İçimizdeki Şeytan- Sabahattin Ali Kitap Özeti

İçimizdeki Şeytan

İçimizdeki Şeytan insanın içerisinde zor anlarda ortaya çıkabilen kötülüğü gösteren bir romandır. Sabahattin Ali’nin en bilinen romanları arasında yer alır.

Özeti

İçimizdeki Şeytan kitabının karakterleri Ömer ve Nihat üniversitede eğitim alan iki gençtir. Ömer vapurda yolculuk yaptıkları sırada bir kızı görür ve ondan oldukça etkilenir. Bu esnada vapur karaya gelmiştir ve Ömer kızı takip etmeye başlar. Ömer kızı, Nihat da Ömer’i takip ederken kız bir sokağa girer. Ömer kız ile konuşmak için adım atacaktır ki birisi kıza seslenir ve yanına çağırır. Kızı yanına çağıran kişi kendi akrabasıdır ancak kızdan o kadar büyülenmiştir ki teyzesini fark etmez. Teyzesi kızın ismini söyler ve kızın müziğe olan ilgisinden dolayı bu şehre geldiğini dile getirir.

Macide’nin köyde müzik eğitimi aldığı hocası ona ilgi duyar ve bu ilgi karşılıksız değildir. Ancak Bedri Bey İstanbul’a gelince peşine Macide de İstanbul’a gelir. Emine Teyze’nin eşi bu durumu sevmese bile her ay gelen para onun şikayetlerini azaltacaktır. Macide ile ev içerisinde zaten çok sık karşılaşmazlar. Ömer aynı gece teyzesinin yanına gider ve Macide’nin babasının öldüğünü öğrenir. Bu haber ile oldukça üzülür ve orada kalır. Sabah aynı anda uyandıkları için birlikte kahvaltı ederler, Ömer onu okula bırakır ve okuldan almak için sözleşirler. Akşamüzeri ona karşı olan hislerini dile getirir ve hislerinin karşılıklı olduğunu öğrenir. Sürekli olarak birlikte vakit geçirmeye başlarlar.

Bir gün Macide için gönderilen para kesilir ve bu durum evde huzursuzluk yaratır. Ona kötü davranırlar ve bavulunu toplayarak orayı terk eder. Kapıda Ömer’i görür ve onun evine giderler. O günden itibaren aynı ev içerisinde yaşamaya başlarlar ancak maddi olarak zorluk çekerler. Ömer işe gittiği bir zaman oradaki diğer çalışan kasadan para aldığını ve birisine verdiğini söyler. Parayı yerine koymak için mahkeme sürecinin bitmesini bekler. Aynı akşam Ömer’in iki arkadaşı eve gelir. Hikmet ve Nihat’a karşı Macide’nin içi ısınmamıştır.

İçimizdeki Şeytan Ömer’in içindeki kötülüğü ifade eder. Ömer maddi zorlukların içerisinde ne yapacağını bilemez ve arkadaşları bir tavsiyede bulunur. Vezneci arkadaşını tehdit edecek ve ondan gelir elde edecektir. Hikmet bir gün bu çifti davet eder ve davet sırasında Bedri Bey ile karşılaşırlar. Bedri Bey ve Ömer aslında arkadaştır, üstelik uzun süredir de görüşmemiştir. O zamandan sonra görüşmelerini sıklaştırırlar ve Bedri’nin duyguları daima Macide’ye karşı yoğundur. Ancak bunu belli etmemeye özen gösterir, hatta onlara maddi yardımda dahi bulunur.

Ömer bir gece Bedri ve Macide’yi karanlıklar içerisinde bulur, onların hislerini fark ederek bağırmaya başlar. Bedri o an oradan gider, sonrasında affettiğini dillendirir ancak daha geri dönmez. Bu sırada Ömer tehdit ile para almıştır ancak parayı harcamaya içi el vermez. Bu parayı, aklı kendisine veren kişi olan Nihat’a verir. Bir gün yine eğlenmeye giderler ve Ömer bir kız ile oldukça yakından ilgilenmeye başlar. Macide bu durumdan rahatsız olur ancak Ömer fark etmez. Oradan gazinoya giderler ve Macide orada tuvalete gider. Kendisini kocasının bir yakını sıkıştırır ve Macide iterek koşar, kocasının yanına gelir. Gazinoya geri gelir ve kocasının arkadaşları onu taciz etmeye başlarlar. Ancak Ömer, arkadaşlarına borcu olduğu için sesini çıkarmaz ve kadın ile ilgilenmeye devam eder.

Macide Ömer’i terk etmeye karar verir ve bir mektup yazar. Bu mektubu bırakamadan kapı çalar ve Bedri gelir. Ömer tutuklanmıştır ve Macide bu duruma asla üzülmemiştir. Ömer’i ziyarete gider ancak konuşmaz, Ömer Bedri ile baş başa kalmak istediğini söyler ve ona bir şeyler anlatır. Bedri’ye Macide ile evlenebileceğini ve ona sahip çıkması gerektiğini söyler. Macide Bedri’nin yanına taşınır ve beraber yol alırlar.

Ana Fikir

Zor zamanlar geldiğinde insan karakterini gösterir.

Yazar Hakkında Bilgi

Sabahattin Ali kendisinden sonraki yazarları da etkilemiş olan oldukça değerli bir yazardır. Toplumdaki sorunları da ele alan yazar, betimleme konusunda oldukça başarılı olmuştur. Siyaset ile ilgilenmiş ve hapis yattığı bir dönem olmuştur. Almanya’da eğitim almıştır. Kendisi için davaların çoğaldığı bir dönem ülkeden kaçmaya çalışmış, ancak kendisine yoldaşlık eden arkadaşı tarafından öldürülmüştür.

İçimizdeki Çocuk Kitap Özeti

İçimizdeki çocuk

Kitabın Konusu

İçimizde olan çocuk hayatımız yön veren oldukça güçlü bir varlıktır. Duygularımızı, düşüncelerimizi yönlendirir. Hem de sürekli. Fakat çoğunlukla bunu fark etmeyiz bile.

Bu kitap içinde de çevremizde olan arkadaşlarımızın, ailemizin, davranış ve hareketlerimizi hangi yönde ve nasıl etkilediğinden bahsediliyor.

Kitabın Özeti

Büyümek, büyüdükçe olgunlaşmak aslında bedenle alakalı bir durum değildir. Tamamen ruhla alakalı bir durumdur. Herkesin içinde olan bir çocuğun varlığından bahsediliyor. Bazılar için o çocuk prangalara vurulmuş bazıları içinse hala hür bir şekilde hayatına devam ediyor. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin var olan o çocuk hiçbir şekilde o özgürlükten mahrum kalmıyordu.

