Türkçe tercümesi, tasavvuf şairlerinden Hoca Mesut Gülşehri tarafından nakşedilmiştir. Sonrasında ise Kul Mesut ve diğerleri tarafından dilimize Türkçe olarak tercümesi yapılmıştır.
Ülke idaresi ve eğitim terbiye ve felsefe konuları tartışılarak konu olarak işlenmiştir. Beydeba Hint kültüründe sunmuş olduğu bu eşsiz eseriyle önemli bir yazardır. Kitabın bölümleri aşağıdaki gibidir,
Kelile ve Dimne Özeti
Yazarın eserinin bütününe bakıldığında, Kelile ve Dimne Özeti bakımından, bir hükümdarın dönemi ve yaşadıkları masalsı bir şekilde okuyucuya yansıtılmıştır.
Hindistan ülkesinde zamanında, Debşelem Şah diye toprakları ve tebaası için çalışmayı seven bir padişah var idi. Devrine kıyasla bu anlamda ülkesi çok ilerlemişti.
Halkı ve kendi için bir eğlence tertipleyip ziyafetler verdi bir gün. Eğlence bitiminde de alim ve fikir adamları ile bir söyleşi yaptı. Cömertlik üzerine yapılan söyleşide, etkilenen padişah, tüm servetini halkına dağıttı.
Bu davranışına karşılık, gecesinde bir rüya gördü. Servetini halkına açıp, Allah için harcadığın için ödülün büyük. En yakın zamanda doğu bölgesine doğru hareket et orada bir servet sana sunulacak, elde edeceğin bu servet dünyaya değişemeyeceğin bir hazinedir diye yaşlı biri tarafından uyarı aldı.
Debşelem söylenileni yapıp erkanıyla doğu tarafına gitti. Yaşlı bir alimle karşılaşıp sohbet ettikten sonra, alim bütün hazinelerini ona hibe eder. Ve bulunduğu yeri kazımaları halinde değerli madenler ve mücevherlerden oluşan hazineye ulaşabileceklerini hükümdara söyler.
Hükümdar söylenileni yaptırır. Mücevherlerin haricinde bir sandıkta yazılı levhada bir yazıya ulaşılır. Yazıda,
Servetin sahibi Hoşing Cihandar’ın hükümdara bırakılan servet için vasiyeti şöyle tercüme edilir. Yeryüzünde, hiçbir şey kalıcı değil. Servetine güvenip hareket etme, diye başlayan vasiyet on dört bölümden oluşmuştu. Vasiyetin devamında nasihatleri daha iyi çözmek için Serendim dağına gitmesi öneriliyordu.
Elde edilen bütün serveti halka dağıtan padişah, yolculuk için vezirleriyle istişare eder. Bu anlamda Kelile ve Dimne kısa özeti şöyle devam eder. Baş veziri bu yolculuk sizin için katlanması zor bir durumdur. Size bu konu ile ilgili iki güvercin hikayesini müsaade ederseniz açıklıyayım der. Müsaade alınca başlar anlatmaya.
Bahçıvanın ayı ile dostluğu çerçevesinde, geçmiş zamanların birinde mutsuz ve yalnız bir bahçıvan yaşarmış. Yalnızlıktan nasıl kurtulabilirim diye düşünürken, bir dağa vurmuş kendini. Evinden ve bahçesinden uzaklaştıkça onları düşünerek daha çok mutsuz olması pahasına üstelik.
Acıktığını hissedince sofra kurup, yemek yemeye başlamış. Sofrasına şirin bir ayı gelip, onunla yiyeceklerini paylaştıktan sonra, bahçıvanla sohbete başlamış. Ayı sormuş bahçıvana. Nerden nereye gidiyorsun diye. Bahçıvan konuşan, bir ayıyla karşılaştığı şaşkınlığı atlattıktan sonra cevap verir. Çok ıraktan geldim, yukarıdaki dağa tırmanacağım diye sorusuna cevap verir.
Sonra ayı, dağda ne yapmayı düşünüyorsun? diye sorar bahçıvana. Bahçıvanda uzun zamandan beri tek yaşıyorum. Yalnızlığını dindirmek için bir arkadaş bulmak istiyorum. Dağda nasılsa karşıma biri çıkar diye söylenir.
Sonra birden ayının gözleri sulanmış. Başlamış ağlamaya. Seninle aynı şeyi arıyoruz. Bende yıllardır tek yaşıyorum bir yoldaş arıyorum bu yalnızlık bitirmek için diye konuşur. Bahçıvan ayıya döner ve neden şimdi başladın ağlamaya diye sorar.
Ayı cevap verir. Benim de derdim seninle aynı. Dağdan ovaya bir arkadaş bulma ümidiyle indim der. Bahçıvan düşünüp, taşınmış zihnine gelen fikri ayı ile paylaşmış. Kader yollarımızı birleştirdi. Senin bundan sonra arkadaşın ben olayım diye teklifte bulunur.
Ayı memnuniyetle kabul etmiş bu teklifi. Beraber bahçıvanın evine gitmişler. Bahçıvanın mutsuzluğu yavaş yavaş kaybolsa bile, günler gelip, geçerken adamın üzerine gelen sinekleri onu rahatlatmak üzere ayı tarafından kovalanırmış.
Sineklerin bahçıvanın üzerine konduğu bir gün, ayı bir kayayı yerinden koparıp sineklerin üzerine bahçıvanın alnına yapıştırmış. Ne yaptığını bilmeyen hayvan yüzünden, adam ölüp gitmiş.
Hainlerle kurulacak ahbaplığın sonunda ihanetle sonuçlanacağını Kelile, bu hikâye ile gün yüzüne çıkarmak istemişti. Dimne bu çıkarımına karşılık Kelile ben efendime ihanet etmem diyecektir.
Kelile ve Dimne Konusu
Yazarın eseri genel olarak ele alındığında Kelile ve Dimne konu bakımından, hayvanların insanlarla birlikte olduğu ve bazı zamanlarda aralara öyküler konularak anlatılan, eser çocuklardan ziyade büyükler için yazılmıştır.
Dönemin prenslerine yöneticilik, erdem, ahlak gibi duygular konusunda terbiye vermek üzere ele alınıp yazılmıştır. Zamanın hükümdarı Depşelem için öğüt niteliğinde olan eser erdemde dahil olmak üzere yönetimin nasıl yapılacağı hakkında ele alınmıştır.
Rivayete göre, zulüm yapmayı seven, hükümdar Depşelem’in sarayında, karşısına çıkan ünlü bilgin Beydeba onu halkına yaptığı eziyetler için, uyarıp bu yazmış olduğu bu eseri kendisine okumuştur.
Kelile ve Dimne İncelemesi
Beydeba tarafından, kaleme alınmış esere Kelile ve Dimne İncelemesi olarak bakarsak, fabl şeklinde yazılmış içinde hikayeler olan ve bir Hint hükümdarına ithaf edilmiş bir kitaptır.
Sanskritçe yazılan eser, Pehlevice’ye çevrildikten sonra, akabinde Arapça ve Farsça ’ya tercümesi yapılmıştır. Fabl masallarının tamamı, sözlü anlatımda, döneminde sade ve anlaşılabilir, ahlak ve erdemi insanlara öğretme konusunda misyon edinmiştir.
Öyle ki La Fontaine yazmış olduğu kitabında bu masallardan etkilenerek on sekiz tanesine yer vermiştir.
Birinci kısım fabllarda sembolik olarak açık sözlülüğü ve doğruluğu simgeleyen Kelile, iftira ve yalan taraftarı Dimne karşılaştırılır.