2017 senesinin Haziran ayında ilk kez yayınlanan bu eser, Üstün Dökmen’in önemli eserlerinden birisi haline gelmiştir. Küçük Şeyler kitap ismi adı altında, ortaya 4 farklı eser çıkaran Üstün Dökmen, “Küçük Şeyler 4” eseri adı altında “Eşit Evler” bu değerli eseri, biz okuyucuların huzuruna sunmuş. Eşit Evler eserinde, gündelik hayatın esaretlerini gözler önüne sererek öncesinde Esirler Evi olan bu evi zamanla Eşitler Evine nasıl döndüğü anlatılıyor.
Kitabın Konusu
Bu değerli eserde gerek ev yaşantımızda gerekse iş yaşantımızda sergilemiş olduğumuz baskıcı tavırlar doğrultusunda baskıya uğrayan ya da baskıyı yapanların nasıl özgürlüklerinin kısıtlandığı detaylı bir biçimde anlatılıyor. Eşitler Evi eserinde tam olarak geçmişten günümüze değin esaretin nasıl bir yol izlediği tartışılıyor. Bununla beraber iş yerlerinde ya da aile içinde bireyin onuruna karşı eşitlikçi bir tavır ile saygı, baskıcı tavır, bu baskıcı tavırların meydana çıkma biçimleri, baskıcı tavırların zararları, sebepleri ve bu baskıcı tavırlardan nasıl kurtulabilinir tüm bunları detaylı bir biçimde ele almış yazar kitabında. Romanda bahsi geçen bu evin içinde bulunan herkes insansa, herkes birbirine eşit oluyor ve böylelikle bu evin ismi Eşitler Evi oluyor. Evdeki herkes sonuna kadar eşit olacak, evin beyi kendini bu evin reisi olarak görüyor ise bu ev eşitler evi değil tam olarak esirler evi olur. Güncel olay ve örnekler ile beraber olayların anlatıldığı bu eserde eşitler evi nasıl kurulur bunu anlatıyor.
Kitabın Özeti
Tam bir sohbet havası ile kaleme alınmış bu eserin kısaca özeti şu şekilde verilebilir:
Tam Eşitlik Olabilir Mi?
Üstün Dökmen, gündelik hayatın içine inerek aile yaşantısında var olan tutsaklığa örnekler vererek ele alıyor. Baba figürü, kendisini evin reisi olarak görüyorsa burada ciddi bir eşitsizlik ve esaret söz konusudur. Günümüz zamanında da iş bulabilmek için, karnını doyurabilmek için tekneler yardımı ile başka diyarlara göç ederken boğulanlar, köle ticaretinin de hala devam ettiğinin büyük bir katını olarak karşımıza çıkar. Çocuk işçilerin sömürülerek çalıştırılması, beyaz kadınlar üzerinden yapılan ticaret de kölelik ticaretinin devam ettiğine birer örnektir. Esirler evinde bulunan bazı sözler, bireyin kendisini sınayabilmesinde önemli bir ölçüt oluşturur ve bunlara birkaç örnek verecek olursak eğer “kadın erkeğin bel kemiğinden yapılmıştır”, “kızını zamanında dövmeyen, zamanı gelince dizini döver” gibi söylemler örnek olarak gösterilebilir. Kitapta bahsi geçen eşitler evinde, bireylerin temel ihtiyaçları karşılanıyor ve evde bulunan birey ekonomik yönden bağımlı halde değil. Bu evde cinsiyet ayrımı kesinlikle yapılmıyor, onur eşitliği söz konusudur, bireylerin uzlaşma becerileri son derece gelişiyor ve bununla beraber daha pek çok durum söz konusu. Eşitler evinde öfke bireyleri ve evi olumsuz etkiliyor, kitabın yazarı “tam eşitlik olabilir mi?” sorusunun yanıtını detaylı bir biçimde bu eserde açıklıyor. Kulluk ve kölelik etmenin insan beyninde olduğunu detaylı bir biçimde ele alan yazar, günümüzün çağdaş köleleri de kredi kartı uygulamaları ile varlıklarını sürdürüyor. Zamanında Osmanlı padişahı Genç Osman’ın bu düzene baş kaldırması ve köleliğin kötü bir şey olduğunu ileri sürerek, tek eşliliğin getirilmesini istemesi nedeni ile öldüğünü de yazar eserinde anlatmıştır. Zorlanmadan çalışan çocuklar haricinde, çocukların acımasızca çalıştırılması, sağlık problemleri nedeni ile işçilerin işte çıkarılması gibi durumların da tamamen bu düzen dâhilinde kölelik çerçevesi içine girdiğini söylüyor. Kulluk etmekten kurtulup tamamen özgürleşmenin izlerini süren romanın yazarı, eriştiği bu özgürlük aşamasında aile ve işyerinde eşitler evinin meydana geldiğini savunur. Romanda, çocukların anne ve babalarına olan bağımlılıklarının eşitler evini etkilediği yazıyor ve yazar bu durumu da bağlılık ile bağımlılık arasındaki ayrımı açıklayarak ve örnekler vererek açıklık getiriyor. Yazar kitapta eşi olmadan hiçbir şey yapamayan kadın için “bağımlılık”, beraber olmayı, istekli davranmayı ve sevip saymayı da bağlılık olarak açıklamaktadır. Beraber yapılan seçimler eşler arasında oluşan bağlılığı gösterir ve bununla birlikte eşlerin kendi ailelerine “bağımlı” bir biçimde davranmaları ise eşitler evini son derece olumsuz etkiliyor. Çevremizdeki bireyleri kendimiz gibi düşünmeye zorlamamız, onları köleleştirmek istediğimiz anlamına geliyor. Ebeveynleri olarak, çocuklarımızı her daim öğrenmeye, araştırmaya, okumaya, özgür düşünmeye yöneltmeli ve yapacakları meslek tercihinde de onları asla yönlendirmemeye özen göstermeliyiz.