Herkesin kendine göre yaşadığı sıkıntılar içeren bir hayatı vardı aslında. Hatta sürekli iyiyim diyen insanların da. Her zaman kendinizi sakınmak isteseniz de içinizdeki çocuk ölmez. Ama nasıl kontrol edileceğini öğrenebilirsiniz. Bunu kontrol etmeyi öğrenmek sizi topluma sağlıklı bir birey olarak kazandırmak demektir. İçimizdeki çocuk aslında çok başka yönlere ayrılmıştı. Birisi İç Ana- Baba, diğeri ise Çocuk olan kısımlar.

Bu çocuğun oluşumunda en önemli kısım aile olmuştur her zaman. Aile, çocuğun içinde var olan diğer çocuğun hayatını etkiler yani sağlık mı yoksa sağlıksız bir çocuk mu olacağına karar verir. Her ailenin belli çerçeveler içinde kendilerine koymuş kurallar olabilir. Bu çerçeve içinde kişiliğimiz ve sınırlarımız belirlenmiş olur. Hatta sağlıksız olan bir insanın iç dünyasına bakacak olursanız sorunların aileye kadar indiğini ve onlardan kaynaklandığını göreceksiniz. Bu tarz bir iç çocuğa sahip olan kişilerde durum farklıdır. Aslıda aile için koyulmuş olan kurallar bütünü var gibi yansıtılır ana aslında öyle değildir. Yani herhangi bir sınır belirlenmemiştir. Her şeyi daha da uç noktada görür ve sorun gittikçe büyür.  Sağlıksız bir çocuk için her şey mümkündür. Özellikle de özgüven eksikliği bunlardan en sık karşılaşılan durumdur. Yalnız kalmaktan korkan kişilerin bile temeli ailede olan bozukluklara dayanıyor.

Utanma ve utanç durumunun da varlığını belirtelim. Utanmak çok doğru ve normal bir durumdu. Bu sayede kişi yapmış olduğu hatalardan kendine bir ders çıkarır ve aynı hatayı tekrarlamak için bir girişimde bulunmaz. Ama bunun sürekli olduğu bir durumda o zaman olay daha ciddi bir boyuta ulaşabilir. Bu durumun sonu kişilik bozukluğuna kadar gidebilir. Özgüvenin olmadığı ve sürekli başkalarına bağlı yaşadığınız bir hayat pek hoş olmayacaktır.

Kimse öz eleştiri yapıp kendini oldukça objektif bir şekilde sorgulamıyor. Çünkü bunu yapmak mümkün değil. Kişi kendine karşı objektif bakamadığı için mümkün hale gelmiyor aslında.

Sorunları çözmek için irdelemek yerine üstünü kenardan köşeden bir şeylerle kapatmayı tercih ettiğimiz zaman hiçbir şey tam anlamıyla düzelmiş olmayacak. Çocuğun şekillenmesini sağlayan dış etkenler olduğu için bunu kontrol etmek imkânsız hale geliyor. İçimizdeki çocuğu kontrol edemesek dahi dış etkenlere müdahale etme şansımız var. Bazı şeyler için zamanın geçtiğini düşünmek anlamsızdır. Çünkü gerçekten de geç değildir. İnsan hatalarını fark ettiği zaman kendisindeki sorunları bulup düzeltmek için elinden geleni yapacaktır. Sorunlar her zaman her yerde var olacaktır. Ama engelleri aşmak için mücadele etmek gerekiyor. Bu yüzden bu kitapta anlatılan tüm bunlar kendinizi değerlendirmenize fayda sağlıyor. Birçok test ve anketler de bulunuyor.

Kitabın Ana Fikri

Bu kitapta anlatılan, insanın içindeki çocuğu şekillendirmesi için dış etkenlere odaklanması gerekiyor. Hayatında yapmış olduğu hatalardan birer ders çıkarıp yoluna öyle devam etmeli yoksa bu durum başka sorunlara da yol açabilecektir.

Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi

Doğan Cüceloğlu Kimdir?

Cüceloğlu, Mersin doğumludur. İletişim psikolojisi alanında uzmandır ve çeşitli seminerler de verir. Kişisel gelişim kitaplarıyla oldukça tanınan bir isim haline gelmiştir. İnsanların davranışlarını, duygularını dikkati bir şekilde inceleyerek hakkında yazılar yazmıştır. Günümüze ise pek çok kişiye seminer vermiştir. Hala kitap yazmaya ve eğitim seminerleri düzenlemeye devam ediyor.

İçimdeki Müzik Kitap Özeti

İçimdeki müzik

İçimdeki müzik, yaşanmış gerçek bir olaydan esinlenilmiştir. Sharon M. Draper tarafından yazılan ve gerçek adı ‘’ Out of My Mind’’ olan bu kitap 11 yaşındaki bir çocuğun hüzünlü ve ayrıca başarılı hikayesini anlatmaktadır. Bu hikaye çoğumuzun ufkunu genişletecek ve yapılan yanlışların fark edilmesini sağlayacaktır. Melody gibi birçok özel insan var ve gerçekten her biri birbirinden özel ve güzel insanlar. Yargılar yıkılmalı ve bu güzel insanlar daha çok tanınmalı. Melody belki sizin de sınıf arkadaşınızdır, belki komşunuz, belki mahalleden bir arkadaşınız belki de her şeyiniz, canınız, kardeşiniz, çocuğunuz ailenizden biri.

Özet

Kitabın kahramanı 11 yaşında olan Melody, bedensel engelli doğmuştur. Ailesi tarafından çok sevilen ve güzel yetiştirilen Melody konuşamamaktadır. Konuşamadığı için zihinsel engelli sanılsa da aslnda öyle değildi. Babası, büyürken Melody’i hep videoya almış fakat bu videoları Melody her izleyişinde bazı şeyleri sorgulamaya itmiştir. Melody konuşamıyor, desteksiz oturamıyor ve ne elleri ne de ayaklarını hareket ettiremiyordu. Onu zihinsel engelli sanmalarının aksine çok güçlü bir görsel hafızaya sahipti. Gördüğü bir şeyi bir daha unutmuyordu ve müziğe karşı büyük bir ilgisi vardı.

