Kitabın Konusu
Yazar İnsan ruhunun derinliklerinde yatan duyguları muhteşem zekâsıyla ortaya çıkarmıştır. Eserde asil bir insanın yanlış anlaşılması karşısında yaşadığı buhranları ve riyakârlığa karşı isyan ettiği işlenmektedir. Savaş dönemlerindeki insanların kültürel ve ahlaki hayatları anlatılmaktadır.
Kitabın Özeti
Biz İnsanlar kitabındaki hadiseler Kurtuluş Harbi sırasında gerçekleşmektedir. Anadolu da gerçekten bir savaş sürmekte Anadolu dışındaki yerlerde işgalci devletler halka zulüm etmektedir. Bu şartlar altında kitabın ana karakteri Orhan İstanbul’da öğretmenlik yapmaktadır. Öğrencilerinin gözetiminde olması gereken bir sürede masasının üzerinde tesbihini unutur. Geri döndüğünde öğrencilerden birinin diğerine hakaret ettiğini görür. Cemil Tahsin’e ‘’ Eşek Türk’’ diye bağırmaktadır. Tahsin de Cemil’e taş fırlatarak onun yüzünü yaralar. Orhan bu hadiseyi başta kavrayamasa da daha sonra bu olayın geçmişini öğrenir. Tahsin’in babası, Cemillerin yalısında çalışıyormuş. Cemil’in anne ve babası Avrupa ülkelerine heves ediyormuş ve yabancı ahbapları varmış. Hatta bir kere yalılarına Fransız bayrakları asmışlar ve mahalleli tarafından yalıları taşlanmış. Cemil’in babası vefat ettikten sonra annesi iyice değişmiş ve Mustafa’ya (Tahsin’in babası) ‘’Eşek Türk’’ diye hakarette bulunmuş. Mustafa da kadını ittirmiştir ve yere düşen kadının başı yaralanmıştı. Bu olaydan sonra Tahsin’in babası hapse girmiş. Annesini erken yaşta kaybetmiş Tahsin şimdi de babasız kalmıştır. Sokaklarda kalmaya başlar. Halk hem Tahsin’e üzüldükleri hem de babasına duydukları sevgiden dolayı onu Orhan’ın çalıştığı okula aldırırlar. Okuldaki üçüncü günlerinde bu hadise meydana gelir ve Orhan bu durumu Anadolu’nun içinde bulunduğu duruma benzetir. Atılan taşın iki küçük çocuğun kavga etmesi olarak değil, Anadolu’nun Avrupa devletlerine karşı bağımsızlığını korumak için verdiği savaşı simgelediği düşünür. Hem Tahsin’e üzüldüğü için hem de bu milli duygulardan dolayı Tahsin’in okuldan atılmamasını istemiş ve bunun için çabalamıştır. Ancak onun gibi düşünen tek kişi dostu Necati’dir.
Okul müdürüyle arası iyi olmayan Orhan bundan güç bularak müdürün karşısına geçmiş ve anlaşma teklif etmiş. Tahsin’in okuldan atılmaması karşılığında kendisinin istifa edeceğini söylemiş. Öğrencileri ile vedalaşan Orhan bahçedeki öğrencilerinin sevgi gösterileri ışığında okuldan ayrılmış. Okuldan ayrılan Orhan parasızlıktan dolayı çok kötü günler yaşamaktadır. İşsiz kaldığı 1,5 ay boyunca büyük bir sefalet içindeymiş. Bir gün donma tehlikesi geçiren Orhan amcasından yardım istemiş. Ondan cevap gelmeyince arkadaşı Necati’ye gitmiş. Necati onu samimi bir şekilde karşılamış ve zaten onunla görüşmeyi umduğunu okuldaki görevlerinin ağır geldiğini ve ona devretmek istediğini söylemiş. Çevirmen arayan arkadaşı Süleyman için çeviri yapmasını da teklif etmiş. Zor durumda olan Orhan teklifleri hemen kabul etmiş. Süleyman’la tanışmış ve konuşurlarken birbirlerinin düşünce yapısının aynı olduğunu fark etmiş.
