Babalar ve Oğullar (Turgenyev) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Babalar ve oğullar

Eser İvan Turgevyev’ in yazıp kaleme aldığı bir eser olup, detayı bir özet, kitap içinde geçen karakterler ve en sonunda da analizi yapılacaktır. Sonrasında filmi yapılan eser şöyle başlar,

Eserin Özeti

1840 yıllarının Liberalizm fikrinde olan babalar ve Nihilist dediğimiz, akımı savunan genç nesil ise oğulları temsil eder. Babalar ve oğullar olay örgüsü şöyle başlar. Bazarov Nihilist akımdan etkilenen bir gençtir. Tıp bölümünden mezun olduktan sonra, çiftlikleri olan arkadaşı Arkady’ile beraber tatil geçirmek üzere, bir araya gelirler. Nikolay Petroviç Akkady’nin babası olarak, koskoca çiftliği, çekip çevirir.

İncelemeler, araştırmalar yaparak Bazarov tıp alanında çalışabileceğini düşündüğü, çiftlik hayatı için oldukça heyecanlıdır. Arkady, ise dışa dönük hareketli, oldukça olumlu düşünen bir genç olup, yirmili yaşlarındadır. Bazarov gibi Üniversite’den 1859 da mezun olmuş. Arkadaşıyla birlikte çiftliğe gelmişlerdir.

Bazarov düşündüğünün aksine durumlarla karşılacaktır. Pavel Petroviç geleneklerine düşkün yaşlı biri ve Arkady’ nin amcasıdır. Babalar ve oğullar çatışması karşıt görüşte olan, Bazarov’un sık, sık inatçı amcaya kendi bildiği gerçekleri anlatmayla sürecektir. Babalar ve oğullar ne anlatıyor doğa ve Nihilizm’ in faydaları ile Rusya’ya kattıklarını anlatırken, Pavel’e dönerek sosyal sınıfa ve aileye önem veren, siyasi sistem içinde bir birim varsa, kendisinin düşüncesinden artık cayacağını söyler.

Bazarov fikirleriyle, çağın gerisinde kalmış olan Rusya, yerine bilimin daha önemli olduğu düşüncesindedir. Şiddetli geçen tartışmalardan fırsat buldukça, doğadan böcek toplayıp üzerlerinde deney yapmaktadır. Gece yatıncaya kadar Arkady ile Nihilizm üzerine sohbetler etmektedirler.

Fenitçka ile bile zaman, zaman savunduğu düşünce için konuşmaktadırlar. Bazarov’a karşı gizli bir his duyan Fenitçka aynı zamanda Katya ile beraber çalışmaktadır.

Arkady ile Bazarov merkeze dolaşmaya giderler. Kocası ölmüş olan Anna ve kardeşi Kat ile gezme fırsatı bulurlar. Anna Rusya’nın geri kalmış geleneklerine karşıdır. Beyleri fiziksel olarak, çekici bulup evine çağırır. Arkadaşlar davete uyup, kızların evine giderler. Zaman içerisinde Arkady Katya’ya, Bazarov ise Anna ile duygusal ilişkilerini yoğunlaştırırlar.

Nihilist düşüncesi gereği Bazarov Anna’ya olan sevgi ve ilgisini söylemez. Güzeller güzeli Anna, çok iyi giden bir evlilikle beraber, kocasının ölmesi üzerine dul kalmıştır. Kocasından kalan mirasla oldukça iyi şartlarda yaşamaktadır.

Anna kendisinden farklı düşüncelerde, olan ve kadın peşinde dolaşan biri olarak tanıdığı, bu genci elde etmek için, planlar yapar.

Bazarov ise etkilendiği Anna’yı düşünmemek için Fenitçka ile ilişkisini artırır. Ve dudağına busa kondurur. Bu duruma şahitlik yapan, Pavel onu bir tür savaş tekniği olan düello yapmaya çağırır. Düello Bazarov lehine sonuçlanır. Pavel yaralanır. Bazarov bu olaydan sonra, ailesi ile kaldıkları eve gider. Anna ile yeniden aşk yaşamaya başlamışlardır.

Fakat yaşadığı şey onu çepeçevre sarmalamış, Nihilizm düşüncesi ile karşı karşıya getirmiştir. Anna’yı sevdiğini önce söyler, sonra pişmanlık duyup, düşüncesini inkâr eder. İlişkisini sonlandırıp, doktorluk yapmaya başlar. Oldukça mutsuzdur. Ailesi ile de bağları ilgisizlikten dolayı kopuktur. Hastalardan birinden tifüs kapar. Ve ağırlaşır. Bu haberi alan Anna yanına onun için özel doktor alarak gelir.

Hastalığın pençesinden kurtulamayan Bazarov aşkının gözlerine bakarak ölür. Ölümünden sonra Anna yeniden evlilik yapar. Bir siyasetçiyle fakat onu çok sevmeyecektir. Arkady Katya ile evlenir. Pavel ise hayatının geri kalan yarısını Almanya’da sürdürecektir.

Bazarov’un ailesi, evlatlarının mezarı başında pişmanlıklarını ona anlatmak için, sık sık ziyaretine gideceklerdir.

Eserin Konusu

Geleneklere bağlı eski düşünce yapısı ile bireysel düşünen, yapı arasında 1840 yılında ele alınarak, Rusya’da işlenmiştir.

Babalar eski düşünce yapısını, oğullar yeni akımı ve düşüncesi ile karşı karşıyadır. Babalar ve oğullar konusu bu şekilde işlenir.

Bazarov Arkady’nin başlarda, geleneksel görüşe karşı durmaları ve zamanla bu duruştan kademeli olarak uzaklaşmaları, romanda anlatılır. Bazarov’un aynı anda, iki insanla beraber olma davranışı, bu düşüncenin etkisinde fazlaca kalmasından kaynaklanır.

Romanda aleni bir şekilde Dostoyevski ve Tolstoy izleri görülmektedir. İkili karakter ve psikolojik çöküntüler temasıyla, devam eden kitap devrinde, birçok Rus yazara da ilham olmuştur.

Eserin İncelemesi

Rusya’da kaleme alınan eser, Ivan Turgenyev tarafından yazılmıştır. Yazar bu eserle tanınmıştır. Nihilizm konusu ilk kez ele alınıp işlenmiştir.

Rusya’da ilk tanıtımı yapıldığında eser, Radikal toplum ile geleneklerine bağlı toplumu karşı karşıya getirip, birbirleriyle çatışmalarına sebep olmuştur. Daha sonra bir dergi, tarafından fasikülleri tekrar, tekrar basılmıştır.

Bakıldığında, eser Rusya’nın siyasi tarihine de ışık tutmaktadır. Eski ile yeni arasında geçen fikir, ayrılıklarından dolayı çoğu yerde çatışmaya düşen, insan grupları incelenmiştir.

Liberaller güçlenmeye başlayınca, Rusya’da karşıt tarafta olan, kültürüne düşkün toplumu, fark eden yazar bu durumu, yazdığı bu romanıyla dillendirmiştir. Batı kültürünü, aslında her iki tarafta istemektedir. Nihilistler destekçi anlamın da Rusya’da daha fazladır. Fakat Ortodoks düşüncesi de azımsanmayacak sayıda taraftarı vardır.

Modern anlamda, Rus Edebiyatında yazılmış ilk kitap olarak değerlendirilir. Dünya klasiklerine layık bir eser olarak, batılı edebiyatçılar tarafından görülmüştür. 2003 yılında beyaz perdeye uyarlanarak filmi yapılmıştır. Ülkemizde de okunması gereken ‘’Yüz Temel Eser’’ arasına girmiştir.

İki arkadaşın aileleri, arasında yaşadıkları nesil çatışması, dokunaklı bir şekilde kaleme alınarak, yazar tarafından, irdelenip gözler özüne sunulmuştur.

Aziz Nesin Hayatı ve Eserleri

Aziz Nesin

İstanbul Heybeliada’da 1915 yılında dünyaya gelmesiyle Aziz Nesin Hayatı ve Eserleri miladı olur. Mehmet Nusret Nesin ismine sahip olmasına karşın, dönemin şartları gereği şiirleri yazmaya başlarken Aziz Nesin lakabını kullanmıştır.

Giresun ili Ocaktaşı köyünden olan babası Abdülaziz bey, İstanbul’a sonradan gelerek ailesinin geçimini sağlamak üzere bahçıvanlık yapmıştır.

Sanatçı 1925 senesinde, Kanuni Sultan Süleyman İptidai Okulunda eğitim hayatına başlamıştır. Darüşşafaka Lisesi’nde iki yıl eğitim gördü. Kuleli Askeri Lisesi’nden 1935 senesinde mezun olmuştur. Teğmen olduğunda Ankara Harp Okulunu 1937’de bitirmişti. Askeriyeye bağlı olarak 1937 yılın Askeri Fen Lisesi’nden mezun olmuştur.

Böylece kariyer hayatına Asteğmen olarak cepheye çıkarak başlangıç yapar. İzleyen zamanlarda Üsteğmen rütbesiyle Anadolu’nun topraklarını cephelerde karış karış gezecek, Trakya’ya kadar gidecekti. Dönemin siyasi şartları gereği 2. Dünya Savaşı başlamış, Aziz Nesin 1941 senesinde Trakya cephesinde savaşmıştı. 1944 de Zonguldak’ta Üsteğmen rütbesindeyken top mevzilerini kendi başına kurdurduğu için, bu durum suç kabul görülerek, askerlikten atıldı.

