Serenad’ın yaşattığı etkinin aşağısında kalmamış, çarpıcı bir romandır. Her şey sessiz ve sakin yaşanılan balıkçı köyünde kadının birinin genç yaşında cinayete maruz kalmasıyla başlar. Dünyadan uzaklaşmış ve hiçbir şeye karışmayan zamanında inşaat mühendisliği yapmış adamla, oldukça genç oluşu ve güzelliğiyle dikkat çeken, merak duygusu fazla olan sorgucu özelliği ön planda gazeteci kızın karşılaşıp tanışması da bu cinayet olayıyla sağlanır. Bu romanda kurgu ve gerçek karışmış adeta birbirlerinin yerine geçmiştir. Duygular en kuytu ve en karanlık köşelerde yerini alır. Hikayelerin ardı arkası kesilmez ve duygu durumunun en ıssız ve ışıksız bölgelerde canlandığı bu romanda hikayeler birbirini izler. Binbir Gece Masalı olarak bildiğimiz yapıtların modern halidir adeta. Burada Şehrazad erkektir. Aşk ve sevginin mutluluğun zirvesinde bulunan son çıkış ve varılacak son nokta olduğu görüşündekiler bir kez daha düşünmeleri için imkan yaratan Kardeşimin Hikayesi, aşkın gerçeklerine, aşkın karmaşık ve çözülmez yapısına ve aşkın yarattığı tuzak ve tehlikelerle alakalı bir çırpıda okuyabileceğiniz tutkulu ve heyecanı dorukta bırakan bir romandır. Tutku ve ihtiras dolu bu hikayede, hikaye içinde hikayelerin yer aldığını görmek mümkündür. Yazar bu roman ile okurların beğenisini kazanmış ve ona hayran olanların sayısı bir hayli artmıştır. Bu kitapta polisiye türündeki bir hikaye aşk ile karşı karşıya gelmiş ve aşkı sorgularken kendimizi de hikayenin ortasında buluşumuzun farkına varırız. Mutluluk ve aşkın iç içe olduğu fakat biz aşkın varlığını sorgularken kitap bizi olayların iç içeliği ve karmaşıklığında sürükler. Bu romanda polisiyenin içinde gizlenmiş bir aşkın öyküsü olayların birbirinin yerine geçmesiyle aktarılır.
KİTABIN KONUSU
İstanbul’un ilçelerinden birinde geçen bu roman köydeki bir cinayet mevzusunun araştırılması kendisine verilen gazeteci ile Ahmet Arslan adlı davetlinin arasında geçen olaylardır. Ahmet Bey ile gazetecinin görüşmesinin sebebi Ahmet Bey’in Arzu isimli kişinin öldürüldüğü geceye ait orada bulunan kişilerin arasında olmasındandır. Ahmet Bey ile kurulan diyaloglar onun geçmişine uğramasına yol açar. Kendi öz yaşamını anlatırken fark etmiştir ki bu muhabbet cinayetten uzaklaşmış ve kendi kardeşinin öykülerine evrilmiştir.
KARAKTERLER
Ahmet Bey: Ahmet Arslan isimli bu bey kitabın baş kahramanıdır. Cinayetin olduğu gece ölen Arzu Hanımın davet ettiği kişilerden biridir bu sebeple gazeteci cinayeti sorgulamak için köye uğradığında ilk olarak onun yanına varır. Kendisi elektrik mühendisliği yapmıştır ve emekli olmuştur.
Mehmet Arslan: Ahmet Bey ile kardeştir. Hakkındaki esaslardan ve onun bilgilerinden sıkça söz edilir. Kitabın ana teması ve işlediği konu onun kişiliği ve kim olduğuyla yakından ilişkilidir hatta bizzat kendisidir.
Kerberos: Ahmet Bey’in hayvanı olan köpektir.
Olga: Mehmet Arslan’ın sevdiği kadın
Arzu Kahraman: Öldürülen kadındır. Katilinin kim olduğu merak konusudur ve kitaptaki olay zinciri onun katilinin kim olduğuyla şekillenir.
