli mücadele için Ankara’ya geçmiştir ve burada gazeteci çalışmaları devam eder. Kiralık Konak romanının ikdam gazetesinde yazar. 1921’de ise Nur Baba romanı akşam gazetesinde yayın hayatına başlar. Fakat akşam gazetesinde gelen tepkiler o fazlasıyla olumsuzdur. Bu yüzden de tefrika yarım bırakılır. Yazarlık yanında siyasi hayatta da birçok önemli yerde bulunmuştur. 1934 yılında Paris Elçiliği’ne atanan Yakup Kadri Lahey Tahran Ben illerine giderek burada ataşelik yaptı. Elçiliklerden sonra emekli olmuştur. Zoraki Diplomat isimli eseri diplomatik yıllarının bir meyvesidir adeta. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Kiralık Konak, hüküm gecesi, Ankara yaban, Sodom ve Gomore, Bir Sürgün Panorama, hep o şarkı Zoraki Diplomat Anamın Kitabı Vatan Yolunda politikada 45 yıl gençlik ve edebiyat Hatıraları simli romanları bulunur. Aynı zamanda Monografi olarak Ahmet Haşim ve Atatürk’ün monografilerini kaleme aldı.