Reşat Nuri Güntekin’in yazmış olduğu ve basımını sağladığı Damga romanı edebiyatın en kısa romanları arasındadır. Reşat Nur Güntekin, romanın geçtiği yılları Osmanlı’nın yıkılış dönemine göre yazdığını söylüyor.
Kitabın Konusu
Damga, âşık bir gencin sevdiği kızı mutlu etmek için hırsız damgası yemesi ve bunun üzerine gelişen olayları anlatır. İffet isimli adam, Verdia adındaki kadına deliler gibi âşıktır. Bu aşkın bedellerini ağır ödeyen İffet, hırsız damgasıyla uzun yıllar acılar çekmek zorunda kalıyor. Aşık olduğu kadın uğruna hırsızlık damgası yiyen İffet, kadından beklenen ilgiyi göremeyip büyük bir üzüntü ve kedere düşüyor. O dönemde yazılan kitapların sonu hep mutlu bitse de İffet’in sonu çok acılı bitmiştir. Yapılan iyiliğin bir öneminin kalmadığı İstanbul’u da beraberinde anlatan yazar büyük bir başarı göstermiştir.
Kitabın Ana Fikri
Bir insana duyulan aşk kontrol altında tutulmazsa aşık kişinin hayatını mahvedebilir. Gözleri kör olana kadar sevmek her zaman yarar sağlamaz.
Kitabın Karakterleri
Halis Paşa: Karakter romanda İffetin babası olarak karşımıza çıkıyor.
Hatice Hala: Karamürsel’de yaşayan iki çocuk annesidir. Eşi yoktur, dul bir kadındır. Romanda İffetin halasıdır.
İffet: Olayın içindeki asıl kişidir.
Muzaffer: Kibirli, miskin, tembel, uyuşuk adam olarak karşımıza çıkar. İffetin ağabeyidir.
Vedia Hanım: Cemal Bey’in ikinci eşi olarak karşımıza çıkıyor.
Cemal Kerim Bey: Çocuklara ders veren öğretmen.
Kitabın Özeti
İffet yaramaz, ele avuca sığmayan çok enerjik bir çocuktur. İffet, büyüdükçe daha durgun ve olgun kararlar almaya başladı. Saray’da görevli Paşa Halis’in oğludur. Çok bilgili ve uzaktan akraba olan Mahmut Efendi’den özel olarak ders alırdı. Babası ve abisi asker kişilikli insanlardı, fakat İffet hep hukuk okumak istedi. İffet, ağabeyi Muzaffer’in hiçbir hareketini doğru bulmaz ve onun gibi olamamaya özen gösterirdi. Bunun farkına varan Mahmut Efendi, Muzaffer’den daha yararlı eğitimi İffet’e verirdi.
İffet, Paşa babasından habersiz Kalfa Kamiyap’ın sayesinde haftanın belirli günlerde mahalle mektebine gidiyordu. Yaz aylarında şehirden uzaklaşıp Hatice Halı’sının Karamürsel’deki Damlacık çiftliğine kendisini atardı. Burada geçirdiği zaman ona çok yararlı gelmekteydi. Halasıyla kurduğu bağ çok kuvvetliydi. Halasıyla muhakkak öykü geceleri yapıyordu. En sevdiği öykü ise hayaletli değirmen adlı öyküydü, sıkılmadan tekrar tekrar bu öyküyü dinlerdi. Hayaletli Değirmen öyküsü: Birbirine çok aşık Fatma ve İsmail arasında geçiyordu. Askere giden İsmail’in 2 yıl boyunca hiç gelmemesi üzerine babasının çevresindekilerin sözünü dinleyip Fatma’yı Gaffar Ağa ile evlendirmesiydi. İsmail, uzun bir süre sonra askerden döndüğünde Fatma’nın başkasının yâri olduğunu öğrendi. Fakat ikisi de birbirinin o kadar çok seviyordu ki Fatma’nın evliliği onları ayıramadı. Sık sık değirmede buluşuyorlardı. Birgün değirmene yaklaşmakta olan birini gören İsmail, Fatma’nın namusunu kurtarmak için çok derin olan değirmen suyuna atladı. İsmail’e o günden sonra hiç rastlanmadı, cesedi de ortaya çıkmadı. Fatma’da acılı bir şekilde üzüntüden hasta olup ölene kadar yaşamına devam etti.