Melody büyür ve artık okula gitme zamanı gelir fakat Melody sinirlendiği ve heyecanlandığı zamanlarda vücudu istemsiz bir şekilde gerilip kasılmaya başlar ve istemediği sesler çıkartırdı. Okula başladığından beri sürekli aynı şeyleri gösteren ve öğretmeye çalışan öğretmenler karşısında bir gün Melody dayanamaz ve kriz geçirir. Bu yaşananlar üzerine annesi bu durumu fark eder ve diğer öğrencilerle derse girmesini ister. Diğer öğrencilerle standart eğitim almaya başlayacak olması Melody için zor olacaktır. Daha önce özel kişiler haricinde kimse ile görüşmemiş olan Melody heyecanlanır ve okula geri döner. Yeni sınıfına adapte olmaya çalışırken sınıftaki diğer arkadaşları da ona uyum sağlamaya çalışırlar çünkü onların da daha önce özel bir sınıf arkadaşları olmamıştır. Okul sürecine yavaş yavaş uyum sağlarken annesini hamile olduğunu ve yeni bir kardeşi olacağını öğrenen Melody bu durumdan biraz etkilenir. İlk başta ailedeki herkes bu çocuğunda engelle doğmasından şüphelenmektedir ama sağlıklı bir şekilde dünyaya gelir. Melody bu sırada yeni doğan kardeşini ondan daha iyi olacağından ve onun yapamadığı şeyleri yapacağından dolayı rahatsız olmaktadır. Kardeşi doğduktan sonra annesi Melody için Bayan V.’yi dadı olarak tutar. Meldy, Bayan V.’yi çok seviyor ve çok iyi anlaşıyorlardır. Melody bu süreçte artık daha iyi iletişim kurabilmek istemektedir. Derslerde gayet başarılı ve hiçbir sorunu olmayan Melody için bir gün çok istediği iletişimi sağlayabilecek olan bilgisayar alınır. Buradan sonra hayatı çok değişir.

Okulunda yaşadığı engellerden dolayı öğretmenleri ve sınıf arkadaşları tarafından çok önemsenmese de bilgi yarışmasına katılır ve muhteşem bir performans ile takıma dahil olur. Bu herkesi çok şaşırtsa bile arkadaşları ile olan ilişkisi gelişmeye başlar. Fakat sanılanın aksine tam tersi olur ve yarışma sabahı arkadaşları ve öğretmeni Melody’i almadan uçağa binerek yarışmaya giderler. Bunu duyan Melody bir şekilde yarışmaya yetişir ve gene yarışmada çok güzel sonuçlar elde etmelerini sağlar. Ona karşı yapılan bu büyük saygısızlık karşısında diğer ekip arkadaşlarına ve öğretmenleri güzel bir ders verir.

İçimdeki Müzik Kitabı’nın Konusu

İçimdeki Müzik kitabında fark etmemiz ve görmemiz gerek birçok şeyden bahsedilmiştir. Öncelikle özel bir çocuğun nasıl anlamamız gerektiği, aslında doğru iletişim ile arada yanlış düşünceler haricinde bir engel olmadığı gösterilmektedir. Son derece başarılı olan Melody’nin başarıları karşısında önyargıların nasıl kırıldığından bahsedilmiş. Sonlarda yaşanan olayda öğretmeni ve arkadaşlarının yaptığı yanlışı göstermiştir. Özel çocuklar, özel yetişkinler ile ilgili yanlış olan düşüncelerin kırılması için çok güzel bir kitap.

İçimdeki Müzik Kahramanlar

İçindeki Müzik kitabı kahramanları;

Melody: Doğuştan bazı engeller ile doğmuş olan, son derece akıllı ve zeki bir kız. Çok iyi görsel hafızaya sahip ve ayrıca müziğe de ilgisi var. Büyük zorluklar çekse bile üstesinden hep gelmiş ve büyük başarılar elde etmiş. Ayrıca ona yapılan haksızlıklara karşı o hep affedici olmuş.

Melod’in Annesi: Her zaman Melody’nin yanında olmuş ve ona destek vermiştir. Melody’nin hayattaki en büyük şanslarından biridir. Melody’nin gelişimine birçok katkı sağlamış ve kızına her zaman güvenmiş bir anne.

Bayan V.: Melody’nin kardeşinin doğması üzerine, Melody’e yardım etmesi için tutulan dadısı. Son derce zarif ve iyi birisi. Melody ile çok iyi anlaşmakta ve onun için birçok şey yaparak destek vermekte.

Melody’nin Sınıf Arkadaşları: İlk başta Melody’nin sahip olduğu özel durumundan dolayı onunla iyi ilişkiler kuramasalar bile zamanla onunla iletişim kurmayı başarmış akıllı çocuklardır.

Melody’nin Öğretmeni: Bir öğretmenden beklenmeyen hareketlerde bulunmasına karşın sonradan hatasını fark etmiş olan bir eğitimci.

Melody’nin Kardeşi: İlk başlarda Melody’nin biraz çekinmesine sebep olsa da sonradan onun her şeyi olur.

Holistik Bilim Kitap Özeti

Holistik Bilim

Mustafa Özcan isimli yazarın yazdığı bu kitap felsefenin, bilimin ve tarihin bittiği tartışmalarının devam ettiği entelektüel ortamda oldukça geniş ele alış ve kapsamı ve birleştiren tavrı ile bu konularda fikir yürütenler açısından onlara yeni güneşler doğdurmuştur. Yazar sahip olduğu yaklaşım ile bilim dünyasına holistik kelimesinin en kapsamlı ve geniş anlamı ile bilimsel meydanda bir çatı kurma gayesine sahiptir. Bu çatının da başarılı bir şekilde inşa edildiği düşünülmektedir. Yazarın holistik bilim ile alakalı yazılarından derlenen kitabın Türkçe dilinde yazılması Türk okuyucular açısından hoşnut karşılanmıştır ve onlar için bir fayda sağlamaktadır.

KİTABIN ÖZETİ

Bilimin sahip olduğu iki temel şeklinden ya da bunun yerine ulamından veya görünümünden diye de bahsedebiliriz biri halinde olan holistik bilim diğeri olan ve genel haliyle bilim olarak isimlendirilen ve böyle tanınan analitik bilim ile karşılaştırmasını yapmak yararlı ve oldukça öğretici faydalı bir entelektüel nitelikteki aktivitedir. Ancak bütünsel yani holistik bilim terimi daha çok yenidir ve pek çok kişi tarafından bilinmemektedir yani ünlenmemiştir bu yüzden de Türkçe dili günlük konuşma dilinde sıradan bir vaziyette kullanılması gündemde değildir. Hatta bununla beraber analitik bilimin dikotomik çifti olması sebebinden ötürü olağanın dışındaki önemine ve yerine karşın en kabul gören ve geçerli olan bilim dili olarak kabul edilebilecek İngilizcede bile hala üzerinde durulan ve dikkatlice incelenen, kişilerce ele alınıp göz atılan bir kavramdır.

