Ölü Canlar (Gogol) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Ölü Canlar

Rusya’da kaleme alınan eser, dönemim bütün çarpıklıklarını, yönetimdeki aksaklıklarını mizahi olarak işlemiştir. Yazar bizi o döneme götürüp, yaşanan bu durumları esprili ve dalga geçerek bizlere yansıtmaya çalışır. Sürükleyici ve akıcı bir dille anlatılmış yazı aynı zamanda bir çeviridir. Bir çeviri olmasına karşın duygu geçişleri çok güzel yapılmıştır. Eserin bölümleri aşağıdadır.

Eserin Özeti

Pavel Çiçikov kentin görüntüsü ile en büyük hanına, güçlü koşum atları bağlı olan, yaylı şirin vasıtasıyla misafir olarak katılmıştır. Büyük bir çiftlik sahibi olup, aynı zamanda iletişim uzmanlığı yapan, biri gibi kaydını görevliye yaptırır.

Pavel Çiçikov Üniversite’de görevini yaptığını söyler. Ve kentin resmi makamlarında, ne kadar polis, hâkim vali gibi kişiler var ise bunlarla, temasa geçip kendini tanıştırır. Hatta çiftlik sahipleri beyzadeler ile de görüşme sağlar. Kurduğu temaslarda tam bir centilmen gibi davranır. Dudaklarından dökülen sözler, oldukça etkili ve vurgulayıcı olup, eğitimli biri gibi, söylemleriyle insanları etkilemeyi başarır.

Dilini ustaca kullanıp, bağımlılıkları oldukları noktadan, insanlara yanaşıp onlarla sohbet kuran Çiçikov hal ve hareketleriyle davet edildiği mekanların aranılan ismi olmuştu. Şık ve zarif salonlarda, olan davetlerin keyfini çıkarıyor, eğleniyordu.

İlk işe başladığı, temaslar kurup tanıştığı kimseler Manilov ve Sobakeviç’ti. Bu insanlar büyük çiftliklerin zengin sahipleriydi. Manilov’un kendi mülkünde, yapılan ziyaretler neticesinde, aile ile tanışıldıktan ve sofrada yenilen ziyafetten sonra, Manilov ile çalışma odasında, görüşmeye çekilmişlerdir.

Çiftlikle ilgili, kendisinden detaylı bilgi isteyen Çiçikov istediği cevapları almıştır. Kaç köle ile çalıştığı, bunların kaçının öldüğü, Chichikov Manilov’a sorar. Çiftlik sahibi ise, çiftliği büyük olduğu için, ölen köle sayısını hatırlayamadığını söyler. Manilov neden kendisine böyle bir soru yönelttiğini sorduğunda, afallamış olan Çiçikov aklına gelen ilk cevabı verecektir. Ölen köleleri parayla almak istediğini söyler.

Kendisine çok garip ve ilginç gelse de ölmüş kölelere ait belgeleri Manilov, danışmana cüzi bir bedel karşılığında satar. Chichikov para karşılığında köle satın aldığı bilgisi, küçük kentte büyük ses getirmiş. Hakkında dedikodular yapılmasına sebep olmuştur. Ahali onun Ukrayna’daki çiftliği ve işleri için köle istediğini düşünürler. Oysa gerçek hiç de sanıldığı gibi değildir.

Rusya’da dolaştığı her yerde ölü bedenlerin ölüm belgelerini, belli bir bedel karşılığında alıp, daha sonra, fiziki olarak var olmayan mallara rehin yoluyla satıp, karşılığında da iyi paralar, kazanmakta olan bir yalancıdır.

Chichikov’un çalışma şekli, gittiği kasaba, kent, ya da şehir de önce saygın ve itibarı olan kişilerle diyalog kurup, sonra da bulunduğu mevkideki belirli kişilerin, ekonomik durumları, memurların kişisel bilgileri ve zaaflarını tespit etmektir. Elbette ölü bedenlerin sayıları da onun için önemli bir veridir.

Her gittiği yerde zengin bir intiba sergiler. Üniversite de danışmanlık yapması, insanların zaaflarına göre güzel konuşması ve bir centilmen gibi davranması, bilinen özellikleri ve davranışlarıdır. Bıraktığı intiba sayesinde paralı zengin, çiftlik sahiplerini kısa sürede avlayıp tuzağına düşürmektedir. Davetli olarak gittiği evlerde, aile şartlarını görüp, sundukları ikramlara da dahil oluyordu.

Gittiği yerde genellikle, insanları kalplerinde kötülük beslemeyen, saf ve temiz kişiler olup, misafirperver yapılarıyla göz dolduruyorlardı. İnsanların eğlenmek için oynadıkları Whist diye bir oyunları vardı. Bu oyunu iyi öğrenip onlara eşlik eder olmuştu. Tatlı dili ve üslubuyla insanları kendisine alıştırırdı.

İşi bitip de orayı terk etmek istediğinde, insanlar oldukça üzülür onu bırakmak istemezlerdi. Özellikle kadınları dili ve davranışlarıyla etkileyip kendisine çekmeyi çok iyi becermektedir. Öyle ki onu çok seven valinin kızı ile evleneceği dedikodusu her yere yayılmıştır. Katıldığı son davette, Nozdriev diye bir çiftlik sahibinin katılımıyla, herkesi şaşkına çeviren konuşmasını yapar.

Chichikov satın aldığı belgeler çiftliği için çalışan değil, aslında ölü bedenler, diye salonun ortasında haykırarak onun maskesini düşürür. Orada bulunanlar yaşananların, valinin kızını kaçırmak için hazırlanan bir komplo olduğunu düşünürler. Hatta onun ajan olduğunu düşünenlerde olmuştur. Söylenti yaygınlaşınca Çiçikov o kenti gizlice arkasında bırakıp gidecektir. Dolaşırken beğendiği bir başka çiftlik sahibi olan Tientietnikov ile tanışır. Kendisi devlet memurluğu yapmış eğitimli bir insan olup, memurluğu bırakınca çiftlik kurmuş birisidir. Çiçikov’u sevince onunla kalmasını ister. Çiçikov isteği geri çevirmeyecektir. Çevre çiftlerden topladığı belgelerle, hatırı sayılır bir paraya kavuşur.

Elde ettiği usulsüz servetin bilgisi Prens’in kulağına kadar gitmiş olup tutuklanıp hapse atılmasına sebep olmuştur. Murakov adındaki arkadaşı ona destek olacağını sözünü verir. Fakat bütün sahtekarlıklardan vazgeçmesi karşılığı olarak.

Mukrakov Prens üzerinde sözü geçen biridir. Ve sayesinde tutukluluğu sona erer. O hapisten çıkmış olsa bile, ülkenin her yerinde sahtekarlık devam edip gitmektedir.

Eserin Konusu

Rusya’da devam eden feodal rejimin etkileri ile, memurların zenginlerden aldığı rüşvet olaylarını, işlerini yapmayan generallerin, görevi kötüye kullanmasını, dönemin güncel yaşamı ve eğlenceleri eserde konu olarak işlenmiştir. Böylelikle, ülkede yaşanan traji komik durumlar ve çarpıklıklar mizahi olarak işlenmiştir.

Eserin İncelemesi

Çiçikov eserinin adı olan Ölü Canlar romanı tercüme edilerek yazılan bir eserdir. Buna rağmen komik, kara mizah tekniği ile yazıldığı bilinmektedir.

Gözlemci bir bakış roman boyunca rastlanılır bir durumdur. Üçüncü bir göz tarafından eser boyunca, izlem yapılmıştır.

MEB 100 Temel Eser Listesi (Ortaöğretim)

MEB 100 Temel Eser Listesi

MEB 100 Temel Eser Listesi (ortaöğretim) listesi ortaöğretim seviyesinde ki okullarda okutulmak için hazırlanmıştır. Türkiye’nin 59. Hükumeti Milli Eğitim Bakanlı (MEB) tarafın bir liste hazırlanmıştır. Türk dili edebiyatı derslerinde okutulmak üzere hazırlanan bu liste hem çocukların boş vakitlerini değerlendirmek hem de çocukların kişisel gelişimlerine katkı sunmak amacıyla hazırlanmıştır. Ülkemizdeki kitap okuma oranları oldukça düşük bir seviyededir. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından okullarda kitap okuma saati de düzenlenmektedir.

Toplum tarafından okuma oranlarına etki edecek uygulamalar okullarda bulunan öğretmenler tarafından uygulanmaktadır. Türk toplum yapısı diğer ülkelerle karşılaştırıldığında daha az kitap okuma oranına sahiptir. Bunun için ülkemizde bulunan kitap sayıları yetersizdir. Kitap kafe sayılarındaki artış kitap okuma oranının artmasına vesile olacaktır. Bu doğrultuda MEB 100 Temel Eser Listesi (Ortaöğretim) hazırlanarak okullara sunulmuştur.

Listede gezi, roman, deneme, şiir ve hikâye kitaplarına yer verilmiştir. Ortaöğretim seviyesinde olmasından dolayı roman türünün listede daha fazla olduğunu görmekteyiz. Cumhuriyet dönemi yazarlarının yanı sıra Eski Türk Edebiyatına ait eserlere de listede yer verilmiştir. Okuma oranlarının düşük olmasında birçok etken bulunabilir. Kütüphane sayılarının yetersizliği ya da her şehirde aynı büyüklükte kütüphanenin olmayışı da bu etkenler arasındadır.

Okullarda dağıtan ders kitaplarının ilk sayfasında MEB 100 Temel Eser Listesi yer almaktadır. Öğretmenler zaman zaman bu listede bulunan kitapları çocuklara ödev okuma şeklinde ve okuma olarak vermektedir.