Sanatçı geçimini sağlamak zorunda kaldığı için bir dönem küçük bir ticarethanede çalışmış. Muhasiplik mesleğini icra etmiştir. Nihayet 1945 de gazeteci olarak ‘’Yedigün’’ dergisinde işe başladı. Bu dergide ilk şiirlerini yayınlama fırsatı da yakaladı. 1945 de köşe yazarlığı yaptığı Tan yayınlarının kapatılması ile, yeniden esnaflık yapmaya başladı.

Rıfat Ilgaz ve Sabahattin Ali beraber Aziz Nesin Hayatı ve Eserleri yayınlanacağı Markopaşa diye bir dergi açtılar. Aziz Nesin 1947 senesinde yazdığı bir makale yüzünden hapis cezası ile birlikte Bursa’ya gönderilerek görevinden uzaklaştırıldı.

1950 yılında Politzer’in eserini çevirip yayınladığı için bir buçuk sene mahpus damına düştü. Tahliye olduktan sonra, yeniden yazmaya devam etti. Bu kez komedi öykülerini yazdı. 1993 yılında gazeteci kimliğiyle en son kendi yerini açtı. ‘’Aydınlı gazetesi’’ olarak. Bir süre mesleğe bu şekilde devam etti.

Nesin vakfını 1972’de inşa etti. Yurtiçi ve dışında yayınlanan kitapları ve oyunlarının bedellerini kurmuş olduğu bu oluşuma hibe etti. Yüz yirmiden fazla eseri olduğu kabul görülen sanatçı, bir imza gününde 1995 senesinde Çeşme’de vefat ettiğinde Aziz Nesin Hayatı ve Eserleri sona ermiştir.

Edebi Karakteri

Eserlerinde mizahi bir anlayışa sahip olan sanatçının Türk ve dünya edebiyatında yayınları vardır. Türk Edebiyatına şiir yazarak giriş yapan sanatçı daha sonra mizahi ve mizahsız öyküler kaleme almıştır. Yazımlarında, sosyal eşitsizlik, haksızlığa uğrayan insanları ve hayatın içinde yaşanan lüzumsuzlukları mizahi bir şekilde ele alıp irdelemiştir.

Yalın bir dille yazılan Aziz Nesin kitapları mübalağa sanatı fazlaca uygulanmıştır. Hayatının bir bölümünde hapis yatmış olsa da üretmeye, özellikle toplumsal adaletsizlikleri mizahi bir şekilde işlemeye devam etmiştir. Sanatçının bilinen edebi kişilikleri şöyle devam eder,

  1. Ülkemizde kaleme aldığı komik yazılarını Dünya’ya tanıtmıştır.
  2. Toplumsal olayları izleyip, eserler üreten sanatçı yaşanan tezatlıkları ve siyasi olayları pek çok kez eserlerinde dillendirmiştir.
  3. Sohbet havası ile yazılan eserler oldukça sade ve natüreldir.
  4. Sanatçı komedi ve hüznü bir arada işlemekten kendini alamaz.

Aziz Nesin Eserleri

Yazar yaşamı boyunca zorluklar içinde yaşamış, birçok kez haksızlığa uğramıştır. Dolayısıyla mizahi yeteneği de bu şekilde ortaya çıkmıştır. Hayata ve olaylara tepkisini usta sanatçı komediye dökerek yazmıştır. Güldürdüğü noktada düşündürmüştür. Modern edebiyatın ‘’Nasrettin Hocası’’ olarak kabul görülür. Sade ve modern bir dille yazılan eserleri yankı uyandırmış. Bazıları beyaz perdede yayınlanmıştır. Ankara’da düzenlenen bir festivalde ‘’Aziz Nesin Emek Ödülü’’ almıştır. Aziz Nesin önemli eserleri şöyledir,

  1. Kadın Olan Erkek
  2. Gol Kralı Sait Hopsait
  3. Saçkıran
  4. Surname
  5. Tatlı Betüş
  6. Şimdiki Çocuklar Harika

Roman:

Güldürürken düşündüren bir yanında komedi, varken bir yanında hüzün işlenmiş romanları oldukça sürükleyicidir. Romanların içeriği şöyledir,

Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz:

Yaşar, babası ile birlikte Nüfus dairesine giderek, olmayan kimliğini çıkartmak ister. Fakat Nüfus idaresinde yaşanan bir karışıklıkla kimliği çıkarılmasına izin verilmez. Yaşar yıllarca kimliksiz yaşar. Hayatında yenilikler yapmak ister. Evliliğe kalkışır. İlgisi olmadığı halde askere alınır. Kaçak kabul edilerek. Uzun yıllar askerlik yapmak zorunda kalır. Artık ailesinden babasını da kaybetmiştir. Bu kez babasından kalan mülkler için uğraşırken, prosedürlerden dolayı hiçbir şey elde edemez. Kafayı artık sıyırmıştır. Bu yüzden hastanede bir yıl tedavi görür. Tedaviden sonra,  türlü kötülükleri öğrenmiş hayatına uygulamaya başlamıştır.

Zübük: Zübükzade İbrahim beyin iyi niyetinden faydalanarak, çevresindeki insanlar onu önce, belediye başkanı sonra da Milletvekilliğine seçerler. Zübükzade İbrahim beyin iyi niyeti zamanla başına iş açacaktır. Beyaz perdede yayınlanan eser oldukça sürükleyicidir.

Şiir:

Sade ve modern bir dil kullanılarak şiirlerini yazmıştır. Sanatçının şiirlerine bakıldığında, kafiye ve hece vezni dikkate alınmadan, serbest kalıpta yazdığı görülmüştür. Şiir örnekleri aşağıdaki gibidir.

  1. Hoşçakalın
  2. Sondan Başa
  3. Kendini Yakalamak
  4. Bağışla
  5. Özlem

Hepsi Aynı : Sanatçının birden fazla kadına gönül verip, sevebildiğini tatlı bir dille şiirde anlatılmış. Fakat bütün kadınların aslında birbirlerine benzediğini mısralara dökülmüştür. İhanet yaşayarak sonlandırılmış ilişkilerinde aldığı darbeleri yalnızca kendisinin bildiğini yazmıştır.

Aziz Nesin gazeteci, yazar ve şair kimliklerini tam anlamıyla omuzlamış bir karakterdir. Sadece kurmuş olduğu vakıf bile onun kişiliğini anlatmaya yeterlidir.

Az Gittik Uz Gittik (Pertev Naili Boratav) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Az gittik uz gittik

Az gittik uz gittik özeti devamında dere tepe düz gittik deyimi ile ninelerimizin hikâye anlatmaya başladıkları ama günümüzde gittikçe anlatımı azalan bu masallar ve bu kelimeler ile başlayan hikayelerin birleşiminden oluşan bir eserdir. Türkiye sınırları dışında kalan topraklarda ve Anadolu’nun masalcılarının dillerinden yıllar boyunca düşmeden derlenmiş masalları bir araya getiren kapsamlı bir araştırma sonucu Pertev Naili Boratav bu eseri bizlere sunmuştur.

Az Gittik Uz Gittik Özeti

Az Gittik Uz Gittik Kitap İçerisinde 48 adet hikâye vardır. Az Gittik Uz Gittik kitabının özeti en sevilen hikayeler şu şekildedir,

Ayşe, Fatma ve Kuzular

Bir koyunun Ayşe ve Fatma isminde iki adet kuzu bulunuyormuş. Bir gün kurt kapıya gelir ve an­nelerinin taklidini yaparak meeler fakat sesi kalındır ve yavru kuzular anlamaz. Kurtta gitmiş, ayaklarını una bulayıp sonra yeni­den gelmiş. Bu sefer kuzular kurda kanıp, kapıyı açmışlar. Kurt da kuzuları yemiş. Anneleri gelince olanları görmüş ve sonra bir kuyu açmış, içini çili çırpı ile doldurmuş ve üstüne bir minder koymuş. Sonra da yola çıkıp, kurdu görmüş ve yemeğe davet etmiş. Kurt mindere oturunca, kuyuya düşmüş. Koyun, kurdu yakarak öldürmüş.

Tilki

Bir zamanlar bir tilki varmış çok acıkmış sonra bir bağ görmüş ve bulduğu delikten bağa girerek bahçedeki ürünleri yiyerek karnını doyurmuş fakat şiştiği için girdiği delikten çıkamamış. Ölü taklidi yapmış ve bağ sahibi, gelince yenen üzümlerini ve ölen tilkiyi görmüş. Söylene söylene kuyruğundan tutup dışarı fırlatmış ve tilki hemen kaçmış. Başka bir gün, arkadaşlarına “Ben bir bağ aldım, hadi gidelim” demiş ve bütün tilkiler hep beraber bağa doluşurlar tilki hem yer hem gelip delikte geçip geçemeyeceğini ölçmüş. Tabii bağ sahibi farkına varıp da gelince, olanları görmüş ve Kurnaz tilki hemen delikten kaçıp gitmiş.

Kuyruğu Zilli Tilki

Bir zamanlar kuyruğunda zil olan bir tilki varmış, zilini bir çam ağacına asmış. Sonra gelip zilini geri istemiş ve kesmesi için baltaya gitmiş kabul etmeyince baltayı yakması için ateşe gitmiş, razı gelmemiş ve ateşi söndürmesi için suya gitmiş, istemeyince suyu içmesi için öküzün yanına gitmiş, istemeyince, canavara öküzü yemesi için gitmiş. Canavar istememiş bu sefer de canavarı parçalamaları için, çoban köpeklerine gitmiş ama kö­pekler da önemsememişler. Bu defa da çobana, köpekleri dövmesi için gitmiş ama çoban gülüp geçmiş.

