Faruk Nafiz Çamlıbel Hayatı ve Eserleri

Faruk Nafiz Çamlıbel

Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Faruk Nafiz Çamlıbel hayatı ve eserleri, pek çok insan tarafından merak edilmektedir. Ünlü şair yaşadığı dönemlerde, aynı zamanda siyaset alanında da adından söz ettirmiş ve bir dönem öğretmenlik mesleğinde görev almıştır. Faruk Nafiz Çamlıbel eserleri ile tüm dünyada tanınan şairlerden birisi olup, Türk şiir dünyasında ‘’Hecenin Beş Şairi’’ olarak da anılmaktadır.

Faruk Nafiz Çamlıbel, eserlerinde kullandığı dil ve tekniklerle Türk edebiyatı yenilikçi döneme geçişte büyük katkılar sağlamıştır. Bunun yanı sıra Türkçe’nin gelişmesi konusunda da önemli katkılar sunmuştur. Büyük şair şiirleriyle ve milli edebiyat akımına verdiği yönle, kendisinden sonra gelen kuşakta yer alan pek çok şairi etkilemiş ve şiirleri ile her zaman büyük bir hayranlık toplamıştır.

Faruk Nafiz Çamlıbel Hayatı

Ünlü edebiyatçı ve şair Faruk Nafiz Çamlıbel hayatı boyunca Türk edebiyat tarihine önemli eserler kazandırmış ve günümüze kadar popülerliliğini eserleri ile sağlamıştır. 18 Mayıs 1898 senesinde İstanbul’da doğan Faruk Nafiz Çamlıbel, 08 Kasım 1973 tarihinde ise hayata gözlerini yummuştur. Faruk Nafiz Çamlıbel’in babası Orman ve Maadin Nezareti memuru olan Süleyman Nafiz Bey, annesi ise Fatma Ruhiye Hanım’dır.

Başarılı bir öğrencilik hayatı geçiren Faruk Nafiz Çamlıbel, Tıp Fakültesini kazanmış ama öğrenimini yarıda bırakarak, tamamen edebiyat alanına yönelmiştir. Yayınlandığı dönemlerde Faruk Nafız Çamlıbel’in eserleri herkes tarafından sevilerek okunmuştur. Faruk Nafiz Çamlıbel Tıp Fakültesinden ayrıldıktan sonra Ankara, İstanbul ve Kayseri şehirleri olmak üzere, edebiyat öğretmenliği yapmış ve bu dönemde de aktif olarak şiir yazmaya devam etmiştir.

Faruk Nafiz Çamlıbel’in en ünlü ve sevilen şiirlerinden birisi olan Han Duvarları şiirini, ünlü yazar Kayseri Lisesinde edebiyat öğretmenliği yaptığı dönemde kaleme almıştır. Yine aynı dönemde, hala günümüzde de kullanılan Kayseri Lisesi Marşı’nın sözlerini yazmıştır. Uzun yıllar öğretmenlik mesleğini icra eden ünlü şair, 1946 yılında siyasete de atılmıştır

1960 senesine kadar Demokrat Parti İstanbul Milletvekili olarak seçilip, siyaset alanında çalışmalarını sürdürmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sekizinci, dokuzuncu, onuncu ve onbirinci dönemlerde İstanbul Milletvekili olarak görev almıştır. 27 Mayıs 1960 darbesinde ünlü şair tutuklanarak Yassıada cezaevine girmiştir.

Yassıada cezaevinde bir müddet tutulan Faruk Nafiz Çamlıbel, buradan alınarak Demokrat Parti milletvekilleri ve Celal Bayar’la beraber Kayseri kapalı cezaevinde tutuklu olarak kalmıştır. Bütün hayatı boyunca Türk Edebiyatına önemli eserlerle katkı sağlamış ve 08 Kasım 1973 tarihinde, Akdeniz’de yolculuk yapan bir gemide hayatını kaybetmiştir.

Faruk Nafiz Çamlıbel’in Eserleri

Tanınmış şair Faruk Nafiz Çamlıbel hayatı ve eserleri yayınlandığı yıllarda büyük ses getirmiş, Türk edebiyatı yenilikçi döneminde adı en çok anılan şair olmuştur. Hecenin beş şairinden birisi olan Faruk Nafiz Çamlıbel, aynı zamanda Behçet Kemal Çağlar ile birlikte günümüzde de çok sevilen Onuncu Yıl Marşı’nın sözlerini yazmıştır.

Türk edebiyatının en ünlü şairlerinden birisi olan, Faruk Nafiz Çamlıbel’in sanat anlayışı yenilikçi bir bakış açısına sahip olup, şiirlerinde genel olarak Anadolu insanının duygularına yer veren temalar kullanmıştır. Aynı zamanda erkek bencilliğini öne çıkaran aşk şiirleri yazmıştır. Anayurt isimli dergiyi 8 sayı olarak çıkarmıştır.

Faruk Nafiz Çamlıbel Deli Ozan ve Çamdeviren takma nikleri ile de, bazı dergilerde mizah şiirleri yazmıştır. Ünlü şairin şiir dalı dışında oyun, roman ve fıkra eserleri de bulunmaktadır. Bütün bunlara bağlı olarak Faruk Nafiz Çamlıbel’in hayatı boyunca kaleme aldığı eserleri şunlar olmaktadır;

Faruk Nafiz Çamlıbel Şiirleri

  • Han Duvarları – 1969
  • Çoban Çeşmesi – 1926
  • Şarkın Sultanları – 1918
  • Zindan Duvarları – 1962
  • Gönülden Gönüle – 1919
  • Suda Halkalar – 1928
  • Bir Ömür Böyle Geçti – 1933
  • Dinle Neyden – 1919
  • Akarsu – 1937
  • Akıncı Türküleri – 1938
  • Heyecan ve Sükûn – 1959
  • Tatlı Sert – 1938
  • Elimle Seçtiklerim – 1934
  • Boğaziçi Şarkısı – 1936
  • Bir Ömür Böyle Geçti – 1932
  • Akıncı Türküleri – 1938
  • Elimle Seçtiklerim – 1934
  • Tatlı Sert – 1938
  • Suda Halkalar – 1928

Faruk Nafiz Çamlıbel Tiyatro Eserleri

  • Canavar – 1926
  • İlk Göz Ağrısı – 1922
  • Sevk-i Tabii – 1925
  • Akın – 1932
  • Kahraman – 1933
  • Özyurt – 1932
  • Dev Aynası – 1945
  • Ateş – 1939
  • Yayla Kartalı – 1945
  • Belki Bir Gün – 1946
  • Bir Demette Beş Çiçek – 1933
  • Yangın – 1934
  • Dev Aynası – 1945

Faruk Nafiz Çamlıbel Romanları

  • Tevfik Fikret Hayatı ve Eserleri – 1937
  • Yıldız Yağmuru – 1936

Faruk Nafiz Çamlıbel Fıkra ve Sohbet Yazıları

  • Ocak Başında – Büyük Mecmua – 1919
  • Hisarda Akşam – Büyük Mecmua – 1919
  • Yaralı Aslan – Büyük Mecmua – 1919
  • Kış ve Kar – Talebe Defteri – 1917
  • Annemin Dizinin Dibinde – Büyük Mecmua – 1919
  • Edebiyatta Züppeler – İleri Gazetesi – 1922
  • Yahya Kemal ve Eseri – Meşale – 1928
  • Kadın Asker – Anayurt – 1933
  • Münakaşa – Perşembe Mecmuası – 1935
  • Mehmet Akif – Yedigün – 1941
  • Sevgi Çağı – Yedigün – 1943
  • Cumhuriyetin Yirminci Yılı – Yedigün – 1943
  • Kıldan İnce Kılıçtan Keskin – Yedigün – 1943
  • Dinlemesini Bilmek Sanatı – Yedigün – 1943
  • Yaşmak ve Ferâce – Yedigün – 1943
  • Hatıralar – Yedigün – 1943
  • Sel Gider Kum Kalır – Yedigün – 1943
  • Tahsin Nihat Bey’in Vefatı – Büyük Mecmua – 1919
  • Bugün – Büyük Mecmua – 1919
  • Çamlıca’dan Bir Haber – Yarın – 1922
  • Niçin Çıkıyoruz – Anayurt – 1933
  • Kendi Kendimizi Tanıyalım – Anayurt – 1933
  • 23 Nisan – Yedigün – 1935
  • Köy Kızları – Yedigün – 1937

Fareler ve İnsanlar (John Steinbeck) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Fareler ve İnsanlar

Fareler ve İnsanlar, dönemine damga vuran oyun roman türünde yazılmış bir kitaptır. Dünya genelinde en çok okunan ve eleştirilen kitaplar arasında yer almasından dolayı Fareler ve İnsanlar kitabının konusu merak edilmektedir. Fareler ve İnsanlar adlı kitap 1937 yılında yayınlanmış olup, 1920’li yıllarda geçen bir trajik hikâyeyi konu edinmektedir. İki çiftçinin başına Kaliforniya’da başına gelen olayları konu edinen bu kitap, Amerika’da ortaöğretim çağına gelen öğrencilerin okuması zorunlu olan temel eserler arasında yer almaktadır.

Fareler ve İnsanlar kitabının incelemesini, karakterlerini, temasını ve kitaba dair genel bilgileri öğrenmek isteyen bireyler, aşağıdaki başlıklara göz atarak Fareler ve İnsanlar kısa özet hakkında bilgi sahibi olabilmektedir.