Roman;

  • Fatih Harbiye (Peyami Safa)
  • Açlık (Knut Hamsun)
  • Aganta Burina Burinata (Halikarnas Balıkçısı)
  • Fareler ve İnsanlar (Johhn Steinbeck)
  • Akdeniz (Panait Istrati)
  • Eskici ve Oğulları (Orhan Kemal)
  • Ayaşlı ile Kiracıları (Memduh Şevket Esendal)
  • Esir Şehrin İnsanları (Kemal Tahir)
  • Babalar ve Oğullar (Turgenyev)
  • Drina’da Son Gün (Faik Baysal)
  • Beyaz Diş (Jack London)
  • Suç ve Ceza (Dostoyevski)
  • Onlarda İnsandı (Cengiz Dağcı)
  • Drina Köprüsü (İvo Andriç)
  • Beyaz Gemi (Cengiz Aytmatov)
  • Don Kişot (Cerventes)
  • Bir Bilim Adamının Romanı (Oğuz Atay)
  • Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Peyami Safa)
  • Cemo (Kemal Bilbaşar)
  • Derviş ve Ölüm (Mehmet Selimoviç)
  • Çalıkuşu (Reşat Nuri Güntekin)
  • Çanlar Kimin İçin Çalıyor (Ernest Hemingway)
  • Robinson Crusoe (Danial Defoe)
  • Gora (Rabindranath Tagore)
  • Ölü Canlar (Gogol)
  • Gün Olur Asra Bedel (Cengiz Aytmatov)
  • Onlar da İnsandı (Cengiz Dağcı)
  • İbrahim Efendi Konağı (Samiha Ayverdi)
  • Mor Salkımlı Ev (Halide Edib Adıvar)
  • İki Şehrin Hikayesi (Charles Dickens)
  • Mai ve Siyah (Halit Ziya Uşaklıgil)
  • Kalpaklılar (Samim Kocagöz)
  • Madame Bovary (Flaubert)
  • Kaplumbağalar (Fakir Baykurt)
  • Küçük Ağa (Tarık Buğra)
  • Karatma Geceleri (Rıfat Ilgaz)
  • Kuyucaklı Yusuf (Sebahattin Ali)
  • Kayıp Aranıyor (Sait Faik Abasıyanık)
  • İzdivaç (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  • Kiralık Konak (Yakup Kadri Osmanoğlu)
  • Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  • Sahnenin Dışındakiler (Ahmet Hamdi Tanpınar)
  • Yılkı Atı (Abbas Sayar)
  • Savaş ve Barış (Tolstoy)
  • Yedinci Gün (Orhan Hançerlioğlu)
  • Sefiller (Viictor Hugo)
  • Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (Aziz Nesin)
  • Sergüzeşt (Samipaşazade Sezai)
  • Yaban (Yakup Kadri Osmanoğlu)
  • Ses ve Öfke (William Faulkner)
  • Vadideki Zambak (Balzac)
  • Sinekli Bakkal (Halide Edib Adıvar)
  • Tütün Zamanı (Necati Cumalı)
  • Sokakta (Bahattin Özkişi)
  • Osmancık (Tarık Buğra)

Hikaye;

  • Memleket Hikayeler (Refik Halit Karay)
  • Çağlayanlar (Ahmet Hikmet Müftüoğlu)
  • Kerem ile Aslı
  • Dede Korkut Hikayeleri
  • Kelile ve Dimne (Beydeba)
  • Gazoz Ağacı (Sebahattin Kudret Aksal)
  • Sait Faik Abasıyanık Hikayelerinden Seçmeler
  • Gurbet Hikayeleri (Refik Halit Karay)
  • Haldun Taner Hikayelerinden Seçmeler
  • Gülistan (Sadi)
  • Ömer Seyfettin Hikayelerinden Seçmeler

Şiir;

  • Orhan Veli Kanık’ın Bütün Şiirleri
  • Yunus Emre Divanı’ndan Seçmeler
  • Çile (Necip Fazıl Kısakürek)
  • Ahmet Kutsi Tecer Şiirlerinden Seçmeler
  • Divan Şiirinden Seçmeler
  • Safahat (Mehmet Akif Ersoy)
  • Dostlar Beni Hatırlasın (Aşık Veysel)
  • Otuz Beş Yaş (Cahit Sıktı Tarancı)
  • Halk Şiirinden Seçmeler
  • Mesnevi’den Seçmeler
  • Han Duvarları (Faruk Nafiz Çamlıbel)
  • Memleketimden İnsan Manzaraları (Nazım Hikmet)
  • Kendi Gök Kubbemiz (Yahya Kemal Beyatlı)
  • Kutadgu Bilig’den Seçmeler

Deneme;

  • Beş Şehir (Ahmet Hamdi Tanpınar)
  • Türkçenin Sırları (Nihad Sami Banarlı)
  • Bize Göre (Ahmet Haşim)
  • Şehir Mektuplar (Ahmet Rasim)
  • Boğaziçi Şıngır Mıngır (Salah Birsel)
  • Sokrates’in Savunması (Eflatun)
  • Bu Ülke (Cemil Meriç)
  • Gençlerle Başbaşa (Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil)
  • Devlet (Platon)
  • Eğil Dağlar (Yahya Kemal Beyatlı)
  • Diyorlar ki (Ruşen Eşref Günaydın)

Gezi;

  • Anadolu Notları (Reşat Nuri Güntekin)
  • Seyahatname (Evliya Çelebi)

Biyografi;

  • Suyu Arayan Adam (Şevket Süreyya Aydemir)

Söylev;

  • Nutuk (Mustafa Kemal Atatürk)

Nutuk;

  • Faust (Goethe)

Anı;

  • Çankaya (Falih Rıfkı Atay)
  • Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay)

Masal;

  • Türk Masalları (Naki Tezel)

Fıkra;

  • Nasrettin Hoca Fıkralarından Seçmeler

Onlar da İnsandı (Cengiz Dağcı) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Onlar da İnsandı

Onlar da İnsandı, Cengiz Dağcı eserleri arasındadır. Kırım’ın köyünde hayatını devam ettiren ve çiftçilik ile uğraşan bir aileyi ele almakta olup, bulundukları yer Komünizm akımlarının etkisindedir. Roman ana fikir olarak gerek amaçları, gerekse maddi durumları nasıl olursa olsun, tanınmayan kişilere evi açılmaması gerektiğini işler.

İnsanların nankör ve iki yüzlü olduklarını, tüm felaketlerin bilinmeyen sebeplerden dolayı olduğunu işler. Rusların Kırım’ı nasıl aldıklarını anlatan bir roman olup, Ruslaştırma esnasında ne olduğunu açıklar.

Onlar Da İnsandı Konusu

Cengiz Dağcı tarafından ele alınan Onlar da İnsandı konusu Kırım’da geçer. Bekir bir aile reisi olup, tütün ile uğraşan bir çiftçidir. Ailesi küçük olup, işçi sayısını yükselterek, iş yükünü azaltmayı düşünmektedir. Üstelik bir ineği doğum yapacaktır.

Bu düşünceler, kendisini uzaklaştırmışken iki Rus ile tanışır. Ruslar henüz gelse de, köylü için rahatsızlık sebebidir. Dolayısıyla Bekir, bir süre bekler. Ancak bir vakit sonra kızı olan Ayşe’yi kendilerine yollanarak, sorunlarını sorar. Böylece kalacak yer, iş arayışında olduklarını belirtir. Hem adama gereksinim duyması, hem de onlara üzülmesi nedeniyle onlara yardım etmeye karar verir. Ancak köylü bunları sevmez. Ancak Bekir’in de işleri kolaylaşır.

Bununla beraber, Ruslar artmaya başladığı, mal sahibi oldukları için onlara tarla da vermek istemez. Bu esnada iki Rus rastgele hareket etmeye, köyde haksızlıklar yapmaya başlar. Üstelik bunlardan biri, bir gün Ayşe’yi döver. Her ne kadar kızı bu konuda bir şey söylemese de, ailesini ikna ederek gelin olur.

Bu esnada Ruslar da tarlaları yavaş yavaş ölçer. Böylece zulümler de yavaş yavaş başlar. Bir süre sonra Ayşe’nin evlendiği Remzi de vefat ettiği için, eve dönmek zorunda kalır. Bundan sonra Ruslar, Bekir’in tarlasına dinamit atar.

Bekir yıkılan duvarın altında can veriri. Ayşe bir süre sonra çocuk dünyaya getirse de, başka birisine emanet edilir. Tüm bunlardan sonra Komünizme dair propagandalar yapılmaya başlar ve Türkler de hapse atılır.