Tilki çobana sinir olur ve farenin yanına giderek çobanın çarıklarını yemesini söylemiş. Fare çarıkları yemeyince kediye gider ve fareyi yemesini söyler ama kedide fareyi yemek istemez. Tilki gitmiş kediyi, kocakarıya şikâyet etmiş. Kocakarı kediyi döver, kedi fareye atlar sonra çoban köpeklere, köpekler canavara sonra canavar öküze, öküz suya, su ateşe, ateş baltaya. Balta çama atlar ve “tak, tuk” çamı yere sonunda çam yere düşmüş. Tilki de çamdan düşen zili almış.

Kral Padişahının kızı

Bir diyarda kral ve padişah varmış. Padişah, kralın kızını oğluna ister ve haber yollar fakat padişah kızını vermez. Oğlan bunu duyunca, altına küheylan, heybesinin altın doldurarak, kızı almak için yola koyulur. Yolda, önüne çıkan bir ejderhayı öldürür içinden bir kız çık­ar. Ejderhanın içerisinden çıkan kız padişahın kızıdır.

Padişah oğlana dile benden ne istersen der ama oğlan koynundaki cevizi ister çünkü bu ceviz büyülü bir cevizdir. Sonra oğlan yolda yürürken bir dervişe rastlar. Derviş, cevizin marifetini bildiği için güzel bir sofra kurar. Dervişin asası güçlüdür ve oğlan, asa ile cevizi değiştirir. Bir süre yol aldıktan sonra, asa ile cevizi dervişin elinden geri alır.

Yolda bir dervişe denk gelir, dervişin bir kabağı vardır ve bu asa cevizinden daha güçlü olduğu için asa ile cevizi değiştirir. Yolda karşılaştığı başka bir derviş ile karşılaşır ve dervişin asasını kullanarak cevizi geri getirir. İnsanı görünmez yapan külaha sahip olan bir derviş ile karşılaştıktan sonra cevizle, külahı değiştirmiş. Yine aynı şekilde asayı gönderip, cevizi kendisine getirmesini sağlar.

Padişah sonunda oğlana kızını verir ve sonra oğlan ordusu ile birlikte babasının yanına gider. Babası oğluna zarar vermek ister çünkü oğlunun elindeki güçlü eşyaları almak ister. Oğlan babasının tutumuna karşı hem babasını hem de annesini öldürme emri verir ve tahta geçer.

Az Gittik Uz Gittik Konusu

Az Az Gittik Uz Gittik kitabı içerisinde 48 adet eğlenceli halk masalı bulunur bu masalların yanı sıra Karatepeli hikâyelerini içerir. Az Gittik Uz Gittik konusu içerisinde ve Keloğlan’dan korkunç dev analarına yüce padişahlardan, şehzadelere, bin bir güçlükten sonra muradına eren güzel ve akıllı kızlardan birçok karakterin yaşamış olduğu şeyleri anlatır. Eğlendirirken düşündüren hayvanlar ve birçok renkli insan tipleri ve yaşadıkları bu kitabın konusunu içerir.

Az Gittik Uz Gittik İncelemesi

Az Gittik Uz Gittik isimli eser, baştan sona keyifle okunabilecek, eğlence ve ana fikri değeri yüksek bir kitaptır. Az Gittik Uz Gittik incelemesi,

  • Sözlü gelenek içinde kuşaktan kuşağa aktarılan masalları Pertev Naili Boratav titiz bir çalışma ile beraber geçmişte kalmaktan kurtarıp günümüze ulaştırmaktadır.
  • Okuyucularına belge niteliği kazandırarak her yaştan okuru masal dünyasının büyülü perdesini aralamaya çağırmaktadır.
  • Cumhuriyet döneminin en önemli araştırmacılarından birinin kaleminden, Türk halk edebiyatına yetkin ve kapsamlı bakış getiren bu kitap, yazarın “Türk Masalı Üzerine” başlıklı önemli incelemesiyle tamamlanmıştır.

Ayaşlı ve Kiracıları (Memduh Şevket Esendal) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Ayaşlı ve kiracıları

1883 de Çorlu’da hayata gözlerini açan yazar, kendi döneminde savaşlar yüzünden eğitim alamadı. Fakat bir vesileyle ilerleyen yıllarda, Rusça Farsça ve Fransızca dillerini su gibi ezberler. Siyasi geçmişi de olmasına karşın edebiyatla ilgilenir. Eserlerinden biri olan, Ayaşlı ve Kiracıları şöyledir,

Eserin Özeti

Kaynaklardan edinilen bilgiler ışığında, sanatçı eserinde, kendi hayatı ile ilgili hikayesini yazmıştır. Ayaşlı İbrahim Efendi, barınma ve kalma ihtiyacı olan insanlara, oda kiralayan biridir. Yazar ise Ayaşlı’ nın kiracılarından biridir. Kitabın Ayaşlı ve kiracıları karakterleri Halide, Şefik bey, Hasan bey ve doktor Fahri bey gibi kişilerdir. Doktor Fahri bey aynı zamanda sanatçının arkadaşıdır.

Turan hanım ile sanatçı bir ilişki yaşar. En çok samimi olduğu insan binada, aynı zamanda memleketlisi olan Hasan beydir. Gelen gideni çok olan Turan hanım kendi bölmesinde, insanların kumar oynaması için fırsat sağlamıştır. Turan hanım ve ona yakın olan arkadaşı İskender bey kazanırken, maddi anlamda, gelen diğer müşterileri sorunlar yaşamışlardır.

Çünkü kumar konusunda ehil kişiler, Turan hanım ve İskender beydir. Mehduh Şevket Esendal ise memurluk görevi ile banka da çalışan biridir. Mesai arkadaşları arasında da, sözü geçen itibar edilen biridir. İş çıkışı odasına geldiğinde, gün içerisinde yaşananları yardımcısı aracılığı ile vakıf olur. Ayaşlı ve kiracıları bakış açısı kirli biri olduğu için hizmetçi Şevket beyden hoşnut değildir. Fabrikaları olan İskender bey, oldukça zengindir.

Turan hanımın kocası Haki bey, yazarla olan ilişkiyi bilir fakat, bilmez gibi davranır. Zaten yaşadıkları aşktan daha çok, beklentilerden ibarettir. Sürekli yaramazlık yapan evlatlarından dolayı, Abdul kerim ve hanımı huzursuzlardır. Doktor Fahri’de yasak ilişki yaşayan yazarın, vazgeçip resmi bir ilişki yaşaması için ona telkinlerde bulunur.

Turan hanım nihayet kumarhane işini genişletince, bir ev tutup binadan ayrılır. Bu durum Ayaşlı tarafından hoşlukla karşılanmaz. Çünkü işleri devralan, İffet hanım çocukları yüzünden zaten sıkıntı yaşar. Ve işi yönetmede de başarılı olmaz. Pansiyon kumarhanesi en sonunda kapanır. İçki masasında eğlenmesini çok seven Ayaşlı ve Hasan bey sıklıkla bu şekilde bir araya gelirler.

Hizmetçi Halide işten ayrılınca, Raife hanım diye biri işe başlar. Raife daha sonra yazarı, istekleri ile kafasını çok yoracaktır. İşsiz olan kızlarını gün aşırı, yazarın yanına gelip ondan, iş bulmaları konusunda destek isteyeceklerdir. Yazar Raife, işten ayrılınca rahata erecektir. Yerine gelen Ziynet hanımdan onun için laf taşıma görevi yapmasından memnun kalacaktır.

Hastaneye yatışı yapılan, Hasan bey aniden rahatsızlanmış, ve bakması için Ayvalık’tan kızına haber salınmıştır. Selime’yi görür görmez yazar âşık olur. Ayaşlı ve kiracıları olay örgüsü sürüp giderken, yazar nişan yüzüğünü takar. Melek isminde müdürünün kerimesine. İlk karşılaştıklarında, Fahri’de Melek hanımı çok beğenir.

Selime babasının ölümünün ardından Ayvalık’a döner. Fakat arkasından, onu sürekli yazar sorar soruşturur. Ayaşlı ve kiracıları kısa özet Şefik bey bir cinayete kurban gider. Tutukluluk kararıyla İskender hapse mahkum olur.

Selime Ayvalık’tan dönünce, birlikte yaşamaları için ev tutan yazar, aynı günde Selime ile nikah kıyar. Fahri’de ayrıldığı Melekle evlenir. Ayaşlı ve kiracıları tek, tek dağılır. Kendisi de sonunda vefat eder.

Eserin Konusu

Kitapta Ayaşlı ve Kiracıları Ana fikri farklı karakterde insanların hayata bakış açıları izlenip yazıya aktarılmasıdır. Gözlemleri arasında yazarın, zamanla insanların tarzlarının evrim geçirdiği gibi, hal ve hareketlerinde de değişimler olabildiğidir. Otellerde, zengin adamların verdikleri davetler, yüksek makamlarda olan kişilere kadar, ticaret hayatında uyuşturucunun yer edinmesi. Kitabın yazıldığı günden günümüze kadar, sosyal değişimler bozukluklar ve yozlaşma dikkatleri yazar tarafından çeker.

Tanzimat döneminde batıya olan merakın etkisi, kitabın yazıldığı zaman olan, Cumhuriyet döneminde de devam ettiği izlenmiştir. Aldatılan kocalar konusu, bu duruma dikkatleri keser.