Fareler ve İnsanlar Özeti

George, zayıf görünümlü ancak oldukça zeki bir adamdır. Lennie ise her ne kadar heybetli görünse de zihinsel bazı sorunlara sahiptir. George ve Lennie, yakın iki arkadaştır. Bu iki arkadaş, göçmen çiftçi olarak hayatlarını sürdürmektedir. Çalışmaya başladıkları çiftliklerden kovuldukları için göçmen olarak yaşamlarını sürdüren bu iki arkadaş, dönemlerindeki çiftçiler gibi değildir. Zira George ve Lennie, birlikte büyük bir çiftlik sahibi olmak için çalışmaktadır.

Bu iki arkadaş, çalıştıkları işten yine kovulunca yeni bir iş bulmak için yollara koyulur. Lennie, yolda bir fare görür ve farenin yumuşak dokusu hoşuna gittiği için fareyi sevmek ister. Ancak zihinsel sorunları nedeniyle eline aldığı fareyi fazla sıkarak öldürür. Bunu gören George, Lennie’yi uyarır ve yeni gidecekleri çiftlikte konuşmamasını, zihinsel sorunları olduğunu belli etmemesini ve bir sorun olması durumunda belirledikleri yerde saklanmasını söyler.

George ve Lennie, gittikleri çiftlikte çalışmaya başlar. Ancak gittikleri bu çiftlikteki baş ustanın oğlu Curley ve karısı hiç de iyi insanlar değildir. Curley’in eşi, çiftlikte yaşamaktan keyif almayan, kocasını sevmeyen ve tek hayali zengin olmak olan bir kadındır.

Curley’in eşi, bir gün Lennie ile konuşmak ister ve o esnada köpekleri okşayan Lennie’nin yanına gider. Lennie, yumuşak yüzeylere dokunmaktan hoşlanmasını bastıramamaktadır. Curley’in eşi, Lennie’nin kendi saçlarına dokunmasına izin verir. Lennie, Curley’nin eşinin yumuşak saçlarına dokunur, ancak bir süre sonra kadın buna bir son vermesi gerektiğini söyler. Lennie, rahatsızlığından dolayı buna bir son veremez ve kadını fazla sıktığı için boynunu kırarak öldürür.

Curley, karısının öldüğünü fark eder ve bu işin sorumlusunun Lennie olduğunu çok geçmeden anlar. Curley’in eşini öldüren Lennie, hemen George ile belirledikleri yere giderek saklanır. Curley ise adamlarını ve silahlarını hazırlayarak Lennie’nin peşine düşer. George, Lennie’nin yanına gider ve Curley’in Lennie’yi canice öldürmemesi için arkadaşına büyük çiftlik hayallerini anlatarak silahı Lennie’nin ensesine dayayarak en yakın arkadaşının yaşamına son verir.

Fareler ve İnsanlar Konusu Nedir?

Fareler ve İnsanlar kitabı hakkında en çok araştırılan konulardan bir tanesi de Fareler ve İnsanlar konusu olmaktadır. John Steinback tarafından kaleme alınan bu kitabın konusu, iki arkadaşın başına gelen trajik olaylardır. Dönemindeki diğer insanlar gibi olmayan Lennie ve George’nin yaşam öyküsünü ele alan bu kitap, pek çok farklı temayı ele almaktadır.

Fareler ve İnsanlar kitabında anlatılmak istenen pek çok ana düşünce, tema, karakter bulunmaktadır. Zira kitapta adı geçen her karakterin farklı bir öyküsü ve farklı bir bakış açısı mevcuttur. Ana karakter olan Lennie ve George’nin bakış açısı ise, ileride kendi çiftliklerini kurmak ve mutlu olmaktır. Ancak bu hayali gerçekleştirmek hiç de kolay değildir.

Fareler ve İnsanlar Teması Nedir?

Fareler ve İnsanlar kitabında birden çok tema bulunmaktadır. Fareler ve İnsanlar teması konusu üzerine araştırma yapan bireyler, kitabın tek bir tema üzerine yoğunlaşmadığını bilmelidir. Aşağıdaki listede Fareler ve İnsanlar kitabında pek çok defa kullanılan temalar belirtilmektedir.

  1. Arkadaşlık
  2. Yalnızlık
  3. Kadercilik
  4. Zenginliğin acımasızlığı beraberinde getirmesi
  5. Hayal kurmanın önemi
  6. Güçsüzlük
  7. Güven
  8. Geleceğe güvensizlik

Bu temalar arasında en çok ön plana çıkan iki tema yalnızlık ve hayallerdir. Zira Fareler ve İnsanlar kitabında belirtilen her karakter, hayatının bir döneminde yalnızlık duygusunu yaşamıştır. Buna ek olarak her karakterin içten içe kurduğu ve gerçekleştirmek istediği büyük hayaller vardır. Örnek vermek gerekirse, George ve Lennie kendi çiftliklerine sahip olmanın hayalini kurmaktadır.

Fareler ve İnsanlar Ana Fikri Nedir?

Pek çok okuyucu, Fareler ve İnsanlar ana fikri araştırması yapmakta ve bu kitapta asıl anlatılmak istenen konuyu bilmek istemektedir. Fareler ve İnsanlar adlı kitabın ana fikri, dünyadaki her insanın var olma ve hayallerini gerçekleştirebilme çabasıdır. Zira kitaptaki karakterler incelendiği zaman, her karakterin var olabilmek adına verdiği uğraşın izleri rahat bir şekilde görülebilmektedir.

George’nin otoriter olabilmek için verdiği çaba, Curley’in karısının ünlü olabilmek için verdiği çaba, Lennie’nin George ile birlikte çiftlik kurup yumuşak yüzeylere dokunabilmesi için verdiği çaba, Candy’nin Lennie ve George ile yaşayabilmek için verdiği çaba, bu varoluş çabalarına birer örnek olabilir.  Fareler ve İnsanlar çıkarılan sonuç, bu var olma çabasının içinde arkadaşlığın ve hayallerin önemidir. Çünkü George, en yakın arkadaşı ile kurduğu hayalleri gerçekleştirememiş ve en yakın arkadaşının acı çekmeden ölebilmesini sağlamıştır.

Falih Rıfkı Atay Hayatı ve Eserleri

Falih Rıfkı Atay

26.12.1894 senesinde İstanbul’da doğup, 20.03.1971 yılında yaşadığı şehir olan İstanbul’da vefat etmiştir. Ailesi Sakarya’da Topçu’lar köyünden İstanbul’a sonradan göç etmiştir. Huriye Cemil Hanım ve Hoca Hilmi Efendi’nin çocuğudur.

Okul hayatına Rehber-i Tahsil Mektebinde başladı. Mezun olduktan sonra, orta ve lise eğitimini Mercan İdadisinde tamamladı. Bu yıllarda öğretmeni Celal Sahir Erozan ve Orhan Seyfi Orhon sayesinde, edebiyat dünyasına ilgi duymaya ve eserler yazmaya başladı. Falih Rıfkı Atay hayatı ve eserleri bu dönemden itibaren edebiyat dünyasında etki sini hissettirmeye başladı.

1908 senesinde henüz 2. Meşrutiyet ilan edilmişken Falih Rıfkı Atay üniversiteyi kazandı. Ve öğrencilik yılları tekrardan başladı. Başarılı geçen fakülte yıllarından sonra ,1912 yılında DarülFünun Edebiyat Fakültesinden mezun oldu.  Aynı yıl gazeteci olarak ‘’Tanin’de makaleler yazıp yayımlamaya başladı. Trakya bölgesine gazeteci kimliğiyle ilk seyahatini yaptı.

1917 yılında Talat Paşa’nın Özel Kalem Müdür Yardımcılığını katiplikle birlikte yürüttü. İş gezisi için Paşa ile birlikte, Bükreş ve Trakya’ya seyahat etti.

1918’de 1. Dünya savaşı çıkınca Cemal Paşa’nın özel katibi olarak Suriye’ye yedek subay olarak gitti. Aynı yıl Filistin ve Suriye meselelerini ve gözlemlerini Falih Rıfkı Atay gezi yazıları ‘’Ateş ve Güneş’’ adlı eserle kitaplaştırdı. Aynı yıl Akşam gazetesini çıkarmaya başladı. Ekibinde Ali Naci Karacan, Necmettin Sadık Sadak, Kazım Şinasi Dersan vardı.

Gazetesinde Kurtuluş savaşına omuz vermiş, bununla ilgili yayımlar çıkarmıştır. Bu durum Damat Ferit Paşa Hükümeti Tarafından hoş karşılanmadı. ‘’Kürt Nemrut Mustafa Divanı’’ adındaki mahkemede idamı istendi. Ve hapse atıldı. Çetin geçen günlerle birlikte  ‘’İkinci İnönü Meydan Muharebesi’’nin başarıyla sonuçlanması idam olmak yerine beraat olmasına sebep oldu.

Falih Rıfkı Atay hayatı Tanin ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde Mücadeleye sırt veren yazılar yazmakla geçti.

1922 yılı savaşın akabinde Batı Anadolu Bölgesini karış karış, dolaşmıştır. Düşmanın enkaz haline getirdiği yerleri saptamaya gittiğinde yanında, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Mehmet Asım vardı.

Meclise 1923 yılında dahil olduktan sonra, 27 yıl peş peşe Milletvekilliği görevini üstlenmiştir. Bolu’da Ankara’da çeşitli tarihlerde görevini ifa etmiştir.

Vekillik görevi devam ederken boş durmayıp, Hâkimiyet-i Milliye, Milliyet ve Ulus’ da köşe yazıları yazdı. Aynı zamanda bu gazetelerin başyazarlığı görevini üstlendi. Yazıları genellikle Falih Rıfkı Atay Atatürk sevgisi ile doluydu. Devrimleşme ve Batı ile aynı şartlarda yürümeyi yazdı.