Durum bu halde olunca da sözcüğün entelektüel çizelgeden ve doğrultudan çok ayrıntılı bir şekilde incelenmesi ve bu konu hakkında irdeleme yapılması kanısına varılır. İki kelimeden bu tamlamanın ikinci kelimesi olan bilim kavramının ne anlam ifade ettiği, hangi anlama karşılık geldiği birçok insana şu ya da bu biçimde malum olduğundan burada yer alan incelemede üzerinde konuşulacak ve incelenecek olan kavram bir niteleme görevinde olan holistiktir. Kendisisi sıfat yani ön ad kapsamındadır. Böylelikle bu yazılan denemenin gayesi holistik kelimesinin en olabildiği şekilde net ve açık, anlaşılır bir biçimde ve ayrıntılı ele alınarak tasvirinin gerçekleşmesine çabalayarak popüler seviyede algılanmasının ve anlaşılmasının sağlanması şeklinde olacaktır. Holistik bir ön addır ve bu sıfat Yunancada bütün anlamındaki kökten türemiştir.

Bütünselcilik anlamını ifade eden holizm kelimesi ise 1926 senesinde tanımlayarak felsefi, bilimsel ve sanatsal edebiyata kazandıranJan Christiaan Smuts’ tur. Kendisi Generaldir. Snuts Hollanda kökenli bir düşünürdür. Kendisi İngilizdir. B.Britanya’nın üzerinde etkisini sürdüğü 19. Yüzyılın ilk yarısında Güney Afrika’da baş bakanlık görevinde bulunmuştur. 2şer defadan toplam 14 sene süre ile bu görevde kalmıştır. Jan Christian Smuts holizm kavramını bilimsel metodun temel ve baş yaklaşım şekli olan redüksiyonizmin yani indirgemeciliği benimsemesindeki nedeni dikotomik karşıtı olsun diyedir. Böylelikle bilimin çok tanınan ve bilinen bu belirli düzeydeki makul standart metod anlayışının karşı tarafındaki ucuna bir karşılık bulmayı hedeflemiştir denilebilir.

Bu yönde yazdığı Holism and Evolution ismindeki kitap Aristoteles’ten bu yana söylenen bütünün parçalarından fazla olduğu anlamındaki ilkesinin evrim unsuru içerisinde de genel olarak bir kabul gördüğü ve geçerliliği sağlandığını belli etmektedir. Holism and Evolution daha çok sonralarda 1968 senesinde Ludwig von Bertalanffy’nin düzen, sitem kuramının yapısını ortaya koyduğu ve temellerini gösterdiği Genel Sistem Kuramı yani GST isimli yapıtına da yardımcı ve esinlenmesinde kaynak olduğu için bu bütünsel alan için başlatan yani inisiyal vurgusu yapmıştır diyebiliriz. Diğer taraftan bu girişimin meydana geldiği 1926 senesinde mikro fizikte yer alan kuantum kuramında holistik bakış açısının bir ürünü ve unsuru olarak kabul edilebilecek Kopenhag yorumunun indirgemeci bakış açısına üstün olduğu konusuna özen gösterildiğine dünyada yer alan kuramsal bilimin zirveye ulaştığı bir bölümden geçildiği kabul edilebilir. Bu dönemi holistik devrimsel zirve olarak kısaca nitelendirmek mümkündür. O dönemden beş çeyrek asır evveln 19.yy ın başlangıcında meydana atılan J. Dalton’un kimyasal elemanların atom kuramı ile J. L. Proust’un kimyasal bileşiklerin rasyonel oranlar yasası bunlara karşıt bir biçimde olan analitik atomistik yani redüksiyonist bir özellikteydi. Bu zıt döneme de analitik devrimsel zirve adını vermek mümkündür. Özet olarak 20. Yüzyılın ikinci çeyreğinde meydana gelen holizm 19. Yüzyılın ilk çeyreğinde meydana gelmiş olan atomizme karşı diyalektik bir karşılık, yani çelişkili bir olgu olduğu düşünülebilir.

Bertalanffy’nin ve Smuts’un holizm bilimsel temel yapı unsurları mahiyeti ile ifade ettiği dizge ve bütün terimleri arasındaki bağlantının şeklinin anlaşılırlığını ve ifade edilişini yükseltmek için bunları organize etmek ve düzenlemek gerekir. Bu konu için tavsiye edilebilecek şey de Kartezyen Koordinatlar biçimindeki gösterimdir. Bu gösterim dik eksensel bir şekildedir. Bunun sonucunda bu iki boyut görüleni yani somutu temsil eden ve onu gösteren yatay eksendeki iki zıt kutup olarak ifade edilir ve tanımı bu şekilde yapılır. Dikey olan soyut eksende yer alıyorsa dikotomik çift olan yöntem ve kuram koyulabilir. Bunun ifade edilişi ve içerdiği anlama bakılırsa yatay eksende Ne diye sorduğumuz soruya yanıt vermeyi hedefleyen iki terime karşılık nasıl ve neden sorularına yanıt bulmayı hedefleyen iki terim Kartezyen tarzda bağlantılı hale getirilmiş olur.

Açıklayıcı ve net olacağını düşünerek holizm kelimesinin ve içerdiği anlamın boyutlarının mevkilendirilmesi için tavsiye edilen bu koordinat biçiminin yanında konunun anlaşılırlığı ve algılanmasındaki açıklığı için kelimelerin kavramsal boyuttaki çerçevesinin ve sınırlarının yani mantık kuramındaki ilişkilerinin çeşitlendirilmesinin ne şekilde gerçekleşeceği ifade edilmelidir. Öncelikle hatırlayalım ki bir terim ne kadar soyut ve kapsamlı ve bütünleyici olursa onun belirlenmesi o derece zorlaşır. Bu yüzdendir ki holizm bu ulamın kapsamında olduğu için mantıksal bir çerçevenin belirtilmesi güçleşecek anlamına gelir. Hatta bu mahiyet ile düşünülen holizme kavramdan ziyade Batı dillerinde yorum ifadesini içeren soyut terimleri ve kavramları açıklamak amacı ile söylenen nosyon ya da daha doğru şekli ile kuram demek mümkündür.

Bu yönde incelenen terimin ne demek olduğu yani tanımı yapılacak olursa Holizmin canlıya ait parçalardan daha çok onun organik ve birleşik bütünsel gerçekliğinin bir soyut bilgidir. Bu tanım incelenecek olursa felsefiden ziyade bir bilim ulamından bahsedilmekte olduğu net bir şekilde görülür. Ayrıca henüz 19.yy başlarındaki gibi bir tarihte biyoloji ve tıp alanında bütünsel bakış açısına dayanan fikir ve görüşlerin meydana atıldığı kavranmaktadır. Alternatif tıp o zamandan itibaren başlayarak holistik bilimin olmasa dahi bu anlayışın ilk uygulama ve işleyişlerini bulduğu oldukça pratik bir alan haline gelmiştir. İlk ortaya çıkışından sonraki yaşanan 2 dünya savaşları arasında ve sonrasında 35 senelik uyku bölümünün sonrasında Batı’da 1960’lı yılların başlangıcından beri holizm ile alakalı mevzularda sürekli ve hızlı bir aktiflik ve canlılığın hakim olduğu dönem meydana gelmiştir. Fakat bu defa konu insan bilimlerini de içerisine alan bir niteliğe bürünmüştür.