İffet, bu öyküyü her dinlediğinde aklına bir insanın bir insan için nelere razı geldiğini hatırlar ve düşüncelere dalardı. İffet, hukuk mektebine gidecek yaşa geldiğinde babasının ve Muzaffer abisinin tüm engellerine rağmen hukuk mektebine yazıldı. İffet’in abisi çok büyük unvanlara gelmeye başladı, kollarında sırma kordonlarla geziyordu. İffet’se babası tarafından İdadi Mektebi’ne gitmek üzere yola çıkarıldı. İffet okulda sorgulayan, özgürlükçü ve meşrutiyet yanlısı bir insanla tanıştı. Bu insanın adı Celal Abi’ydi. Celal’i hiç kimsenin korkutamaması ve fikirlerini çekinmeden söylediği için büyük saygı duyuyordu. Okuldaki bu düşünceler özgürlükçü düşünce arttı hatta bir öğretmenin tutuklanmasıyla İffet, sorgusuz sualsiz bu okuldan alındı. İffet’in babasının konumundan dolayı tüm okul hocanın İffet tarafından tutuklandığını düşündü. Babasının bu okuldan alınma kararına İffet hiç karşı çıkmadı.
Aradan fazla bir süre geçmeden ülke de Meşrutiyet ilan edildi. Meşrutiyet’in ilanından sonra Paşa babası biranda Midilli’ye sürgün edildi. Babasıyla İffet’te sürgün edilmiş bulundu. İffet, babası güçten düşene kadar onunla birlikte hayatına devam etti. Babası bir gün hayata gözlerini yumdu, büyük bir üzüntüyle İffet, İstanbul’un yolunu tuttu. İffet, bir konak beyinin çocuklarına özel ders vermek için işe alındı. Konak beyinin ikinci hanımı İffet’i çok derin duygularla etkilemeyi başardı. Vedia’yı görmek için çocuklara daha çok kurs vermeyi teklif etti ve Vedia’ya aşkını ilan etti. Vedia, İffet’in bu ilanını karşılıksız bırakmadı ve sürekli sahilde buluşmaya başladılar. İffet, halasından öğrendiği öyküyü Vedia Hanım’a anlatmaya başladı. Bir gencin sevdiğini korumak için öldüğünü duyan Vedia, bu aşk karşısında çok etkiledi. Yine bir gece Vedia ile buluşmuş mutlu bir şekilde oturuyorlardı. Fakat bahçıvan, bahçeyi dolaşmak için çıktığında ikisini görmüştü yanlarına doğru hızlıca geldi. İffet, öyküde ki gencin davranışını hatırlayıp buraya hırsızlık için geldiğini söyledi. Hırsızlık damgası yiyerek hapishanede 6 ay vakit geçirdi. Cezasını çektikten sonra Vasif Efendi ile serbest kaldı. İffet, dışarıdaki insanların bakışlarını yanlış anladı ve dışarıda huzursuz olmaya başladı. İffet, dışarlarda boş boş dolaşmaya başladı ve bir gün yolda Celal Abisine rastladı. Celal abisiyle yemek yiyerek karnını doyurdu. Daha sonra vedalaşarak Celal’in yanından uzaklaştı. Muzaffer abisinden uzun süre sonra bir haber aldı. Haberde yengesinin sağlık durumunun iyi olmadığını öğrendiği için zorunlu olarak Fahriye Yengesini ziyaret etti. Fahriye Yengesi, iffet’i çok sevecen ve sıcak karşılayarak onunla beraber vakit geçirdi. Fahriye Yengesi İffet’ten ufak bir istekte bulundu. Yengesi, İffet’e 400 bin lira vererek hesabına yatırmasını istedi. İffet, yengesinin parasını güvenip ona vermesine çok mutlu oldu, çünkü abisi bile İffet’e güvenmiyordu. Bu hareketle İffet’in kendisine olan saygısı ve güveni arttı.