Atatürk’ün talimatıyla Dil Encümenliği yaptı. Yeni Türk Alfabesi yaygınlaşması için sürdürülen okuma yazma seferberliğinin öncülerinden oldu.

Türkiye Çok Partili Hayata geçerken, derin öngörüsüyle yazmış olduğu yazılarda Demokrat Partiyi kaleme aldığında, tenkit etmiştir. CHP ‘ e bağlı olarak hizmet veren Ulus gazetesinden tek parti hükümeti sona erince istifa etti. Gelen teklif üzerine Cumhuriyet gazetesinde gazetecilik yapmaya başladı.

DP tek partiden iktidara çıkınca ‘’Dünya’’ gazetesi oluşumunu hazırlayıp, yazılarıyla partiyi eleştiri oklarına maruz bırakmıştır. Atatürk ve Devrimleri onun için esastı. Yayınlarında da bu doğrultuda yazmıştır.

Edebi Karakteri

  • İzmir’de Yunan’ı yendikten sonra, burada yaptığı çalışmalarla Atatürk ile tanışıp samimi oldu. Bu zaman diliminde Çankaya, Atatürk Ne İdi? Ve Atatürk’ün Bana Anlattıkları gibi anı şeklinde kitap çıkarmıştır.
  • Sade, ayakları yere basan etkileyici yazıları gazeteci kimliğinde aranılan bir isim olmasına sebep oldu.
  • Politik anlamda yazdığı eserlerle dikkat çekti.
  • Cumhuriyet dönemi ilk serbest yazılarını kendisi yayınlamıştır. Özellikle çıktığı seyahatlerde, gezi yazıları bu anlamda örnektir.
  • Falih Rıfkı Atay’ın gezi yazısı türünde pek çok eseri bulunmaktadır.
  • İlk şiiri Servet-i Fünun gazetesinde yayınlandı.

Falih Rıfkı Atay Eserleri

Yaşadığı dönemde Atatürk’e olan yakınlığı ile tanındı. Siyasi kimliğinin yanı sıra gazeteciliği de layıkıyla yapmıştır. Cumhuriyet dönemi en çok gezi yazısı olan sanatçı olarak ünlenmiştir. Eserlerinde sade ve saf bir Türkçe kullanmıştır. Yaşamına sığdırdığı eserleri şu şekildedir,

Fıkra:

  • Eski Saat
  • Niçin Kurtulmamak
  • Çile
  • İnanç
  • Pazar Konuşmaları
  • Kurtuluş
  • Bayrak

Anı:

  • Ateş ve Güneş
  • Zeytindağı
  • Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri
  • Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin
  • Atatürk’ün Bana Anlattıkları
  • Çankaya
  • Batış Yılları
  • Atatürk’ün Hatıraları
  • Atatürk Ne İdi?

Gezi Yazıları:

  • Faşist Roma,
  • Kemalist
  • Tiran
  • Kaybolmuş Makedonya
  • Deniz Aşırı
  • Yeni Rusya
  • Moskova-Roma
  • Bizim Akdeniz
  • Taymis Kıyıları
  • Tuna Kıyıları
  • Hind
  • Yolcu Defteri
  • Gezerek Gördüklerim

İnceleme:

  • Başveren İnkılapçı
  • Atatürkçülük Nedir?
  • Londra Konferansı Mektupları
  • Türk Kanadı
  • Kanat Vuruşu

Monografi:

  • Babanız Atatürk

Ateş ve Güneş: Sanatçı padişahlık rejiminin bitmeye yakın son demlerini anlatırken ordunun savaş esnasında yaşadıkları güçlükleri, çileleri yaşadıkları durumları yazmıştır.

Çankaya: Eserde sanatçı Türk Ulusunun kurtarıcısı olan Gazi Mustafa Kemal’i beşikten mezara tüm otobiyografisini ele almıştır.

Taymis Kıyıları: Sanatçı ülke sınırları dışında, yaşanan siyasi durumlarla ilgili İngiltere’ye dair izlenimlerini kaleme almıştır.

Yeni Rusya: Arnavutluk, İtalya ve Rusya ziyareti sırasında gezip gördüklerini ve deneyimlerini eser haline getirmiştir.

Bizim Akdeniz: Antalya ve Burdur’a yapmış olduğu gezide, yurdumuzun topraklarında geçen  seyahatini edindiği tecrübeleri yazmıştır.

Cumhuriyet dönemi aydın ve gazetecilerindendir. Bu vatana 27 dönem milletvekilliği yapmış olan sanatçı en çok da Atatürk’e yakınlığıyla sevilip tanınmıştır.

Fakir Baykurt Hayatı ve Eserleri

Fakir Baykurt

Burdur İline bağlı Akçaköy’de 1929 yılında dünyaya gelmiş olan sanatçı 1999 yılında Almanya’da vefat etmiştir. Fakir Baykurt hayatı ve eserleri incelendiğinde, Türk edebiyatına olan katkısı net bir şekilde anlaşılmaktadır. Kendi halinde orta direk bir ailenin çocuğu olan sanatçı taşrada çocukluk yıllarını geçirmiştir. Gönen Köy Enstitüsünden mezun olduktan sonra 1948 – 1953 yıllarında köy öğretmenliği yaptı.

Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nden 1955 senesinde mezun olunca, Sivas’ta eğitmenlik ve müfettişlik görevini üstlendi.

‘’Yılanların Öcü’’ adlı ilk romanı piyasaya çıkınca Fakir Baykurt Bakanlığın hizmetinde çalışmaya başladı. Bu yıllarda tahsiline devam etmek üzere Amerika’ya gitti. Burada Indiana Üniversitesi’nde ders araçları ile ilgili eğitim gördü.

Eğitimini tamamladıktan sonra, ülkesine dönüp Türkiye Öğretmenler Sendikası’nda çalıştı. Aynı zamanda Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonunda Genel başkanlık görevini üstlendi.

1969 yılında katıldığı boykot nedeniyle uzaklaştırma aldı. Bu durumun üzerinden iki yıl geçtikten sonra istifasını verip görevinden ayrıldı.

12.03.1971 yılında Kenan Evren döneminde sıkıyönetim ilan edildi. Ve sanatçı sıkıyönetim baskısıyla tutuklandı. Mahkeme önlerinde yıllarını geçirip yargılandıktan sonra, hapisten çıkarılmasına karar verildi. Bu sonuçla birlikte sanatçı Almanya’ ya gidip, ülke topraklarını terk edecektir.

Edebi Karakteri:

  • Kaleme aldığı onlarca eserden, özellikle hikaye ve roman türünde ivme kazanmıştır.
  • 1950 – 1970 yılları arasında geçen sürede köylerde yaşanan sorunlar ve bilinmeyenleri fazlasıyla işleyerek toplumsal bilinç uyandırmıştır. Bu anlamda ünlenmiştir.
  • Roman ve hikayelerinde genellikle hakları yenilen, çaresiz köylü toplumu işlenmiştir.
  • Yazdıklarında camii hocalarıyla, öğretmenleri karşı karşıya getirmesi tenkit almasına neden olmuştur.
  • Sıradan ve kolay sunumlar yaparak anlaşılır bir Türkçe ile yazılarını kaleme almıştır.
  • Taşra kesimini zaman, zaman mizahını yapan sanatçı yazılarında abartılı dil kullandığı da görülmüştür.
  • ‘’Fesleğen Kokulu’’ edebiyat dalında ilk şiiridir.
  • Realist bir yazar olduğu kadar, konularını toplumdan esinlenerek yazmıştır

Fakir Baykurt’un Eserleri:

Türk Edebiyatına pek çok eser kazandırmış olan Fakir Baykurt Eserleri şu şekildedir,

              Romanları:

  • Yılanların Öcü
  • Irazcanın Dirliği
  • Onuncu Köy
  • Amerikan Sargısı
  • Tırpan
  • Köygöçüren
  • Keklik
  • Kara Ahmet Destanı
  • Yayla
  • Yüksek Fırınlar
  • Koca Ren
  • Yarım Ekmek
  • Kaplumbağalar

           Öyküleri:

           Fakir Baykurt Öyküleri şu şekildedir:

  • Çilli
  • Efendilik Savaşı
  • Karın Ağrısı
  • Cüce Muhammet
  • Anadolu Garajı
  • On Binlerce Kağnı
  • Can Parası
  • İçerdeki Oğul
  • Sınırdaki Ölü
  • Gece Vardiyası
  • Barış Çöreği
  • Duirsbug Treni
  • Bizim İnce Kızlar
  • Dikenli Tel

           Toplum ve Eğitim Yazıları:

  • Efkar Tepesi
  • Şamaroğlanları
  • Kerem ile Aslı
  • Kale Kale
  • Kaplumbağalar

          Çocuk Kitapları:

  • Topal Arkadaş
  • Yandım Ali
  • Sakarca
  • Sarı Köpek
  • Dünya
  • Güzeli Saka Kuşları

          Şiirleri:

          Fakir Baykurt Şiirleri şu şekildedir.

  • Bir Uzun Yol
  • Dostluga Akan Şiirler

                Aldığı ödüller:

  • Sanat Ödülleri (Sınırdaki Ölü)
  • Türk Dil Kurumu Roman Ödülü (Tırpan)
  • Sait Faik Hikâye Armağanı (Can Parası)
  • Orhan Kemal Roman Armağanı (Kara Ahmet Destanı)
  • Tiyatro 79 Dergisi tarafından Yılın Oyunu Ödülü (Sakarca)
  • Avni Dilligil Tiyatro Ödülü (Tırpan)
  • Berlin Senatosu Çocuk Yazını Ödülü (Barış Çöreği)
  • Alman Endüstri Birliği (BDI) Yazın Ödülü (Gece Vardiyası)
  • Sedat Simavi Roman Ödülü (Yarım Ekmek)
  • Yaşam Radyo Ustalara Saygı Onur Ödülü
  • Pir Sultan Abdal Derneği Ödülü

Yılanların Öcü: Eserinde yazar, insanlar arasında ki farklılıklardan bahsederken, kuvvetli olanın kuvvetsiz tarafıyla mücadelesi tasvir edilmiştir. Taşrada geçen olayları konu alan kitapta, fakir bir köylü olan Bayram’ın toprağı için verdiği mücadele hisli bir şekilde yazılmıştır. Aynı zamanda bu eser sinemaya da uyarlanmıştır.

