Atilla İlhan tarafından kaleme alınan Kurtlar Sofrası romanı, 1963 senesinde yayınlanmış ve yayınlandığı ilk günden bugüne değin büyük bir ilgi ile okunmuş. Günümüzde hala pek çok kişi tarafından merakla okunan bu kitap, edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Siyasal bir nitelik taşıyan Kurtlar Sofrası romanı, önemli bir tarihi belge niteliği de taşır. Bir zamanlar Türkiye’nin halini detaylı bir biçimde ele alan bu romanı gelin daha yakından inceleyelim.
Kitabın Konusu
Eserin isminden de kolayca anlaşılabileceği gibi, ülkeyi Kurtlar Sofrasına çevirmeye çalışan cepleri oldukça dolu olan şahıslar ile bu durumu görmezden gelen hükümet ve yöneticilere yapılan sitemlerin konu edindiği bu eserde genel olarak yazar; 27 Mayıs öncesinde meydana gelen memleket kargaşaları, oldukça kısa yoldan bir şekilde zengin olmanın yolunu bulan şahısları, sebebi belli olmayan cinayetleri detaylı bir biçimde ele almaktadır.
Kitabın Karakterleri
Mahmut Ersoy: Önemli bir gazeteci olan roman başkahramanı Mahmut Ersoy, ülkede yapılan haksızlık, yolsuzluk ve kirli işleri meydana çıkarmanın derdindeydi. Tüm bu çabaları ile beraber ne yazık ki sebebi belirsiz bir biçimde öldürülmüştür.
Ümid: Başkahraman Mahmut Ersoy’un kız arkadaşı olan Ümid, erkek arkadaşının sebebi belirsiz bir şekilde öldürülmesinin üzerine çeşitli araştırmalar yaparak bu ölümün sebebini öğrenmeye çalışır.
Mordohay ve Seyit Sabri: Bu iki arkadaş son derece üç kağıtçı yapıları ile ahlaksızlık yapmaktan çekinmezler. Beraber kurmuş oldukları işten gani gani para kazanırlar. Kendileri de ahlaksız oldukları için kirli iş yapan şahıslar ile yakından tanışıklıkları vardır. Pek çok konuda zıt düşseler de, tek ortak noktalarının para olması birbirlerinden ayrılmamalarına sebep oluyor.
Kitabın Özeti
Romanın başkahramanı olan Mahmut Ersoy, Kurtuluş Savaşına katılmış milli duyguları kabarık olan bir Türk erkeğiydi. Mahmut Ersoy, önderliğini Hüsnü Faik Bey’in yaptığı “1945 diktatörlüğüne başkaldıran” birlik gazetesinde çalışarak geçimini sağlıyordu. Haksızlığa ve adaletsizliğe asla gelemeyen yapısı ile beraber Mahmut Ersoy, Kolaylık Yapı İnşaat Şirketi’nde dönen yolsuzluk ve kirli işleri herkese duyurmak için gece gündüz çalışıyordu. Yapılan bu kirli işleri ve yolsuzlukları ortaya çıkarmak için Katip Rıza ile bir buluşma ayarlarlar. Buluşma yerine gittiğinde Katip Rıza yerine tanımadığı bir adamlar ile karşılaşır. Bu adamlar Mahmut Ersoy’u döverler ve Ersoy canını kurtarmak için oradan kaçar. Anlaştıkları üzere buluşamayan bu iki kişi olayın sırlarını çözerler, görüşmelerinden bir şekilde haberdar olan bu haydutlar, Katip Rızayı alıkoyup, gazeteci Ersoy’u da döverek emellerine ulaşmışlardır. Mahmut, Rıza’nın yerini öğrenmeye çalışır ve sonunda yerini bularak arkadaşı Rıza’yı haydutların elinden kurtarmayı başarır. Haydutların elinden kurtulmayı başaran bu ikili bir yerde oturup konuşmaya başlarlar. Ülkelerindeki sebepsiz yere meydana gelen sayısız cinayetler iyice canlarını sıkmaya başlamıştır ve bununla birlikte bilinmeyen güçler tarafından basının bastırılarak susturulmaya çalışması da ayrı bir can sıkıcı olaydır. Sezai Yılmaz isminde birinin adresini bulmaya çalışan gazeteci Mahmut, bu adam ile tüm bu yolsuzluk davasının ortaya çıkacağına inanıyordu. İzmir’e bu adamı bulmaya giden gazeteci Mahmut’un aklı daima sevgilisi Ümid’teydi, onu tek başına İstanbul’da bırakmak hiç içine sinmese de gitmek zorunda kalmıştır. Tüm bu yolsuzlukların meydana gelmesine sebep beren Keleşoğlu; aslında cami falan yaptırarak, bu kirli yüzünü gizlemeye çalışan bir şahıstır. Mahmut Ersoy’un kız arkadaşı Ümid’te bu yolsuzluk yapan adamın eski karısının kızıydı fakat Ümid öğrenimini Paris’te