Bir gün pastaneye gitmiş ve Cemil’i bırakmaya gittiğinde yalıda gördüğü Vedia isimli kadınla karşılaşmış. Vedia kıyafetlerini Fransız usulü seçmiş ve bunu gören Türk Zabıtaları kadına eziyet etmişler. Orhan ve Necati olaya müdahale ederek yaptıklarının yanlış olduğunu kadınlara böyle eziyet etmemeleri gerektiğini söylemişler. Zabıta olay yerinden ayrılmış. Vedia Fransız tanıdıkları olduğunu ve onları kurtarabileceğini söylemiş. Orhan ve Necati bunu uygun görmemişler. Zabıta az sonra yanına birkaç kişi alarak tekrar gelmiş ve onları karakola götürmüş. Baş zabıtanın karşısına çıkarılan Orhan ve Necati gelen telefonla serbest bırakılmışlar. Kurtulmalarında Vedia’nın parmağı olduğunu anlayan Orhan Vedia ile yine karşılaşmış. Vedia yengesinin kendisine teşekkür etmek için yemeğe davet ettiğini söylemiş. İlk başta biraz utansa da daha teklifi kabul etmiş. Yalıda Bahri adındaki bir adamla tanışarak arkadaş olmuş. Yengesi Orhan’dan Cemil’e Türkçe dersleri vermesini teklif etmiş. Orhan da bu teklifi kabul etmiş. Vedia ve yengesi yalıda Fransızlar için bir davet vereceklerini söylemiş ve Orhan’ın da davete katılıp ortamı görmesini istemişler. Orhan bu teklife sıcak bakmasa da geri çevirmek istememiş. Tüm geçen bu sürede Orhan kendisini Vedia’ya kaptırmıştır. Bahriyle dışarıda konuşan Orhan onun tavrından şüphelenmiştir. Vedia’yla ilgili bazı şeyler söyleyen Bahri onun Vedia’ya âşık olduğunu ve karşılık bulduğunu ima etmiştir. Ertesi gün Bahri’nin ölüm haberi gazete de yayınlanmış. Bahri silahla kendini intihar etmiştir. Bu olay üzerine yalıya giderek haberi Vedia’ya veren Orhan Vedia’nın tepkisine şaşırmış. Olayı oldukça sakin karşılan Vedia odasına çıkarak ağlamaya başlamış. Onun sesini duyan Orhan yukarıya çıkarak Vedia’yı öpmüştür. Bu olaya gülümseyerek karşılık vermiş ve yengesinin zoruyla bir tanıdıklarıyla görüşmeye başlamıştır. Orhan’a beklemediği bir anda mektup gelmiştir. Mektup amcasının eşinden gelmiş amcası bütün mirasını Orhan’a bırakmıştır. Belirli bir adresi olmadığından ona ulaşamadıklarını anlatmıştır. Orhan amcasının cenazesine gitmiş ve giderken Vedia’ya haber vermiştir. Döndüğün de o da Rüştü (Vedia’nın zorla görüştüğü aile dostu) kadar zengindir. Vedia ikisi arasında seçim yapamamış ve Orhan seçim yapmadan görüşmelerinin doğru olmadığını söylemiş. Vedia bir gün vapurda fenalaşmış ve hastaneye kaldırılmıştır. Orhan hemen onu ziyarete gitmiş doktorlar umut olmadığını ve çok hasta olduğunu söylemiş. Orhan Vedia’nın yazdığı günlükleri bulmuş ve onları okumaya başlamış. İçinde her anını anlatmıştır. Orhan ve Rüştü arasında nasıl kaldığını, belirsizlikleri, duygularını… Kalbinde rahatsızlığı olan Orhan bu notları okudukça kötüleşir. Bir gece kalbinden rahatsızlanarak vefat eder. Ertesi sabah Vedia gözlerini açar ve ilk sorduğu kişi Orhan olur.
Kitapta Yer Alan Karakterler
Orhan: Hikâyenin ana karakteri, materyalist bir düşünce yapısına sahip, öğretmen, yakışıklı ve dik başlı bir kişiliktir.
Vedia: Dış görünüş olarak güzel, narin duygusal yönü gelişmemiş şıp sevdi bir kişiliktir.
Tahsin: Yatılı okulda en mülayim, duygusal olarak yıpranmış, zeki ve suskun bir çocuktur.
Cemil: Burnu havada, kibirli zeki ama hor görülen bir tiptir.
Necati: Her alanda bilgili, kültürlü, realist iyiliksever ve milliyetçi yapıda bir karakterdir.
Vedia’nın annesi: Batı’ya düşkün, zeki, kindar, havalı ve insanları hor gören bir karakterdir.
Kitabın Ana Fikri
Peyami Safa materyalist düşünceyi ön plana çıkardığı bu kitabında parayla kaybettiği ruhlarını bulmaları için insanlara çağrı yapmaktadır. Zamanımızda insanların tüm derdi bundan ibarettir. Allah’ı tanımayan ve onu inkâr edenler aradıkları huzuru materyalist düzende bulamayacaklardır.
Yazar Hakkında
Peyami Safa Kimdir?
1899 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Peyami Safa, İsmail Safa’nın oğludur. Düzenli bir eğitim hayatı yakalayamamış ve kendisini tek başına yetiştirmek zorunda kalmıştır. Erken yaşta hayatı öğrenmeye başlamıştır. Bir posta telgraf nezaretinde çalışmıştır. Öğretmenlik ve gazetecilik yapan yazar geçimini yazdığı yazılardan sağlamıştır. Ve yine doğduğu şehir olan İstanbul’da yaşamını yitirmiştir.