Devam eden bu evrimleşme ve olumsuz yönde etkilenmelere karşı, hayatta iyi şeylerde olmaya devam eder. Doktor Fahri ve yazarın resmen evlenmeleri toplum içinde hala bazı değerlerin yok olmadığı, ailenin ne kadar önemli bir unsur, olduğunu okuyucuya göstermiştir.

Eserin İncelemesi

Türk Edebiyat dünyasına katkıları değerlendirildiğinde, Memduh Şevket Esendal yazılarını büyük bir sadelikle işlemesidir. Romanları yüksek tabaka insanlardan ziyade, günlük yaşantılarını ucuz yaşayan, insanlar etrafında işlenir. Karakterlerinde kumarcı da vardır içinde, hizmetçide.

Herhangi bir zamanda, geçen kıpır, kıpır hareketli insanlar kitabına konu olacaktır. Ayaşlı ve Kiracıları karakterleri kaliteden uzak, ukala olmayan en asgari şekilde yaşayıp hayata bu bakış açısıyla bakan insanlardan oluşur. Çok zengin olmaya bilirler, fakat çoğunlukla hayattan zevk almasını bilen insanlar-dan oluşur.

Sohbet havasında nakşedilen eser de tüm olayların, geçmiş ya da gelecek değil şimdi de yaşanıyor olması ve bu dille yazılması, okuyanı daha fazla etkiliyor. Ufukta yaşanan düzenin ve hayatın daha, düzgün, yerleşmiş kültürün dışına çıkmayan, olaylarla devam edeceği, umudunu yitirmemiş olan yazar, bu durumu böylece romanında sergiler.

Yazar, ilkokul diploması olmamasına ve çiftçi bir ailede zor şartlar altında büyümesine rağmen, kendisini zaman içinde aşıp, politikaya atılmış. Mecliste vekil olmuş. Bir dönem, büyükelçilik ve CHP’de Sekreterlik yapmıştır. İmkanlarını zorlayarak lisan öğrenmiş. Meslek adında bir gazete bile açmış, burada yazılarını yayınlamıştır..

Âşık Veysel Şatıroğlu Hayatı ve Eserleri

Âşık Veysel Şatıroğlu

Sivas ili Şarkışla köyünde hayata gözlerini açan Âşık Veysel Şatıroğlu Hayatı ve Eserleri böylece başlamıştır. Rençberlik yapan babası Ahmet Efendi ve annesi Gülizar hanım hayatlarını zor kazanan insanlardı. 1901 yılında bölgeyi henüz çaresi olmayan çiçek hastalığı salgını sarmıştı. Aile iki kızlarını salgına feda ederken, o sıralar henüz yedi yaşında, olan sanatçıda bu hastalıktan nasibini alır. Ve tek gözünü geçirmiş olduğu süreçte kaybeder.

Hayatında tersliklerle çok erken yaşta karşılaşan ozan, diğer gözünü de yanlış bir hareket sonucu babasının değneğinin değmesiyle yitirir. İki gözünü de kaybedince, kabuğuna çekilen Âşık Veysel Şatıroğlu babası durumunu fark etmiş olacak ki ona zaman geçirmesi bir saz alır.

Sanatçı zaman zaman evlerini ziyarete gelen, ozanların sazlı eğlencelerinden etkilenip, birlikte saz çalmıştır. Çamışıhlı Ali ağadan dersler alarak kendini müzik konusunda eğitmiştir. Önceleri kendisine ait olmayan eserleri sazıyla canlandırmış olup, zamanla kaleme aldığı türküleri seslendirmiştir.

1921 yılında evlendirildiğinde bu evlilikten iki çocuğu dünyaya gelmiştir. Evliliği eşinin, evi başka biri için terk etmesiyle sona ermiştir.

Bu arada köy odalarında, halk ozanları ile buluşup, türküler çalmaya kendini geliştirmeye devam etmektedir. 1930 da Sivas’a edebiyat öğretmeni olarak gelen Ahmet Kutsi organize ettiği bir eğlencede sanatçı ile tanışır. Âşık Veysel hayatı bu tanışmayla değişecektir. Onun yönlendirmesiyle üç yıl boyunca saz ustalarının pirleriyle çalıp söyleyecek, Anadolu’da pek çok şehri gezecektir.

Ahmet Kutsi Tecer’in yönlendirmesiyle Atatürk için yazdığı destan Ulus gazetesinde yayınlanıyor. Bundan sonra da ülke çapında ünleniyor. Akabinde sanatçı müzik için Anadolu’da turneye çıkıyor. Çalıp söylediği ezgiler kulaktan kulağa yayılmaya başlıyor. Köy Enstitülerinde bağlama dersleri veriyor.

1965 Meclis kararıyla kendisine maaş bağlanıyor. 1970’li yıllarda ozana yardım amaçlı, ses sanatçıları bir araya gelip onun deyişlerini düzenlemiş halka tanıtımını yapmışlardır. Akciğer kanseri sonucu hayatını kaybettiğinde tarih 1973 idi. Böylece Âşık Veysel Şatıroğlu Hayatı ve Eserleri sona erdi.

Vefatı ile öğretmen oğlu Bahri Şatıroğlu yazmış olduğu otobiyografide babasını kaleme almıştır. Ayrıca babasının izinden giderek söz eşliğinde bağlama çalmaya devam etmektedir.

Edebi Karakteri

Sade bir dil kullanarak yazdığı eserlerinde, gülmek ve ağlamak duyguları beraber vardır. Tabiat, din bazen politika, her şeyden önce insan işlenir. Âşık Veysel Şatıroğlu halk ozanları ve aşıkları sınıfında son halkadır. Sanatçının dertli türkülerde kendisini bulması, hastalık sonucu gözünün ışığını kaybetmesinden kaynaklıdır.

Şairin eğitimi yoktur. Önceleri başkalarının sözlerini seslendirse de zamanla kendi sözlerini çalıp okumuştur. Ahmet Kutsi Tecer sayesinde ünlenir. Şiirleri taşlama, methiye, devriye şeklindedir. Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan ona ilham olmuş kişiliklerdir. Şiirlerinde bazen tasavvufi bir yapıya da rastlanır.

Bazı şiirlerinde de, din gibi politika gibi konuları tenkit ettiği görülür. Olumlu ve olumsuz duyguları aynı anda işler. Sanatçının bilinen kişilik özellikleri şöyledir.

  1. Kendi camiasında lakabı ’Toprak şairi’’dir.
  2. Sekizli ve on birli kalıpla şiirlerini yazmıştır.
  3. Şiirlerinin tamamı Ümit Yaşar Oğuzcan sayesinde bir araya getirilip, bir bütün halinde satışa sunulur.
  4. Sanatçının ömrü boyunca yazdıkları ‘’Bütün Şiirlerim’’ kitabından 1984 de piyasaya sürülür.

Âşık Veysel Şatıroğlu Eserleri

Fiziksel engeli olmasına rağmen, üretkenliğiyle tanıdığımız Âşık Veysel eserleri gözlemlendiğinde mübalağadan uzak, hatasız temiz bir Türkçe ile yazılmıştır. Dine ve politikaya karşı yaptığı göndermeler dikkat çekicidir. Âşık Veysel eserleri madde madde şu şekildedir.

Şiirleri:

  1. Deyişler
  2. Sazımdan Sesler
  3. Dostalar Beni Hatırlasın
  4. Ölümünden Sonra Bütün Şiirleri

Dostlar Beni Hatırlasın:

Sanatçı adeta vasiyet şeklinde yazdığı şiirde, düğün ya da bayram fark etmeksizin vefatından sonra da, insanlar tarafından anılmak istediğini mısralarında nakşetmiştir. Bu arada hayatın yalan, ölümün ise gerçek olduğunu yazdığı dizelerde bir hüznü barındırmaktadır.

Sen Bir Ceylan Olsan:

Büyük usta bu şiirde, görmeyen gözlerine atıfta bulunarak, sevdiği insanı ceylan sembolüne benzetip, onunla her şartta bir araya gelmek istediğini yazıya döker.

Uzun İnce Bir Yoldayım:

Popüler sanatçılarımızdan ‘’Tarkan’’ tarafından da seslendirilen efsane sözlerde, insanın doğduğu andan itibaren hep bir çaba içerisinde olduğunu, yürümeyle sembolize edilirken, sanatçı kaybettiği sevdiklerini de hep hayal ettiğini yazmıştır. Bağlamasıyla birlikte, birçok memleketlere türküleri taşıdığını da dizelerinde yansıtır.

Benim Sadık Yârim Kara Topraktır:

Güvenip inandığı, sevip gönül verdiği pek çok insanların sahte yüzlerini görmesine karşın, toprak diye sembolize edilen tabiatın bereketinden her zaman fayda sağladığını yazmıştır.

İnsanoğlunun tabiata onca zarar vermesine karşılık, toprağın ürünleriyle insanı fazlasıyla ödüllendirmesi. Gerçek yakınlık ve sevginin yalnızca Allah’ta olduğu gerisinin yalan olduğu yazılmıştır. Ve bir annenin yavrusunu beklediği gibi, toprağında insanı en sonunda beklediğini, bu bilinçle yaşayanın Dünya’ya ölmeden bir eser bırakması gerektiğini sanatçı yazmıştır.