Kaplumbağalar: Yazar, taşrada yaşayan insanların hükümet karşısında ki, çaresizliği ele alınmıştır. Sünnilerin arasında kalmış bir Alevi köyünde, insanlar şarabı sevdikleri için, bundan gelir elde etmek isterler. Bunun için de köyde görev yapan Rıza hocadan destek alarak,  üzüm bağları üretimine başlarlar. Kurulan bağlara, kaplumbağalarda gölgesinden istifade etme için gelirler. Bağlar köyün havasını değiştirmiş, insanlar mutlu olmaya başlamışlardır. Derken hükümet tarafından yönlendirilen memurlar köye keşfe gelirler. Keşif sonucunda bağ üzerinde kurulan toprağın devlete ait olduğu tespit edilir.

Kurulan bağ için fakir ahalinin her birinden, aylık fazla para istenir. Gelir seviyesi belli olan köylü ise, toprak için bu bedeli karşılamayı göze alamaz. Ve nihayetinde kendilerine ait hayvanlarını, kurdukları bağın içine sürükleyerek, buranın yıkılmasını acınası bir şekilde izlerler. Kaplumbağalar bile bu köye artık gelmeyeceklerdir. Zira serinlemek için geldikleri, bağ yok olmuştur.

Yarım Ekmek: Genç yaşta evlenen Kezik kocası Mustafa ile çok mutlu bir yuva kurar. Bu yuva üç çocukla taçlandırır. Fakat Mustafa’yı bir gün trafik kazasında yitirince, hayat onun için yeniden başlayacaktır.

İşçi alımı yapılan Almanya’ya bir vesile ile gider. Bulaşıkçı olarak yaşlılar evinde çalışmaya başlar. Gözlerini kaybetmek uğruna aralıksız çalışır. Çocukları için büyük geniş bir yuva kurar. Bu yuvada yavrularını büyütür. Başlarda para kazandıktan sonra, köye dönmek olsa da niyet, Almanya şartlarını yaşadıktan sonra, çocuklarının düzenini bozmamaya karar verir. Fakat hala köyde olan kocasının mezarını taşımak düşüncesinden uzaklaşamaz.

Fakat Almanya’da Türk Mezarlığı yoktur. Üstelik kilometrelerce uzaktan kocasının kemiklerini nasıl getirecektir? Yazar tarafından Bu kitapta anlatılmak istenen, ana konu aslında, Almanya’da ki göçmen kardeşlerimizin yaşadıkları sıkıntılara dikkat çekmektir.

Faik Baysal Hayatı ve Eserleri

Faik Baysal

Adapazarı’nda 1922 yılında dünyaya gelen sanatçı, 2002 senesinde de İstanbul’da hayata veda etmiştir. Annesi Ferdane hanım ve tacirlik yapan Faik beyden dünyaya gelmiştir. Aslen Romanya göçmenidir. Saint Joseph’de Faik Baysal okul hayatına yatılı olarak başlamış. Başarılı eğitim hayatına, yine aynı okulda orta ve lise bölümünü okuyarak devam etmiştir.

1942 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde  üniversite hayatını tamamlarken, burada Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuştur. 1944 – 1949 yılları arasında  aynı zamanda, ilk mesleki kariyeri olan Fransızca öğretmenliğini  Pertevniyal Lisesi’nde tam 5 yıl sürdürecektir.

Fransızca ve İngilizce olarak özel dersler vererek öğretmenlik yapmış. Bunun yanı sıra eş zamanlı olarak çevirmenlik görevi de yaparak ailesine katkıda bulunmuştur.

Dünya’da o dönem ülkeler arasında gerginlik yaşanmaya devam ederken, 2. Dünya Savaşı patlak verdi. Faik Baysal bu durumda derhal orduya yedek subay olarak çağrıldı. Vatana bu anlamda hizmeti olan sanatçı Meydan Larouse Ansiklopedisi için çevirmenlik çalışmaların da bulundu.

Vatani görevini tamamlayıp, ailesinin yanına döndükten sonra Ankara Radyosu’ndan sunuculuk teklifi aldı. Kendisi bu teklifi değerlendirip, iş hayatına yeniden başlayınca editör olarak Yeni İstanbul gazetesinde de çalıştı.

1936 yılında ilk şiiri ‘’Tahta At’’ dergide yayımlandı. Sanatçının daha sonra şiirleri ve öykü dalında yazdığı eserleri, 1943’den başlayarak Varlık dergisinde okuyucunun hizmetine sunuldu. Hisar, Servet-i Fünun, Büyük Doğu, Yaratış gibi dergilerle birlikte eserleri için çalıştı.

1944 senesinde Türk Edebiyatına roman türüyle giriş yapan sanatçı ilk eseri ‘’Sarduvan’’ı bu dönemde   kitaplaştırıp yayımlamıştır.

Faik Baysal romanları incelendiğinde ana temaları, memleketinde dedesiyle birlikte yaşadığı çocukluk dönemlerini anlattığı zorluk ve sıkıntılar içinde yaşayan insan profillerine dokunduğu gözlemlenmiştir.

1988 yılında ‘’Kavanoz Adam’’ diye yazdığı senaryo Türkiye Radyo Televizyonu tarafından değerlendirilip, ekranda dizi haline getirildi.

Edebi Karakteri:

  • Eserleri ağırlıklı olarak Adapazarı ve İstanbul’un varoş bölgelerinde yaşayan karakterlerden alarak, onların yaşamaya çalışırken çektikleri sıkıntılar, karşılaştıkları zor durumlarda hayata karşı dirençlerinden bahsetti.
  • Dramı kendisine ana tema olarak seçti
  • Yugoslavya göçmenlerinin savaş döneminde yaşadıkları çileleri, ‘’ Drina’da Son Gün’’ eseriyle canlandırmıştır.
  • Edebiyat tarihinde romancı olarak tanınmış olsa da yazdığı şiirleri de mevcuttur.
  • Eserlerinde, realist bir bakış açısıyla toplumu anlatır.
  • Eserlerinin tamamı anlaşılır ve duru bir Türkçe ile kaleme alınmıştır.
  • Sanatçı aynı zamanda Fransız diline çok hakim olduğu için edebiyata bu anlamda kattığı pek çok çevirisi olmuştur.
  • Sanatçı ‘’Garip Şiir’’ tarzını benimsemiştir. Böylelikle sokak ve toplum yaşamını eserlerinde işler.
  • Modern dilde eserlerini okuyucuya sunmuştur.
  • Sanatçı gerçekleri yansıttığı için esasında çok samimi, ve içtendir.

Faik Baysal Eserleri :

Faik Baysal Eserleri bakıldığında toplumun üst kesimlerinden ziyade daha çok, gerçeklerle yüzleşerek Arka sokaklarda yaşanan adaletsizlikleri, çilelerin görüp yazıldığını biliyoruz.

Sanatçının henüz 19 yaşındayken kaleme aldığı eserlerinde ki duyarlılığı rahatlıkla fark edebilirsiniz. Zira insanlar arasında yaşanan adaletsizliği oldukça güzel işlemiştir.

Çevirmenlik, roman ve şiir dalında eserleri olan sanatçının birikimleri şu şekildedir.

Romanları :

Faik Baysal Romanları şu şekildedir,

  • Rezil Dünya
  • Sarduvan
  • Ilgaz Teyze Öldü
  • Vali
  • Drina’da Son Gün
  • Ateşi Yakanlar
  • Perşembe Adası
  • Sancı Meydanı
  • Madam Bomba

Öyküleri :

Faik Baysal Öyküleri şu şekildedir.

  • Perşembe Adası
  • Sancı Meydanı
  • Nuni
  • Militan
  • Tota
  • Güller Kanıyordu
  • Ilgaz Teyze Öldü
  • Elleri Sesimin Rengindeydi
  • Beni Bırakma Doktor

Şiirleri:

  • İlk Defa
  • Uyy
  • Beyaz Şiirler
  • Ayın Ucunda

Drina’da Son Gün :  

Yugoslavya’da yaşayan göçmen Türkler yaşadıkları coğrafyada Drina onlar için çok fazla şey ifade ediyordu. Yaşamlarıyla adeta iç içe geçmiş iki halk, birbirlerine her anlamda her zaman destek oldular.

Öyle ki birbirleri ve toprakları uğruna omuz omuza savaşmaktan geri durmadılar. Türkler ve Yugoslavlar kardeş iki halktı.

  1. Dünya savaşı patlak verince özgürce yaşadıkları topraklarda Yugoslav Türkler artık çıkarılmak, yerlerinden yurtlarından koparılmak isteniyordu.

Alman yönetiminde özgürce yaşamalarına izin verilen halk, Tito yönetimiyle birlikte düşman olarak algılanıyorlardı.

Çaresiz halk her türlü tecavüz, hırsızlık, zulüm işkence ve dahi katledilmeye varıncaya kadar zor durumda bırakılıyordu. Yıllardır yurt edindikleri, vatanlarından sürülmek için başlarına gelmedik, kalmayan insanlar en sonunda göç edeceklerdir.