Konunun bununla alakalı o zamandan beri Batı dünyasında çok tartışılmasına karşı 20 senelik bir geç kalınış da olsa 1990’lardan beri Kadıköy Düşünce Platformunda dar bir topluluk için fakat geniş ve kapsamlı bir bakış açısı ile ele alınmıştır. Bu konunun bu şekilde gündemde yer alması da Türkiye açısından önemli bir imkan meydana getirmiştir denilebilir.  Bu tarz bir girişimin üniversite tarzı yerlerde değil de platformlar başlığı altında yer alan  yerlerde ele alınıp incelendiği de başka bir konudur.

Hayvan Çiftliği- George Orwell Kitap Özeti

Hayvan Çiftliği

Hayvan Çiftliği 1945 yılında yayımlanmıştır ve ilk yıllarda büyük bir etki yaratmamıştır. 1950’li yıllar hak ettiği yere gelen kitap 1954 yılında dilimize çevrilmiştir. Retro Hugo Ödülü almaya hak kazanmış bu kitap okuyucunun beğenisini kazanmıştır.

Özeti

Hayvan Çiftliği kitabı İngiltere’de yer alan bir çiftliği anlatır. Çiftliğin sahibi Bay Jones adında oldukça acımasız olan bir adamdır ve oldukça kötü bir yaşam sürer. Çiftlikte yaşayan yaşlı bir domuz ise bu adama karşı çıkma planları içerisine girer ve bütün düzeni değiştirmek ister. Koca Reis’in de etkisi ile bir araya toplanan hayvanlar bu düzenden kurtulmayı isterler. Koca Reis bir düş gördüğünü ifade eder ve İngiltere Hayvanları isimli küçük bir şiiri bütün çiftliğe okur. Çiftlikteki bütün herkes bu şiirden oldukça etkilenmiştir. Koca Reis yalnızca üç günün ardından ölü bir şekilde bulunur fakat kimse bu şiiri unutmayacaktır.

Bay Jones çiftlikteki hayvanlara yem vermeyi unutur ve onlarla ilgilenmez. Hayvanlar isyan etmek isterler ve bunu daha önce hesaplamadan yaparlar. Değişim beklediklerinden daha çabuk gelir ve Bay Jones artık oradan uzak bir şekilde yaşam sürer. Domuzlar artık yönetimi ele alır ve hayvan çiftliği içerisindeki her şeyden sorumludur. Domuzlar yaptıkları ilk adım ile birlikte bulundukları yerin ismini değiştirirler. Hayvan Çiftliği artık içerisinde hayvanların hükmünün geçtiği bir yerdir. Snowball ve Napolyon artık lider haline gelmişlerdir. Snowball oldukça zekidir ve konuşmaları ile bütün hayvanları anlar, onlara kolay hitap eder. Napolyon ise tam olarak yönetim kişiliğine sahiptir. Koca Reis’i unutmaz ve onun anısını yaşatırlar, animalizm düşüncesini öğrenmek ve öğretmek asıl amaçları olmuştur.

Hayvanlara eziyet etmeye yarayan bütün malzemeleri kaldırtmış ve her şeyi çöpe atmışlardır. Kendilerine ait yedi ayrı kural koyarlar ve bütün hayvanlar tarafından bu kuralların benimsenmesini isterler. Zaman içerisinde iki lider birbirleri ile anlaşmazlıklara düşerler ve yönetimde sadece birisi kalacaktır. Snowball çiftliğin kendi elektriğini üretmesini isterken Napolyon buna karşı çıkar ve onu kovdurur. Ancak onun fikrinin kendisine ait olduğunu söyleyerek elektrik üretmek için girişimlere başlar. Zaman içerisinde istenilen özgürlük seviyesinden oldukça uzaklaşmaya başlamışlardır. Hayvanlar daha fazla çalışmaya başlamış ve daha az yemek yemeye başlamışlardır.

Bu zaman içerisinde domuzlar sürekli tembellik yatar ve göze batarlar. Yedi kuralı dışında olan bu kural zaman içerisinde değiştirilir ve domuzların üstünlüğü açıkça dile getirilir. Eşitliği savunan tek gerçek hayvan Koca Reis olarak kalmış diğerleri yönetimin peşine düşmüştür. Hayvan Çiftliği içerisinde kıtlık başlar ve yeterli yemek kalmaz. Tavukların civciv yetiştirmelerini yasaklarlar ve hepsinin yumurtalarını satmak isterler. Bu fikre karşı çıkanların hepsini de öldürmeye başlarlar. Ancak bu da yedi kural dışına çıkıldığını fark ettirir. Bütün hayvanlar düzenlerini şaşırmış ve yaptıkları her şeyin domuzlar sayesinde olduğuna inanmışlardır. Bir gece kuralların yazılı olduğu duvar kırılmıştır ve yeni kurallar gelmiştir, bu kuralların içerisinde domuzlar hariç hepsinin çok çalışacağı yazılıdır. Hayvanlar bu kuralı sorgularlar ve hepsinin eşit olduğunu yazan yerin önüne gelerek yazıyı tekrar okurlar. Yazının üzerinde hepsinin eşit olduğu ancak bazılarının diğerlerinden daha çok eşit olduğu yazılıdır.

Ana Fikri

Gücü eline alan kişi kontrolü kaybeder.

Yazar Hakkında Bilgi

George Orwell, 25 Haziran 1903 yılında dünyaya gelmiş olan Hindistan doğumlu bir yazardır. İngiltere edebiyatı için oldukça önemli bir yere sahiptir ve fabl tarzı bu eseri ile de oldukça beğenilmiştir. Deneme ve romanları ile de oldukça ün sahibi olmuştur.

Harem – Ömer Seyfettin Kitap Özeti

Harem

Harem kitabı Ömer Seyfettin tarafından 1981 yılında yazılmıştır. Kitap içerisinde yanlış anlaşılmalar ve doğuracak sonuçlar ele alınmıştır. İçinde farklı bakış açıları da bulunduran kitap okuyucu tarafından çok ilgi görmüştür.

