Meşa Selimoviç 1942 yılında Hırvatlar tarafından canice öldürülen ağabeyinin öldürülmesinin ardından bu vahşeti yazmak nesilden nesillere aktarmak istemiştir. Derviş ve ölüm konusu hüzünlü bir kardeş ölümüne dayanmaktadır. Kardeşini kaybetmiş olmanın son derece büyük bir etkisini yaşaması nedeniyle hemen kaleme alamamış ve bir süre beklemek istemiştir. Sonuç olarak kardeşinin öldürülmesinin ardından yaşadığı olayı tarafsızca ele almasının mümkün olmadığına inanmıştır. Derviş ve ölüm özeti tasarlanmış halde bir süre beklemesinin ardından ölümün üzerinden yirmi iki yıl geçtikten sonra yavaş yavaş kitap yazma kararı almıştır. 1962 yılında yazmaya başladığı kitabını 1966 yılında tamamlamıştır. Acele etmeden sakin ve edebi dili kaybetmeden romanını yazar Meşa Selimoviç eserinde yaşantısındaki tüm detaylara değinmiştir.
Romanda Yer Alan Şeyh Karakteri
Derviş ve ölüm incelemesi yapılırken bahsedilmesi gereken en önemli karakter Şeyh Ahmet Nurettin olmaktadır. Söz konusu karakterin kardeşi haksızlıklar nedeniyle öldürülmüş ve büyük bir etki altına girmiştir. Şeyh Ahmet’in yaşamış olduğu bu olay hayatında önemli değişimlere temel sağlamış olmaktadır. Bu olay üzerine hayatında bir takım değişiklikler yaşayan Şeyh Ahmet içinde bulunduğu ortam ve kişiler ile mücadele etmeye başlamaktadır.
Derviş ve Ölüm Konusu
Meşa Selimoviç kardeşinin öldürülmesi üzerine yaşamış olduğu buhranı bir süre üzerinden atamaz. Biraz olsun derdinden sıyrılmayı başardığında ise, Derviş ve Ölüm adlı romanını yazar. Derviş ve ölüm konusu her şeyden önce bir ağabeyin duygusal karmaşalarını değişikliklerini sergilemektedir. Bir insanın en yakınının suçsuz yere tutuklanarak idam edilmesi noktasında bazı duyguların aşılmasının ne kadar zor olduğunu özel bir titizlik ile anlatan Meşa Selimoviç yaşadığı ruh dünyasındaki tüm değişiklikleri büyük bir titizlikle okuyucuya aktarmaktadır.
Derviş ve ölüm incelemesi
Yaşanmış gerçek bir olayın okuyucuya yansıtıldığı en kıymetli romanlar arasındadır. Dünya klasiklerinden biri olan “Derviş ve Ölüm” içerdiği değişik ruh dünyasından bazen kaçışları bazen sebepleri araştırmaktadır. Arayıp bulamamak ya da nedenlerin bağlı olduğu sonuçları bir türlü görememek üzerine kuruludur. Derviş ve ölüm incelemesi yapılırken, yazarın iç dünyasını bilmek ve tanımak son derece önemlidir.
İnsanların ruh halinin çeşitliliğinden bahseden yazar okuyucusuna aslında birden fazla kişi olduğunu anlatmaktadır. Bir tasavvuf hikâyesi değildir. İsmiyle özdeşleştirilmemelidir. Derviş ve ölüm özeti olarak kısaca tanımlamak gerekirse, okurken bir roman değil hayatın en acı yüzünü görebileceğiniz bir anlatım ve gerçek bir yaşam dramıdır. Okurken insanın kendisiyle hesaplaşmasını sağlayan aslında temelde ne hissettiğini düşündüren bir Dünya klasiğidir.