Bir gün yaşadıkları coğrafyaya geri dönmek umuduyla…

Rezil Dünya :

Hayatında üst üste hezimetler alan, gencecik bir insanın hayata karşı yavaş yavaş düşman olması nakşedilmiş. Bir taraftan yoksullukla mücadele ederken, işinden olan bir insanın umarsız kalışı  kalabalıklar içinde yalnızlığı güzel bir şekilde tasvir edilmiştir.

Aslında yazar, birazda kendini anlatıyor. Kozalak gibi kendi içinde yaşayan biri olması hayata karşı duruşu ve tavrı bu romanda işlenmiştir.

Ateşi Yakanlar :

Savaş yıllarında bir yarbay ve arkadaşlarının verdikleri mücadeleyle insanlara nasıl şifa gibi geldiği anlatılıyor. Yıllarca iç içe geçmiş, kardeşçe yaşayan halkların zamanla, birbirlerine nasıl düşman oldukları, katledildikleri, çektikleri zulümleri dokunaklı bir şekilde yazılmış. Bu zulümler işlenirken bir asker ve arkadaşlarının bu durumlar karşısında zulmü işleyenlere karşı uyguladıkları yöntemler halkı feraha kavuşturmuştur.

Faik Baysal 1969 senesinde, Sait Faik Hikaye Armağanı Ödülünü ‘’Sancı Meydanı’’ kitabıyla almıştır. İnanç dergisinin verdiği ödülle 1984 yılında ‘’Yılın Hikayecisi’’ seçildi. Kendisi 2 çocuk babası olarak hayata gözlerini kapattığında ardında pek çok seven okur bırakmıştır.

Ezop Masalları

Ezop Masalları

Herkesin duyduğu ve içinde mutlaka bir tane bile olsa masal bildiği Ezop Masalları nedir?’ Şeklinde aklınızda bir takım soru işaretleri olabilir. İşte bu soru işaretlerini dindirmek ve de Ezop Masalları hakkında daha fazla bilgi edinemk için bu yazıyı okumak işinize yarayacaktır. Ezop masalları ya da Ezop fablları olarak halk arasında sürekli anlatılan bu masallar M.Ö. 6. yüzyıl’ da hayatta olduğu bilinen Ezop’un anlattığı masallardır.

Bu masallarda kurgusal olarak ele alacağımız ve zaten fabl olarak anılmasına neden olan; hayvanların, bitkilerin ve cansız varlıkların insanlardan farksız bir şekilde düşünebiliyor ve konuşabiliyor olmasıdır. Bu masallar Tanrılar ve insanları bir araya getiriyor ve aynı zamanda kurgusal olaylar ile yöneticileri eleştiriyor. Bu masaların Jataka Masalları ve Pança-Tantra hayvan masalları ile benzeştiğini görüyoruz. Bu masallara benzeyen, en sevilen, en okunan eserlerden birisi de La Fontaine’dir.

Bu ünlü masallarda adalet, dostluk, doğruluk, bağışlamak, cömertlik, alçakgönüllülük, kanaat, sadakat, kendini bilme gibi değerle yüceltilir, zalimlik, düşmanlık, hainlik, kendini beğenmişlik, cimrilik, aç gözlülük, cahillik, kadir bilmezlik, yalancılık, bencillik gibi duygulara ve davranışlara yer vererek okuyucuya hayat hakkında birçok şey öğretiyor. Hal böyle olunca arama motorlarında ‘ Ezop Masalları oku’ cümlesi sıklıkla karşımıza çıkıyor.

Masalların Geçmişi ve Yayılması

M.Ö 6. Yüzyıl gibi çok eski zamanlarda Eski Yunan’da yaşadığı varsayılan Ezop’un anlattığı masallar Sokrates tarafından da duyulmuş ve söylenenlere göre Sokrates bunları nazım hale dönüştürmüş. M.Ö. 300 yılında Atinalı filozof Demetrios Phalereus tarafından ilk defa bir kâğıda yazıldığı düşünülse de yazılan kâğıda hiçbir şekilde ulaşılamamıştır. M. Ö. I. yüzyılda ozan Gaius İulius Phaedrus Ezop Masallarını Latince ’ye çeviriyor. Dünyanın en tanınır fabl ustası olarak günümüzde de adından övgü ile bahsettiren La Fontaine’in 12 eserinde 238 masal toplamış olup 124’ünde Ezop Masallarından ilham aldığı düşünülmektedir. Ezop Masallarını Türkçeye çeviren yazarlarımızı da merak ediyorsanız bu isimler şöyle sıralanabilir; Nâzım Hikmet,  Nurullah Ataç, , Ülkü Tamer, Olcay Göçmen, Türkan Uzel, Orhan Veli Kanık,  Sabahattin Eyüboğlu.

Bazı Ezop Masalları

Ezop Masallarından bu kadar bahsetmişken içinde olan, dillerden dillere dolaşan, küçükken birçoğumuzun duyduğu masallarda söz etmesek olmaz. Ezop Masalları içindeki hikâyeler arasında en çok bildiğimiz hikâyelere şöyle bir göz atalım.

  • Ağustos Böceği ile Karınca
  • Kurt ile Kuzu
  • Hırsızlar ve Eşek
  • Dişi Köpek ve Arkadaşı
  • Tilki ile Üzümler
  • Diogenes İle Kel
  • Ayı ile Tilki
  • Tilki ile Ejderha
  • Karga ile Tilki
  • Kurt ile Köpek
  • Balıkçı ile İrili Ufaklı Balıklar
  • Bülbül ile Kırlangıç

İşte bu neredeyse hepimizin küçükken duyduğu, başkalarına anlattığı masalları bundan yüzyıllar öncesinde anlatan Ezop’tan başkası değildir. Bu masallar küçük çocukları hem mutlu eder, hem rahatlatır hem de hayal gücünü genişletir. İçerisinde aynı zamanda çok fazla eleştiri, sosyal mesaj, başkaldırı vardır. Bu masalların vermek istediği ders belki de eseri bu kadar özel kılıyor.

Ezop Masallarının Özellikleri

Ezop fabl adını verdiğimiz hayvanları konuşturan hikâyeleri ile ün kazanmıştır. Bu masallar hayata dair çok fazla nasihat ve ders barındırmakta ve insanları derinden düşündürmektedir. Bu kitapta başlıca kahramanlar ise hayvanlardır diyebiliriz. Ezop masallarından hayvanlar tıpkı insanlar gibi düşünüp konuşabilir ve bu çocukların hayal gücünü genişletir. Anlatılan her masalda bir ders verilir ve bu ders öykünün sonunda öğüt şeklinde özellikle belirtilir.

Bu masalları anlatan ve bundan yüzyıllarca yıl önce yaşayan Ezop hakkında pek bir şey bilinmemektedir. Fabl; hayal gücü geniş, öğretici ve aynı zamanda ders verici olan bir türdür. Bir fabl okuduğunuzda bundan hayata dair bir ders çıkarmamanız ve size hayata dair bir şeyler katmaması imkânsızdır diyebiliriz.  Ezop masallarının özellikleri de fabl olduğundan aynen bu şekildedir. Ezop masallarında genellikle yaşanan olayın sonu öyle bi bağlanır ki hem bir sosyal mesaj hem de okuyucuya öğüt verir.

La Fontaine’ye de esin kaynağı olan bu masallar günümüzde hala ününü korumakta ve raflarda en çok okunan kitaplar arasında yerini almaktadır. Fabl tutkunlarının çok sevdiği ve başucu kitabı olarak yanından ayırmadığı bu eseri çocuklar da çok fazla okumakta, etkilenmektedir. Ezop masallarının dünyadaki yöneticilere verdiği mesajlar, başkaldırı ve eleştiri de çoğu okuru tarafından takdir edilmektedir. Yaptığı eleştirileri çok büyük bir ustalık ile alttan alttan vermiştir ve okuyucuya tabiri caizse hayat dersi vermiştir.

Kahramanları hayvanlar olan eserleri ile şöhretin kapılarını kendine açan Ezop’un yaşamı ise tam bir bulmacadır çünkü kendisi yüzyıllar öncesinde yaşamıştır ve hakkında bilinmezlik oldukça fazladır. Bu sebeplerden anlatılanlar kesin olmamak ile birlikte Ezop’un Trakya’da doğduğu söylenmektedir. Ezop bir zamanlar köle olarak yaşamış azat edilmesinin ardından çok fazla gezmiş ve birbirinden farklı yerlere gitmiştir.

Ezop’un yaşamı öylesine karanlıklar ile doludur ki bu sebepten bazı insanlar onun yaşadığını bile düşünmez. Kimileri tarafından ise yaşamış olabilir ama masallar ona ait değildir düşüncesi yankılanır. Kimi insanlar ise bu kadar anlamlı masalları bu kadar zorluk çeken birisi yazabilir şeklinde düşüncelere sahiptir. Ama tam olarak ne olduğu bilinmemektedir. Kesin olarak bilinen bir şey varsa o da insanların bu masallardan birçok ders çıkardığı ve bu masalların insanlara birçok şey kattığıdır.

Evvel Zaman İçinde (Eflatun Cem Güney) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Evvel Zaman İçinde

Evvel Zaman İçinde, Eflatun Cem Güney tarafından yazılmış bir masal kitabıdır. İçerisinde birden fazla masal bulunduğu için Evvel Zaman İçinde konusu, birbirinden farklıdır. Bu masal kitabı, her yaştan okuyucuya hitap edebilen masallardan oluşmaktadır. Zira masallar, yalnızca çocukların kolay uyutulabilmesi için anlatılmamaktadır. Masal türündeki hikâyelerin amacı, akıcı ve sürükleyici bir hikâyenin içerisinde tema, ana fikir, çıkartılacak sonuç gibi unsurların daha kolay bir şekilde tespit edilmesi ve hayattan ders çıkartılmasıdır.