Bu Alemi Gören Sensin:

Tasavvuf konulu olan şiirde, yeryüzündeki haksızlıkları izin verdiği için yaratıcıya atıfta bulunur. Yaratılan dünyada sonsuz zengin olan yaratıcının kendisini neden fakir yarattığını sorguluyor. Şair yaratıcının eşinin benzerinin olmadığı gibi, çocuklarının da olmadığı buna rağmen farklı dinlerde kendisine ortak koşulmasına izin verdiğini sorguluyor. Onu görmek istediğini dillendiriyor. Ademin cennetten neden kovunca, iblisi neden yok etmediğini sorguluyor. En sonunda görmeyen gözlerine, tutmayan ellerine rağmen susmayan dili için kendini sorgulamıştır.

Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi (Cemal Süreya) Özeti Konu ve İncelemesi

Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi

Cemal Süreya’nın çocuklar için kaleme aldığı ve Çocukça dergisinde yayınlanmış on iki yazı, çocuk edebiyatı üzerine olan kitaptır.  Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi özeti içerisinde bir bölümde Necati Güngör söyleşisinden oluşan ‘’Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi’’ genel olarak her yaştan bireylerin hayal dolu öyküleri ve çocukluğuna kadar indiren bölümleri vardır.

Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi Özet

Kitap, Cemal Süreya’nın çocuklar için kaleme almış olduğu on iki yazı, çocuk edebiyatı üzerine bir kitaptır. Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi kitap içerisinde en gözde hikayeler Issız ada, Dört Büyük Şair, İki Annesi Vardı, Ünlü Ressam, Renkler ölmüyordu hikayeleridir. Bu en gözde hikayelerin özetleri şu şekildedir,

Issız Ada
Ali’nin canı çok sıkılıyordu ve uzak bir yere gitmek istiyordu sonra dünya haritası buldu, parmağını ismine bakmadan, yazılı olmayan, küçük bir adanın üstüne koyduktan sonra hedefini belirledi. Gerekli eşyala­rın listesini yaptıktan sonra ailesi, arkadaşlarını, okulu, köşedeki bakkalı, dedesi ve aynı zamanda dedesi için bütün İzmir’i, arkasından bütün ülkeye veda etti.
Türkiye’yi alıp götürse, oluşan boşluktan denizler birbirine karışır ve aynı zamanda dünyanın haritası bozulurdu.

Dünyayı gittiği adasına götürmeli diye düşündü ve Ali’ye göre 5 milyar insanı götürme manasına geliyordu. Yolcu yolunda gerek ve tüm bunları yaparken Nuh Peygamber kadar ciddi görünüyordu ve gidiyordu artık canı sıkılmayacaktı.

Dört Büyük Şair
Dört büyük şair anma törenleri düzenlenmiş ve şiirleri okunmuş aynı zamanda sanat güçleri hatırlanmıştı peki kimdi bunlar? Bu sanatçılar Ahmet Haşim, Orhan Veli Kanık ve Namık Kemal’dir. Diğer sanatçılar ise Yahya Kemal Beyatlı güçlü bir sanatçıdır ve aynı zamanda Namık Kemal genel olarak özgürlük ve yurt şairidir.
Yahya Kemal ise Türkçenin güzelliğini çok iyi bir biçimde orta­ya koyarak İstanbul’u yazmıştır.
Şiirimizi çağdaş çizgiye getirenlerden biri de Ahmet Haşim’dir ve yalnızlık duygusu ile hüzünleri işler.
Orhan Veli, şakacı bir şairdir ve dili de bugünkü dil maalesef genç yaşta ölmüştür.
Bir de Behçet Necatigil, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat yazarlarımız var ve daha niceleri. Ülkemiz şairler ülkesi durumundadır. Günümüzde hala yaşayan sanatçılardan olan Fazıl Hüsnü Dağlarca, İsmail Uyaroğlu, İsmail Uyaroğlu, Edip Cansever’dir.

İki Annesi Vardı
Ahmed Ariften hayat öy­küsünü konu alan bu hikâye, Öyküsü şöyle başlıyordu bu cümle, ‘Benim iki annem oldu’ ile başlar.  Annesini kaybeden ve babası başkası ile evlenen Ahmed Arif, babasının evlendiği üvey annesini de diğer annesini sevdiği kadar sevmiştir ve ona da Anne diye seslenir.
Annemizin, babamızın yerini hiç kimse tutamaz fakat on­lardan birisi şu ya da bu sebeple yanımızda değilse ve yerine yeni birisi gelmiş ise ona da sevgi göstermeli ve alışmalıyız.

Ünlü Ressam
Ünlü ressam çocuklar hakkında konuşuyor ve diyor ki ‘Çocukların yaptıkları re­simlere bayılıyorum çünkü çocuklar kedi çizerken bile cetvelle çiziyorlar ve çok özgür çalışıyorlar’ der. Resim yaparken cetvel kullanılmamalı, elle yapılmalı, isterse yamuk olsun.’ Der. Ressam kime denir peki? Renkler ile yaşayan kişiye denir. Şair kime denir? Şairde sözcükler ile yaşar.

Renkler Ölmüyordu

Çocuk her gün okuldan çıkardı ve çıktığında sürekli kalabalık sokaklardan geçerdi. Kalabalığı sevdiğinden dolayı severdi sokakları. Ders kitaplarını hep insanlara benzetirdi ve bu yüzden kalabalığı çok severdi. Okuldan çıkan çocuk her çıkışta kalabalık mekanlardan geçerdi ve sonra bir an bütün ders kitaplarının sokakta yürüdüğünü düşünürdü. Gördüğü herkesi bir şeylere benzetmeyi severdi mesela alışveriş yapan bir adam görürdü ve ona göre bu adam Sosyal bilgiler dersiydi. Alışveriş yapan iki kişi konuşmaya başlıyor ise ortaya Dil bilgisi çıkardı. Büfeci paranın gerisini adama veriyorsa buna da Aritmetik diyebiliriz. Bir kızı sürükleyen kadın belli ki kız annesinden bir şeyler istemiş ve kadın kızını sürükleyerek götürüyormuş bu da masal.

Otobüse binerdi, genelde otobüsler doluydu ve otobüsteki her bireyin içinde özlemleri vardır. Peki roman olmuyor mu bu? Kendisinde uyandırdığı tüm bu duygular karışık geliyordu ve bu duyguların güzel olup olmadığını düşünüyordu. Çocuk çantasını bir elinden diğer eline geçirir ağır gelmiyordu ve artık ağır gelmiyorsa, bilin ki bu yaşama sevinci olmaktadır.

Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi Konusu

Cemal Süreya, Necati Güngör söyleşisi ile merak uyandıran bir eser çıkartmıştır ve Cemal Süreya kitabı içerisinde edebiyat öğretmenleri ve çocukluğunu içeren keyifli anlatımları mevcuttur. Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi konusu,

  • Kitap konusu genel olarak hayal kurmayı öğretir mesela kitap içerisinde Ressam öyküsünü konu alırsak ressama sorular sorularak aslında sanatın ne olduğunu öğretmektedir.
  • Ressam öyküsünün sonuna gelindiğinde aslında gözyaşları suluboya olarak tasvir edilmiştir.
  • Bu kitapta Cemal Süreya hem mutlu hisleri hem de trajedi konularını ele almaktadır. Ona göre soluk soluğa kalmak yaşamın en güzel hissidir.

Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi İncelemesi

Cemal Süreya, Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi incelemesi eserinde, çocuklara yönelik kaleme aldığı yazılar oldukça öğretici ve eğlendirici bir dil anlatımı bulunuyor. Cemal Süreya, çocuklarla konuşma üslubu ile eseri kaleme almaktadır. Cemal Süreya hikayelerini yazarken çocuklara öğretici ve eğitici bilgiler veriyor.

Arif Nihat Asya Hayatı ve Eserleri

Arif Nihat Asya

07.02.1904 Çatalca’ya bağlı İnceğiz köyünde doğunca Arif Nihat Asya Hayatı ve Eserleri başlangıcı oldu. Beşikte bebek iken babası Ziver efendi Tokatlı çaresi olmayan veba hastalığına yakalanıp vefat etmiştir. Bulgaristan Tırnova göçmeni olan annesi Fatma hanım ise, eşi vefat edince evlenip Filistin’e gitmiştir.

Gerçek adı Mehmet Arif olan Arif Nihat Asya hem annesiz, hem de babasız kalınca yakınlarının gölgesinde büyümüştür. Dört yaşında köyün Kuran Kursunda Arap harflerini öğrenerek eğitim görmeye başlamıştır.

Balkan harbinin sona ermesiyle akrabalarıyla İstanbul’a geldiler. İlk eğitimini Koca Mustafa Paşa  ve Haseki Okulu olmak üzere şartlar gereği iki okulda okuyarak mezun olmuştur.

Başarılı öğrenci  Arif Nihat Asya daha sonra Gülşen-i Maarif Rüşdiyesi’ nde eğitimine devam etmiştir. Bu sıralar şiirler yazarak, Milliyetçilik duygularını pekiştiriyordu. Bolu’da ve Kastamonu’da yatılı okuyarak fakirlik ve çaresizlikler içinde, lise eğitimini bitirir. Üniversite hayatı İstanbul Darü’l Muallin-i Aliye’yi  kazanmasıyla başlar. Hem çalışıp hem okuyan Arif Nihat Asya İstanbul Postanesi ve Anadolu Ajansı’nda çalıştı. İlk şiir kitabı olan ‘’Heykeltraş’’ eseri bu dönemde yayınlanır. Akabinde okul henüz bitmeden eşi Semiha hanım ile tanışıp evlenir. İki çocukları olur. Nihayet 1928’de Edebiyat bölümünü başarılı bir şekilde okuyup bitirdikten sonra sanatçı mezun olur.