Onlar da İnsandı Karakterleri

Onlar da İnsandı içerisinde çok sayıda karakter vardır. Ancak Onlar da İnsandı incelemesi içinde bahsedilmesi gereken ve temel olanlar şöyledir;

  1. Bekir: Baş karakter olup, hemen hemen 45 yaşlarındadır. Kırım köylüsü olup vatanına düşkündür. Azimli ve cesur olup, Rusları sevmez.
  2. Esma: Bekir’in eşi olup, yaklaşık 40 yaşlarındadır. Otoriter, vatanına bağlı bir kadındır ve ev, tarla gibi işlerle meşgul olur.
  3. Ayşe: Güzel bir kız olup, Bekir’in çocuğudur. 17 yaşındadır ve narin bir yapısı vardır. Rusların fikirlerini ve gerçekleştirdikleri zulmü bilmekte olup, okuma-yazması vardır. Topraklarına ve vatanına bağlıdır.
  4. Remzi: Ayşe’nin kocası olup yardımsever, dürüst ve kuvvetli bir insandır.
  5. Çoban Seyd Ali: Remzi’nin babası olup, yalan söylemekten kaçınır. Çobanlık yapmakta olup, az konuşmaktadır. Hastalanan hayvanlara da yardım eder.
  6. Sabri: Seyd Ali’nin oğullarından biridir.
  7. Enver: Tatar olup 30’lu yaşlarındadır. Kuvvetli ve cesur olup, geniş görüşlü bir inşadır.
  8. Çilingir: Köyün önde gelenlerinden olup, her olayda kendini gösterir. Sabırsız bir yapısı vardır ve Rusların düşüncelerini bilmektedir. Köyüne, topraklarına bağlıdır.
  9. İvan: Kötülüğü temsil etmekte olup, pis ve zalim bir kişidir. Köylüye zulmetmektedir.
  10. Kala Mata: Kirli ve ayyaş bir insan olup, İvan’ın babasıdır.

Kitapta bunlara ek, yardımcı karakterler de vardır.

Onlar da İnsandı Özeti

Cengiz İnsandı tarafından yazılan Onlar da İnsandı özeti bile insanları etkileyen yapıya sahiptir. Kitabın ana karakteri olan Bekir, bir gün ineğini yakınlarda olan köye kadar götürür. İneğin ismi Macik olup onu çok sevmektedir ve yakında doğuracaktır.

Köyden geri dönerken tütün toplama zamanını düşünür. Ailesi üç kişi olduğu için her şey yavaştır. Aklında bunları düşünürken, yolda iki Rus görür. Civarlara Ruslar geldiği ve istila ettiği için ilk olarak korkar ve topraklarını almak istediklerini düşünür. Ancak bir vakit sonra Ayşe’yi onlara gönderir, ne istediklerini sordurur. Böylece iş için geldiklerini öğrenir.

Bundan sonra onlar için üzülerek kendi tarlasında iş verir. Kalacak yer olarak da evini açar. Ne var ki köylüler bunu sevmez. Bununla beraber tarlasındaki işler de kolaylaşır. Tüm buna karşılık, evde bazı sorunlar da baş göstermiştir. Macik bu süreçte haşlanır. Ancak Seyd Ali onu tedavi eder. Esma ise Rusların gitmezse, uğursuzlukların süreceğini belirtir.

Ardından geçen bir zaman sonucunda iki Rus, Bekir’in tarlasında kendini gösterir. Bunlar ölçüm yaptığı için, elinden tarlasının alınacağından endişelenir. Bir süre sonra tütünlerin demek vakti gelince, köylüler adetleri üzere yıllık gereksinimleri için Yalta’ya doğru yola koyulur. Bekir bu yolculuğa tek çıkar. Bir Yahudi’den mal almış, bu sürede Seyd Ali ile karşılaşmıştır. Her ne kadar araları bir süredir açık da olsa bu esnada barışmış ve ağlamışlardır.

Bu olaylar devam ederken Ayşe de tarladan dönmektedir. Ne var ki İvan onu döver. Ancak kız, babasına korkudan bunu belirtemez. Bunun üzerine zaten evlenmek istediği Remzi’ye eş olabilmek için annesini ikna eder ve evlilik gerçekleştirilir.

Bundan sonra köye yol yapılmaya başlanır. Ne var ki Ruslar burada da devreye girerek, hırsızlıklara başlar. Günlerden bir gün, Seyd Ali’nin küçük olan oğlu İvan’ı döver. Bundan bir süre sonra da kendisi onu döver. Ancak bir müddet sonra İvan, bir araçla köye gelir. Yanında Rus komiser vardır…

Oliver Twist (Charles Dickens) Özeti Konusu ve İncelemesi

Oliver Twist

Oliver Twist, Charles Dickens tarafından yazılmış olan oldukça ünlü bir romandır. Bu nedenle;  Oliver Twist konusu ve anafikri bakımından merak edilen eserlerden birisidir. Charles Dickens eserlerinde genel olarak sanayi devrimi döneminde; toplumun pek çok kesiminin yoksulluğunu ve yaşadığı zorlukları yansıtır. Bu eserlerden en çok dikkat çekenlerden birisi de Oliver Twist’tir.

Oliver Twist Özeti

Oliver Twist kitabı hakkında pek çok içerik araştırılmaktadır. Bunlardan birisi de kitabın kısaca ne anlattığı konusudur. Oliver Twist yetimhanede dünyaya gelmiş olan ve yetimhane müdürü tarafından adı konulan bir çocuktur. 11 yaşında Bay Sourberry’nin yanına evlatlık olarak verilir.

Ancak burada mutlu değildir ve burayı terk eder. Zor bir yolculuğun ardından Londra’ya gider. Burada Jack Dawkings’le tanışır. Jack Oliver’e yardım ederek onu kaldığı yere götürür. Burası aslında Oliver’in hayatının kırılma noktalarından birisidir. Çünkü bilmeden bir hırsızlık çetesine dahil olmuştur. Oliver bir gün gördüğü hırsızlık karşısında paniğe kapılarak kaçar. Daha sonra mendili çalınan Brownlow Oliver’den şüphelenerek yakalar.

Oliver tüm hayatını Brownlow’a anlatır ve Brownlow kendisine ailesini bulmak amacıyla yardım edeceğini söyler. Daha sonra Oliver’in dürüstlüğünden emin olmak için onu yüklü bir para ile bir kitapçıya gönderir. Yolda aynı hırsızlık çetesinin elemanları Oliver’i kaçırır. Oliver’i bu çeteye tamamen dahil edebilmek için ona suç işletmeye çalışırlar. Bir hırsızlık olayına dahil olur ve hırsızlığın olduğu gece eve girerken vurulur.

Onunla birlikte gelen hırsızlar Oliver’i bir hendeğe bırakarak kaçarlar. Oliver 2 günün ardından kendine gelir. Bulabildiği en yakın yere gider. Burası iki gün önce soymak için girdikleri evdir. Evdekiler Doktor Losborn’u çağırır. Doktor Oliver’in hayatını dinler ve ona yardım etmeye çalışır. Daha sonra araştırma neticesinde Oliver’e büyük bir miras kaldığı öğrenilir. Ve Oliver için zor şartlar biterek mutlu bir hayat başlar. Oliver Twist özeti temel olarak bu şekildedir.

Oliver Twist Konusu

Oliver Twist kitabı;  temel olarak bir yetimhanede doğan Oliver Twist’in hayatını ve ilerleyen süreçlerde nasıl değiştiğini konu alır. Farklı durumlar karşısında her zaman doğru tavrını koruyan bir karakterin hikayesini yansıtan Oliver Twist, aslında olumsuz şartlardan sonra her zaman bir umut ışığı olduğunu da okuyucuya yansıtır. Oliver Twist konusu itibarıyla kısaca bu şekilde değerlendirilebilir.

Oliver Twist İncelemesi

Oliver Twist’in yazarı olan Charles Dickens 1812 ve 1970 yılları arasında yaşamıştır. Sanayi devrimi esnasında toplumdaki pek çok kesimin bu süreç içerisinde yaşadığı zorluklar ve hayatta kalma mücadelesine değinen yazar;  Oliver Twist ile adını daha geniş kitlelere duyurmuştur.

Oliver Twist romanı da;  geçmişten bugüne yansıyan pek çok eser gibi aslında arka planla derin toplumsal meseleleri irdelemektedir. Temelde iyi kalpli ve şanssız gibi görünen bir çocuğun hayat hikayesi anlatılsa da; arka planda dönem içerisinde yaşanan toplumsal çalkantılar ele alınmaktadır.

Eserin arka planlarından bir diğeri de; oldukça zor ve üzücü bir hikaye ile başlayan yaşamın, ileride nasıl bambaşka bir şekilde bürünmesi üzerinden anlatılır. Oliver Twist’in sağlam karakteri ve zorluklara karşı yılmayan mücadelesi sayesinde;  en umutsuz andan nasıl aydınlığa çıktığı ifade edilir.

Bu nedenle karanlık zamanların da bir sonu olduğu ve yeterli sabır gösterildiği takdirde iyi şeylerin insanı bulacağı konusu işlenir. Bu nedenle;  Oliver Twist incelemesi kapsamında, hem toplumsal çalkantıların yansıtıldığı hem de bireysel umut kavramının ele alındığı 2 arka plan olduğunu söylemek mümkündür. 1839 yılında yazılmış olan eser ilk olarak bir dergide bölümler halinde yayınlanmıştır ve ardından seri tefrika roman ve kitap şekline bürünmüştür. Charles Dickens’in diğer eserleri olan David Copperfield ve İki Şehrin Hikayesi gibi romanlarda da ortak olduğu şekilde yazar çocukluk yıllarındaki zorlukları yansıtır.

Oliver Twist daha dünyaya gelirken talihsiz bir hikaye ile hayata başlar. Yetimhanede doğal ve buraya gelen müdür aracılığıyla kendisine Twist soyadı bulunur. Düşkünler müdürü ve Oliver’i düşkünler evine götürür. Ancak Oliver burada hiçbir zaman mutlu olmaz. Düşkünler evinden kaçtıktan sonra Londra’ya gider. Bundan sonra romanda Jack Dawkins ile tanışması ve ardından gelişen pek çok zorlu macera ele alınır.