Eflatun Cem Günay tarafından kaleme alınan 8 masalın bir araya getirildiği ve Evvel Zaman İçinde adıyla masal kitabı olduğu vurgulandığı bu kitap, ilk defa 1957 yılında yayınlanmıştır. Evvel Zaman İçinde kitabında bulunan 8 masal aşağıdaki listede belirtilmektedir.

  1. Üç Elma
  2. Sedef Bacı
  3. Gelincik Günü
  4. Hamur Bebek
  5. Tasa Kuşu
  6. Köse Dağı
  7. Ak Gün, Kara Gün
  8. Perili El

Evvel Zaman İçinde Özeti

Eflatun Cem Güney tarafından yazılan Evvel Zaman İçinde masal kitabının özeti de sıkça araştırılan konular arasında yer almaktadır. Evvel Zaman İçinde özeti, kitabın farklı masallardan oluşmasından dolayı tek bir çatı altında toplanamamaktadır. Evvel Zaman İçinde kitabının içerisinde bulunan masalların bazılarının özetleri, aşağıdaki başlıklarda belirtilmektedir.

Üç Elma

Bir zamanlar bir padişah varmış. Zenginlik içinde yaşayan bu padişahın her şeyi varmış, ancak çocuğu yokmuş. Bu duruma çok üzülen padişah, bir pirin dediklerini yapmış. Pir, padişahın büyük bir bahçe kurmasını ve meyve ağaçları ile donatmasını söylemiş. Pirin söylediğine göre bu bahçe büyüyünce, padişah ve eşinin çocukları olacakmış. Padişah, pirin dediklerini harfiyen yapmış ancak aradan seneler geçmesine rağmen padişahın çocuğu olmuyormuş.

Günden güne yaşlanan ve çocuğu olmadığı için üzülen padişahın karısı, ağaçlar ile dertleşmeye başlamış. Koca bir elma ağacı dile gelerek, eğer ağacından aldığı fideyi diker ve o elmayı padişah ile birlikte yerse, çocuklarının olacağını söylemiş. Padişahın karısı, elma ağacının söylediklerini dinlemiş ve elma ağacından fide alıp toprağa dikmiş. Aradan 7 sene geçtikten sonra ağaç büyümüş ve meyve vermiş. Padişahın karısı, hemen elmayı kopartmış ve ikiye bölüp kocasına götürmüş. Elmaları yedikten 9 ay sonra bir bebekleri olmuş. Padişah, çocuğu olduğu için çok sevinip 40 gün 40 gece kutlama yapmış.

Perili El

Bir zamanlar çok güzel bir kız, annesi ve babası ile yaşayıp gidermiş. Ancak kızın annesi ve babası bir süre sonra ölmüş. Kız, ebeveynlerinin ölümüne çok üzülmüş. Kızın bir talibi çıkmış ve oldukça düzgün bir adamla evlenip yuva kurmuş. Ancak bu güzel kız yemek ve temizlik yapmayı bilmiyormuş. Bu yüzden ev çok pislenmeye başlamış. Kocası ise artık dayanamayacak hale gelmiş, ama karısını sevdiği için bir şey diyemiyormuş. Kocası her gece dua etmiş ve bu derdine bir çare beklemiş.

Günün birinde kızın evinin kapısı çalmış. Kapıda bir hanım duruyormuş. Kıza, anne ve babasının ne kadar iyi bir insan olduğunu ve bu yüzden kendisine 10 tane peri vereceğini söylemiş. Kız, ilk başta inanamamış, sonra denemeye karar vermiş. Kız ne zaman elini şıklatsa ve bir yeri gösterse, periler hemen çıkıp temizlik yapıyor ve evi düzenliyormuş. Böylece ev kısa sürede temizleniyor ve yemekler yapılıyormuş. O günden sonra kız ve kocası çok mutlu bir hayat sürmüş.

Evvel Zaman İçinde Konusu

Eflatun Cem Güney’in yazdığı Evvel Zaman İçinde masal kitabı, 8 farklı masalın derlemesi olduğu için tek bir konu üzerinde durulmamaktadır. Ancak Eflatun Cem Güney, yazmış olduğu bu masallarda bazı konulara değinmektedir.  Evvel Zaman İçinde masalında özellikle pes etmemenin ne kadar önemli olduğu vurgulanmaktadır. Bunun yanı sıra olumsuz olayların daimi olmayacağı ve iyi şeylerin her zaman var olduğu da vurgulanan konular arasında yerini almaktadır.

1957 yılında yayınlanan kitap, günümüzde de büyük bir kitle tarafından sevilmekte ve hala okunmaktadır. Evvel Zaman İçinde konusu, daha önce de belirtildiği gibi birbirinden farklı şekillense de genel olarak mutluluk, pes etmeme, umut gibi konuların üzerinde şekillenmektedir.

Evvel Zaman İçinde İncelemesi

Evvel Zaman İçinde kitabını analiz etmek isteyen okurlar, Evvel Zaman İçinde incelemesi yapabilmektedir. Bu masal kitabı incelendiği zaman, pek çok detay göze çarpmaktadır. Aşağıdaki listede Evvel Zaman İçinde kitabının analizi belirtilmektedir.

  1. Yazar, masalların içerisinde bazı yöresel terimler kullanmaktadır. Ancak yine de, her okuyucu rahatlıkla kelimeleri anlayabilmektedir.
  2. Masal kitabında 8 farklı masal bulunmaktadır. Masallar, çok uzun olmadığı için durağanlık bulunmamaktadır.
  3. Evvel Zaman İçinde masalları, hayattan çıkartılması gereken derslere odaklıdır.
  4. Masallarda yoğun bir dil kullanılmadığı için 4 yaş grubundaki çocuklara da okunabilecek masallardır.
  5. Eflatun Cem Güney, iyi ve kötünün ayrımının fark edilmesi, yanlış ve doğrunun ne olduğunun anlaşılması gibi temalara masallarında yer vermiştir.

Evvel Zaman İçinde masal kitabından çıkartılabilecek pek çok sonuç bulunmaktadır. Bu nedenle bu kitap daha çok çocuklara hitap etmektedir. Ancak kitabın yaş sınırlaması bulunmamakta ve her kesimden birey tarafından rahatlıkla okunabilmektedir. Özellikle ilkokul çağındaki çocukların gelişimlerinin desteklenmesi için mutlaka okutulması gereken masal kitaplarından bir tanesidir.

Eğil Dağlar (Yahya Kemal Beyatlı) Özet Konu ve İncelemesi

Eğil Dağlar

Eğil Dağlar kitabı genel olarak Yahya Kemal’in Kurtuluş Savası yıllarında kaleme aldığı yazılardan oluşmaktadır. Eğil Dağlar özeti genel olarak eser, Kurtuluş Savaşı’nın zamanını günü gününe anlatılmış bölümlerden oluşur. Savaşa en yakın tarih olma niteliği taşıyan bu eser ile beraber Millî Mücadele sırasında bilgi ve fikirle hizmet etmiştir. Milletimizin kendine güvenerek dimdik ayakta durması için ne yapması gerektiği bu kitapta anlatılmıştır.

Eğil Dağlar özeti kitap dışında Yahya Kemal’in Kurtuluş Savaşı yaşanırken yazdığı 86 adet yazıdan oluşur. Bu eserlerden bazıları, Milli Fikirler, İstanbul’da Bekamız, Ramazan’la Beraber, Misakı Milli, 23 Nisan, Kandiller Yanarken, Tevekkül ve Vazife, Yunan Buhranı, İlimde Amel, Kıssadan Hisse, gibi vb. eserlerdir.

Eğil Dağlar Özeti

Eğil Dağlar özeti kitap içerisinde süslü bir dil kullanılmıştır. Kitaptan bazı kesitleri şu şekildedir, Felaketin bin acısına mukabil bir hayrı da olmaz mı? Yunanlılar 1000 seneden beri Hudavendigar toprağında yaşamaktadır ve bu Türklerin var olan köklerini koparma amacı ile saldırıp durdular. Türk toprakları altında yatan, ilk İslam şehitlerini, ilk Osmanlı padişahlarını uyandırdılar.

Toprağa dökülen kanlar dirilmiştir ve gözlerini açmıştır. Artık yepyeni bir hayatı idrak etmişlerdir. Ertuğrul Gazi’nin türbesini yıktıklarını duyanlar Küçük Asya’nın bütün dağlarından yavaş yavaş inmekte ve Söğüt’e doğru ilerliyordu. Bu saat Hudavendigar toprağına doğru, bütün Anadolu’da öyle önüne geçilmez bir yürüyüş vardır, Teselya ovalarını inleten meşhur türkü bütün Anadolu vadilerinden gelmektedir.

Türkünün şivesinden ve zevkinden nereden çıktığı belli değildir ve her türküde olan şive tarzından az çok belli olmaktadır yoksa bunun bilakis menşei Rumeli midir yoksa Anadolu mu anlaşılmamaktadır, çünkü çok milli bir Türküdür.

24 yıl önceki ilk çıktığı zaman vatanın bütün sokaklarında, caddelerinde ve mahallelerinde, Taselya’ya doğru redif taşıyan Anadolu ve Rumeli trenlerinde yalnız bu türkü işitiliyordu,

O harbin askerleri bu türküyü söylerken geçtikleri bütün şehirlere baktılar. Bu şehirler genel olarak İstanbul, Selanik, İzmir, Halep, Üsküp ve Manastır’dır ve bunların kafeşantanlarında sabahlara kadar o Türkü’yü tekrar söylediler. Erzurum’dan Yanya’ya ve oradan da Alasonya’dan Dökeme Tepeleri’ne kadar her bölgede bu Türkü vardı.