Celal, İffet’e hayatını devam ettirmesi için bir iş bulmuştu. İffet, sevinerek iş yerine doğru gitti. İş sahibinin ondan istediği şey gümrükten hırsızlık yapmasıydı. İş sahibine tekrar ulaşacağına dair söz vererek oradan uzaklaştı. Yaşanan olay çok fazla gururunu kırdı ve namuslu bir iş bulma hayalini suya düşürdü. Yaz yavaş yavaş yerini kışa doğru bırakıyordu. Artık iş bulma hayali iyice kaybolduğu gibi yoksulluk sınıra gelmişti. Bazı geceleri aç yatmaya bile başladı. Elindeki bütün eşyaları satmaya başlamıştı en son baba yadigârı saatini satarak ev kirasını ödemeye çalıştı. Celal, İffet’in üzüntüsü ve zor durumuna çare bulmak için Hukuk Milliye Gazetesi’nde iş başvurusu yapmasını söyledi. Hukuk Milliye Gazetesi zamanla devlet tarafından kapatıldı. İffet, yine aç ve açıkta kalma riskiyle karşı karşıya geldi. Muzaffer abisinin gönderdiği para ev kirasını ödemeye anca yetiyordu. Celal, ticaretle uğraşıp bir yerlere gelmeyi başardı. İffet’i yanına alarak gemilere mal taşıması konusunda ikna etti. Etrafındaki insanlarla muhabbet ederken hayata bağlılığı daha çok arttı. İffet, çok sevecen yardım sever bir insandı, her aman dileyenin yanında bitiyordu. Birgün Afyon’da trenin birisi bozuldu. Rana, diye bir kız trendekilerden sürekli yardım istiyordu. Bunu gören İffet, Rana’nın yanına koşarak annesini kurtarmaya çalıştı. Rana, çok sohbetkar olduğu için İffet’le uzun zaman sohbet etti. İffet, işlediği suçtan dolayı Rana’ya karşı kendini mahcup hissetti ve oradan oradan uzaklaştı. Yolda yürürken iki insanın birbirine bağırdığını gördü ve sebebini sordu. Erkek, kadının hırsızlık yaptığını ve polis çağıracağını söyledi. İffet’de aynı durumdan geçtiği için kadının çaldığı şeyin parasını ödedi ve adamdan özür diledi. Yalnız İffet’in hayalindeki gibi bir kız olmadığını ancak sabah uyandığında anladı. Muzaffer abisi İffet’te bir telgraf göndererek babasından yüklü bir miktar miras kaldığını söyledi. İffet, bu parayla çok güzel ev aldı. Birgün Beyoğlu sokaklarında, yavaş yavaş yürürken Vedia’yı gördü. Veida’yla tekrar vakit geçirmeye ve sohbet etmeye başladı. Birkaç ay zaman geçirdikten sonra Veida’ya evlenme teklifi etti. İffet’in evlenme teklifini düşünmeden Veida ret etti ve bir daha İffet’le buluşmadı.
Kitabın Yazarı
Reşat Nuri Güntekin, İstanbul’da 1889 yılında Nuri Bey’in oğlu olarak dünyaya geldi. Küçük kız kardeşinin erken yaşta kaybettiği için tek çocuk olarak büyüdü. Cumhuriyet döneminin en önemli yazarları arasında görülüyordu. Çalıkuşu, Anadolu Notları ve Yeşil Gece gibi Türkiye’nin en önemli romanlarını yazmayı başarmıştır. Anadolu insanına yakından tanıma fırsatını Müfettişlik görevi sayesinde kazandı. Eserlerin çoğunda Anadolu’daki sosyal yapıya, insanların kültürel özelliklerine yer verdi. Reşat Nuri Güntekin, öksürük ve nefes darlığıyla hastaneye gitti, hastanede çıkan sonuç akciğer kanseri teşhisiydi. Kanserin tedavisini bulmak için Londra’ya kadar gitti. Yapılan tüm tedavilere rağmen Reşat Bey, 7 Aralık 1956 tarihinde kansere yenik düştü ve öldü. Cenazesi Karacaahmet Mezarlığı’nda bulunuyor. İstanbul’da birçok sokağa yazmış olduğu eserlerin ismi verildi.