Jack ile tanışma noktasında;  Oliver Twist de yardım ettiği için öncelikle olumlu bir gelişme gibi görünür. Ancak kaldığı yer Oliver Twist de hırsız olmaya zorlayan bir çete tarafından yönetilmektedir. Romanın bu bölümünde olumlu gibi duran kimi gelişmelerin yine zorluklarla devamı anlatılır. Aslında mutluluğa giden yol bazen oldukça zor olabilir. En kötü görünen şartlarda ve umutsuz durumlarda dahi;  doğru bildiğini yapan ve ümidini hiçbir zaman yitirmeyen bir çocuğun mutlu bir hayata kavuşması anlatılır.

Jack ile tanışma evresinden sonra pek çok zorluk yaşar. Örneğin belli bir müddet sonra çetenin Oliver’i tekrar bularak kaçırması ve hırsızlık yapmaya zorlaması gibi. Oliver bunu istemese de mecbur bırakılır. Daha sonra hırsızlık için götürüldüğü evde vurulan ve ardından bir hendekte terk edilen Oliver; doktor ile tanışır. Doktor Oliver’e yardım etmek için elinden geleni yapar ve Oliver’in geçmişi hakkında bilgi edinerek ona büyük bir miras kaldığını öğrenir.

Oliver Twist konusu ve anafikri bakımından bireysel ve toplumsal arka plan üzerinden işler. Yaşadığı sayısız zorluğa rağmen yılmayan ve mutlu bir hayata kavuşan bir çocuğun hikayesi anlatılır.

Oğuz Atay Hayatı ve Eserleri

Oğuz Atay

Edebiyat tarihinde önemli bir yeri olan Oğuz Atay hayatı ve eserleri, pek çok kişinin en çok merak ettiği konuların arasında olmaktadır. Roman, tiyatro oyunu ve öykü dalında eserler veren Oğuz Atay, Türk edebiyat tarihinin en çok sevilen ve okunan yazarları arasında en üst sıralarda yer almaktadır.

Oğuz Atay eserlerinde insan ilişkilerini ve toplum kuralları ile çatışan kişilerin durumlarını sıklıkla yansıtmıştır. Oğuz Atay romanlarında ve öykülerinde isyan, intihar, hayatın anlamsız olması, toplumsal eleştiriler ve aydınlar hakkındaki eleştirilere sıklıkla yer vermiştir.

Oğuz Atay Hayatı

Oğuz Atay, 12 Ekim 1934 tarihinde Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde doğmuştur. Oğuz Atay’ın babası Cumhuriyet Halk Partisi 6. dönem ve 7. dönem Sinop milletvekili, 8. dönem Kastamonu milletvekili ve ağır ceza yargıcı olan Cemil Atay’dır. Ünlü yazar ilkokulu ve ortaokulu Ankara’da okumuştur. Daha sonra 1951 senesinde Ankara Maarif Koleji’nden başarılı mezun olmuştur.

Liseden sonra ise İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirmiştir. Sevilen yazar Oğuz Atay hayatı boyunca mesleğinin yanı sıra, edebiyat alanında da aralıksız çalışmalarına devam etmiştir. Oğuz Atay 1957 ile 1959 yılları arasında askerliğini yaptıktan sonra Kadıköy Vapur İskelesi inşası sırasında kontrol ve tamir elemanı olarak görev almıştır.

Daha sonra ise bu görevinden istifa ederek, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü’nde öğretim görevlisi olmuştur. 1975 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde doçent olan Oğuz Atay, bu dönemde Topografya isimli mesleki bir kitap yazmıştır. Aynı zamanda yine bu dönemde pek çok dergi ve gazetede de ünlü yazarın makaleleri ve söyleşileri yayınlanmıştır.

Türk edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden birisi olan Tutunamayanlar romanı ise Oğuz Atay’ı tüm Türkiye’ye tanıtan eseri olmuştur. Tutunamayanlar romanından sonra 1973 yılında ise Oğuz Atay Tehlikeli Oyunlar adlı romanını yayınlamıştır.

Oğuz Atay özellikle Tutunamayanlar romanı ile postmodern türünde roman yazan ilk Türk yazar unvanını elde etmiştir. Oğuz Atay ölene kadar bütün hayatı boyunca edebiyatla ilgilenmiştir. Bu bağlamda Oğuz Atay edebi kişiliği Türkiye’nin yanı sıra tüm dünyada takdir toplamıştır. Oğuz Atay 13 Aralık 1977 tarihinde, İstanbul’da hayatını kaybetmiştir.

Oğuz Atay Eserleri

Ünlü yazar Oğuz Atay eserleri, günümüzde de en çok okunan kitaplar arasında yer almaktadır. Tüm dünyada tanınan Oğuz Atay, Tutunamayanlar romanından elde ettiği başarıyı, diğer eserlerinde de her zaman göstermiştir. Tutunamayanlar romanından sonra Oyunlarla Yaşayanlar isimli tiyatro oyununu yazmıştır. Oyunlarla Yaşayanlar adlı eseri Devlet Tiyatroları’nda uzun süre sahne almıştır.

1975 yılında ise 1911 ile 1967 yılları arasında yaşamış olan hocası Profesör Mustafa İnan’ın hayatını anlattığı Bir Bilim Adamının Romanı’nı yayınlanarak, büyük ses getirmiştir. Tanınmış yazar Oğuz Atay’ın hayatı ve eserleri tüm dünyada merak edilir hale gelmiştir. Oğuz Atay Tutunamayanlar romanı ile 1970 yılında TRT Sanat Ödülleri yarışmasında Başarı Ödülü kazanmıştır.

Aynı zamanda Oğuz Atay hakkında TRT tarafından hazırlanmış olan ve Nilgün Eroğlu Maktav’ın yönettiği bir belgesel, 2002 yılında TRT ekranlarından yayınlanmıştır. Kastamonu Valiliği ise 2007 yılından itibaren, her sene ünlü yazar adına Oğuz Atay Edebiyat Ödülleri dağıtmaktadır. Oğuz atay romanlarında modern şehir yaşamında hayat süren bireylerin çektiği sıkıntıları, toplumsal ahlak bozukluklarını, kalıplaşmış düşüncelerin yanlış yönlerini yansıtmış ve postmodern edebiyat dalında unutulmayacak olan eserler ortaya çıkarmıştır. Oğuz Atay’ın eserleri toplumsal eleştirilerin yanı sıra mizah ve ironi de barındırmaktadır. Bunlara bağlı olarak Oğuz Atay’ın eserleri şu şekilde sıralanmaktadır;

Oğuz Atay’ın Romanları

  1. Tehlikeli Oyunlar – 1973
  2. Tutunamayanlar – 1984
  3. Eylembilim – 1998
  4. Bir Bilim Adamının Romanı – 1975
  5. Korkuyu Beklerken – 1975

Oğuz Atay’ın Tiyatro Oyunu

  • Oyunlarla Yaşarken – 1985

Oğuz Atay Hakkında Yazılan Eleştiri Kitapları ve Makaleler

Oğuz atay hakkında pek çok makale ve eleştiri kitabı kaleme alınmış olup, bunlar sırasıyla şunlar olmaktadır;

  • Türk Romanında Postmodernist Açılımlar – Yıldız Ecevit – İletişim Yayınları – 2001 – İstanbul
  • Oğuz Atay Sözlüğü – Sefa Kaplan – Holden Kitap – 2021
  • Ölülerle Konuşmak, Shakespeare’den Joyce’a Tutunamayanlar’da Edebi Miras Meselesi –Meltem Gürle – İletişim Yayınları – 2016
  • Oğuz Atay’a Armağan – Türk Edebiyatının Oyun Bozanı – Yayına Hazırlayan: Handan İnci – İletişim Yayınları – İstanbul – 2007
  • Oğuz Atay’da Aydın Olgusu – Yıldız Ecevit – Ara Yayıncılık – 1989
  • Oğuz Atay’ın Dünyası – Tatjana Seyppel – İletişim Yayınları – 1989 – İstanbul
  • Ben Buradayım – Oğuz Atay’ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası – Yıldız Ecevit – İletişim Yayınları – 2005 – İstanbul
  • Yapıtları ve Yaşamıyla Oğuz Atay – Hasan Uygun – Mavi Melek – 2010.
  • Nabokov’dan Oğuz Atay’a Tutunamayanlar’da Solgun Ateş’ İzleri – Ramazan Gülendam, Bahadır Sürelli – Varlık – 2003
  • Geleceği Elinden Alınan Adam – Oğuz Atay – Sefa Kaplan – Doğan Kitap – 2014
  • Oğuz Atay İçin Bir Sempozyum – Handan İnci, Elif Türker – İletişim Yayınları – 2009
  • Korkuyu Beklerken Gelenler: Oğuz Atay Öyküleri Üzerine Yazılar – Hilmi Tezgör – 2015
  • Yer Değiştiren Gölge – Nurdan Gürbilek – Metis Yayınları – 1995
  • Oğuz Atay: Romandaki Düşünce – Feridun Andaç – 2015

Nihad Sami Banarlı Hayatı ve Eserleri

Nihad Sami Banarlı

Türk edebiyatının değerli isimlerinden birisi olan Nihad Sami Banarlı hayatı ve eserleri, günümüzde de merak konusu olmaya devam etmektedir. Nihad Sami Banarlı, öncelikle Türk edebiyatı tarihçisi, şair ve yazar olarak tanınmaktadır. Ünlü Türk edebiyatı araştırmacısı ve tarihçisi, bunların yanı sıra tiyatro oyunları makaleler, hikâyeler ve deneme türlerinde de eserler vermiş bulunmaktadır.