Bu, yeni Türk şiirinin ilk ve son eseri maatteessüf yani son güzel eseri bunun için ondan beri bu kadar harika canlı ve atışlı mısralar söylenmemiştir. Üst kesimdeki insanların edebiyatı ya bir nazire gevelemesi veya yahut ya da sıkıntı veren bir sinir iniltisi durumunda olurken alt kesimin insanları ve köylüler şu şekilde dedi “Eğil dağlar! Eğil’’ tarzında ne kadar hareketli ve canlı bir hayalle kıyam ediyorlardı ve sonra yeni talim çıktığını haber almış koştular, yeni ve muntazam bir millet olmaya ne kadar şâyânı dikkat bir heves gösterdi.

Eğil Dağlar Konusu

Eğil Dağlar konusu, kitabını oluşturan genel olarak yazılar Yahya Kemal’in Kurtuluş Savaşı sırasında yazdığı yazılardan meydana gelmektedir. Kurtuluş Savaşı esnalarında günü gününe yazılmış olan bu yazılar genel olarak Millî Mücadele yıllarındaki olayların tazeliğini ve sıcaklığını taşımaktadır. Halka moral vermek amacıyla ve aynı zamanda milli birlik ve bütünlüğü korumak maksatlı bu yazıları yazmıştır. Milletimizin mücadeleyi sürdürmesi için öz güven kazanması aynı zamanda savaşta başarıya kavuşmak için neler yapması gerektiği gibi bu konuyu anlatan içeriklerden oluşmaktadır.

  • Eğil Dağlar türü Kültür ve Siyaset yazıları arasına girmektedir.
  • Birçok bölümden oluşmuştur ve her bölümünde ayrı bir anektot vardır.
  • Kitabın yazıldığı yıllarda Millî Mücadele’nin desteği olmuştur ve o yıllarda olan Türk düşüncesinin bir zaferidir.
  • Eğil Dağlar konusu daha çok Türk askeri ve Mustafa Kemal Atatürk karakterleri geçiliyor.

Eğil Dağlar İncelemesi

  • Eğil Dağlar İncelemesi genel olarak bu eser MEB tarafından orta öğretim kurumlarına tavsiye edilmiştir ve okullarda Yüz Temel Eser arasına girmiştir.
  • Eser üzerinde yapılan ilk çalışmalardan birini Nihat Sami Banarlı hazırlamış, Banarlı’nın çalışması MEB yayınları tarafından basıldı.
  • Eserin 2005 yılında hazırlanan Kâzım Yetiş tarafından baskısında yazarın şimdiye kadar hiçbir kitabına girmemiştir fakat Yahya Kemal’in bu eserini konu almıştır.
  • Bu kitapta yer alan kelimeler, güncelliğini yitirmiştir, eserin okunmasında sıkıntı yaratmıştır.
  • Eğil Dağlar İncelemesi genel olarak milletin tekrardan var olmasını sağlamakta ve İstiklal harbi kahramanları ve Atatürk’ün yaşadıkları Eğil Dağlar ana fikri oluşturmaktadır.
  • Eğil Dağlar edebi türü genel olarak içerisindeki şiirlerinde ve nesirlerinde tarih, vatan, mil­let ve İstanbul sevgisini işlenmiştir.
  • Yahya Kemal lirik ve epik şiirleri ile yazılarında vatan, aşk, tabiat, de­niz, ölüm ve sonsuzluk konularını da işlemiştir.

Edip Cansever Hayatı ve Eserleri

Edip Cansever

Tam olarak adı Ömer Edip Cansever olan Türk edebiyatının önde gelen şairlerinden birisidir. Edip Cansever’in hayatı şöyle bir incelendiğinde Cansever, 8 Ağustos 1928 yılında İstanbul’da hayata gözlerini açmıştır. 28 Mayıs 1986 senesinde ise yeniden İstanbul’da hayata veda etmiştir. Asıl isimlerinden olan Ömer’i ilk kitabı ve ilk şiiri dışında hiçbir yerde kullanmamıştır. İstanbul Fatih’in Soğanağa semtinde doğan ünlü şairimizin üç kardeşi vardır. Ailenin üç kız bir erkek toplam dört çocuğu olmuştur ve Edip Cansever ailenin üçüncü çocuğudur.

Edip Cansever’in eğitim hayatı ise İstanbul’da 56. İlkokul ’da başlamıştır. Babası askerlik görevini tamamladıktan sonra İstabula gelmiş ve buradaki Kapalıçarşı’da ticaretle uğraşmayı tercih etmiştir. Liseyi 1946 senesinde İstanbul Erkek Lisesindeokumuştur. Hemen ardından Yüksek Ticaret okulunda okudu ve aynı zamanda babasıyla Kapalıçarşı’daki dükkânlarında çalışmaya başladı. Küçüklüğünden beri çalışkan birisi olmuştu.

Edip Cansever eşi, Mefharet Hanımla aile dostları vasıtasıyla tanıştı ve tarih 12 Nisan 1947yi gösterdiğinde evlendiler. Cansever’in bu evlilikten Ömer ve Nuran isimlerini verdikleri iki tane çocuğu dünyaya geldi.

1950 yılında askerlik vazifesini yerine getiren şair Cansever babasına Kapalıçarşı’daki dükkânında ticaret yapmasına yardımcı olmuştur. 1954 senesinde ise Kapalıçarşı’da meydana gelen talihsiz yangında dükkânı yandı. Bunun ardından kendine bir ortak bulup asma katlı başka bir dükkâna geçti. Ortağı alım satım işleri ile uğraşırken Cansever şiirler üzerine yoğunlaştı ve sürekli yazdı, kendini geliştirdi.

Aynı zamanda Cansever Türkiye İşçi Partisine üyeydi. Zamanın siyaset ve politika anlayışını anlamadığı gerekçesiyle partiden ayrıldı. Sene 1975 olduğunda ise Kapalıçarşı’daki dükkânını satarak ticari hayatına burada son verdi. Kış aylarını İstanbul, yaz aylarını ise Akdeniz sahillerinde geçiren Cansever; bir süre sonra Bodrum’a taşındı. Ancak Bodrum’a gelmesinin yaklaşık yirmi gün sonrası beyin kanaması geçirdi ve acilen İstanbul’a götürüldü. İstanbul’da girdiği ameliyat sonucunda 28 Mayıs 1986 tarihinde hayata gözlerini yumdu.  Takvimler 30 Mayıs 1986’yı gösterdiğinde ise Aşiyan Mezarlığına defnedildi.

Şiir Kitapları ve Eserleri

  • İkinci Üstü(1947)
  • Dirlik Düzenlik (1954)
  • Yerçekimli Karanfil (1954)
  • Umutsuzlar Parkı (1958)
  • Petrol (1959)
  • Nerde Antigone (1961)
  • Tragedyalar (1964)
  • Çağrılmayan Yakup (1966)
  • Kirli Ağustos (1970)
  • Sonrası Kalır (1974)
  • (1976) Ben Ruhi Bey Nasılım
  • (1977) Sevda ile Sevgi
  • Şairin Seyir Defteri (1980)
  • Yeniden (1981)
  • Bezik Oynayan Kadınlar
  • İlkyaz Şikâyetçileri (1984)
  • Oteller Kenti (1985)
  • Sonrası Kalır 1, Bütün Şiirleri (2005)
  • Sonrası Kalır 2, Bütün Şiirleri(2005)

Hikâye ve Roman

  • Gül Dönüyor Avucumda (Ölümünden sonra, 1987)
  • . Hazırlayan: Devrim Dirlikyapan. Yapı Kredi Yayınları, 2009 Şiiri Şiirle Ölçmek: Şiir Üzerine Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar

Almış Olduğu Ödüller

  • 1958 Yeditepe Şiir Armağanı: “Yerçekimli Karanfil
  • 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü: “Ben Ruhi Bey Nasılım
  • 1981 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü: “Yeniden”

Edip Cansever’in Edebi Hayatı

Ortaokul ve lise hayatı boyunca birbirinden farklı dergilerdeki şiirleri okur ve bazı kısımları not alırdı. Yani anlayacağımız gibi Edip Cansever’in edebi hayatı çok küçük yaşlarda başladı diyebiliriz. Şiir aşkı içinde gün geçtikçe büyüyen ünlü Türk şairimiz Cansever,  okul çıkışlarında kitap evlerine uğrardı. Buradan yeni şiir anlayışını büyük zevk ve tutkuyla takip eder, izler ve hayran kalırdı. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları tarafından çıkan kitaplar sayesinde dünya klasiklerini bitirdi. Bunun yanı sıra Yunan ve Latin klasiklerine de hâkim oldu. Gün geçtikçe kendini çok daha fazla geliştiriyor ve bilgisine bilgi katıyordu. Edebiyat aşkı içinde alevleniyordu. Daha ileri dönemlerde ise sol düşünce yapısı ve Marksizm akımlarıyla tanışarak onlar hakkında araştırmalar yaptı.

