Ünlü yazar Johann Wolfgang von Goethe tarafından kaleme alınan Faust romanı, dünya klasikleri arasındaki yerini alarak büyük bir beğeni yakalayabilmiştir. 19 Ocak 1829 tarihinde yayımlanan bu eser, yazarın tüm eserlerinin bir birleşimi olarak kabul edilir. Yazarın tüm hayatı boyunca yaşadıkları ve tecrübelerinin neticesi ile oluşan bu kitap tüm dünyaya ses getirebilmeyi başarmıştır.
Kitabın Konusu
Yazarın genç yaşlardayken ele almış olduğu bu roman, olgunluk döneminde de tekrar yazması ile devam etmiştir. Faust romanı tamamen yazarın iç dünyasının kağıda yansıması ile beraber oluşmuştur. Yazarın hayatından izler taşıyan bu eser aslında bir tiyatrodur. Faust’un şeytan ile savaşının anlatıldığı bu eserin detaylarına gelin daha yakından bakalım.
Kitabın Karakterleri
Faust: Hukuk bölümünün yanı sıra tıp ve felsefe alanlarını da başarı ile tamamlayan romanın başkahramanı, ilahiyat ile de yakından ilgilenmiştir. İlahiyat ile yakından ilgilenen bu kişinin düşüncelerinde, ilahi varlığa karşı cevaplanmayan şüpheler mevcuttur. Yaşı ilerledikçe, gençlik yıllarında olan manevi rahatlığı ve huzuru ne yazık ki kaybolmuştur. Çekingen bir yapıya sahip olan Faust, oldukça iyi bir yüreğe sahiptir.
Metistofeles: İyi yürekli Faust’u yolundan saptırmaya çalışan bu şeytan, onun karşısına değişik biçimlere bürünerek çıkar. İçki, kadın ve büyü gibi değişik yöntemler ile bireyleri tanrıdan uzaklaştırmaya çalışan bu şeytan, ayağının sakat olması ile karşımıza çıkıyor.
Margarete: yoksul bir ailenin kızı olan Margarete, duygusal bir insandır. Dinine bağlı olan bu kız, bir gün nefsine yenik düşer ve bunun sonucunda cezalandırılır.
Wagner: Başkahraman Faust’un yakın dostu olan bu kişi, saf duygu ve hareketleri ile karşımıza çıkar.
Marthe: Evli ama kocası ile yan yana olmayan buy kadın, kendi halinde ve kimseye zarar vermeden yaşayan bir şahıstır. Yoksul ve arabulucu olan bu kadın, ihtirasları sonucunda Margarete’i olaylar karşısında yönlendirir.
Kitabın Özeti
Goethe tarafından yazılan eser, “tiyatroda ön koşul” başlığı altında başlar. Okuyucu bu ilk bölümde tiyatro müdürü, ozan ve palyaçoyu tanıyor. Sahnelenecek bir oyun üzerinde konuşma yapmak için müdür, palyaço ve ozanın yanına gelir. Ozan ve palyaço sahnelenen her oyun için müdüre yardım ediyor, müdür de bu durumdan çok memnun. Aralarında görüş ayrılıkları bulunsa da birlikte çalışmaya devam ediyorlar. Seyirciyi merak ettirecek oyunlardan oluşan tiyatrolar, tiyatro müdürünün tercihidir. Tiyatro müdürü halkın ruhunu doyurmayan tiyatronun güzel olmadığını düşünürken, Ozan da kusursuz bir tiyatro oyunu elde edebilmek için çok uzun bir zaman diliminde verilen emeğin sonuçlarının güzel olacağını düşünmektedir. Ozan’a göre yalnızca seyircinin beklentisi değil, verilen emekte önemlidir. Palyaçoya gelecek olursak, o yalnızca izleyicinin eğlenmesine önem vermektedir. Tüm bunların yanı sıra, tiyatro müdürü elinde var olan bütün imkanları kullanarak güzel bir oyun oluşturmayı düşünür.
Çalışmalar sonucunda emek verilen oyun artık başlar. Melekler ve Mefistofeles arasında çeşitli konuşmalar geçer ve bu konuşmalar esnasında Mefistofelesin bir şeytan olduğu anlaşılır. Bu tartışmalara Tanrı’nın da katılması ile beraber Mefistofeles Tanrı ile bir yarış içersine girer. Şeytan bir insanı yoldan çıkarmayı başaracaktır ve tam bu esnada gökyüzü kapanır, melekler de kaybolur.