Derviş ve ölüm özeti
Kitap Kuran-ı Kerimden ayetler ile başlamaktadır. Söz konusu bu ayetler her bölümde açılış cümlesi olarak okuyucunun karşısına çıkmaktadır. Kitap toplam on altı bölümden ibarettir. Ve her bölümde okuyucuyu birbirinden ayrı duygular ile aynı konuyu ele alıp farklı düşüncelere sevk etmektedir. Derviş ve ölüm özeti kısaca yazabilmek pek mümkün değildir. Romanda yazar aslında devrim kültürü ile büyüdüğü için içinde bulunduğu hayat ile bir derdi yoktur.
Doğal ve sıradan bir yaşam sürmektedir. Ancak kardeşinin ölümünden sonra yaşantısındaki tüm duyguları ve olayları araştırmaya ve incelemeye başlamıştır. Politik yeni fikirleri olan ve duygularıyla bastırmaya çalışan ve bazen de bastıramayan bir iç çatışma yaşamaktadır. Tüm bu olayların roman içerisinde görünen karakteri Bir Mevlevi tekkesi şeyhi Ahmed Nureddin’in duyguları olarak okuyucuya aktarılmaktadır. Derviş ve ölüm konusu bir Hıdırellez eğlencesiyle başlar. İnsanlar eğlence sınırlarını bilmeyerek sınırsızca eğlenmekteyken Şeyh Ahmed tüm bunlara tahammül edememektedir.
Zamanın kötüye gittiğini ve günden güne daha da zorluklar ile baş edeceğini düşünmektedir. Böyle geçen zaman içerisinden kardeşi Harun’u sebebi tam olarak bilinmeyen bir suç nedeniyle hapsederler. Bunu öğrenen Şeyh Ahmed kardeşini kurtaracaktır. Fakat günler sonra kardeşi Harun’un ölüm haberini almasıyla hayatı değişir. Kardeşinin ölümünün nedenini aydınlatmak için çabalar ve büyük emek harcar fakat yöneticiler Şeyh Ahmet’in bu konuyu fazla araştırmasından rahatsız olacaklar ki Şeyh Ahmed Nurettin’i de hapse atarlar. Derviş ve ölüm incelemesi yapılırken romanda dikkatleri çeken Şeyh Ahmet Nureddin’in değişimi olacaktır.
Kardeşi Harun’u kaybeden şeyh Ahmed hapisten çıkar çıkmaz dervişliği bırakır ve tekkeden ayrılır. Tutukluluk hali şeyh olmasından kaynaklanan sabır etme gücünü bitirecektir. Ve bu nedenle Dervişliği bırakır. Kardeşinin öldürenler ile savaşacaktır. Ancak gücü olmadığı için bunu da başarmak ister fakat başaramaz. Bu noktada yazar romanda Derviş ve ölüm konusu içerisinde yaşadığı olaylara okuyucuyu şahit tutmaz.
Okurlarına kurmuş olduğu cümleler ile yaşadığı buhranı anlatmaktadır. Düşünce dünyasının son derece genişleten yazar. Yaşamdan tüm beklentisi gitmiş ve Dervişlik ile kardeşliği arasındaki bağlantıyı kurma çabası içerisinde hafızalarda yer edinmeye çalışır. Derviş ve ölüm özeti anlatılan tüm detaylar bir dervişin hikâyesi olsa da roman tasavvufi bir eser değildir.
Ölümün Derin Anlamları
Dervişlerin sabrı, hoşgörüsü ve itaatleri meşhurdur. Ancak şeyh Ahmed tutuklu iken bu duyguları unutur ve intikam ile hırslanır. Özgürlüğüne kavuştuğunda ise, ne kadar kardeş olabildiğini ve ne kadar derviş olabildiğini sorgular. Derviş ve ölüm özeti olarak yapılması gereken tek yorum. Okuyucuyu içsel dünyasına yönlendiren bir dev yapıt olduğu yönündedir. Ölümün bir son olmadığına inanan yazar doğru ve yanlış kavramlarından uzaklaşarak duygularının sesini dinlemeyi öğrenir.