Özeti

Nazan ve Sermet Harem kitabı içerisindeki ana karakterlerdir. Bu karakterler evlidir ve birbirlerini çok severler. Öyle ki bu çiftin aşkı dillere destandır ve herkes onlardan bahseder. Evlenmek istemeyen kişiler bu çifti gördüğü zaman evliliğe imrenirler. Sevgileri ile daima birbirlerini el üstünde tutar ve sevginin güzelliğini herkese gösterirler. Şişli’de yaşam süren bu çift birbirlerine oldukça zıt karakterlerdir. Nazan gezmeyi ve dolaşmayı severken, Sermet bunu hiç sevmez. Nazan’ı kıskanır ve erkeklerin içerisine onu bırakmak istemez. Bir gün birbirleri ile bir tartışmaya girerler ve hiç de hoş olmayan sözler sarf ederler. Sermet, Nazan’ın başka birisi ile birlikte olduğunu ve ona ihanet ettiğini düşünür. Nazan da Sermet için aynı düşüncelere kapılır ve evi terk eder.

Nazan eşyalarını toplamaya geldiği bir gün kocası ile karşılaşır. Kocasına evli oldukları her gün için çeşitli notlar yazmıştır. Bu notlar ile kendisinin haklılığını ispat edeceğini ifade eder. Kocasının da aynı şekilde yazılmış bazı notları vardır. O da notları ile kendisinin haklılığını ispat edeceğini söyler. Başlarda ikisi de okumak istemese de meraklarına yenilerek notları okumaya başlarlar. Refi ve Meliha çift ana karakterlerin yakın dostlarıdır. Evlerine misafirliğe gelirler ve bu esnada büyük bir kavga çıkar. Sermet Nazan’ın kendisini Refi ile aldattığını düşünerek olayları büyütür. Refi bir gün hareminin içerisine onu çağırır. Nazan kılık değiştirerek onu haremine girer ve orayı görür. O esnada Meliha da kılık değiştirir ve Sermet’in yanına gider, Nazan’ın nerede olduğunu ise Sermet’e söyler. Sermet koşarak Refi’nin evine gelir ve onu çok döver. Nazan eşinin kendisine inanmasını ister ve her şeyi anlatır. Bu sırada Meliha’yı görüp o da onu dövmeye başlar. Sermet de ona her şeyi anlatır. İkisi de benzer olayları yaşadıkları için birbirlerini anlarlar. Birbirlerini affeder ve herkese inat güzel bir şekilde yaşamaya devam ederler. O zamandan sonra diğer çiftin yanında daima el ele dolaşırlar ve onları kıskandırırlar.

Ana Fikir

Birbirini seven kişiler birbirlerine daima saygı göstermelidir.

Yazar Hakkında Bilgi

Ömer Seyfettin 1884 yılında Gönen’de dünyaya gelmiştir. Okul eğitimine burada başlamış ve zaman içerisinde Sinop’ta okumaya başlamıştır. Ardından ailesi ile birlikte İstanbul’a taşınmış ve Osmanlı Devleti’nde yer alan bir mektepte okumayı sürdürmüştür. Kuleli Askeri İdadisi’ne giderek askerlik eğitimi almış ve asker olma yolunda ilerlemiştir. Askeri okuldan mezun olduktan sonra iki ayrı okula daha gitmiştir. Teğmen ve üsteğmen olarak görev yapmış ancak daima yazarlığa devam etmiştir.

Handan – Halide Edip Adıvar Kitap Özeti

Handan

Handan kitabı Halide Edip Adıvar tarafından 1912 yılında yazılmış olan bir kitaptır. Kitap içerisinde çeşitli mektupların birleştirilip yazıldığı bir eserdir. Edebiyatımızdaki yeri olarak kadınların psikolojisini oldukça iyi ele almıştır. Bu konudaki ilk eser olarak bilinir.

Özeti

Handan’ın bütün ailesi yaşamını yitirmiştir. Bu nedenle amcası ile birlikte kalır ve onun çocukları ile büyür. Onları kendi kardeşleri gibi benimsemiştir. Nazım isminde oldukça genç bir öğretmen vardır. Bu öğretmen ücretsiz olarak dersler verir ve Handan da bu derslerden faydalanır. Başka bir dil öğrenen genç kızlar hemen eğitimlerini yarıda bırakırlar. Ancak o herkesten farklı olarak sosyoloji, edebiyat ve felsefe ile de ilgilenir. Nazım ona oldukça basit bir evlenme teklif eder. Hiç içten değildir ve bu teklifi ret ile sonuçlanır. Nazım başka bir ülkeye kaçma girişiminde bulunur. Onu sürgün etmek isterler ve bu gerçekleşmeden canına kıyar. Handan’ın kuzeni hiç görmediği birisi ile evlenir. Refik Cemal, her ne kadar Neriman’a bağlılık yeminleri etse bile bunu yerine getiremeyecektir. Zaman içerisinde onu oldukça sıradan bir insan olarak görecek ve hiçbir heyecan duymayacaktır.  Zamanla Handan’a karşı büyük hayranlık duymaya başlar ve bu hayranlık sevgi ile sonuçlanır. Handan, oldukça zengin ve kendisinden büyük olan Hüsnü Paşa ile yaşamını birleştirir. Hüsnü Paşa evliliğin güzel bir şey olmadığına inanır ve Handan’ı üç aylığına yanından kovar. Handan’ı çok sevdiğini dile getirir ancak çok yetenekli birisidir. Yetenekleri karşısında kendisini ezilmiş hisseder ve büyük rahatsızlık duyar.  Hüsnü Paşa bu süre zarfında tamamen basit, kültürsüz ve beceriksiz kadınlar ile birlikte olmayı tercih eder. Handan sabırla bekler ve onun kendisine dair döneceğine dair büyük umut besler. Ancak sürecin sonunda kendisine olumsuz bir not gelir ve evliliği biter. Onu aldattığını ve özgür olmak istediğini açıklıkla ifade eder. Handan evliliğe karşı büyük bir sevgi besler ve onun her şeyin üstesinden gelebileceğine inanır. Ancak evliliğinin bitmesi ile büyük bir çöküntü yaşar. Menenjit geçirir ve bir hastaneye sevki istenir. Refik Cemal bu esnada kendisine eşlik eder ve ona karşı taşıdığı artık içinde saklayamaz. Ona karşılık verir ve bir müddet aşk yaşarlar. Ancak Neriman’a karşı etmiş olduğu ihaneti sonradan fark eder ve yine kriz geçirir. Bu krize yenilir ve yaşamını kaybeder.

Yazar Hakkında Bilgi

Halide Edip Adıvar, 1884 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş olan yazardır. Aynı zamanda öğretmenlik yapmış ve siyaset ile uğraşmıştır. Halide Onbaşı ünvanını almaya hak kazanmış ve tarih kitaplarına böyle geçmiştir. Kurtuluş Savaşı’nda öncü olarak konuşmalarda bulunmuş ve halkın inançla dolmasına yardım etmiştir. İlk yazarlık deneyimini ikinci meşrutiyetten sonra gerçekleştirmiştir. Yurtdışında ismi en çok bilinen yazarlarımızdan birisidir.