İlk şiirini 1944 senesinde İstanbul Dergisinde yayımlayan şair, ilk gençlik şiirlerini topladığı kitaba İkinci Üstü adını verdi. Bu şiirlerde her şeye tozpembe bakan, hayat sevinci ve yaşama isteğiyle dolu, cıvıl cıvıl bir genç edası ön plandaydı.1951 senesinde ise Nokta adını verdiği dergisini çıkartmayı başardı. Bu dergi Cansever’in edebi çevresinin daha yoğun olmasına kapı açtı. Birbirinden farklı genç şairler ve yazarlarla tanışma imkânı yaratmış oldu. İlk kitabının ardından 7 yıl geçti ve Dirlik Düzenlik adını verdiği kitabını okuyucularının beğenisine sundu. Ünlü şairimiz Cansever, şiirlerde düşünceyi dil içinde eritmeye yönelen, özlü bir söyleyiş ve çarpıcı biçim arayan, toplumsal eleştiri için mizah aracını kullanan bir tutum sergiledi. 1957’de yayımlanan Yerçekimli Karanfil ile kendine özgü bir şiir dünyası oluşturma hayalini de gerçekleştirmiş oldu. İkinci Yeni akımında kendine has, farklı ürünler meydana getirdi. Şiirlerindeki o sevinç, umut, hayat dolu duygular zamanla kendini umutsuzluk, bunalım, üzüntü ve kedere bıraktı. Toplumsal dengesizlikleri eleştiren ve bununla savaşan Cansever yerini umutsuzluğa bıraktı. Yeni arayışlara yöneldi. Şiirde tiyatrodan alınmış konuşmalar kullanmayı tercih etti. Nerde Antigone, Tragedyalar, ağrılmayan Yakup bu dönemde Cansever’in yazdığı ünlü ürünlerindendir.

Edip Cansever’in hayattayken yayımlanan son kitabı ise Oteller Kenti olmuştur. 1985-1986 seneleri arasında yazdığı ama yayımlamadığı şiirleri, bazı düzyazıları, hakkında yazılanlar ve bazı konuşmalar, ölümünden sonra Gül Dönüyor Avucumda (1988) başlığıyla okuyucuların beğenisine sunuldu. Yapı Kredi Yayınları tarafından 2005 yılında bütün şiirleri, Sonrası Kalır I-II başlığıyla yayımlandı. Cansever’in çeşitli dergilerde yayımladığı ama kitaplarında yer vermediği şiirleri, Mehmet Can Doğan tarafından toparlandı ve 2009’da Öncesi de Kalır başlığıyla yayımlandı.

Dostlar Beni Hatırlasın Özeti

Dostlar Beni Hatırlasın

Usta şairimiz Âşık Veysel’in eseri Dostlar Beni Hatırlasın özeti incelendiğinde; Şüphesiz tüm şairler gibi Âşık Veysel de yaşamı, sanatı, şiirlerinin içeriği, halk şiirine getirdiği yenilikler bakımlardan en ince ayrıntısına araştırılmaya ve değerlendirilmeye layık bir sanatçıdır. Dostlar Beni Hatırlasın, Veysel’in hayatını, sanatını daha yakından tanımamıza destek olacak farklı kaynaklardan derlenmiş Halk Şiirimizin büyük üstadı Âşık Veysel’e dair her şeyi bulacağımız bir eserdir. Gözleri görmeyen Veysel, kimsenin göremediklerini görüyor eserlerinde.

Âşık Veysel daha yedi yaşında iken salgın olan çiçek hastalığına yakalanarak sağ gözünü kaybetmiştir. Bir süre sonra da sol gözüne perde inmiştir. Veysel’in babası sol gözündeki perdeyi aldırmak için Yozgat’a hekime gitmeye karar verir. Fakat bir gün inek sağan annesini izlerken arka tarafından babası Veysel’e yaklaşır ve seslenir. Arkasına dönmesiyle babasının koltuğunun altındaki ucu sivri bir sopa sol gözüne girer ve artık o gözünü de tümü ile yitirir. Bu eserinde bu acılı yaşamını da konu edinmiştir.

Şiir yazmak ve şiirlerle oyalanmak Âşık Veysel’e her daim iyi gelmiştir. Kasabalarına gelen halk şairlerini büyük bir alaka ile dinler, onları hep yakından tanımaya çalışırdı. Yaşam sıkıntılarından bir nebze de olsa uzaklaşabilsin diye babası ona saz almıştır ve babasının çok yakın bir arkadaşından saz dersleri almaya başlamıştır.

Dostlar Beni Hatırlasın yazarı Âşık Veysel, evlenecek yaşa geldiğinde ailesi aynı köyden olan Esma adında bir kız ile evlenir. İki evladı olur ama acılı yaşamı burada da gün yüzü göstermez ve birini on günlükken kaybeder. Âşık Veysel’in eşi Esma dayanamayarak evden kaçar. Bunlar üstüne bir de ana ve babası da hayattan göçer. Veysel’in acılarla dolu hayatındaki kötü gelişmeler dur durak bilmez ve ilk çocuğu da vefat eder.

Çok büyük dertlerle sınanan şair içine kapanır ve kimse ile konuşmaz. Şairin artık tek dostu sazıdır. Bu durumu Veysel’in akrabalarını ve arkadaşlarını çok hüzünlendirir. Bu sebep ile onu tekrardan dünya evine sokmaya karar verirler. Veysel’in yeni evliliğinden yedi tane çocuğu olur. Veysel’in sıkıntılı yaşamı peşini bırakmaz ve çocuklarından birini yine kaybeder ama iki oğlu, dört kızıyla yaşamaya devam eder.

Dostlar Beni Hatırlasın kitap genel olarak Âşık Veysel’in yaşamından çıkarımları hakkındadır. Bir gün herkesin bu dünyadan göçüp gideceğini ama onu dostlarının hatırlamasını istiyor Veysel. Gün geçtikçe dinmek bilmeyen yaşam sıkıntılarının dinmesi bir yana gittikçe arttığını bu kitabında dile getirir. Genellikle bu şiirinde ölümün gerçekliğinden bahseden usta şair, çektiği yaşam sıkıntılarını şiirine tümü ile yansıtmayı başarmıştır diyebiliriz.

Dostlar Beni Hatırlasın İnceleme

Dostlar Beni Hatırlasın incelemesi yapılırsa; mesela hangi söz sanatlarının kullanıldığına bakabiliriz. Usta halk şairimiz Âşık Veysel, ‘can kafeste durmaz uçar gider’ derken insan canını kuşa dünyayı kafese benzeterek benzetme sanatını kullanmıştır. Bunun yanı sıra ‘Garip kalır yerim yurdum’ diyerek ise yurdu kişileştirmiş, kişileştirme sanatına başvurmuştur. Şiirin dili incelendiğinde ise şiir; sade, yalın okuyan çoğu kişinin anlayabileceği, günlük hayat diline uygun şekilde yazılmıştır. Şiirin teması yaşam ve ölümdür çünkü Veysel’in hayatı ölüm ile oldukça sınanmıştır ve şiirinde yaşadıklarını dile getirmiştir.

Dostlar Beni Hatırlasın şiirinde halk şiiri âşık tarzında şiir geleneğinin örneğidir. Dostlar Beni Hatırlasın şiirinde Âşık Veysel; yaşam, ölüm ve dostluk temaları üzerinde durmuş, bu temalardaki duygularını içtenlikle dile getirmiştir. Âşık Veysel âşıklık geleneğinin Cumhuriyet Dönemi sonrasında gelmiş en önemli şairlerinden birisi olmayı başarmıştır. Bu şiirindeki ses olaylarını inceleyecek olursak; giderim derken ünsüz yumuşaması yapmıştır. Bunun yanı sıra kafeste derken ünsüz sertleşmesi yapmıştır. Ayrıca arttı derken de ünsüz sertleşmesi yapmıştır usta şairimiz.

Dostlar Beni Hatırlasın Konusu

Âşık Veysel bu eserinde, yaşadığı kayıpları ele almıştır. Çok acılı bir yaşam süren Âşık Veysel; çocuklarını, annesini, babasını kaybetmiştir. Herkesin söylediği gibi en büyük acı olan evlat acısını tadan şair gözlerini de kaybetmiştir. Belli bir süre hayata küsen usta ozanımız, bir süre sonra yeniden dünyevine girmiş ve bu evlilikten de bir çocuğunu kaybetmiştir. Bu acılarını şiirlerine ustalıkla aktaran şairimiz bu eserinde; ölüm, yaşam, dostluk gibi yaşamında önemli yer tutan konuları ele almıştır diyebiliriz.

Yani anlayacağımız gibi Dostlar Beni Hatırlasın konusu resmen şairinin hayatının özetidir.  Âşık Veysel yaşadığı acıları dile getirmiş ve şiirlerinde bunu işlemiştir. Uzun bir dönem başka şairlerin şiirlerini de seslendirmiştir. Bu şiirinde duygusallığı çok ön plandadır.

Dostlar Beni Hatırlasın kitap raflarda hala yerini almakta ve de çok satılmaktadır. Ustanın birçok şiirinde; vatan, tabiat, birlik, çalışma, yardımlaşma temaları işlenmiştir diyebiliriz. Şiirlerinde en önemli hususun vatana bağlılık ve idealistlik olduğu açıkça bellidir. Tüm bu özellikler onu vatan şairi yapmış olsa da bu şiirinde genel olarak kendi yaşanmışlıklarını ve acılarını dile getirir Âşık Veysel.

Âşık Veysel, kendisinin bu dünyadan gitse de dostlarının onu hatırlamasını istemiştir. Dünyanın gelip geçici bir yer olduğu, ölümün ne kadar gerçek olduğunu anlatmaya çalışan şair tabiri caizse hatırlanmak ve kalıcı olmak istemiştir. Ben giderim adım kalır sözleri şairin bu düşüncesinin bir kanıtı olarak nitelendirilebilir.  Usta Şairimiz Âşık Veysel bu şekilde yaşamını ve yaşadıklarını dile getirmiş, bir gün bu diyardan göçüp gitse de hatırlanmayı dilemiştir.