İlk ataması eğitmen olarak Adana iline oldu. Adana’da yaklaşık on dört yıl eğitmenlik yaparken, Üsküdar’da Mevlevi hanesinin  şeyhi Ahmet Akyürek terbiyesinde şeyhlik makamına kadar yükselir. Tasavvufi şiirleri yazmaya başlaması bu şekilde olacaktır.

Eşi Semiha hanımla uyuşamadığından dolayı 1941 yılında boşanan sanatçı ikinci evliliğini eğitmen Servet hanımla yapar. İki çocuğu daha olur. Adana’dan sonra, Malatya Lisesine tayini çıkar. Müdür olarak başladığı görevinde üç yıl kalacaktır. Arif Nihat Asya Biyografi olarak baktığımızda çetin bir hayat yaşadığını görürüz. Hayatı mücadelelerle geçer. Bunlardan biriside Adana’da iken yaşanan bir anlaşmazlıktan dolayı, 1948 yılında Edirne’ye sürgüne gönderilmesidir.

DP Adana Milletvekili olarak 1950 yılında  mecliste vekillik yapmaya başlar. Görevi bitince tekrar eğitmenliğe dönüp Eskişehir Lisesi’nde işe başlar. Eğitmenliği ve öğrencileri çok seven sanatçı,  bir dönemde Lefkoşa Erkek Lisesi’nde öğretmenlik yapmıştır. Eğitmen olduğu halde 1962 yılında Ankara’da görev yaparken Gazi Lisesi’nden emekliye ayrılır. Arif Nihat Asya Hayatı ve Eserleri  1975’de sanatçının vefat etmesiyle sona erecektir.  Şair vefatıyla birlikte, Ankara Karşıyaka Mezarlığına defnedilir.

Edebi Karakteri

Türk Edebiyat Tarihi’nde şiirleriyle tanınan şair, gezip gözlemlediği vatanını, tabiatı Türkçülüğü zaman, zamanda kendi hayatından kesitleri işlemiştir. Şiirlerinde divan edebiyatının izlerini bulduğunuz gibi, çağcıl şekilde yazılmış mısralara rastlamak da mümkündür. Bu arada rubaide şiirlerinde mevcuttur.

Adana’da yazıp hayat verdiği Arif Nihat Asya’nın bayrak şiiri  ile tanınmıştır. Öyle ki ‘’Bayrak Şairi’’ lakabını almıştır. Okul yıllarındayken aruz ölçüsüyle yazdığı şiirleri, tekniğini geliştirdikten sonra, hece ölçüyle yazmaya başlamıştır. Bu arada aruz ölçüsüyle kaleme aldığı eserlerde, en çok rubailer dikkat çekicidir. Çok yönlü sanatçının serbest ölçüde şiirlerine de rastlanır. Devam eden edebi kişiliğini şöyle sıralayabiliriz.

  1. Dil yapısı, halkın içinden ve deyişlerden de etkilenerek kaleme alındığı için dinamik ve canlıdır.
  2. Bazen Nükteli bazen de yergiye yer açtığı eserleri çoğunlukla lirik ve didaktik tarzda yazılmıştır. Eserleri üç kategoride incelemiş olursak. Bunlar destani şiirler, mistik şiirler ve yurt güzellemeleridir.
  3. Sanatçının şiirlerinde ‘’nesir’’ tarzında yazımlarla karşılaşmak da mümkündür.
  4. Sanatçı, serbest dediğimiz, ölçü ve kafiye olmadan da şiirler yazmıştır.
  5. Milliyetçi duygularla kaleme alınan eserlerde, ortak kültürümüzden de etkilenmiştir.
  6. Şiirlerde ana tema doğa, aşk, vatan, tarih, bayrak şeklindedir.
  7. Şairin modern şiir anlayışı da bulunmaktadır.

Arif Nihat Asya Eserleri

Kurtuluş gününde ‘’Bayrak’’ şiirini Adana’da yazıp dile getirmesiyle ünlenmiştir. Arif Nihat Asya eserleri incelendiğinde öğrencilik yıllarında ki eserlerde, milliyetçi duygularla yazıldığını net bir şekilde görebiliyoruz. Olgunluk döneminde ise, şiirlerde hece ve aruz ölçüsünü kullanması dikkat çekici. İşte o şiirlerinden bazıları aşağıda ki gibidir,

Şiirleri:

  1. Kıbrıs Rubaileri
  2. Yastığımın Rüyası
  3. Aynalarda Kalan
  4. Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor
  5. Bütün Eserleri
  6. Kökler ve Dallar
  7. Kova Burcu
  8. Dualar ve Aminler
  9. Ayetler
  10. Rubaiyyat-ı Arif
  11. Kıbrıs Rubaileri
  12. Heykeltraş
  13. Kube-i Hadra
  14. Şiirler
  15. Nisan
  16. Avrupa’dan Rubailer
  17. Emzikler

Bayrak şiiri:

Sohbet havasında yazılmış eserde, bayrağa adeta sembolik olarak hayat verilmiş. Vatansever duygularla yazılmış mısralar, bu vatan uğruna kaybettiğimiz şehitlerimiz, henüz gelinlik yaşında kaybettiğimiz kardeşlerimiz olsa bile bayrağımızı  en sonunda azimle dalgalandıracağımızı oldukça milli duygularla anlatılmış. Öyle ki en az milli marşlarımız kadar, heyecan verici ve duygusal bir şiir.

Dua : Tasavvufi duygularla kaleme alınmış eserde sanatçı, yaratıcıya yapılan yakarışta, vatanı ezansız, mahyasız, savaş meydanlarını kahramansız, ve yurdu Müslüman’ sız bırakmaması için dilekte bulunuyor.

İnanmak : Kavuşmak için uzun yıllar geçmesini beklemek zorunda kalınsa bile,solunan havada, içilen suda ve evinde sevdiği kişiyle karşılaşmayı ummak, ve yaşadığı sevdayı kimse bilmeden, iki kişilik olarak yaşamak istediğini sanatçı eserinde dile getirmiştir.

Tek başına başladığı hayat yolculuğunda adeta tırnaklarıyla kazıyarak bir noktaya gelmiş olan Arif Nihat Asya, çektiği bu zorluklardan güçlenerek ve üreterek çıkmayı başarmış nadide bir kişiliktir.

Andersen Masalları I-II

Andersen Masalları

Andersen Masalları yazarı olan Hans Christian Andersen bu kitabını çocuklar için yazmıştır. Kitabın yazım maksadı çocuklara ve kitap alışkanlığı olmayan gençlere kitap okuma alışkanlığını kazandırmaktır. Hans Christian Andersen bu kitabında sadece okuma alışkanlığı kazandırmakla kalmıyor ayrıca okuyucunun bilgi hazinelerini geliştirmek için kısa ve öz mesajlar vermiştir. Hans Christian Andersen ayrıca yazdığı masallarda okuyucunun hemen anlayamayacağı göndermeler de yerleştirmiştir.

Hans Christian Andersen, Danimarka’nın Odense kentinde 1805 yılında hayata gözlerini açmıştır. Fakir ve ezilmiş bir mahallede hayata gözlerini açan Hans Christian Andersen yaşadığı dönemin katı sınıf yapısını aşmak için zorlu bir savaş vermiştir. Hans Christian Andersen 1828’de girmiş olduğu Kopenhag Üniversitesinde henüz ilk yılında önemli bir eser olarak gösterilen 1828 ve 1929 Yıllarında Holmen Kanalından Amager Adası’nın Doğu Ucuna Bir Yürüyüş adlı eserini yayınlamıştır. Alman bir yazar olan E.T.A Hoffman’ın kullanmış olduğu tarzda yazılan bu eser, düşsel masal olmasına rağmen kısa bir zamanda başarıya ulaşmıştır.

Hans Christian Andersen oyunlar ve romanlar da yazmış olmasına rağmen, genellikle halk efsanelerine dayanarak yazmış olduğu masallarıyla ünlenmiştir. Kendine özgü masal anlatımına sahip olan yazarımız masal yazımına bir yenilik getirmiştir. Yaşadığı dönemin edebiyat geleneğini kırmış, gündelik dilde deyimler ve kalıplar kullanmıştır. Hans Christian Andersen’ın yazmış olduğu masallar dünya edebiyat tarihinde en çok çevirisi yapılan yapıtlar arasına girmiştir. Yazarımız Hans Christian Andersen 1875 yılında Danimarka’nın başkenti olan Kopenhag’da hayata gözlerini yummuştur.

Andersen Masalları I-II Özeti

Andersen Masalları özeti yapacak olursak kitaplarda ki en çok beğenilen masalların özetini yeterli olacaktır. Çünkü masallarda her ne kadar konular farklı olsa da aynı ana fikre sahip olan masallar da bulunuyor.