Hamlet Kitap Özeti

Hamlet

William Shakespeare tarafından yazılmış bir oyundur. Oyunun ana fikrinde kin ve intikam duygusu yer alır. Hamlet, Danimarka prensidir. Babasının vefatından sonra bunalım geçirmiştir. Bir dönem babasının ölümünü kabul etmez ve çok mutsuz bir yaşam sürer. Babasının yasını tutarken amcasının, annesi ile evlenerek tahta geçmesi üzerine bunalımdan çıkamaz. Amcası Claudius, annesi ile evlenmesini bir türlü kabullenemez. Bir gün Hamlet babasının hayaletini görür. Babası ölümünden amcasının sorumlu olduğunu, kendisini öldürüp hem tahtı hem de karısını elinden aldığını söyler. Bu durumundan oldukça etkilenen Hamlet, amcasını öldürme planları kurmaya başlar.

Amcasının bu durumu öğrenmemesi için aklını yitirmiş rolü yapmaya başlar. Babasının ölümünde bunalımda olması çevresi tarafından Hamlet’in deli sanılmasına yardımcı olmuştur. Polonius’un çok güzel bir kızı vardır. Öyle ki sarayda dillerden dile kızının güzelliği dolaşır. Hamlet’in de aklını kaçırmasının sebebi kızına duyduğu karşılıksız aşk olduğu söylentisi çıkar. Amcasını öldürmek için doğru zamanı beklese de bazı zamanlarda, hayaletin sözlerinde çelişki olduğuna inanır. Ne yapacağını bilmez ve zamanı beklemeye devam eder.

Sarayda bir tiyatro oyunu düzenlenir. Amcasına ölen kralın rolünü oynaması teklif edilir. Her ne kadar rol teklifini kabul etmiş olsa da rolü canlandırırken çok heyecanlanır. Bu heyecanı Hamlet ’in dikkatinden kaçmaz. Artık amcasının babasını öldüren kişi olduğuna emin olur. Amcasını öldürmek isterken Polonius’u öldürmesi üzerine amcası Hamlet’in oyun içerisinde olduğunu ve canını almak istediğini anlar. Cinayeti gerekçe göstererek Hamlet’i sürgüne gönderir. İngiltere’ye sürülen Hamlet, babasının intikamından vazgeçmemiştir. Amcası Hamlet’i durdurmak üzere İngiliz kralına bir mektup yazar. Burada Hamlet’i öldürmesi için izin verdiği yazar. Mektuptan haberi olması ile kurulan tuzaklardan kurtulmaya zor olsa da başarır. Artık tek hedefi Danimarka’ya ulaşmak ve babasının katili olan amcasını öldürmek olur.

Danimarka’ya gelmeyi başarmış olsa da işler burada karışmıştır. Gelir gelmez kendini bir düellonun içerisinde bulur. Yapmadığı bir suçtan yargılanıyor ve düelloya çıkarılmaya zorlanmıştır. Babasının intikamını alabilmek için bu düellodan sağ salim çıkması gerekir. Düello da karşı tarafın gizli bir hamlesi vardır. Elinde zehirli bir kılıç bulunacak, Hamlet’in ölümden kaçması zor olacaktır. Amcası Hamlet’in ölümünü şansa bırakmak istemez. Bunun için elinden geleni yapacaktır. Hemen zehirli bir içki hazırlatır. Düellodan galip çıkma ihtimaline karşı zehirli içkiyi içmesini sağlayarak öldürecektir.

Planladığı gibi olmaz ve kötü bir şey olur. Kraliçenin zehirli içkiden haberi yoktur. Bilmeden bu içkiyi içer ve hayata gözlerini kapar. Düello sırasında Hamlet zehirli kılıç tarafından yaralanır. Yaralanmasının hemen ardından kıvrak bir hamle ile rakibin elinden zehirli kılıcı kapar. Önce rakibinin canını alır daha sonra yıllardır intikam ateşi ile beklediği babasının katilini oracıkta öldürür. Amcasını öldürerek tahtın yeni varisi Hamlet olması gerekirken Norveç Prensi yeni kral olur.

Hamlet Zaman Örgüsü

Oyun zamanı 16. Yy orta zamanlarında olduğu düşünülerek yazılmıştır. Bu dönemde Danimarka ve Norveç arasında siyasi sorunlar vardır. İki devlette birbiri ile savaşır. Danimarka kralının, kardeşi tarafından öldürülmesinin ardından tahta katil geçer. Kralın oğlunun gerçeği öğrenmesi ve babasının intikamını alması ile bu oyun son bulur. Son olarak tahta Norveç prensi geçer.

Mekan

Olaylar Danimarka’da saray içinde ve çevresinde gerçekleşir. Danimarka kalesi ve saray çevresinde aktif olarak rol alınır. Burada mekan dışında sürgün yerleri belirtilmiştir. Hamlet’in yanlış bir hamle ile amcasını değil de, askerlerden birini öldürmesi üzerine İngiltere’ye sürgün edilmiştir. Burada öldürülmek istense de başarılı olunmaz.

Hacı Murat Kitap Özeti

Hacı Murat

Hacı Murat Kafkas savaşçı Çeçen atılı baş kahramanı anlatan romandır. Uzun yıllar boyunca Ruslar ile Kafkaslar arasında savaşları saatlerde düşmanlarına ağır kayıplar vermesine sebep olan kişi hacı murat romanda Şamil adında da bir karakter bulunur. Ruslara karşı yürütülen savaşlarda 25 yıl boyunca mücadele etmiş birisidir. Kafkas haklarına hem dini hem de siyasi olarak liderlik görevinde bulunmuştur.

Vorontsoz

Bu kişi ise Çarlık Rusya’nın prensidir. Hacı Murat Ruslara teslim olduğu vakit ilk temas bu kişi ile vuran Vorontsoz ile yapmıştır. Hacı Murat’ın kendine ait adamları bulunur. Bunlar Hamzolo, Eldar ve hanefidir.

Hacı Murat Özet

Ruslar ve Kafkaslar arasında 1800’lerde yaşanan bir Savaşı konu alan bir kitaptır. Kafkasya diye bilinen bir bölgede dağınık halde bulunan Çeçenler ve benzeri Asya coğrafyasında mezun kişiler Rus ordusuna karşı Yıllar Boyunca Savaş vermişlerdir. Coğrafyanın zorlu yaşam koşullarına ayak uydurup hem de savaş esnasında hayatta kalmayı başaran askerler oldukça sıkıntılı zamanlardan geçmişlerdir. Zorluk yaşam koşullarının yardımı sayesinde ve Kafkas halklarını savaşçı geleneği ile Çetin mücadelelere tanıklık eden bu yerler oldukça önemlidir.

