Dokuzuncu hariciye koğuşu Türk edebiyat tarihinin en önemli başyapıtlarından biridir. Peyami Safa tarafından kaleme alınan bu eser aynı zamanda da ilk Türk psikolojik eserlerden biridir. Romanda Peyami Safa kendi hayatını anlatmaktadır. Bu sebepten dolayı Dokuzuncu hariciye koğuşu konusu otobiyografik bir roman olarak okuyuculara sunulmaktadır. Roman 1930 yılında basıma girmiş ve raflarda yerini almış olmasına rağmen 1937 yılında tekrarlanan baskısı ile daha çok kitleye yayılarak tanınmıştır.
Peyami Safa ve Çocukluk Yılları
Sultan Abdülhamit döneminde Sivas şehrine sürgün olarak gönderilen babasını 2 yaşlarında kaybetmiş olan Peyami Safa annesi ile birlikte kocasının ölümünün ardından İstanbul’a taşınmışlardır. Dokuzuncu hariciye koğuşu incelemesi İstanbul’da Peyami Safa’nın annesi Bedia Server Hanım son derece zor günler geçirmiştir.
Maddi imkânsızlıklar ve açlık zorlamıştır bu ana ve oğlu. Peyami Safa zor günlerin devam etmesiyle de dokuz yaşında kemik hastalığına yakalanmıştır. Hekimler tarafından bir kolunun kesilmesi ön görülse de buna izin vermemişlerdir. Tam olarak on yedi yaşına kadar hastanelerde zor zamanlar yaşayan Peyami Safa çok zor bir hayat geçirmiştir. Bu nedenledir ki, çocukluk yıllarını Dokuzuncu hariciye koğuşun adlı romanında derlemiştir.
Dokuzuncu hariciye koğuşu özeti tam olarak yazarın çocukluk yıllarındaki hastane maceraları anlatılmaktadır. Bu maceraların yanı sıra olumsuz koşullara rağmen akrabası olan Paşa kızına âşık olmasından dolayı zor zamanlarda yaşamıştır. Dokuzuncu hariciye koğuşu tam olarak sevginin gücünü hastanede hissederken yaşama tutunmaya çalışan bir çocuğun hikâyesidir.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Konusu
Romana konu olan üç ana karakter vardır. Bunlar Peyami Safa’yı karakterleştiren Hasta çocuk- Nüzhet ve Doktor Ragıp olmaktadır. Dokuzuncu hariciye koğuşu konusu genel olarak hasta çocuk güzel kızı sever ancak kız hasta çocuk ile ilgilenmemektedir. Kızın annesi yaşanabilecek bir ilişkiye karşıdır. Bu nedenle damadını kendi seçmeyi tercih etmiştir. Kızını Doktor Ragıp ile evlendirmeyi planlar annesi. Babası ise kızının mutlu olması yönünde düşüncelere sahiptir.
Nüzhet için bir yanda sakat kalma ihtimali olan hasta bir çocuk bir yanda da genç ve zengin bir doktor hikâye kurgusu yaşanan tüm olaylar bu üç karakterin çekişmeli yaşam öykülerinden ibarettir. Dokuzuncu hariciye koğuşu incelemesi yapıldığında yayınlanma geçmişinde ilk yayınlanma tarihinden günümüze kadar tüm baskılarında dikkatleri çeken bir roman olmaktadır.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Özeti
Romanda söz konusu kahraman 7 yaşında hastalık ile tanışıp 15 yaşına kadar son derece zor günler geçiren yaşam mücadeleleri ile dolu bir hayat sahiptir. Hastalık takip süreci boyunca teşhisi konulamayan söz konusu hastalığın yıllar sonra “kemik veremi” teşhisi konulmaktadır. Dokuzuncu hariciye koğuşu konusu içinde varlığını sürdüren hasta çocuk için doktorlar doğru bir beslenme, bakım ve stresten uzak bir hayat tavsiye etmektedirler. Kahraman doktorların tavsiyesini annesine söyleyemez nedeni ise, fakir bir yaşamları vardır.
Annesi hasta olan oğlunu uzak akrabası olan ve Erenköy’de ikamet eden Paşanın yanına gönderir. Burada bir parça daha iyi bir yaşam kolaylığı bulunacaktır. Gitmiş olduğu bu evde çocuk yaşlardan bu yana arkadaş oldukları kuzeni yani paşanın kızı Nüzhet bulunmaktadır. Nüzhet hasta çocuktan ise tam dört yaş büyüktür. Roman kahramanı için yaşamış olduğu bu aşk karşılıksız değildir.
Nüzhet kahramanı sevdiği anlamıştır. Annesi dokuzuncu hariciye koğuşu incelemesi yapılırken roman içinde yer alan üç ana karakterden biri olan otuz beş yaşındaki Doktor Ragıp ile evlenmesini istemektedir. Babası Paşa ise bu evliliğe onay vermemektedir.
Kızın annesi Nüzhet’in çocuğa olan ilgisini fark eder ve evden göndermek için hasta çocuğu bulaşıcı bir hastalığı olduğu konusunda iftira atmaktadır. Dokuzuncu hariciye koğuşu özeti kısmında yer verilmesi gereken en önemli detay bu kısımdır. Annesinin bulaşıcı hastalık iftirası ile köşkten ayrılmak ister ancak o gece hasta çocuğun annesi gelmiştir. Köşkte kalırken Doktor Ragıp annesi ile kızı görmeye gelir. Bu geliş bir felaketin habercisi olmaktadır. O akşam yenilen yemekte hasta çocuk Doktor Ragıp ile Paşanın konuşmalarına muhalefet olarak karşı gelmektedir. Bu durum ise Paşa ile hasta çocuk arasındaki ilişkiye darbe vurmuştur.
Morali iyice bozulan hasta çocuğun hastalığı iyice ilerler ve sonuç olarak hastaneye tekrar yatırılır. Hastaneye yatan ve doktorların ayağını keseceğini düşünen çocuk zor zamanlar geçirecektir. Bu sıra da hastanedeki yatmış olduğu yer de dokuzuncu hariciye koğuşu olacaktır. Yaşamış olduğu tüm sıkıntıların burada son bulacağından habersiz tedavi sürecine başlanır. Dokuzuncu hariciye koğuşu özeti düşünüldüğünde zor zamanlar yaşayan hasta çocuk burada ameliyat olur ve kesilme ihtimali olan ayak kurtarılır. Ameliyattan sonra ayak biraz kısalmıştır. Buna rağmen ise hastalık tamamen iyileşmiştir.
Hasta çocuk artık tüm tedavi sürecini bitirir ancak ayağının üzerine bir süre basamayacaktır. Hastaneden çıkacağı gün Nüzhet ile Doktor Ragıp’ın evlendiği haberini alır. Bu haber ile de zor bir süreç geçiren hasta çocuk dışardaki hayatın onu korkuttuğunu söyler. Ve bir hasta için onun çektiklerini yaşayanlar için bir roman yazmak istediğini vurgular. Hasta çocuk şuna inanır ki bir hastayı sadece başka bir hasta tam olarak anlayabilir. Dokuzuncu hariciye koğuşu konusu için elde ettiği deneyimlerine dayanarak onlara güç veren ve onları okuyacağı bir roman yazmak ister.