  • PRENSES VE BEZELYE TANESİ:Günlerin birinde çok rüzgârlı ve sağanak yağış olan bir gündü. Tepenin yüceliklerindeki çok güzel ve çok büyük bir şatoda bir kral bir kraliçe ve çok yakışıklı oğulları prens oturmaktadır. Bu yakışıklı prens evlenmek için çok iyi ve ahlaklı bir aile kızı aramaktadır. Çok aramasına rağmen bu istediği kızı bulamamış ve çok büyük üzüntü yaşamıştır. Tam bu durumu babasına anlatmak istediği için yanına gittiğinde aniden kapı çalar. Kapıyı açan kral gördüklerine inanamaz kapıyı çalan dünyalar güzeli bir kızdır ve sırılsıklam olmuştur. Kral bu güzel kızın haline üzülerek hemen içeriye alır, kızı çok beğenen kral ve prens, bu güzel kızı ailelerine dâhil etmek isterler. Fakat kraliçe bu kızın kraliyet ailesine uygun olmadığını düşündüğü için güzeller güzeli kızın yatağının altına bezelye tanesi koyar. Sabah güzel kızın odasına giden kraliçe ona rahat edip edemediğini sorar ve güzel kız bunun üzerine pek rahat edemediğini söyleyince kraliçe ancak bir prenses bundan rahatsız olurdu diyerek prens ile evlenmesine razı olur.
  • KİBRİTÇİ KIZ:

Sıradan bir noel arifesinde sokaklarda herkes noelin gelişini kutlarken köşede bu noeli kutlayan insanları izleyen bir kibritçi küçük kız varmış. Küçük kızın ailesi öz ailesi değildir ve maddi durumu kötü olduğu için ailesine yardım etmek ve geçimini sağlayabilmek için sokaklarda dolaşıp kibrit satmaktadır. Noel zamanı olmasına rağmen ve yardıma muhtaç bir kız olmasına rağmen kimse kibritçi kızdan kibrit almamıştır. Hava çok soğuk olduğu için kız ara sokakta beklemeye karar verir fakat yine de ısınamaz ve kibrit yakarak ısınmak ister ve bir kibrit yakar. Küçük kız çaresizce tüm kibritlerini ısınmak için yakar ve bunu son kibritte fark etmiştir ve büyük bir korkuya kapılır. Çünkü üvey ailesinden çok korkmaktadır, bu korku ile dua etmeye başlayan kızı üzerine kar yağmaya başlar ve kızın donup kaskatı kalmasını sağlar. Oracıkta can veren küçük kız, ölürken daha önce ölmüş olan annesini siluetini görür ve onun yanına sığınır. Yağan karlar kibritçi kızın üstünü örter ve kız donarak can verir. Büyükannesi gelerek küçük kibritçi kıza gülümseyerek elini uzatır.

Andersen Masalları I-II Konusu

Andersan Masalları konusu hakkında konuşacak olursak bu masallarda verilmek istenen sosyal mesajlar oldukça fazladır. Aslında bakacak olursa küçüklerin okuması tavsiye edilen bu kitapları büyük küçük demeden herkesin okuması gerekmektedir. Bu masallar bize birer hayat dersi verirler ve her masalın sonunda çok güzel nasihatler ediniriz. Bu masallarda dostluk, yardımlaşma, fakirlik gibi birçok unsur çocukların kalbine dokunur ve Andersan masalları çocukların hayatında önemli bir yere sahip olur.

Masallarda en çok beğenilen ve masalların kendine has özelliği olan sade, akıcı bir dil ile kaleme alınmış olmasıdır diyebiliriz. Masallarda birçok konu işlenmiş ve bu konular hep okuyucuyu etkilemiştir. Bize soracak olursanız özelikle Kibritçi Kız hikâyesi hüzünlendiren sonu ile çok güzel sosyal mesajlar içermektedir ve okuyucuyu derinden sarsmaktadır.

Andersen Masalları I-II İncelemesi

Andersan Masalları inceleme altına alırsa bu kitap çocuk kitapları raflarında yerini alsa da günümüzde hala ününü koruyarak büyük küçük herkesin okuduğu bir kitap olmayı başarmıştır. Andersan Masalları başlığı altına toplanmış pek çok hikâye bulunduran bu eser birçok kişi tarafından başucu kitabı haline gelmiştir. Eğer masal seven bir kitap kurdu iseniz bu kitabı kesinlikle okumalısınız. İçindeki hikâyelerin çoğu zaten mutlaka çoğu kişinin duyduğu halk arasından sevilen öykülerdir. Bu masallar oldukça güzel ana fikirleri olan ve oldukça iyi mesajlar içeren kitaplar olarak okuyucuların beğenisine sunulmuştur.

Anadolu Notları (Reşat Nuri Güntekin) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Anadolu Notları

Reşat Nuri Güntekin tarafından kaleme alınan Anadolu Notları, ilk olarak 1936 yılında basılmıştır. Anadolu Notları türü ve konusu pek çok kitapsever tarafından merak edilmekte ve sıkça araştırılmaktadır. Anadolu Notları adlı kitap, genel olarak yazarın Anadolu’da geçirdiği zamanlarda yaşadıklarını anlattığı bir gezi romanıdır. Bu kitabın en önemli özelliklerinden bir tanesi de, yazarın 2. Dünya Savaşı öncesinde yaptığı teftişler esnasında yaşadıklarının anlatılıyor olmasıdır. Bu nedenle Anadolu Notları dönemin en önemli eserleri arasında yer almaktadır.

Anadolu Notları, birden fazla hikâye içermektedir. Bu nedenle tek bir konu üzerine yoğunlaşan bir roman değildir. Anadolu Notları adlı kitapta o dönemde yaşayan pek çok kesimden insanın anıları ele alınmaktadır. Bu nedenle dönemsel olaylara ilgi duyan ve dönemle ilgili bilgi almak isteyen bireylerin mutlaka okuması gereken kitaplar arasında gösterilmektedir.

Anadolu Notları Özeti

Reşat Nuri Güntekin’in yazmış olduğu Anadolu Notları kitabını okumak isteyen bireyler, ilk olarak Anadolu Notları özeti konusunu araştırmakta ve bu kitabın özetine göz gezdirmek istemektedir. Bu noktada bilinmesi gerekir ki, Anadolu Notları tek bir olay üzerine yoğunlaşmış bir kitap değildir. Zira kitabın içerisinde pek çok olayın anlatıldığı farklı başlıklar bulunmaktadır. Kitabın bazı hikâyelerinin özetleri ise şu şekildedir:

Anadolu Notları kitabının “Yatak Çarşafları” adlı hikâyesinde, yazar hiçbir zaman yatakların çarşaflarının değiştirildiğine şahit olmamaktadır. Zira tüm çarşaf değişimleri kimse görmeden yapılmaktadır. Bu durum yazarın dikkatini çeker ve otelin yönetiminden çarşafları değiştirmesini rica eder. Ancak bu da yeterli olmaz, çünkü yazar “Ya çarşaflar değiştirilmiyorsa” şüphesine kapılmıştır.

Anadolu Notları kitabının “Fare” adındaki hikâyesinde paranın ne kadar önemli olduğu anlatılmaktadır. Yazarın gözlemlerine göre, insanların para için birbirine düşman olduğu ve hatta para kazanmak için insanların şantaj yöntemine bile başvurduğu anlatılmaktadır.

Anadolu Notları Kitabının “Yolda Hastalık” hikâyesinde yazar seyahatleri esnasında geçirdiği bir hastalığı anlatmaktadır. Yazarın hasta olması ancak bilgili bir insan olmasından dolayı rezil olmak istememesi nedeniyle, Güntekin bir otelde kendini terletmeye çabalayarak hastalığından kurtulmak için çalışmaktadır.

Anadolu Notları’nın “Şoför” adlı başlığında, gözlemlenen bir şoförün başına gelen ilginç olaylar anlatılmaktadır. Bir kamyon şoförü, yolda gördüğü duran aracın sahibine tel vererek yardımcı olmakta ve yolculuklarına devam etmesini sağlamaktadır. Ancak kısa bir süre kendisi tele ihtiyaç duyar ve pişman olur.

Anadolu Notları Konusu

Anadolu Notları adlı kitabın konusu da merak edilen konular arasında yerini almaktadır. Anadolu Notları, gezi yazısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Gezi yazısı olduğu için tek bir olay veya hikâyeye yoğunluk verilmemiştir. Bu nedenle Anadolu Notları konusu birbirinden oldukça farklı hikâyelerin bir araya getirilmesidir.

Anadolu Notları adlı kitabın genel olarak konusundan bahsedilmesi gerekirse, bu kitabın Anadolu gezisi esnasında yaşanan olaylar olduğu söylenebilir. Yazar, müfettişlik yaptığı esnada Anadolu’yu gezmiş ve karşılaştığı olayları bir gezi yazısı formatında kısa hikâyeler olarak derleyerek kitap haline getirmiştir. Yazarın başına gelen ya da şahit olduğu olaylar her zaman iyi olmamaktadır. Bu nedenle kitapta yalnızca olumlu düşünceler bulunmamaktadır. Ancak eleştirel tarzda yazılı olan olumsuz kısımlarda iğneleme ya da üslup bozukluğu yapılmamaktadır. Reşat Nuri Güntekin, ince düşünülmüş sözler ile eleştiri yapmaktadır.

Yazar, hikâyelerde hissettiklerini tam olarak okuyucuya aktarmaktadır. Bu nedenle bazı başlıklarda olumlu bir anlatım tercih edilmiş, bazı başlıklarda ise olaylara tamamen eleştirel bakış açısıyla bakılmıştır. Örnek vermek gerekirse, Anadolu Notları’nın “Fare” adlı yazısında insanların para için yapabileceği olumsuz olaylara değinilmiş ve bu olaylar eleştirel bir şekilde kaleme alınmıştır.

Anadolu Notları İncelemesi

Anadolu Notları Kitabı, 2. Dünya Savaşı öncesinde yaşanan olayların kaleme alınması ile yazılmış bir kitaptır. Anadolu Notları incelemesi, oldukça farklı açılardan yapılabilmektedir. Reşat Nuri Güntekin tarafından yazılan Anadolu Notları kitabı ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve kitabın incelemesini öğrenmek için aşağıdaki listeye göz atabilirsiniz.

