1922 yılında, basılan eser bölümlerden oluşur. Her bölümü bir hikâye ve destanı barındırır. Milliyetçilik duygularıyla kaleme alındığında eser, yazarın kendisinin de içinde bulunduğu savaşlar da geçen öyküler vardır. Zamanın yaygın olan akımına uyarak, ele alınıp eser yazılmıştır. 1908’den sonra Türkçülük ocaklarının kuruluşunda da görev alan sanatçı eserin tamamında sade bir Türkçe ve Milli duygular mevcuttur. Hareketli konularıyla, eserin bölümleri detaylı bir şekilde aşağıda sizlere sunulduğu gibidir,
Çağlayanlar Özeti
On sekiz bölümden oluşan eserin tamamına bakılarak Çağlayanlar özeti olarak, vatan ve milliyetçilik hisleri ile ele alınmış bir eserdir.
Sümbül Kokusu,
Budapeşte’de eğitimine devam eden, Hüseyin Arif günlerden pazarı işaret ederken o, dar sokakları ile meşhur Macaristan’ın küçük şirin evlerinden birinde kalmaktadır. Elinde gazetesiyle onu şaşkına çeviren haberi okur. İstanbul, Boğazlar’ la birlikte kuşatıldığı, Çanakkale’de devam eden kanlı mücadele, ile yurdun dört bir yanı işgal altına alınmıştır.
Gerekli mühimmatı az olan ülkesinin durumu Hüseyin Arif’i derinden etkiler. Vatanının tek başına verdiği mücadele de düşman dış ülkelerden destek alarak karşılık vermektedir.
Camileri, mavi suları, göğü ve mezarlıklarıyla İstanbul gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçer. Hayalinde vatanının her köşesini koklar. Komşunun ona verdiği, sümbül çiçeğinin kokusu ile hayalinden uyanır. Oldukça hüzünlüdür.
Göz pınarlarından yaşlar gelmeye başlar. Eve ziyaretine Mehmet Siyavuş konuk olarak gelir. Hüseyin Arif’in sümbül çiçeğinden etkilendiği gören arkadaşı Mehmet’ de saksıda duran çiçeği içine çeker. Tuhaf bir şekilde o da aynı hisleri duyar.
Vatani duygularla coşan gençler, uluslarında dönen olayların tesiriyle çok üzülürler. Ülkemiz adına savaşmalıyız, diye karar alırlar. Ve şerefli bir şekilde ülkeleri için cenk etmek üzere, yanlarında ne var ne yok satıp cepheye gitmek için harekete geçecekler. Gönüllü savaşa katılmak üzere yola koyulurlar.
Padişahım Alınız Menekşelerimi, Veriniz Gülümü
Ayşecik’le birlikte Samime Hanım büyükçe evde birlikte kalmaktadırlar. Samime hanım eşi cepheye savaşmaya gideli beri, yardımcısı Ayşecik ile kalmaktadır. Ayşecik’te vatan ve millet uğruna babası ve sözlüsünü savaşa uğurlamıştır.
Aynı dertten mustarip iki kadın, gün aşırı sevdikleri için dua edip ağlaşırlar. Kocasıyla birlikte yaşadıkları sevgi, dolu anları Samime hanım Ayşecik’e anlatırken, Sözlüsüyle yaşadığı değerli anıları da Ayşecik Samime hanımla paylaşır.
Merak içinde Ayşecik devam eden savaşın, seyrini hanımına sorar. Gazeteyi okuyan Samime Hanım, ise bilgileri şöyle aktarır. Manşet haberde, On üç zırhlıya karşı bir asker yazan haberin devamı şöyledir.
On üç düşman askerinin, Hamidiye İstihkamını yaptıkları taarruzda, on iki asker savunmada bulunur. Çıkan çarpışma devam ederken, dokuz asker şehit olmuştur. İkisi ağır yaralanmıştır. On üç düşman askeriyle Mehmet Çavuş tek başına yaptığı çarpışma da, bütün uzuvlarını kaybedinceye kadar savaşıp düşmanı geri püskürtmüştür.
