Kıskançlık ihanet ve intikamın görüldüğü bir şehir yaşantısı ve aileyi konu alan roman Nabizade Nazım tarafından 1894 yılında kaleme alınmıştır. 1894’te Servet-i Fünun’da yayınlanan bir roman olması konusundan o dönemin getirdiklerini yansıttığını söylemek mümkün olur. Romanın kahramanı Zehra, Şevket isimli bir ticaret yapan bir adamın kızıdır. Annesi Zehra daha küçükken vefat etmiştir. Roman İstanbul’da yaşamaya çalışan aileyi Tanzimat sonrası dönemi kapsar. Romanın hikayesi babasının hocasıyla beraber Zehra’nın evlenmesi ile başlamaktadır. Çift oldukça mutluluk dolu bir hayata girmişlerdir. Bu adamın adı Suphi’dir. Sırrıcemal isimli bir kadını eve getiren Suphi’nin annesi Zehra’yı bin bir duygudan duyguya sokar. Bu nedenle Nabizade Nazım Zehra romanından tam da bu noktada işleri değiştirir. Zehra’nın sürekli kıskanması gibi bir durum ile karşı karşıya kalan Suphi Bey ve annesi bütün huzurun evden gitmesine neden olurlar.
Zehra’nın babası öldüğünde Suphi Zehra’nın babasının işini devralmak ister. Zehra artık diğer kadınlardan o kadar çok bıkmıştır ki kocasına sürekli baskı yapar. Zehra kıskançlıktan öledursun, Sırrıcemal ile nikah kıyan Zehra’nın kocası Suphi artık Zehra’nın evine gitmez. Zehra’nın kocası artık evlendiği kadın Sırrıcemel ev açar Sırrıcemal ilk karısı Zehra’dan boşanmak istemektedir. Zehra düşkün bir Rum kadını kendi ilk kocasını baştan çıkartmak için ayarlar görevlendirir. O kadar para verir ki düşkün Rum kadını hemen kabul eder. Suphiye baştan çıkaran Rum kadını artık Zehra’nın söylediğini yapar. Zehra artık intikamını almıştır. Fakat Sırrıcemal hamile olduğu için bu acıya dayanamaz ve bebeği düşürür. Bu şekilde de kötü bir karamsarlığa girdiği için kendini öldürür. Zehra Sırrıcemal’den öcünü böylelikle almış da olur. Suphi Bey’den öç almak için de kâtibi Muhsin ile nikâh kıyar. Zehra’nın babasının ticarethanesi yönetimi Muhsine geçmiş olur. Bu şekilde Suphi de parasız kalır. Suphi parasız kaldığı için düşkün kadın da Suphi’yi terk eder. Suphi geçimini sağlayamaz için tulumbacı olarak görev yapmaya başlar. Suphi artık parasız kalmıştır. Bir gün kendisinin bu kadar kötü bir duruma inmesinin nedeni olan Ümraniye yani düşkün Rum kadını öldürür ve düşkün Rum Kadın’ın yeni sevgilisini de öldürür. Suphi mahkemeye çıkar ve Trablusgarp tarafına gönderilir. Zehra Trablusgarp’a sürgün edilen Suphi’nin başına gelenlere oldukça ağlar. Yeni kocası ile fazla huzuru olmayan bir hayat süren Zehra kocasının ölümünden sonra büyük bir vahamete kapılır. Cadde üzerinde kalakalan oldukça fakir gözüken bir kadın görür Zehra. O kadın Suphi’nin annesi olduğunu öğrenince büyük acılar çekerek Zehra’da vefat eder.
Romanın Özellikleri
Nabizade Nazım naturalist romanlarından biri olarak Zehra romanı psikolojik roman olarak Türk edebiyat dünyasında ilkelerden sayılır. Dili yalın olan Zehra romanı kahramanlarının oldukça canlı olması dolayısıyla akıcı bir roman hâline dönüştürmüştür. Realist roman olmasa bakımından oldukça kıskançlık yapan Zehra hayat hikayesi bu şekilde gerçekleri tüm sadeliği ile göz önünde çıkartmaktadır. Kocasının kendisinden soğumasına izin veren Zehra’nın yaşam öyküsü yalın bir dille anlatılan romanda karmakarışık olayların bile akıcılığını görürüz. Romanın ilk tezli olarak yazılması Nabizade Nazım’ın Türk edebiyatında farklı boyutlara çıkmaktadır. 19 yüzyılın ortasında anlatan romanda toplumsal değerlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu şekilde Tanzimat döneminin sonrasında İstanbul’da yaşayan sıradan bir aile kızı olan Zehra’nın başından geçen birtakım olayları aksettirilmesi romanı etkili kılar.
Nabizade Nazım
Nabizade Nazım 1862 tarihinde doğmuştur. 6 Ağustos 1893 tarihinde vefat etti. Türk yazar olarak birçok türlerde ve bilimsel konularda eserler yazmıştır. Nabizade Nazım Köy romanı kabul edilen eseri Karabibik’tir. Psikolojik roman denemesi olarak Türk edebiyatında ilk kabul edilen Zehra romanının yazarıdır. Tam ismi Ahmet Nazım’dır. Babasına bir İstanbul Beyefendisidir. Yadigarlarım isimli yapıtında kötü bir çocukluk geçirdiğini dile getirir. Edebiyat konusunda Nabizade Nazım natüralizmin etkisinden oldukça etkilenir. Çünkü bilimsel konuları işleyen bir tavrı vardır. Hikâye ve öykülerinde tezleri makaleleri işler şiirlerinde bilimsel verilere yer vermeyi ihmal etmez. Gerçekçi yazılar yazar. Hazine-i evrak, Rehber-i Fünun, Afak, Berk, Manzara gibi dergilerde Tercüman-ı Hakikat, Servet gibi gazetelerde yazılar yayınlar. 1890 senesinde Roman Karabibik ilk naturalist eser olarak ve ilk Köy romanı kabul edilir ve yayınlanmaya başlamıştır. Realist bir eser olarak Zehra 1896 yılında ilk psikolojik roman denemesi olarak Türk Edebiyatında yer almıştır. Kadınların kavgalarının gerçekçi bir görüşle aktarıldığı bu iki romanda da psikolojik eserler olarak kabul edilmektedirler. Heves ettim, Mini Mini yahut Yine Heves, Yadigarlarım, Zavallı Kız, Bir Hatıra, Karabibik, Sevda, Mini Mini Mektepli (okuma yazma parçaları) 1891, Hala Güzel 1891, Has 1891, Esatir 1892, Aynalar 1892, Zehra 1896 romanları ve bilimsel yazıları, makalelere öyküleri mevcuttur. 1862 yılında doğan Nabizade Nazım Osmanlı İmparatorluğu ve İstanbul döneminde birleştirici bir şekilde romanları ve eserleri mevcuttur. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu zamanında da İstanbul döneminde Cumhuriyet zamanında da yaşamış olan Nabizade Nazım eserlerinde analiz edici ve gerçekçi bir şekilde incelemeler yazar.