Sanatçı aynı zamanda, Türkiye büyük Mason Mahfili biri olması sebebi ile Tevrat ve bölümlerinden de etkilenerek yazdığı eser bölümleri şöyledir,
Eserin Özeti
Sanatçının eserinin bütünü gözden geçirildiğinde, Yedinci gün özeti bakımından, yaratılan canlılar arasında bireyin, misyonu gereği idealleri ve umutları olan bir varlık olarak, başına gelen türlü zor şartlarda bile, insan olmanın vasfını unutmaması gerektiği dokunaklı bir şekilde ele alınmasıdır.
En üst mevkide bankada, müdür olarak çalışırken Ömer’i günün birinde, müsteşar tarafından sorgulanmak üzere makamına davet edilir. Müsteşar hazırlanmasında sorumlu, olan dosyalar için, kendisini oldukça incitecek ve küçük düşürecek şekilde, adeta hesap sorarak Ömer’in moralini aşağı çeker. Erkeklik gururu yerle bir olan Ömer, kendini tutamayıp müsteşarla kıran kırana dövüşür. Öyle ki kan revan içinde kalan müsteşar ve odasını terk eder.
Ömer kendi dairesine geldiğinde ilk iş olarak sekreteri aracılığıyla uçak bileti rezervasyonu yaptırır. Sonra çekmecede bulunan kendine ait hususi eşyaları yanına alarak, kurumdan hızlıca ayrılır.
İstanbul’a gitmek üzere uçağa bindiğinde, şimdiye kadar yaşadıkları gözünün önünde, bir film şeridi gibi akar. Artık hayatında rutine binen, sabah belli bir saatte işe gitmesi, gün boyunca yapılması gereken benzer iş yoğunluğu onu yeterince yıpratmıştır.
Üstelik ideal bir eş ve çocuklara sahipken bile. Ömer, ailesi ve sevdikleri için sunabildiği hayat ve şartlarının en iyisini şimdiye kadar onlara vermiştir. Sırtında adeta gizli bir kırbaç varmış gibi, katlandığı bu esaret hayatından feragat etmenin zamanı gelmiştir. Kararı net ve bellidir. Yok olup bu dünyadan gitmek. Yedinci gün Orhan Hançerli oğlu özet bu olaylar silsilesi ile roman boyunca akar.
Ömer, üzerinden on sene geçtiği halde, yolunun düşmediği, küçüklükten Yüksek Okuldaki eğitim yıllarına kadar neredeyse yarı ömrünün geçtiği, şehir olan İstanbul’a doğru yol almak, içine huzur veriyordu. Hesabındakiyle birlikte, var olan parası onun şimdilik geçinmesine yetecektir.
Henüz birkaç saat öncesine kadar, mutlu bir aile tablosu sürdürdüğü hayatında, genç sayılabilecek bir yaş olan kırk üç yaşında, emekliliğin keyfini çıkaracakken yaşadığı bu tatsız hadise, onun şimdi semalarda uçmasıyla devam etmektedir.
Çok temiz olmayan ucuz bir otel odasını Sirkeci’de bulmuştur. Derhal görevliye kaydını Hasan Tükenmez olarak farklı bir isimde açtırır.
Ömer, ertesi sabah uyandığında, saatler artık yedi buçuğu göstermeyecek, sevgilileri olan kızını ya da oğlunu düşünme gibi bir sorumluluğu olmayacak, boyun bağı ile sıcak günlerde bile uğraşmayacak, benzer kahvaltılarla bazen eşinin dırdırıyla işe uğurlanmayacak işe giderken, aynı yolu, aynı ağacı ya da çimeni görmeyecekti.
Dairede çalışırken, gelecek olan zamlar hakkında mesai arkadaşlarının, yaptığı konuşmalar ona artık sıkıcı gelmektedir. Yıllarca üç maymunu oynamak onu yıldırmıştır. İnsanların yüzlerine bakıp, iki yüzlü davranarak, olduklarından farklı davranmak onu bezdirmiştir. Fakat ölüm öyle midir ki? Temizlik saflık ve arınmadır. Ömer yapacağı bu tercihle arınacak ve kurtuluşa erecektir.
Ömer silahı şakaklarına doğru götürdüğünde, arzuhalcilik yapan emekli babası ve gençlik de lise yıllarında iken sevip de söz verdiği Gönül, dimağını zorlar. İntihar etmekten vazgeçer uyur.
Ömer yeni bir sabaha çökmüş yüzü ve kirli sakalıyla uyandığında, son günlerini içinden geldiği gibi salaş geçirmek ister. Bir gazete haberinde, kendisi içi verilen kayıp ilanını görür.
Ömer hesabındaki tüm parayı istediği yerlerde tüketerek, ölüme gitmeyi tercih edecektir. Bunun için, parayı çekmek üzere, banka veznesine geldiğinde, Gönül’le karşılaşır. Lise yıllarında onu Rezzan’a tercih ettiği Gönül’dü bu üstelik. Gönül onu görünce pirim vermemiş, ilgilenmemişti. Fakat, Ömer tıpkı yıllar önceki gibi kalbi onun için çarpmaya başladı.
Otel sahibesi kadın, Ömer’in başına bir şeyler açacağını anlar ve ona duygusal telkinlerde bulunur. Hiçbir şeyin hayat kadar değerli olmadığından bahseder. Ve onu kararından vazgeçirir.
Bunun üzerine Ömer bir not yazarak Gönül’e gönderir. Seni son bir kez görmek istiyorum yazılı notun hatırına Gönül’le yeniden görüşürler. Yaptıkları görüşmede Gönül, hala bekar olduğu ve validesiyle yaşadığını söyleyince Ömer daha çok umutlanacaktır.
İstanbul’dan Ankara’ya geleli henüz bir hafta dolmuşken, bu dünyadan yok olmak üzere yanına aldığı beylik silahını Ömer satar.
Yeni yaşamına Gönül’ün yaşadığı muhitte bir işyeri açarak başlar. Her ne olursa olsun hayatın yaşanılası olduğunu anlamıştır.
Eserin Konusu
Roman baştan sona incelendiğinde, Yedinci gün konusu bakımından hayatta yaşamanın insan için ne kadar değerli bir unsur olduğu yazar tarafından ele alınıp işlenmesidir.
Kaybettiğimiz, bazen tercih etmediğimiz değerler var iken, karşılığında sürdürmeye çalıştığımız tek düze hayat bir anda elimizden kaybolup gidebilir. Tıpkı elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibi, bunun karşılığında isyan edebiliriz. Dünyanın sonu geldi diye düşüne biliriz. Fakat hayat bittiği yerde başlamaktır. Erdemli bir insan olarak, her şeyin kopma noktasına geldiği yerde, ayağa kalkıp yürümesini bilmeli ve yaşamaya devam etmeliyiz. Yazar bu perspektifte kitabın konusunu oluşturmuştur.
Eserin İncelemesi
Orhan Hançerli oğlu eserinin bütünü ele alındığında, Yedinci gün incelemesi karşımıza Tevrat’tan yapılan alıntılarla çıkar. Tıpkı Tevrat bölümlerinde yazıldığı üzere, yaratıcının yedi günde oluşturduğu evren için, bildirdikleri gibi yazarın hikayesi şekillenmiştir.
1957 yılında eser, sanatçı tarafından basımı gerçekleşmiştir. Orhan Hançerli oğlu hayatın ve yaşamın önemini işlerken aslında insan olmanın erdemine de değinmiştir.