KİTABIN ÖZETİ
Arzu Kahraman cinayete maruz kalmış ve ölmüştür. Kimsenin ummadığı bir şey gerçekleşmiştir. Sebebi belirsiz bu cinayete kurban giden Arzu Kahramanın misafirlerinden olan Ahmet Arslan cinayet işlendiği sırada oradadır. Bu yüzden diğer konuklar gibi kendisi de şüpheliler arasındadır. Gazeteci bir kız olayı sorgulamak için köye gelir ve Ahmet Bey’ uğrar. İkisi biraz tartışıp didişse de Ahmet Arslan kızın sorularına cevap veriyor. Olay hakkında konuşmaya devam ediyorlar. Kız işinde daha başarılı olmak ve mevkisini yükseltmek hedefindedir ve bu olayı da dikkatle incelemektedir. Duygusallık konusunda zayıf olan Ahmet Bey ile iletişim kurmak zor olsa da bir şekilde konuşmayı başarıyorlar. Ahmet Bey mecbur kalmadıkça herhangi biriyle konuşmayan ve olabildiğince asosyal yaşayan biridir. Zorunda olmadıkça sosyal ilişkiler kurmaz ve insanlarla konuşmaz. Katı ve içe kapanık bir kişidir. Herkesten uzakta yaşamak isteyen ve hayatını insanlardan uzakta kalarak devam ettirmek isteyen biridir Ahmet Arslan. Kız onun yanından ayrılmak istese de oradan uzaklaşıp dönmek istese de Ahmet Beyin bazı cümleleri vardır ki gazetecideki merak duygusunu hat safhaya ulaştırır ve kız orada kalmaya kendini mecbur hisseder. Duygulardan arınmış Ahmet Bey gazeteciye günler süren hikayelerini anlatmaya başlar. Daha doğrusu kardeşi Mehmet’in yaşadığı hikayeleri aktarır. On yaş civarlarındayken bir kaza sonrasında ebeveynleri olan anne ve babasını kaybetmişlerdir Ahmet ile Mehmet. Okullarından mezun olduktan sonra Rusya’ya giderler ve orada çalışma konusunda karar kılıyorlar. Hareketliliği ve zıpırlığıyla bilinen Mehmet bir kıza aşık oluyor Rusya’da. Rusça bilmesinin sonucu onun kızla tek bir kelime dahi edememesi oluyor. Ludmilla adlı arkadaşları yardımcı oluyor ve kolay olmasa da ikisi arasındaki köprü vazifesi görmeye başlıyor, aralarındaki iletişimi sağlıyor ve söylediklerini kendi dillerine göre çeviriyor.
Olga isimli kız ve Mehmet birlikteliklerini ilerletiyorlar. Her şey güzel gittiği sırada Mehmet askerlerce alınıp hücreye hapsediliyor. Mehmet Arslan hücrede kaldığı sırada insanlığa dair her şeyi unutuyor ve kendisini tanıyamıyor. Tüm gereksinimlerini bir köşede gidermek ve tüm gününü odanın bir kenarında bulunan tahtadan yapılmış yatakta uyuyarak geçirmek zorunda kalıyor. Gün ışığının ne olduğundan bi’ haber oluyor Mehmet. Günleri ve geceleri birbirinin yerini alıyor ve gün kavramına dair bildiklerini unutuyor. Zaman terimine ait bilgisini sorguluyor. İnsanlıktan gitgide uzaklaştığını ve hayvanların yaşadığı bir hayata varmak üzere olduğunu düşünüyor. Hayvanlar gibi alışkanlıkler edinmeye başlıyor ve onlar gibi özensiz ve rastgele reflekslere sahip olduğunu düşünüyor. Bir hücrede ne kadar insan kalınabilir ki? İnsanın var oluşundaki özelliklerden kaçı kalır? Mehmet bir yabancı yardımıyla hücreden çıkıyor. Kendisini bir kadının polise ihbar ettiğini öğreniyor. Meğer Ludmilla da Olga’yı sevmektedir ve insanlığa sığmayan davranışıyla Mehmet’e yaptıklarını anlatıyor Ahmet. Mehmet olanları bir türlü kabul edemez ve bunları atlatmayı başaramaz. Kendi hayatını bir türlü kuramaz ve düzene dair hiçbir şeyi geri kazanamaz. Ahmet bunlara dayanamaz ve initihar eder. Bu hikayeyi yaşayan Mehmet’tir. Anne ve babası ölen Mehmet aslında kazada Ahmet’i de kaybetmiştir. Rusya’da yaşananlardan sonra ise ölen Ahmet’in adını almak istemiş ve o adı alınca bir köye yerleşip kimseye karışmadan ve herkesten uzakta yaşamını sürdürmüştür.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ
Ömer Zülfü Livanelioğlu, 1946 senesinde Konya’da dünyaya gözlerini açmıştır. Bu ailenin büyük dedesi olan Ömer Efendi isimli kişi büyük savaşlarda görev yapmıştır. Zülfü Livaneli, Fairfox Konservatuarından mezun olmuştur. Bağlama çalmayı bilmektedir ve bunu eniştesinden öğrenmiştir. Müzik ile alakalı çok alanda ödüllere layık görülmüştür. Eserlerini birçok sanatçımız ve yabancı sanatçılar yorumlamıştır. Türkiye’de kültür ve sanat alanında olduğu gibi politikada da önemli bir isimdir. Sanat hayatı süresinde birçok beste yazmış ve otuza yakın film müziği sunmuştur. Birden Türkiye’den ayrılmış ve İsveç’e sürgün edilmiştir. Sanatçılık dışında birçok işle de meşgul olmuş bulaşıkçılık gibi birçok meslek edinmiştir. Türkan Şoray ile tanışmak onun en büyük hayalidir. Dört film yönetmiştir. Filmleri çok sayıda ülkede yayınlanmış ve izleyiciyle buluşmuştur. Eşi Ülker Hanım’dır ve bir kız evlada sahiptir. Uluslararası alanda da tanınmıştır ve saygı görmüştür.