Defne Sendromu
Yazmış olduğu eserinde toplum bireylerini köleleştirmenin pek çok yönüne örnek veren Üstün Dökmen, bireylerin telefonlarının dinleniyor olmasını öne sürerek bireylerde korku yaratmanın da bir köleleştirme çeşidi olduğunu anlatır. “Defne Sendromu” adı altında kadınların nasıl köleleştirildiği detaylı bir biçimde açıklanır, yazarda eserinde kadınların köleleştirilmesine defne sendromunu örnek verir. Babanın anne ile ilgili yanlış tutumlarını çocuğuna yansıtması, erkek çocuğunun ailede üstün tutulması ve zamanla erkek egemenliğinin ilan edilmesini sağlar. Eşitler evinin en önemli koşulu kadın erkek eşitliğidir ve iş yerinde de son derece geçerli önemli bir konudur. Kadın ve erkek onurunun eşitliğine son derece önem verilmeli ve kadınların aşağılanmasından kaçınmalı ve onlar el üstünde tutulmalıdır. Erkeğe tanınan hakların, kadınlara da tanınması ile beraber kadınlar büyük ve önemli işlere adım atabilirler. Eşitler evini bozan en ama en önemli olgulardan birisi de toplum içersinde erkeğe abartılı değer verilmesidir, bununla beraber erkeğin kadına olan öfkesi de eşitler evini adeta esirler evine çevirir. Bu öfkenin oluşumunda çeşitli sebepler vardır, mesela model alma, bastırılmış korkular ve eski hikâyeler örnek verilebilir. Büyüyen çocuklar, ailelerinden ne gördüyseler bunu kendi hayatına ve çevresine yansıtmaya başlarlar. Üstün Dökmen, yazmış olduğu bu eserinde sonuç olarak toplum ve ailenin içinde bulunan tüm baskıcı tavırların esir evlerine katkıda bulunduklarını öne sürer, yeni bilgiler ve davranış biçimlerini edinmekle beraber eşitler evinin kurulabileceğini de dile getirir. Vermiş olduğu etkili örnekler dâhilinde görüşlerini detaylı bir biçimde bu değerli eserinde açıklayan Üstün Dökmen, kitabın son derece sürükleyici olmasına da olanak sağlamıştır.
Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi
1954 senesinde İstanbul’da doğan Üstün Dökmen, yazarlıkla beraber sürdürdüğü psikologluk mesleğinin etkilerini yazmış olduğu eserlerin yansıtmıştır. Yaşamı esnasında televizyon programcılığı ile de ilgilenen yazar, uzun yıllardır akademisyenlik yapmaktadır. Şu an hala Ankara Üniversitesinde akademisyenlik yaptığı bilinen Üstün Dökmen, 1971 senesinde Ankara Cumhuriyet Lisesini bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesinde Psikoloji bölümünden mezun olmuştur. 1986 senesinde doktorasını de bitiren yazar, sırası ile doçentlik ve profesörlük unvanlarına hak kazanmıştır. Eğitim kariyerini son derece sağlıklı bir biçimde tamamlayan yazarın başlıca eserleri şu şekildedir:
Romanları:
- Eşitler Evi
- Selam
- Küçük Şeyler 2004
- Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları ve Empati
- Sosyometri ve Psikodrama
- Yarına Kim Kalacak?
- Ladesçi
- Küçük Şeyler 2006
- Evrenle Uyumlaşma Sürecinde Varolmak, Gelişmek, Uzlaşmak
- Yaşama Yerleşmek
Oyunları:
- Ladesçi
- Selam
- Yağmurda Yangın
- Toplumsal Cinsiyet
- Otoyolda Piknik
- Bir Yumurtanın Tarihçesi ya da Bir Yumurta Pişirme Tarifi
- Komşu Köyün Delisi