Kendine has ismi O Alquimista olan Simyacı isimli yapıt, zamanında şarkı sözü yazarlığı ile tanınmış Brezilya kökenli Paulo Coelho’nun eleştiri yapanlarca popüler bir simge olarak kabul edilen 1988den ta bu güne kadar evreni birbiriyle karşılaştıran ve ortalığı birbirine kasıp kavuran üçüncü bir eserdir. Bu yapıt, tam altı senede yirmi altı dil tarafından tekrar yazılmış ve yedi milyon insan tarafından hatta daha fazlası sayıdan satın alınmıştır. Bu duruma Gabriel Garcia Marquez’den beri pek de rastlanmamıştır.Bu eser, kalbinde hala çocukluğuna dair özlem taşıyan ve çocukluğundan kopmamış, yüreğinde çocuksu yanını hiç kaybetmemiş okuyucular açısından bir gelenek, klasik bir tarz haline bürünmüştür. Bu eser, İspanya’dan yola çıkan ve Mısır piramitlerinde hazine bulmaya ve arama planını gerçekleştiren Endülüs memleketine ait çoban Santiago’nun masala kaçan yaşam öyküsünün felsefeyle bütünleşen hikayesidir. Bu eseri okuyanlar onda bizzat kendisine rastlar. Bu kitabın bu denli popüler olmasının ve satışının çok fazla yapılmasının sebebi kitabın adeta bir rehber ve önder gibi davranmasıdır, bu özellikleriyle kitap oldukça dikkat çekmektedir. Kişinin kendisini bulması ve kendisine yolculuğuna şahit olduğumuz bir kitaptır Simyacı.
KİTABIN KONUSU
Santiago kalbinin ritmine kulak vererek gezgin olarak yaşamayı arzulamaktadır ve dünyanın birçok farklı bölgesinde yaşamını sürdürürse mutlu kalabileceğine inanmaktadır. Yaşadığı yer olan Endülüs’ten hoşnut değildir ve oradan ayrılmak istemektedir. Bir gece bir rüya görür ve Mısır piramitlerine doğru yola çıkar çünkü mısır piramitlerinde kendisine ait olduğunu düşündüğü bir hazine vardır. Onu bulmaya çalışır. Çobanın bu yolculuğu fiziki olarak yönü ve hedefi Mısırdaki piramitler olsa da, içsel açıdan bizzat kendisini ve mutlu olmayı araştırıp elde etmek biçiminde gerçekleşmektedir.
KAHRAMANLAR
Santiago: Azimli, tutkulu, tuttuğunu koparan ve oldukça çalışkan özellikte bir kahramandır. Kendisini aramakla ve bulmakla uğraşan bir gezgin olma yolunda emin adımlarla ilerleyen kahramandır. Diğer insanlarla uyumlu ve etrafına karşı oldukça ılımlı bir kişiliğe sahiptir.Araştırmacı ve okumayı seven bir tiptir. Hayattaki tek isteği mutluluğa erişmek, mutlu kalmak ve nasıl istiyorsa ona göre yaşamaktır. Başkalarının isteğine göre değil kendi isteği doğrultusunda hayatına yön verir. Bu da onu macera dolu bir başlangıca ve olaylara sürükler. Gizemli yolculukta kendini bulabileceğine olan inancı onun hep yanında olmuştur. Kalbinin sesini dinleyen biridir. Babası pederdir ve bu adam Santiago’nun da peder olarak hayatına devam etmesini ister. Bu istek Santiago’ya uymaz çünkü o hayatı kilisede öğrenebileceğine inanmaz. O hayatın dünyada yaşayarak ve bizzat kendisi gezerek öğreneceğini düşünür ve buna tutkuyla bağlıdır. Kişisel olarak hedefi ve gerçeği dünyanın aslını öğrenmek olduğunu kendisine söylemektedir. Kalbinin ritmiyle hareket etmesi gerektiğini düşünen Santiago, yüreğinin götürdüğü yere gitmek istemektedir. Evrensel dil ve evrensel işaretin dilini ve açıklamasını anlamayı becermiş ve öğrenmiştir. Yüreği onu nereye götürmek amacında ise o da o yolda ilerlemiştir.
Bilge Kral: Santiago’nun yoluna rehberlik eden, ruhsal açıdan ve felsefi boyutta ona yardımcı olan kişidir. Bu kral, kişiliğini arayan ve kendisinin ne olduğu gerçeğini araştıran insanların yanında olan kişidir. Onlara rehberlik eder ve gözlemin gücünü anlatmaya çalışır. Gezerken ve sorgularken, amacına yönelik adımlar atarken asıl ilkeyi ve hayat amacını unutmaması gerektiğini insanlara gösterir.
İngiliz: Çok okuyan bir insandır ve kitap okumayı çok ama çok sever. Akıllıdır ve maceradan hoşlanır. Kişiliğinin menkıbesini bulmayı amaçlayan ve bu amaç için yola koyulan gezgin bir şahıstır.