Nihad Sami Banarlı bir dönem edebiyat öğretmenliği de yapmış olup, esas ağırlık verdiği alan ise hayatı boyunca daha çok edebiyat tarihi alanı olmuştur. Türk edebiyatına ve kültürüne ortaya çıkardığı eserlerle önemli katkılar sağlayan Banarlı’nın eserleri, günümüzde de hala daha sevilerek ve ilgiyle okunmaya devam etmektedir. Türkçe’nin en büyük savunucusu olan edebiyat araştırmacısı, aynı zamanda edebiyat ve tarih ile ilgili olan birçok kuruluşta yöneticilik yapmıştır.

Nihad Sami Banarlı Hayatı

Nihad Sami Banarlı, 1907 yılında İstanbul’un Fatih ilçesinde dünya gelmiştir. Ünlü edebiyat tarihçisi Nihad Sami Banarlı hayatı boyunca edebiyatla ilgili çalışmalarda bulunmuş ve bu alanda en çok tanınan kişilerden biri haline gelmiştir. Nihad Sami Banarlı’nın babası vali ve şair İlyas Sami, annesi ise Nadire Hanım’dır.

Banarlı’nın büyükbabası da tanınmış şairlerden ve aynı zamanda Trabzon milletvekili olan Ömer Hilmi’dir. Nihad Sami Banarlı ilkokulu ve ortaokulu İstanbul’da başarı ile bitirdikten sonra, 1927 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine bağlı olan, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nu kazanmıştır. Bu bölümden ise 1929 senesinde mezun olmuştur.

1929 ile 1934 yılları arasında Edirne Lisesi ve Edirne Öğretmen Okulu’nda edebiyat öğretmeni olarak çalışmıştır. 1934 ile 1947 yılları arasında ise İstanbul’da bulunan Kabataş Lisesi, Şişli Terakki Lisesi, Galatasaray Lisesi, Işık Lisesi ve Boğaziçi Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği görevine devam etmiştir.

Ünlü edebiyatçı 1940 yılı sonrasında, ek olarak Sedat Simavi’ye ait olan Yedigün Dergisinin edebiyat sayfası yöneticiliğini yapmıştır. Bütün öğretmenlik yaptığı yıllarda ise edebiyatla ilgili olan araştırmalarına ve eserlerini yazmaya devam eden ünlü araştırmacı, 1953 yılında ise İstanbul Fetih Cemiyeti bünyesine katılıp, buraya bağlı olan İstanbul Enstitüsü müdürü olmuştur.

1971 senesinde faaliyetlerine başlayan Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nda ise Edebiyat Kolu Başkanı ve Akademi Dergisi müdürü olmuştur. Nihad Sami Banarlı kitapları bu dönemlerde tüm Türkiye’de tanınmıştır. Nihad Sami Banarlı, Çağdaş Türk Yazarları ve Milli Eğitim Bakanlığı 1000 Temel Eser komisyonlarında da üye ve başkan olarak görev almıştır.

Yahya Kemal Enstitüsü kurucuları arasında bulunan Nihad Sami Banarlı, Yahya Kemal’e ait olan eserleri 13 kitap olmak üzere hazırlayıp, yayınlamıştır. Ünlü edebiyat tarihçisi 13 Ağustos 1974 yılında 67 yaşında iken İstanbul’da hayatını kaybedip, Rumelihisarı’nda yer alan Aşiyan Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Nihad Sami Banarlı Eserleri

Cumhuriyet dönemi yazarlarından olan Nihat Sami Banarlı Türk Edebiyatı Tarihi için çok yararlı eserler kaleme almış, aynı zamanda Türk edebiyatı ile olan araştırmalarına bütün hayatı boyunca aralıksız devam etmiştir. Edebiyata olan ilgisi ortaokul sıralarında başlayan ünlü edebiyat tarihçisi, ilk eserlerini yazmaya da bu yaşlarında başlamıştır.

Sanat dünyasında, Nihad Sami Banarlı eserleri ile büyük bir hayranlık toplamıştır. Günümüzde de eserleri ilgiyle okunan tarihçi aruz ve hece vezinleri kullanarak tiyatro oyunları, şiirler, deneme yazıları ve hikâyeler kaleme almıştır. Öğretmenlik yaptığı yıllarda yazdığı yazıları ve şiirleri o dönemin tanınmış dergileri olan Atsız, Ötüken, Orhun ve Altın Ok dergilerinde yayınlanmıştır.

Aynı zamanda Nihad Sami Banarlı’nın pek çok makalesi ve yazısı Hürriyet, Yeni Sabah ve Akşam gazeteleri ile Yahya Kemal, Meydan, Hayat Tarih, Kubbealtı Akademi ve Ülkü dergilerinde yayınlanmıştır. Nihad Sami Banarlı’nın en çok bilinen eserleri ise liseler için hazırlamış olduğu edebiyat kitabı ve Türkçenin Sırları isimli kitabı olmuştur.

Yuvanın Şarkısı ve Kızıl Çağlayan isimli piyesleri Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı yarışmayı kazanarak, MEB tarafından kitap haline getirilmiştir. Kızıl Çağlayan manzum piyesi, Bu Vatan Bizimdir adı ile 1958 senesinde film olarak çevrilmiştir. Ünlü tarihçi Nihad Sami Banarlı hayatı ve eserleri çerçevesinde kaleme aldığı yapıtları ise şunlar olmaktadır;

Nihad Sami Banarlı’nın İnceleme ve Araştırma Üzerine Olan Eserleri

  1. Dasitan’i Tevarih’i Müluk’i Ali Osman ve Cemşid ve Hurşid Mesnevisi(Ahmedi) – 1933
  2. Yahya Kemal Yaşarken – 1959
  3. Edebi Bilgiler – 1940
  4. Kültür Köprüsü – 1985
  5. Yahya Kemal’in Hatıraları – 1960
  6. Metinlerle Türk ve Batı Edebiyatı – Lise 1, Lise 2, Lise 3 – 1960
  7. Bir Dağdan Bir Dağa – 1984
  8. Fatih’in Zafer Sırları
  9. Türkçe’nin Sırları – 1940
  10. Şiir ve Edebiyat Sohbetleri – 3 Cilt – 1951-1954
  11. Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri – 1984
  12. Resimli Türk Edebiyatı Tarihi – 2 Cilt – 1948-1975-1979
  13. Başlangıçtan Tanzimata Kadar Türk Edebiyatı Tarihi
  14. Metinlerle Edebi Bilgiler – 3 Cilt – 1955-1960
  15. Namık Kemal ve Türk Osmanlı Milliyetçiliği
  16. İstanbul’a Dair – 1986
  17. Büyük Nazireler Mevlid ve Mevlid’de Milli Çizgiler
  18. Bir Güzelliğin Romanı
  19. Yabancı

Nihad Sami Banarlı’nın Tiyatro Oyunları

  1. Bir Yuvanın Şarkısı – Manzum Piyes – 1933
  2. Kızılçağlayan – Manzum Piyes – 1933
  3. Sular Kararırken
  4. Istırap Yarışı
  5. Son Vazife
  6. Bir Mabed Yıkıldı

Necip Fazıl Kısakürek Hayatı ve Eserleri

Necip Fazıl Kısakürek

Türk edebiyatı tarihinin en tanınmış isimlerinden birisi olan Necip Fazıl Kısakürek hayatı ve eserleri pek çok insan tarafından en çok merak edilen konular arasında yer almaktadır. Necip Fazıl Kısakürek hayatı boyunca kendini sanata adamış şiir, roman ve oyun yazarı olarak, edebiyat tarihine eserleri ile yön vermiştir. Ünlü şair şiirlerinin yanı sıra roman ve tiyatro eserleri de kaleme almıştır.

Aynı zamanda ünlü bir düşünür olarak politika ve tasavvuf gibi alanlarda da önemli eserler vermiştir. Bütün şiirlerinde 7+7 hece ölçüsünü kullanan Necip Fazıl Kısakürek, hece ölçüsünü en iyi şekilde kullanan şairler arasında yer almıştır. Her zaman Necip Fazıl Kısakürek’in şiirleri, pek çok kişiye ilham kaynağı olmuş ve bu nedenle ünlü şairi taklit eden pek çok kişi olmuştur. Eserlerinde kullanıldığı temiz ve anlaşılır dil ile en sevilen şairler arasında en üst sıralarda yer almayı başarmıştır.

Necip Fazıl Kısakürek Hayatı

Ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek hayatı boyunca sanatla uğraşmış ve Türk Edebiyatı’na yeni bir soluk getirmeyi başarmıştır. 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiş ve 25 Mayıs 1983 tarihinde ise yine İstanbul’da hayata gözlerini yummuştur. Necip Fazıl Kısakürek’in babası Maraş doğumlu olan hukukçu Abdülbaki Fazıl Bey, annesi ise Giritli Mediha Hanım’dır.

Çocukluk döneminde büyük hastalıklar geçiren ünlü şair, bu dönemde büyükbabasının Çemberlitaş’ta bulunan konağında yaşamış ve büyükannesi Zafer Hanım’ın da teşviki ile edebiyata ilgi duymaya başlamıştır. İlkokulu ve ortaokulu başarı ile bitirdikten sonra Deniz Harp Okuluna giren Necip Fazıl Kısakürek, burada Ahmet Hamdi Akseki, Yahya Kemal Beyatlı, Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Nazım Hikmet Ran ile tanışmış ve onlarla aynı dönemde okumuştur.