  1. Anadolu Notları kitabının ana fikri, yaşayarak öğrenmeye dayalıdır. Bu bağlamda Anadolu Notları’nın “Çok gezen çok bilir” ana fikrine sahip olduğu rahatça söylenebilmektedir.
  2. Reşat Nuri Güntekin, kitabında gerçekçi bir anlatım türünü benimsemiştir. Zira yazarın yazmış olduğu notlar yaşanmış olayların derlemesidir.
  3. Yazar, yaşadığı olayları yazarken taraf tutmamıştır. Ancak bilinmesi gerekir ki, kitabın içerisinde geçen bazı hikâyelerde eleştirel notlar yer almaktadır.
  4. Anadolu Notları kitabında her hikâyede farklı karakterler olduğu için karakter analizleri kesimlere göre yapılabilmektedir. Örneğin kitapta anlatılan köylüler kendilerini açıkgözlü ve hırslı olarak görmektedir. Hikâyedeki kamyoncular birlik ve beraberlik duygularını benimsemektedir. Halkın bir kesimi ise hurafelerden kurtulamamakta ve batıl inançlarını sürdürmektedir.
  5. Yazar, yalnızca şahit olduğu olayları değil kendi hastalıklarını da anlatmıştır. Anlatımdaki akıcılık ve kitabın sonundaki betimlemeler, bu kitabın roman türünde yazıldığını ispat etmektedir.

Anadolu Notları kitabının anı ve gezi yazısı türünde olmasına rağmen, kitabın son kısmında bulunan “Bir Dost Tenkidine Cevap” başlığında eleştirilere yanıt olacak şekilde düzenlenmiş bir bölüm bulunmaktadır. Bu bölüm, eserin roman türüne de girmesini sağlamıştır.

Kısaca özetlemek gerekirse, Anadolu Notları türü gezi yazısı romanıdır. Birçok kesimden halk, bu kitapta olaylar ile birlikte açıklanmaktadır. Dönemsel bir kitap olan Anadolu Notları, iki ciltten oluşmaktadır.

Altın Işık (Ziya Gökalp) Özeti, Konusu ve İncelemesi

Altın Işık

Ziya Gökalp düşünce ve fikir insanıdır. Folklor ve halk edebiyatından ürünleri derleyerek ve güncelleyerek yayımlamıştır. Altın Işık türü bakımından halk edebiyatının ürünüdür. Ziya Gökalp, yazılı ve sözlü kaynaklardan yararlanarak geleneksel eserlere kendi yorumunu katarak yayımlamıştır. Onun bu tarz faaliyetlerinde destanlar, masal ve efsaneler önemli bir yer tutmaktadır. Ziya Gökalp, Altın Işık adlı eserinde masallar, tarihi hikayeler ve menkıbeler olmak üzere üç başlıkta toplamıştır. Bu masalları Türk çocukları adına kaleme almıştır. Yazar kendisini tüm Türk çocuklarının babası olarak görmektedir. Ziya Gökalp kızına yazdığı mektupta bu şekilde ifade edilmektedir.

Altın Işık Özeti

Altın Işık özeti birkaç masalın özetinden oluşmaktadır.

Keloğlan: Fakir bir babanın üç oğlu bulunmaktadır. Büyük oğlunu okutmuştur. Küçük oğluna ise sahip olduğu dükkânı bırakmayı düşünmüştür. Ortanca oğluna ise verecek bir şeyi yokmuş. Ortanca oğlunun ismini bile koymamıştır. Ona daima Keloğlan şeklinde hitap etmektedir. Keloğlan küçük yaşlardan beri çalışarak para kazanırmış. On iki yaşına kadar çok sıkıntılı zamanlar çeken keloğlan artık dayanamayarak çok uzaklara gitmeye karar vermiştir. Yolda kendisinin gibi büyük işler peşinde olan üç kişi ile karşılaşmıştır.

Dört kişi yola beraber devam etmeye başladılar. Beraber çıktıkları bu yolda birlikte dağları tepeleri ve dereleri aşarak büyük bir kule ile karşılaştılar. Kule yaklaştıklarında ise bir devin karısını otururken gördüler. Devler kanununa göre dev karısının memelerinden süt içen kişiler onun evlatlıkları olurlarmış. Evlatlıkları olduğunda ise dev karısı onları daha yiyemezmiş.  Dev karısı ise dev kanunlarını hiçe sayarak çocukları yeme planları yapmaktaydı. Keloğlan ve arkadaşları hep birlikte dav karısının memelerinden süt içtiler.

Dev karısı Keloğlan ve arkadaşlarının uyumalarını fırsat bilerek onları yemek için odalarına gitmiştir. Keloğlan dev karısının planlarını anlamıştır ve uyumamıştır. Dev karısı neden uyumadığını sorduğunda ise Keloğlan aç karnına uyuyamadığını bahane ederek dev karısını sürekli kuleden uzak yerlere göndermiştir. Dev karısı sabaha kadar Keloğlan ne istemiş ise getirmiştir. Keloğlan ve arkadaşları dev karısı yine onların isteklerini almak için uzaklaştığında kulenin tepesine çıkmıştırlar. Dev karısı bunun üzerine kuleyi yıkmak istese de Keloğlan ve arkadaşları ona oyun ederek uzaklaştılar.

Dev karısı daha sonra Keloğlan ve arkadaşlarının peşine düşmüştür. Keloğlan tekrar dev karısına oyun oynamıştır. Dev karısı ırmaktan karşıya geçerken suya düşmüştür. Keloğlan dev karısının gözlerini ve kulaklarını padişaha götürmek için kesmiştir. Padişah bunun üzerine dev karısını öldürdükleri için tüm hazinesini Keloğlan ve arkadaşlarına vermiştir. Birlikte yola çıkan bu arkadaşlar bu hazine ile isteklerine ulamış oldular.

Tembel Ahmet: Bir padişahın üç kızı ve bir oğlu varmış. Oğlu âşık olduğu için delirmiştir. Padişah kızlarını evlendirmek istemiştir ve hepsine sırayla sormuştur. Büyük kızı ve ortanca kızı babalarının istedikleri kişi ile evlenmeyi kabul etmiştir. Küçük kız ise genç bir oğlanla evlenmek istediğini söylemiştir. Padişah bu durum karşısında çok sinirlenerek küçük kızı ülkenin en tembel genci ile evlendirmiştir.

Tembel Ahmet lakabının hakkını sonuna kadar vermektedir. Elinden hiçbir iş gelmemektedir ve miski bir şekilde yatmaktadır. Kız bu durum karşısında bir gün çok sinirlenerek eline bir sopa almış ve Tembel Ahmet’i kovalamaya başlamıştır. Kız derhal bir iş bularak çalışmasını söylemiştir. Ahmet o günden sonra her ne iş bulursa çalışarak evine getirmiştir. Ahmet korktuğu için eve girmemektedir ve kazandığı parayı kapıdan bırakarak dönmektedir.

Ahmet bir gün bulduğu iş nedeniyle kervanla yola çıkmıştır. Kervan bir su kuyusunun yanında durmuştur. Ahmet elindeki kovları su doldurmak amacıyla kuyuya inmiştir. Tam o anda kuyunun içinde bir kapıya rast gelmiştir ve içine girmiştir. İçeride ise yalnız oturan bir kız görmüştür. Ahmet kıza onu dönüşte kurtaracağını söylemiştir. Kız Ahmet’in kendisini unutmaması için ona yüzüğünü vermiştir. Ahmet orada bulunan nar ağacından heybesini doldurmuştur. Karısı ile annesi narları kesince içinden mücevherlerin çıktığını görmüştür. Onlar bu mücevherlerden saray yapmıştırlar.

Kervan sahibi Ahmet’e bir tepsi vererek bunu Musul Kralına götürmesini istemiştir. Kral Ahmet’in parmağında kızının yüzüğünü görmüştür. Ahmet bütün olanları Krala anlatmıştır. Ahmet hemen giderek kızı kurtarmıştır. Kız ile babası kavuşmuştur. Kız nişanlısına gitmek istediğinde Ahmet onu nişanlısının yanına götürmüştür. Nişanlısı Ahmet’in karısının ağabeyidir. Ahmet kızı saraya götürmüştür. Şehzade nişanlısını gördüğünde deliliği gitmiştir. En sonunda onlarında düğünleri olmuştur. Eser içerinde bulunan diğer hikayeler,

  • Kuğular
  • Nar Tanesi yahut Düzme Keloğlan
  • Keşiş Ne Gördün
  • Pekmezci Anne
  • Yılan Beyle Piltan Bey
  • Kolsuz Hanım

Altın Işık kahramanları masallara göre çeşitlilik göstermektedir.

Altın Işık Konusu

Altın Işık konusu Ziya Gökalp’in toplamış olduğu halk masalları aracılığıyla çocuklara iyi bir karakter anlatmasını oluşturmaktadır.

Altın Işık İncelemesi

Ziya Gökalp yazmış olduğu bu masallar aracılığıyla kültürel kaynakların ne şekilde değerlendirilebileceğini göstermektedir. Çocukların ulus kültürü ile nasıl yetiştirilebileceğini eseri ile ortaya koymaktadır. Eser tekerleme şeklinde yazılmıştır. Eser 100 Temel Eser Listesinde yer almaktadır. Altın Işık incelemesi yapıldığında genel olarak eserin çocukların nasıl ulusal yetiştirilebileceği anlatıldığı görülmektedir. Ziya Gökalp Cumhuriyet yazarları arasında yer almaktadır. Bu durum onun kaleme aldığı eserlerine de yansımıştır. İyi bir yazardır.