Fatıma: Santiago’ya duygusal anlamda bağlıdır, onu sevmektedir ve ona aşk ile bağlı olmasına rağmen bu yolculuğun bitmesini isteyen ve bu konuda tavsiye veren genç bir hanımdır.
KİTABIN ÖZETİ
Ailesi Santiago’yu kendisinin papaz olmasını istediği için onu papaz okuluna yazdırmıştır. Okuluna devam eden Santiago okuldan arta kalan zamanlarda koyun sürülerini alarak onları otlatmaya çıkarır. Bu durumun katkısıyla da Endülüs’ü ayrıntılı bir şekilde gezme imkanına kavuşur. Santiago Endülüs’te yer alan bir şatoda yaşamaktadır ve buradan da oldukça sıkılmıştır. Gizemli bir yer onu içinden gelen bir ses ile adeta çağırmaktadır. Mısır piramitleri ve çöllerini hatta dünyanın başka değişik yerlerini mekanlarına şahit olmayı çok arzulamakta ve yaşadığı hayattan çok daha gizem dolu yerlerde hayatına devam etmek istemektedir. Tam on altı yaşında iken peder babasına rahip olmak istemediğini açıklar ve rahiplikten uzak olduğunu aktarır. Babası artık Santiago’yu kutsamıştır. Santiago içindeki gizem dolu hayatta yaşama isteği ve değişik yerleri görme arzusuyla, yaşadığı şatodan sıkılmışlığın verdiği istekle yola koyulur. Kendisini bulmak istemektedir aslında bu onun kendini arayışının ta kendisidir. Bu onun bizzat kendisine yönelik yaptığı gizemli bir yolculuktur hatta keşiftir. Sırtında taşıdığı kitaplar da elbette onunla beraberdi. Babasından aldığı bir miktar parayla da koyun sürüsü almıştır. Yanında taşıdıkları ve beraberinde getirdiği koyun sürüsü ile beraber yıkılmış halde bulunan kilisenin bahçesinde uyur. Bu gecelerden birinde gördüğü rüya ona mısır piramitlerinde hazine olduğunu ve ona ulaşması gerektiğini söyler. Santiago bir gün pazarda dolaşır iken bir yaşlı insana rastlar bu ihtiyar kendisini Salem Kralı olarak tanıtmıştır. Ona rüyasından ve falcının kendisine anlattıklarından bahseder. Adam bu durumdan çok etkilenir, kişisel menkıbesini aradığını anlayan Santiago’ya yardım eder. Kainat hakkında gizli ve çarpıcı bilgiler açıklaması karşılığında Santiago’ya ait olan altı adet koyunu ister. Daha sonra da Santiago’yu bir teste sokar ve onu sarayına davet eder. Adam Santiago’dan yağ konulmuş vaziyetteki yemek kaşığını tutmasını ister. Santiago bu vaziyette sarayı dolaşır daha sonra saray ile alakalı bir gözlem ve izlenime rastlayamaz bunun sebebi yağın kaşıktan dökülmemesine odaklanmasıdır. Yaşlı adam ise ona dönüp mutluluğun gizli evrenin tüm mucizelerini görmek olduğunu fakat kaşıktaki yağı dökmeden olduğunu dile getirmiştir. Santiago kalbinin ona söylediklerine pür dikkat ile kulak vermiştir çölde ilerlemeye ara vermemiştir. Hangi zorluklarla mücadele ederse etsin kişisel menkıbesinin ona verdiği güven ile yoluna devam etmiştir.Kumullar tepesine vardığında piramitler tüm ihtişamıyla onu çağırmaktadır. Hayata karşı cömert olmak kişisel menkıbeyi yaşamakla sağlanır. Kendisi bu düşünceye hakimdir. Sabah gözünü açtığında bulunduğu mekanı kazmış olduğunu fark eder ve mücevherlerle kaplı hazineyi bulmuştur. Rüyasında rastladığı ve piramitlere varıp bulmak istediği mücevherli sandık kutusuna artık sahiptir.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ
Yazar Paulo Coelho Janerio’da dünyaya gelmiştir. Roman yazarı olmadan evvel oyun yazarlığı, herkesçe beğenilen bir şarkının yazarlığını yapmıştır ayrıca tiyatro yönetmeni olarak da görev almıştır. Genç zamanlarında hippi idi. The Pilgrimage isimli yapıtında 1986 senesinde Hristiyan aleminin, batı avrupadan itibaren İspanyada Santiago de Compostela isimli kentte biten bir hac yolculuğuna imza attığını aktarmıştır. Simyacı onun yayımlanan ikinci kitabıdır ve bunu 1988de kaleme almıştır. Bu eseri onun çok okunmasına ve herkesçe tanınmasına olanak sağlamıştır. Ayrıca simyacı isimli bu ederi, kırk iki farklı ülkede de yayınlanmıştır ve yirmi altı adet dile aktarılmış ve çevrilmiştir.