tamamlamış, son derece akıllı ve ailesine asla benzemeyen bir kızdı. Mahmut ile aynı gazetede çalışan Ragıp, başına bir şey geleceği korkusu ile gazetede çalışmaktan son derece çekinmeye başlamıştır. Gel gör ki bir o kadar da gazetecilik mesleğini çok seviyor ve gördüğünü, duyduğunu ömür boyu yazmak istiyordu bu genç. Hem yazmayı bir anda bırakırsa da tüm çevresi onun korktuğunu sanacaktı. Bu genç adam Ragıp, siyasetin ne kadar pislik bir şey olduğunu öğrenip bu tiplerden iğrenmeye başlamıştır. Öyle bir dönemde yaşıyorlardı ki, yapılan seçimler ve verilen boş vaatler ile hiçbir şey değişmiyor ve değişen siyasi kimlikler de bir öncekini aratacak kadar kötü çalışıyordu. Gazeteci Mahmut, araştırmalarına son gaz devam ediyordu ve İbrahim denilen karanlık bir arama erişmiştir. Oldukça ahlaksız işler çeviren bu şahısın Seyit Sabri ve Mordohay ile yakından ilişkisi vardır. Bu pislikleri ortaya çıkarmak için gitmiş olduğu İzmir’de gazeteci Mahmut Ersoy’un ölü bir şekilde bulunması herkesi hayretler içinde bırakmıştır. Yapılan onca çalışma sonrasında bu cinayetin sebebi ne yazık ki bulunamamış ve Mahmut Ersoy’un cinayeti kayıtlara faili meçhul bir ölüm olarak geçmiştir. Erkek arkadaşının ölümü üzerine derinden yaralanan Ümid, bu cinayetin peşini bırakmayarak çözmeye çalışmıştır. Yaptığı araştırmalar ile beraber ipuçları Ümid’i, Seyit Sabri ve Mordohay’a götürür. Oldukça karanlık işler ile yakından ilgilenen bu iki ahlaksız, Mahmut Ersoy’un ölümünden sorumlu tutulmaktadır. Gazeteci Mahmut Ersoy, kız arkadaşı Ümid’e ölmeden önce ülkenin adeta kurtlar sofrasına döndüğünü söylemesi üzerine ölümü ile birlikte ne kadar haklı olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Kız arkadaşı Ümid, büyük bir çabalar ile Ersoy’un ölüm sebebini araştırmaya devam eder.
Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi
Yazmış olduğu eserler ile edebiyatımızda öneli bir yere sahip olan Atilla İlhan, 15 Haziran 1925 senesinde İzmir’de dünyaya gelmiştir. İstanbul Üniversitesinde Hukuk okuyan İlhan, akademik hayatını burada yarıda bırakmıştır. Atilla İlhan bir süre Paris’te yaşamını devam ettirdi ve daha sonrasında ülkemize geri döndü. Edebiyat ile küçüklüğünden beri ilgilenen İlhan, Türkiye’ye dönünce çeşitli dergi ve gazetelerde çalışmaya başladı. Yayın evinde müdürlük yapan İlhan, başyazarlık görevini de üstlendi ve ardından Ankara’da bir yayın evinin danışmanlığı yapmaya başladı. Bir süre köşe yazarlığı yapan Atilla İlhan, hayatını hiç boş geçirmedi ve her döneminde azimli bir biçimde çalıştı. 1941 senesinde ilk şiirini Yeni Edebiyat dergisinde yayınladı ve pek çok insana sesini duyurmayı başardı. 1946 senesinde CHP’nin düzenlemiş olduğu bir şiir yarışmasında birinci olarak ismini daha çok duyurmayı başaran yazar, günümüzün en sevilen yazarları arasına da girebilmeyi başarmıştır. Çeşitli şiir dergilerinde yayınlanan şiirleri ile daha fazla ses getiren İlhan, aşıkların dilinden de düşmüyordu. Başarılı yazar İlhan, 11 Ekim 2005 senesinde İstanbul’da hayata gözlerini yumdu. Edebiyatımızda çok önemli bir yere sahip olan Atilla İlhan’ın başlıca eserleri şu şekildedir:
Romanları:
- Kurtlar Sofrası
- Sokaktaki Adam
- O Sarışın Kurt
- O Karanlıkta Biz
- Zenciler Birbirine Benzemez
- Gazi Paşa
- Bıçağın Ucu
- Allahın Süngüleri – Reis Paşa
- Sırtlan Payı
- Haco Hanım Vay
- Yaraya Tuz Basmak
- Dersaadet’te Sabah Ezanları
- Fena Halde Leman
Şiirleri:
- Duvar
- Ben sana Mecburum Bilemezsin
- Kimi Sevsem Sensin
- Sisler Bulvarı
- Ayrılık Sevdaya Dahil
- Yağmur Kaçağı
- Korkunun Krallığı
- Bela Çiçeği
- Elde Var Hüzün
- Yasak Sevişmek
- Böyle Bir Sevmek
Hikâye:
- Yengecin Kıskacı
Anı:
- Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler
- Abbas Yolcu