Tek başına bir odada oturan Faust, çok konuda bilgi sahibi olsa da kendini hep yetersiz bulur. Bu düşüncesi onu artık öğrencilerine bir şey anlatamayacağına iter. Kaybettiği huzuruna tekrar erişemeyen Faust, ilahi güce karşı şüphe duymaya da başlar. Bu duygularını bastırmak için büyüler ile ilgilenmeye başlayan Faust, açtığı el yazması bir kitaptan doğayı nasıl kavrayabileceğinin yollarını aramaya başlar. Tam bu esnada doğa ruhunun işaretini zikredince, gizemli bir ruh meydana çıkıverir. Meydana çıkan ruh, Faust’un kendisine hiç benzemediğini söyler ve bu esnada aralarında geçen diyalogu duyan Wagner, bir anda içeri girer ve arkadaşının tirad okuduğunu düşünür. Varlığın anlamını ve Tanrı’yı sorgulamaya başlayan Faust, zamanla Hristiyanlıktan da uzaklaşmaya başlar.
Paskala kutlamalarının olduğu gün şehrin insanları törene yığılmış ve herkes büyük bir heyecan ile eğlencenin başlayacağı anı bekler. Faust ve Wagner’in de bulunduğu bu kalabalık git gide artmaktadır. Faust’un babası bir doktordur ve halk ona hayranlık duyar, Faust ise bu durum karşısında son derece üzgündür çükü babasının pek çok kişinin ölümüne sebep verdiğini düşünür. Tam bu durumları Wagner’e anlatırken yanlarına garip bir köpek yaklaşır.
Bu köpekle beraber çalışma odasına giden Faust, köpekten değişik enerji aldığını hissederek İncil’i açar. Şüphe dolu bir biçimde ne olduğunu anlamaya çalıştığı esnada köpek bir anda öğrenci kılığına bürünür. Gördüğü manzara karşısında şok olan Faust, köpeğin kötü bir ruha sahip olduğunu anlar. Köpek kılığından öğrenci kılığına giren bu kişi, Tanrı ile yarışma içersine girerek insanları yoldan çıkarmayı hedefleyen Mefistofelesin kendisidir. Faust ile konuşup onu kötü işlerine alet etmek gayesi ile kandırmaya başlar. Faust’a haz ve çeşitli eylemler yaşayarak mutlu olacağını söyleyen Mefistofeles, bu esnada onu hiç yalnız bırakmayacağını da söyler. Yapacakları bir anlaşmanın kabulü için Faust, Mefistofeles tarafından kandırılabilmeyi bekler. Bunun üzerine Mefistofeles, kan ile yazılmış yazılı bir anlaşma da imzalanmasını ister.
Faust’un bilim ve akıl ile ilgilenmesini bırakmasını isteyen Mefistofeles onu ikna ederek bu odadan çıkarlar. Hazırlanmak için gittiği odada, odaya gelen bir öğrenci tarafından kandırılan Faust Mefistofelesin oyunlarına yenik düşmeye başlar. Bu ikili bir meyhaneye gider ve burada bulunan neşeli bir grubun içersine dahil olurlar. Şeytanlığını kullanan Mefistofeles, oradaki insanların kanına girerek çeşitli alkol ve şarap mahzenlerini onlara gösterir. Aslında gerçek olmayan bu görüntülere ellerini uzatan insanlar, görüntülerin bir anda ateş olduğunu görmesi ile beraber cehenneme geldiklerini fark ederler.
Bu meyhane macerasının ardından ikili, cadıların kazan kaynattıkları mutfağa doğru yol alırlar. Gördüğü çirkin cadı ve ailesi karşısında bir hayli çekinen Faust, kendini geçmiş yıllardaki kadar enerjik hissetmek için, cadının kaynattığı bu kazandaki iksirden içmek mecburiyetindedir. Bulundukları mekanın aynasında arzularını harekete geçirmek için çabalayan bir kadının hayalini gören Faust, kendisine verilen büyülü iksiri derhal bir dikişte içer. İçtiği bu iksirin etkisi ile, tüm kadınları güzel görmeye başlayan Faust, maalesef Mefistofelesin oyununa gelmiş ve yoldan çıkmıştır.
Faust, yolda yürürken güzel bir kıza rastlar ve bu kızın ismi Margarete’dir. Onu inanılmaz güzel görmesi ile beraber çekinerek yanına yaklaşır ve ona eşlik etmek istediğini dile getirir. Bu güzel ve bir o kadar da ahlaklı olan kız, yapmış olduğu teklifi reddeder. Ne yapacağını bilemeyen Faust, Mefistofelesin Margarete’yi kendisine ayarlaması gerektiğini söyler. Şeytan Mefistofeles, bu isteğinin gerçekleşmesi için zamana ihtiyacı olduğunu söyler çünkü bu kız son derece dinine bağlı muhafazakar bir kızdır.
Mefistofeles bir gün güzel görünümlü ve bir o kadar da pahalı bir mücevheri kutusuna koyarak, Margarete’nin dolabına bırakır. Gördüğü mücevher karşısında şaşkınlık geçiren bu fakir kız ne yapacağını bilemez ve anlık bir nefis ile bu mücevheri boynuna takar. Daha sonra bu mücevheri annesine götürür, kızı kadar kendi de muhafazakar olan anne, bu mücevheri kiliseye bağışlamaya karar verir. Tüm bu olaylar yaşanırken Faust, Margarete’nin aklından bir türlü çıkmaz.