Mehmet Çavuşun kızıdır. Ayşecik. Haykırarak ağlamaya başlar, duyduğu haberin şokuyla. Ağlamaktan bitap düşünce, yere düşüp, yığılacaktır.
Teskin edici sözlerle daha sonra, Samime hanım Ayşecik’e destek olacaktır. Birlikte Allah’ın huzurunda, sevdikleri ve şehit için duaya duracaklardır.
Manen çökmüş olan Ayşecik’i yatağına Samime hanım yatırır. Düşünde Ayşecik, sözlüsü Tosun’la birliktedir. Melekler onu, cepheye götürürler. Sözlüsü ve babasını aynı anda görecektir. Babası Ayşecik’e sözlüsünü alarak oradan uzaklaşmalarını ister. Tek başına cenk edeceğini söyler.
Tosun’la orada kısa bir muhabbet eder. Cephe den ayrılamam der Tosun. Üzerinden kan yerine inci gelmektedir. Dağılan inceleri bir araya getirip alan Ayşecik bunları padişaha vermeyi düşünür. Sonra mücevherler gömleğini açar açmaz, Tosun’un üzerinden düşmeye başlar. Tosun sözlüsüne, bir demet çiçeği Padişah’ın huzuruna çıkarmasını ister.
Bunun üzerine düşünden uyanan Ayşecik, güneş günü aydınlatır aydınlatmaz, bahçeden kopardığı çiçeklerle saraya gitmek üzere yola koyulur. Yolda bölük, bölük askerler ona doğru geliyordur. O askerin Tosun’u taşıdığını anlar. Sevdiğinin şehit olduğunu anlayan Ayşecik, Oracığa düşüp, bayılacaktır.
Çağlayanlar Konusu
Bakıldığı zaman eserin bütününe, Çağlayanlar konusu Türk tarihinden esinlenerek yazılmıştır. Örneğin Üzümcü hikayesi olay örgüsü göçlerle ilgili kaleme alınan destanlardan esinlenerek yazılmıştır. Türk destanlarının tesiriyle, etkili sunumuyla Altın ordu hikayesi, yazılmıştır.
Konuyu esir alan savaşlar, Trablusgarp, Balkan harpleri ve birinci Dünya Savaşı’dır. Yazar Milliyetçi akımın haricinde, Servet-i Fünun ve Fecri Ati’ nin yazım şeklinden de etkilenmiştir.
Vatani değerlerimizin önemi ve bu değerlerin her şartta korunması, düşüncesi çerçevesinde konu işlenmiştir. Bölümlerin bazıları destansı, bazıları da deneme şeklinde ele alındığı göze çarpar.
Baştan sona eser sade bir Türkçe’nin hakimiyetiyle yazılmıştır. Tasvir-i Efkarda çıkan öykülerden yazar Çağlayanlar kitabını tamamlamıştır. Yazarının kendisinin de dahil olduğu savaşlarda yaşanan hazin öyküler kitaba konu olmuştur.
Çağlayanlar İncelemesi
Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun kaleme aldığı eser Çağlayanlar incelemesi olarak ele alındığında birden çok öyküden oluşur. Milli Edebiyatçılarımızın öncülerinden olan sanatçı, eseri sade bir dilde yazmıştır.
Bir dönem Mehmet Emin Yurdakul’un şikayetlerinde insanları coşturan destansı şiirlerini kendisi hikaye dalında takip etmiştir. Mevcut eseri konsolosluk yaptığı yıllarda, ülke dışındayken vatani duygular içindeyken yazmıştır.
Servet-i Fünun akımından bir dönem etkilense bile, zaman içinde Türkçülük, Milli Edebiyat anlayışı düşüncesine yönelmiş. Destansı hikayeleri bu düşüncelerle üretmiştir. Eserde Turancılık düşüncesine bile çok rahat rastlamaktayız.