Deniz Harp Okulu’nda okuduğu senelerde şiir yazmaya başlayan ünlü şair, aynı zamanda bu dönemde Nihal adını verdiği ve elle yazılmış olan, tek sayfalık haftalık bir dergi çıkarmaya başladı. Deniz Harp Okulu yani o zamanki adı ile Bahriye Mektebi’nde 3 sene okuduktan sonra 4.sınıfı okumadan öğrenim hayatını yarıda bırakarak, okuldan ayrılmıştır. Necip Fazıl Kısayürek okuldan ayrıldıktan sonra kendisini tamamen sanat çalışmalarına adamıştır.

Necip Fazıl Kısakürek 1941 yılında Fatma Neslihan Balaban ile evlenmiş ve bu evlilikten Ayşe, Osman, Mehmet, Zeynep ve Ömer isimlerinde olan beş çocuğu dünyaya gelmiştir. Necip Fazıl Kısakürek evlendikten bir sene sonra askerliğini yapmak için Erzurum’a gitmiş, burada da şiirlerini ve yazılarını yazmaya devam etmiştir.

Askerliğini yaptığı sırada yazdığı siyasi bir yazı yüzünden tutuklanarak, Sultanahmet Cezaevi’ne gönderilmiştir. Aynı zamanda 1960 darbesi sırasında da tutuklanarak dört ay boyunca Balmumcu Garzinonu’nda hapis yatmıştır. Daha sonra basın affının gelmesi ile cezaevinden çıkarılmıştır. Hayatı boyunca pek çok eser kaleme alan büyük şair, 25 Mayıs 1983 yılında hayatını kaybetmiştir.

Necip Fazıl Kısakürek Eserleri

Tanınmış şair Necip Fazıl Kısayürek’in hayat hikâyesi içerisinde şairlik dönemi iki bölüme ayrılmaktadır. 1925 ile 1930 yılları arasında olan dönemde şair yalnızlık, doğa, ölüm ve kadın gibi konularda şiirler yazmış ve özellikle Necip Fazıl Kısayürek’in o dönemde yazdığı Kaldırımlar isimli şiiri çok sevilmiş ve bütün Türkiye’de şairin tanınmasını sağlamıştır.

Sanatçı diğer dönemde ise felsefi, fizikötesi, insanlar ve ruh temalı şiirler de yazmaya başlamıştır. Necip Fazıl Kısakürek’in şiirleri kusursuz olarak kabul edilmekte ve Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin mistik şairi olarak anılmaktadır. Ünlü şair felsefeye olan ilgisi nedeniyle, bütün şiirlerinde hissedilen mistik bir hava ile eserlerini ortaya çıkarmıştır.

Aynı dönemde Necip Fazıl Kısayürek hayatı ve eserleri herkes tarafından merak edilmeye başlamıştır. Tiyatro oyunları da yazmaya başlayan şair, bu oyunlarda genellikle siyasi, korku psikolojik konular ve dini konulara değinmiştir. Bütün bunlara bağlı olarak Necip Fazıl Kısayürek’in başlıca eserleri şu şekilde sıralanmaktadır;

Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri

  1. Kaldırımlar – 1928
  2. Sonsuzluk Kervanı – 1955
  3. Şiirlerim – 1969
  4. Örümcek Ağı – 1925
  5. Çile – 1962
  6. Ben ve Ötesi – 1932
  7. Müdafaa -1946
  8. Çöle İnen Nur -1950
  9. Halkadan Pırıltılar Veliler Ordusundan – 1948
  10. Nam – 1949
  11. Sonsuzluk Kervanı – 1955
  12. 101 Hadis – 1951
  13. Maskenizi Yırtıyorum – 1953
  14. O ve Ben – 1974
  15. Sahte Kahramanlar – 1976
  16. Mukaddes Emanet – 1976
  17. İhtilal – 1976
  18. Bir Pırlanta Binbir Işık – 1965

Necip Fazıl Kısakürek Tiyatro Oyunları

  1. Namı Diğer Parmaksız Salih – 1949
  2. Abdülhamit Han – 1969
  3. Tohum – 1935
  4. Künye – 1940
  5. Bir Adam Yaratmak – 1938
  6. Para – 1942
  7. Reis Bey – 1964

Necip Fazıl Kısakürek Makale, Öykü, Fıkra ve Hatıra Yazıları

  1. Namık Kemal – 1940
  2. Yılanlı Kuyudan – 1970
  3. Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil – 1933
  4. Son Devrin Din Mazlumları – 1969
  5. Çerçeve – 1940
  6. Hac – 1973
  7. Hitabe – 1975
  8. Babıâli 1975
  9. İhtilal – 1975
  10. İman ve İslam Atlası – 1981
  11. Kafa Kâğıdı – 1984
  12. Aynadaki Yalan – 1980
  13. Ruh Burkuntularından Hikâyeler – 1965
  14. Benim Gözümde Menderes – 1970

Necip Fazıl Kısakürek’in Kazandığı Ödüller

  • 1981 senesinde İman ve İslam Atlası adlı eseri ile Türkiye Milli Kültür Vakfı Kültür Armağanı
  • 1947 senesinde CHP Piyes Yarışması birinciliği
  • 1980 senesinde Sabırtaşı adlı eseri ile Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü

Necati Cumalı Hayatı ve Eserleri

Necati Cumalı

Necati Cumalı, 1921 yılında Florina’da doğmuştur ve 10 Ocak İstanbul’da vefat etmiştir. Necati Cumalı hayatı ve eserleri, genel olarak 1940 kuşağının şiirlerinden farklı olarak daha yalın bir dilde lirik şiirler yazmıştır. Çağın toplumsal sorunlarını ele alarak aydınlık anlatım sergilemiştir ve şiirlerinde sevgi, özlem gibi anlatımlar sergilemiştir.

Necati Cumalı liseyi İzmir’de Atatürk Lisesinde okudu ve 1945 ve 1948 yılları arasında Ankara’da milli eğitim bakanlığına bağlı güzel sanatlarda müdürlük yaptı.1950-1957 yılları arasında İzmir’de avukatlık yapmıştır ve 1957-1959 yılları arasında Paris Basın Ataşeliği’nde memurluk yapmıştır. 1959-1963 arasında İstanbul Radyosu’nda redaktörlük gibi işler yaptı ve yine 1963-1965 arasında eşinin Dışişleri’ndeki görevi nedeniyle İsrail’de ve Paris’te yaşamını sürdürdü sonrasında yurda döndükten sonra İstanbul’a taşındı. Necati Cumalı en önemli eserleri,

Yalnız kadın eseri ile 1957 yılında Sait Faik Hikâye armağanı almıştır, sonrasında 1969 yılında Yağmurlu Deniz eseri ile Türk Dil Kurumu şiir ödülü almıştır. 1977 Yılında Makedonya 1900 eseri ile yine Sait Faik Hikâye armağanı almıştır. Sonra 1981 yılında Dün Neredeydiniz eseri ile Kültür Bakanlığı Tiyatro ödülü almıştır, 1984 yılında Tufandan Önce eseri ile Yeditepe Şiir Armağanı ödülünü almıştır. Necati Cumalı özellikle dünya edebiyatından Stendhal, Balzac ve Dostoyevski’ye karşı büyük bir ilgi duydu.

Necati Cumalı hayatı ve eserleri ile örnek olmuş ve birçok ödül almıştır. Necati Cumali edebi kişiliği,

  • Şiirden çok öykü, roman ve aynı zamanda tiyatro alanına da yönelmiştir. Şiirsel dili açısında ayrıntıları ustaca kullanmasıyla kendini tanıttı ve okuttu.
  • Roman ve öykü tarzlarında çoğunlukla Ege Bölgesi’ndeki kasaba ve kırsal kesim insanlarının sıkıntılarını konu aldı.
  • “Ay Büyürken Uyuyamam” adlı kitabında özellikle Anadolu insanının cinsel bir tablosunu çizmiştir.
  • Necati Cumalı Eserleri, roman ve öykülerinden bazıları sinemaya uyarlanmıştır.

Necati Cumalı Eserleri

Necati Cumalı, hayatının büyük bir bölümünde çalışarak edebiyatın hemen her alanında eser vermiştir ve oldukça üretken bir yazardır ayrıca da şairdir. Birçok alanda şiirleri vardır. Garip kuşağı denilen 1940 sonrası dönemin şairlerinden olan Cumalı ölçü olarak serbest şiir tercih etmiştir.

  • Şiirlerinde genel olarak bireyin sorunlarına, yaşadığı ortamın onun dünyasının biçimlenmesindeki etkilerine değinmiştir ve ilk şiirlerinde, yaşadığı taşra ortamından, taşra duyarlığından bilgiler sunmuştur.
  • Her olguyu şiire konu yaparak güncel durumdan ve olaylardan kopmamıştır.
  • Necati Cumalı, özellikle söylevci bir yaklaşım ile güncel sorunlara eğildiğinde yergiden yararlanmıştır.
  • Necati Cumalı, ister istemez gerek biçim gerek içerik açısından etkiler almıştır ve ikinci Yeni şiirinin kapalılığından da aşırı imgecili yaklaşımından da uzak durmuştur.

“Harbe Gidenin Şarkıları “kitabıyla toplum sorunlarına duyarlık gösteren şiirleri ile dikkat çekmiştir ve buna rağmen sevinç, özlem, kuruntu, aşk, gibi bireysel konuları işleyen şiirler yazmaya da devam etmiştir. Necati Cumalı şiir kitapları genel olarak şunlardır.

  • Kızılçullu Yolu.
  • Harbe Gidenin Şarkıları.
  • Mayıs Ayı Notları.
  • Güzel Aydınlık.
  • Denizin İlk Yükselişi.
  • İmbatla Gelen.
  • Güneş Çizgisi.
  • Yağmurlu Deniz.
  • Başaklar Gebe.
  • Ceylân Ağıdı.
  • Aç Güneş.
  • Bozkırda Bir.
  • Yarasın Beyler.
  • Tufandan Önce.
  • Aşklar Yalnızlıklar.
  • Kısmeti Kapalı Gençlik.