Bir gün dolabını tekrar açan Margarete yine mücevherleri görür. Bu defa onları annesine vermek yerine kendisinde kalmasını isteyerek komşusu Marthe’nin yanına giderek bu mücevherleri oraya bırakır ve ara sıra gelip takacağını söyler. Margarete oradan ayrılında peşine Mefistofeles gelir ve Marthe’ye kocasının öldüğünü anlatır, yanında şahit olsun diye Faust’u da getiren Mefistofeles kocasının kendisini aldattığını da söyler.
Margarete’yi kandırarak onu sevdiğini söyleyen Faust, onunla birlikte olur. Arzularını yenemeyen Faust’un içindeki insanlık değerleri bir anda gün yüzüne çıkar ve oldukça vicdan azabı çekmeye başlar. Kirlenen Margarete, hamiledir ve bu durumu abisi öğrenir. Mefistofeles ne yapar eder ve Faust ile Margarete’nin abisini bir araya getirir. Tüm bu gerginlik anları ile beraber Faust Mefistofelesin etkisinden çıkamayarak Margarete’nin abisini öldürür.
Şeytana uyarak pek çok kötülük yapan Faust, kendini oldukça kötü hissetmeye başlamıştır. Margarete’nin hapse girdiğini ve yakında idam edileceğini öğrenen Faust, Mefistofeles ile beraber onun bulunduğu hapse giderler. Orada akli dengesini az biraz kaybeden Margarete, pişmanlık içindedir. Yaptığı yanlışlar için Allah’tan af dileyen Margarete, Faust’a onunla gitmeyeceğine ve günahlarını çekeceğini söyler. Oraya gelen melekler Margarete’nin Allah tarafından affedildiğini söyler ve şeytan Faust’u da alarak oradan ayrılır.
Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi
Dünyaca ünlü yazar Johann Wolggang Von Goethe, 28 Ağustos 1749 senesinde Frankfurt’ta dünyaya gelmiştir. Zengin bir ailesi olan Goethe, babasının aydın idealist düşünceleri doğrultusunda yetişmiştir. Çok küçük yaşlarda farklı diller öğrenen Goethe, güzel sanatlar ile beraber tiyatroyu da öğrendi. 1765 senesinde eğitim hayatına Hukuk okuyarak devam eden ünlü yazar, hastalanması sebebi ile okulunu yarıda bırakıp evine geri dönmek zorunda kaldı. Bu dönemde mistisizm ve dinle yakından ilgilenmeye başlar. Sağlığına tekrardan kavuşan yazar, yarıda kalan hukuk eğitimini başarı ile tamamladı. Herder ile beraber dil üzerine çalışmalar yaparak zamanla samimileştiler. Son derece akıllı bir genç olan Goethe, gelecekte tüm dünyaya adını duyuracaktı. 1755 senesinde yazar, Weimar Dükü öncülüğünde elçilik danışmanlığına atanır ve başarılı yazar 1782 senesinde “von” unvanına layık görüldü. 1786 yılında Roma’ya giden yazar, burada güzel sanatla alanında detaylı çalışmalar yürüttü. Sonraki dönemlerde ise Sicilya’da botanik ile ilgilenmeye başlar. Goethe, Almanya’ya döner ve burada sevdiği kadın ile dünya evine girer. Başarılı yazarın 5 çocuğu doğar lakin yalnızca bir tanesi hayatta kalmayı başarır. Yaşadığı semtte tanışmış olduğu Schiller ile çeşitli çalışmalar yaptıklar ve birbirine çok şey kattılar. Yaşadıkları ülkenin siyasi olayları ve toplumda meydana gelen kargaşaların yanı sıra, 1805 senesinde yakın dostu Schiller’in ölmesi de onu son derece olumsuz etkiledi ve yazar karısından ayrıldı. Yaşlılık döneminde olan yazar, kendi kabuğuna çekildi ve daima yazmaya başlayarak hayatının en üretken zamanını bu esnada geçirdi. Yazmış olduğu başarılı eserleri ile beraber sesini tüm dünyaya duyurmayı başaran Johann Wolfgang von Goethe, 22 Mart 1832 senesinde Weimar’da hayata gözlerini yumdu. Başarılı yazarın başlıca eserleri şu şekildedir:
- Faust
- Genç Werther’in Acıları
- Alman Göçmenlerin Sohbetleri
- Doğu – Batı Divanı
- Kurnaz Tilki
- Yarat Ey Sanatçı
- Renk Öğretisi
- Gönül Yakınlıkları
- Seçilmiş Yakınlıklar
- İtalya Seyahati
- Marienbad Ağıdı
- Goethe Aforizmalar
- Werther’in Aşk Acıları
- Yeşil Yılan Ak Zambak