Necati Cumalı Öyküleri genel olarak köy konulu roman ve öykülerinde sorunları abartmadan ideolojik yaklaşımlara alet etmeden, şişirmeden ele aldı ve sorunları rejim sorunu haline getirmeye kalkışmadan yansız, bir tutumla ve doğal bir yaklaşımla ortaya koymuştur.

  • Tipler abartı olmayan ve gerçek hayatta yaşamış hissi veren doğal özelliklere sahip sıradan insanlardır. Tiplemelerinde destansı epik tipler ve karakterler asla bulunmamaktadır ve tiplemeleri duyguları, davranışları, eylem ve tavırları ile uçuk kişiler olmamaktadır.
  • Kişiler gerçek hayatta gördüğümüz tiplerdir ve Necati Cumalı, az rastlanılan, olay ve kişileri konu etmeden, uç noktalarda aranan ve kesinlikle gerçekçilik anlayışından uzak bir şekilde kalmıştır.
  • Köylünün kusurlarını, zaaflarını ya da erdemlerini gerçek bir yaklaşımla ortaya koymuş, doğal yaşam içerisindeki töreleri değer yargıları, duyguları ve inançlarıyla yansıtmıştır.
  • Romanlarında Batı Anadolu köylüsü ve kasabalısının hayat mücadelelerini kendi yaşantısından ve gözlemlerinden de faydalanarak köylülerinin doğa, yoksulluk, devlet ve yöneticileri ile olan ilişkilerini ele aldı.
  • Mesajlarını Uzlaşmacı bir bakış açısıyla köylüyü başkaldırıya sevk etmek amacıyla değil, devletin köylü üzerinde bir daha düşünmesini sağlamaya gayret eden bir anlayışla aktardı.
  • Gerçekçiliğin gerçek koşulları olan sadelik, doğallık ve doğruluktan ayrılmadan roman ve öyküler yazmıştır ve kişilerini dar, basit dünyaları içinde anlatmıştır.

Tiplemelerin eylemlerini realiteye uygun olarak yansıtmayı başarmıştır. Şiirlerinden bazıları şunlardır,

  • Yalnız Kadın.
  • Değişik Gözle.
  • Susuz Yaz.
  • Ay Büyürken Uyuyamam.
  • Makedonya 1900.
  • Kente İnen Kaplanlar.
  • Dilâ Hanım.
  • Yakubun Koyunları.
  • Aylı Bıçak.

Bazı oyunları şunlardır ve bazıları filme dönüştürülmüştür bunlardan bazıları,

  • Boş Beşik, Ezik Otlar, Vur Emri, Susuz Yaz, Tehli­keli Güvercin, Yeni Çıkan Şarkılar, Nalınlar, Masallar, Kaynana Ciğeri, Derya Gülü, Aşk Duvarı, Zorla İspanyol, Gömü, Bakanı Bekliyoruz, Kristof Kolomb’un Yumurtası, Mine, Yürüyen Geceyi Dinle, İş Karar Vermekte.

Nâzım Hikmet Hayatı ve Eserleri

Nâzım Hikmet

Nâzım Hikmet, 1902 yılında Selanik’te doğdu. Dünya şairi olarak bilinen Hikmet, 3 Haziran 1963’te Moskova’da kalp yetmezliğinden dolayı vefat edilmiştir. Nâzım Hikmet’in hayatı hep tutuklanmalarla ve sürgünlerle geçmiştir. Bunun nedeni siyasi düşüncelerinden dolayıdır. Nâzım Hikmet bütün şiirleri elliye aşkın dile çevrilmiş ve eserleri hep ödüller almıştır.

Nâzım Hikmet hayatı ve eserleri hep çileli geçmiştir ve şiirlerinin yasaklandığı zamanlar ve yazdıkları yüzünden sürekli yargılandığı olmuştur fakat geçmişten bugüne dek anılmıştır ve hala anılmaya devam etmektedir. 20. Yüzyılın en gözde şair unvanını tüm dünyaca kendine veriliştir.Nazım Hikmetin hala birçok şiiri dinlenmekte hatta türkülere ve şarkılara çevrilmiştir.

Nâzım Hikmet edebi kişiliği, ‘’Romantik devrimci’’ ve ‘’Romantik komünist’’ gibi isimlerle anılmıştır fakat yasaklı olduğu zamanlarda adını sürekli değiştirmiştir. Bu isimlerden bazıları, Mümtaz Osman, Ercüment Er, Ahmet Oğuz  gibi isimlerdir. Nazım Hikmet, şiirlerinde genel olarak mistik eğilimler sergiliyordu.

  • Cumhuriyet öncesi dönemde ilk şiirlerini yayımlamıştır ve ölçülü uyaklı şiirler yazdıktan sonra serbest ölçüye geçiş yapmıştır.
  • Şiirlerinde hitabete dayalı propaganda dili kullanmıştır bu şiirler ‘’Yirmi Dört Saat Marks ve Yirmi Dört Saat Lenin’dir.
  • Komünizm propagandasını yapmıştır ve etkili üslubu ile herkesi etkilemiştir.
  • Özellikle fütürizm akımından etkilenmiştir ve Rus şair Mayakovski’nin etkisinden çıkamamıştır.
  • Uzun tarz şiirlerinin bazılarında senaryo havası vardır.
  • Yazdığı eserlerde toplumsal konuları ele almıştır ve toplumcu gerçekçi şiir tarzının öncülerindendir.
  • Şiirler dışında pek çok türde eserler vermiştir ve en öne çıkan eserleri ‘’835 Satır ve Memleketimden İnsan Manzaraları’’ adındaki şiir kitaplarıdır.
  • İlk şiiri ismi Feryad- ı Vatan ve 1913 yılında yazılmıştır.
  • İlk şiiri olan Feryad-ı Vatan Bakü’de basıldı.
  • 1913 Yılında ortaokula başlamıştır sonrasında ise denizcilere yazdığı kahramanlık şiiri sayesinde Bahriye mektebine geçmiştir. Ahlaklı fakat sinirli tavırları olan bir öğrenci olarak 1918 Yılında mezun olmuştur.
  • Okulunu bitirdikten sonra stajyer subayı olmuştur ve 1921 yılında tavırları yüzünden ordu ile ilişkisi bitmiştir.
  • 1921 Yılında arkadaşı ile Millî Mücadele’ye katılmak istemiştir sonrasında ise cepheye gönderilmeyince Bolu’da öğretmenlik yapmıştır.
  • Sonrasında Moskova’ya gitmiştir ve orada Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde siyasal bilimler okumuştur ve iktisat bölümünü de okumuştur.
  • Moskova’da ilk olarak komünizm ile tanışmıştır ve 1924 yılında yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani Moskova’da sahnelenmiştir.
  • 1924 Senesinde Türkiye’ye dönmüştür ve o dönemin popüler Aydınlık Dergisinde çalışmıştır.
  • 1928 Yılında af kanunu çıkınca Türkiye’ye dönüş yaptı fakat tekrar hapse girmesi istendi. Serbest kaldıktan sonrasında Resimli Ay adlı dergisinde işe başladı.
  • Birçok gazetede şiirleri ve yazıları yayınlanır, kitapları basılır ve hatta şiirleri ders kitaplarına bile girer. Liselerde biyografisi anlatılır, tiyatroları hala oynanır fakat sık sık hapise girmesi ve yargılanması onun için büyük bir problem olmuştur.
  • 17 Yılı hapiste geçer ve çıkan af ile serbest kalarak ülkeyi terk etmek durumunda kalır. Sürekli göç ederek yaşadığı mücadeleyi eserlerinde anlatır.

Nâzım Hikmet aşk hayatı, adını sürekli duyduğumuz ve Piraye’ye Mektuplar adıyla da bildiğimiz büyük aşkı Piraye’dir. 1930’lu yıllarda tanıştığı ve evlenmek istediği Piraye ile 1 yıl sonra evlenme kararı almıştır. Fakat Nâzım Hikmet’in sürekli tutuklanmaları sebebi ile 1935 yılında evlenebilmişlerdir. Piraye’den önce 2 evlilik yapmış olan Hikmet’in şansı yaver gitmemiş ve başarısız evlilik yapmıştır. Birçok cezaevinde yatan Hikmet, kendisini ziyaret eden Münevvere âşık olmuş ve Piraye ile boşanan Hikmet Münevver ile evlenmiştir.

Peki Nâzım Hikmet neden sürgün edildi? Sürekli sürgün hayatı yaşayan ve sürekli olarak gizli hayat yaşamaya çalışması Nâzım Hikmet’in halkı sürekli gaza getirmesi gibi sebeplerden sürekli yargılandı.  Nazım Hikmet Türkiye vatandaşlığından bir süre sonra çıkarıldı fakat 5 Ocak 2009 yılında vatandaşlığa geri alındı. Unesco tarafından 2002 yılı nazım yılı olarak ilan edildi ve eserleri geçmişten günümüze kadar anılmaya devam etti.

Nâzım Hikmet Eserleri

Nâzım Hikmet hayatı ve eserleri konusunda birçok eser çıkmıştır ölmeden önce yayınlanan ve öldükten sonra yayınlanan eserleri vardır. Birçok alanda yazılar yazmıştır bunlar şiirler, oyunlar, romanlar, öyküler, yönetmenliğini yaptığı filmler, senaryolar, fıkralar, inceleme yazıları, mektupları, çevirileri, seçkiler ve derlemeler alanında çalışmaları mevcuttur.

  • Şiirler, Varan 3, 1+1= Bir, Sesini Kaybeden Şehir, Portreler, Taranta Babu’ya Mektuplar, Simavne Kadısının Oğlu, Şeyh Bedrettin Destanı, Dört Hapishaneden Rubailer, Kuvâyi Milliye, Yatar Bursa Kalesinde, Memleketimden İnsan Manzaraları, Yeni Şiirler, Son Şiirleri, İlk Şiirler, La Fontaine’den Masallar, 835 Satır, Jakond ile Si-Ya-U, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Gece Gelen Telgraf, Kurtuluş Savaşı Destanı. Yaklaşık 200 tane şiiri vardır. Hikmet’in en çok öne çıkan şiirleri şu şekildedir,
  • Oyun eserleri,Kafatası, Yusuf ile Menofis, Demokles’in Kılıcı, Kadınların İsyanı, Kafatası, Ferhad ile Şirin.
  • Roman eserleri, Yeşil Elmalar, Kan Konuşmaz, Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim,
  • Mektupları, Cezaevinden Mehmet Fuat’a Mektuplar, Kemal Tahir’e Mahpushaneden Mektuplar, Piraye’ye Mektuplar eseridir. Genel olarak en çok bilinen eserleri şunlardır,
  • Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim.
  • Sevdalı Bulut.
  • Piraye’ye Mektuplar.
  • Yeşil Elmalar.
  • Kuvayi Milliye.
  • Memleketimden İnsan Manzaraları.

Nasrettin Hoca Hayatı ve Eserleri

Nasrettin Hoca

Nasrettin hocayı hep fıkraları ve esprileri ile bir halk kahramanı olarak tanıdık ve bu sayede günümüze kadar devam etmekte olan mizahı ve fıkraları devam etmektedir. Nasrettin hoca, 1208 yılında Hortu’da dünyaya gelmiştir ve 1284 yılında Akşehir’de yaşamı son bulmuştur. Nasrettin hocanın gerçekten yaşayıp yaşamadığı ve gerçek kişiliği, yaşantısı hakkında fazla bir belge bulunmamaktadır. Nasrettin hocanın hayatı ve eserleri genel olarak mizahi bir şekilde hazır cevap olması ile şekillenmiştir ve hayatı boyunca hep deli ve ermiş bilge muamelesi görmüştür. Nasrettin Hoca’nın kısaca hayatı şu şekildedir.

  • Babası imamdır ve adı Abdullah Efendidir annesi Sıdıka Hatun’dur.
  • Sivrihisar’da medresede öğrenim görmüştür sonrasında babası ölünce köyüne dönmüş babası gibi imam olmuştur.
  • Medresede ders verdiği ve kadılık yaptığı söylenir bundan dolayı adı Nasuriddin Hâce denmiştir. Zaman içerisinde adı Nasrettin Hoca olmuştur.
  • Akşehir’de 1284 Yılında ölmüştür ve kendi adına yapılmış olan Türbede yatmaktadır. Hala mezarı hep ziyaret ediliyor.
  • Nasrettin Hoca’nın fıkralarından yola çıkılarak Ömer adında bir oğlu olduğundan bahsedilmektedir fakat tam olarak bir kanıt yoktur.
  • Nasrettin Hoca’nın kişilik özellikleri, İslam dinine bağlıdır ve cevapları ile her zaman insanları şaşırtmıştır. İnsanları verdiği cevaplar ile güldürerek hayatta yaşanılan ve karşılaşın problemlere sürekli değindi.
  • Hoca, 13. asırda Selçuklu zamanında yaşamış denilmektedir ve Müslüman olarak biliniyor.
  • Nasrettin hoca fıkraları insanların başına gelmiş gülünç olayların aslında görünüş itibari ile komik olsa da ince hikmetleri dile getirmiş düşündürücü lafları vardır.
  • Allah’ın emir ve yasaklarını latife üslubu ile beraber yansıtmıştır.
  • Eserlerinin toplandığı mekanlardan biri Londra’da bulunan British Museum’da bulunuyor bu eserin ismi, ‘’Haza Terceme-i Nasreddin Efendi Rahme’’ yazma eseridir.
  • Nasrettin Hoca’nın fıkraları popülerlermiş ve her dilden fıkraları, sözleri çevrilmiş, dünyaca tanınmıştır.
  • Nasrettin hoca hayatı ve eserleri konusunda edinilen bilgiler söylentilerle karışmıştır ve sürekli olarak değişime uğramıştır ve epik bilgilerde yer almaktadır.

Nasrettin Hoca’nın Eserleri

Nasrettin Hoca’nın fıkraları genel olarak eserleri haline gelmiştir ve Nasrettin Hoca fıkralarında sürekli Anadolu insanının düşüncesini, yapısını ve iyiye yönelmeyi anlatmıştır. Hatalarını ve kusurlarını mizahi bir dille açık bir şekilde söylemiştir. Nasrettin Hoca edebi kişiliği genel olarak Türk Edebiyatı’nda açık, sade ve kısa olma özelliğiyle direk konuyu anlatması ön plandadır. Fıkralarında her zaman bir ders verilmesi amaçlanmıştır. Nasrettin Hoca’nın hayatı ve fıkraları genel olarak şu şekildedir,

  • Nasrettin Hoca fıkraları tahmini sayısı ve derlenmiş olan tam 482 adet bilinen fıkrası bulunmaktadır.
  • Nükteli, kısa ve güldürücü tarzında fıkraları ile tanınan Nasrettin Hoca, sözlü edebiyat geleneği eserleri ile karşımıza çıkmaktadır.
  • Nasrettin Hoca’nın diğer yüzü konusunda dini konuları ele alarak inançlı insanları gücendirdiği görülür ve bu tarz fıkralar biraz sertlik mizahının üstünde yer almıştır. Yine de bu bilgi tam olarak doğru değildir.
  • Nasreddin Hoca fıkraların genelinde soyut olarak değil tamamen yaşanmış bir olay içerisinde bir olgu ile bağlantılı bir şekilde ortaya çıkmaktadır ve söylenen her şeye bir cevabı bulunmaktadır. Bu cevaplar bazen hayrete düşürse de insanlar tarafından çoğu zaman yanlış anlaşılabilir.
  • Nasreddin Hoca’nın sürekli eşeğin üstünde olması fıkralarında dile gelen ve genellikle kendi gibi kendi kişiliğinde olan bir simgedir. Nasrettin Hoca denilince direk eşeği akla gelir ve eşekle ayrı bir Nasrettin Hoca düşünülemez.
  • Nasrettin hoca her zaman din ve devlet adamlarına karşı ve diğer ırklara saygısını korumuştur fakat Araplara yönelik tarzda cümlelerinde aşağılama görülmektedir.
  • Fıkra insanları güldürürken düşündürür ve güncel olarak bazen de olay sırasında söylenmesiyle bilinmektedir.
  • Nasreddin Hoca fıkralarının temel özelliği genel olarak insandan yola çıkmasıdır ve fıkralarında insanın yaşam tarzına ve e toplumdaki durumunu zekice anlatmaya çalışır.
  • Birçok yerde tanınan Nasrettin Hoca fıkraları, Kazaklarda Koja Nasrettin, Azerilerde ve İran bölgesinde Molla Nasreddin olarak bilinir. Ayrıca Özbeklerde Nasreddin Efendi ismi ile bilinmektedir. Uygur bölgesinde ise Afandi adı ile bilinmiştir.
  • Geçmişten günümüze ulaşan ve sayısı hayli kabarık olan Nasreddin Hoca fıkraları genel olarak anonim ürünlerdir.
  • Fıkralarında toplumsal karşıtlıklar, olumsuzluklar büyük bir ustalıkla işlenmektedir aynı zamanda sağduyulu, tuhaf hareketler karakter özelliğini yansıtır. Nasreddin Hoca, genel olarak zor durumda kaldığı zamanlarda küçük hesaplara başvurmaz. Her yaptığı sağduyular, ahlak esasına dayanmaktadır.
  • Fıkralarda Nasrettin Hoca, olayın başında zekâsını gizlemektedir. Fıkralarda Nasrettin Hoca kendini çalışkan, zeki ve ahlaklı olarak sürekli göstermektedir.
  • Fıkralarında odun keser, hayvan yükler, buğdayını değirmene götürme işleriyle uğraşır veya popülerleşmiş olan eşeğiyle pazara gitmektedir.
  • Mesleği imam ve kadılık olduğu için fıkralarda da bu tarz söylemler içermektedir her zaman fıkralarında kanunlara, devlete, geleneğe saygılı olduğu görülür.
  • Fıkra yeteneklerinde kişiler pek kalabalık değildir ve her zaman başkahraman kendisi olmaktadır.
  • Fıkralarda etrafında olan genel şeyler karısı, eşeği ve komşu unsurlarıdır.
  • Nasrettin Hoca’nın fıkralarından bazıları atasözleri gibidir ve günümüzde hala kullanılmaktadır.
  • Nasrettin Hoca’nın en çok bilinen fıkraları, Parayı Veren Düdüğü Çalar, Ya Tutarsa, Gönlüm Buna Razı Olmadı, Vasiyet Etmiş gibi mutlaka duyduğunuz fıkralarıdır.

Nasrettin Hoca’nın fıkraları güldürürken de bizlere zaman zaman yeni şeyler öğretmiş ve geçmişten bugüne sadece Türkiye’de değil çoğu toplum tarafından tanınmıştır.