Kafkasların halk önderi Şamil adında birisi olup 25 yıl boyunca Ruslara karşı savaş vermiştir. Ayrıca kendi ordularına karşı liderlik eden Şamil Bey en yetenekli ve tek adamı Hacı murattır. Hacı Murat Çeçen asıllı olup takas bölgesine dillere destan olmuş yiğitliği sayesinde Ruslarla Çetin savaşlar çarpışmalar yapmış ve düşmana büyük kayıplar verilmiştir.

Şamil ve Hacı Murat aralarının bir gün bozulması sebebiyle Hacı Murat emrindeki adamların ondan ayrılmasıyla sebep olmuştur. Şeyh Şamil Hacı Murat kardeşini uçurumda altmıştır. Kardeşinin kanı elinde olan Şeyh Şamil’e düşman kesilen Hacı Murat arasında geçen tartışmaları sayesinde yıllarca mücadele vermiş olduğu Ruslara karşı teslim olmasına sebebiyet vermiştir.

Savaşçı ve yiğitliği dillere destan olan kişinin Ruslara teslim oluşu Rusların oldukça işine gelmiştir. Bu davranış sonucunda şaşkınlıkla karşılanması Rusların ondan faydalanmak istemesi Hacı Murat şu an bile öldürebileceğiniz vaat etmesi dahilinde olmuştur. Rusların hayalini kurduğu şeyin sonunda gerçekleşebiliyor olması Hacı Murat’ın da işine gelebilir bir durum olmuştur.

Ruslara teslim olduğunu duyan Şamil Hacı Murat’ın ailesini yakalanmış ve onlara zor zamanlar yaşatmıştır. Ailesine düşkünlüğü oldukça bilinen Hacı Murat, Şamil bu durumu Hacı Murat’a karşı kullanmıştır. Hacı Murat’a bir mektupla bu durum hakkında bilgi vermiştir.

Hacı Murat ise Ruslar tarafından sıcak karşılanması ile beraber Hacı Murat’ın Rus kültürünü tanıması için ona eşlik etmişlerdir. Hacı Murat’tan faydalanmak için doğru olan taktikleri ve tekniklere planlar doğrultusunda düşünüyorlardı.

Hacı Murat bir yandan ibadetini yerine getirip bir yandan süresi içine düşmüş olduğu karmaşık durumdan kurtulmaya çalışıyordu. Ailesini Şamil’in elinde oluşu ona büyük bir acı vermiştir. Onun uygulanan kaçırmasına hatta Ruslardan esir takası yoluyla ailesinin şamilden kurtarılması konusunda fikir sunar. Bu sayede kafasının rahat bir şekilde hareket edebilecektir. Şamile çıkarmış oldu ayaklanmadan dolayı üstün gelebilecektir. Bu isteği kabul ederler ama bu konuda herhangi bir adım yoktur. Hacı Murat in ailesi öyle bir durumda iken İstediklerinin yerine getirileceğini söylenen bu durum Hacı Murat’ı rahatsız eder. Bunların yanında Hacı Murat gerçekte büyük bir karmaşıklığın içerisinde olur. Savaş verdiği ve her şey ile kendi kültürüne kendi inanışlarına yabancı kalmıştır. Ruslara sığınmış olması onun psikolojik olarak derinden yaralanmasına sebebiyet verir. O düşmanlara teslim olmuş ve düşmanlara vadettiği şeye aslında vermiştir. Şamil onun kardeşini öldürmüş olsa da Şamile duymuş oldu saygı kin ve bile ona düşmüş olduğu durumu açıklamaya yetmeyecek haldeydi.

Ardından Hacı Murat kendi imkanları ile beraber Rusların elinden kaçıp ailesini kurtarmak için Şamil’in üzerine yürüyecektir. Yanındaki adamlarla beraber Rusların elinden kaçmaya çalışır. Havanın kararması ile başlarken atları dinlendirmek için bir yerde durmaları ile kendilerine gıda takviyesi yaparlar.

Hacı Murat’ın düşmanları olduğu kadar dostları da vardır. İlk Kurşun sesi çarpışmanın habercisi halinde gelmiştir. Yanındaki arkadaşlarından bir kısmı burada ölecek ve bu çarpışma bu şekilde sona geleceğine düşündü. Askerler Rus birliklerinden desteklenmesi ile yüzlerce olup 2 saat süren çatışmada Rus birlikleri onlara yardım eden bazı Kafkas milletlerden oldukça büyük kayıplar vermesine sebebi oldu.

Hacı Murat Kurşun yaralarına pamuk koyup çarpışmayı sürdürmesi ile karşısındaki güç oldukça kalabalıktı. Sonunda göğüs çarpışan Hacı Murat ve adamları orada ölmüş halde bulunmuşlardır. Bu kitabın birçok dilde çevresi olup oldukça popüler bir kitap olup birçok okuyucuya sahiptir. 1840 ile 1850 yılları arasında tarihle bağlantısı olan kurulabilecek bir kitaptır. Kafkas ve Rusların doyasıya çarpışmasının konu alındığı bu krom anda birçok askerinde kayıp vermiş olması ve insan ilişkileri ön safhalarda duruyor olması kitabın okunurluğu ve kalitesi bakımından üst düzeye çıkmasına yardımcı olmuştur.

Roman romanın baş kahramanı Hacı Murat kendi ailesini kurtarmak için kendi düşmüş olduğu karmaşadan çıkamamış ölmesine sebebiyet verecek olaylar yaşamasına yaşamıştır. Ailesi Şamil’in elinde olduğunu duyan Hacı Murat kafasının iyice karışması ile beraber Rusların elinden kaçmaya çalışmış etkin olamamıştır.

Güneş Ülkesi Kitap Özeti

Güneş ülkesi

KİTABIN KONUSU

Güneş ülkesinde anlatılan konu toplumsal bir yapı fikridir. Bu kitap işte bu toplumsal düzeni anlatmakta ve onu dile getiren cümleler ile sunmaktadır. Yazar bu kitapta temel olarak birlikte yaşayan ve toplu şekilde bir arada bulunan insanların gayesinin genel bir fayda olduğu, özel bir malın ve mülkün söz konusu olmadığı, çalışmanın ve emek vermenin bir keyif haline dönüştüğü bir sistem ve düzenden bahseder. Bu kitapta yazar ayrıcalığı ile beraber sosyalizmin temeli oluşmuştur ve yapı taşı ortaya çıkmıştır.

KİTABIN ÖZETİ

Güneş ülkesi Campanella’nın bir gün mutlaka meydana geleceğini düşündüğü bir kamu, devlet tasarlanışıdır. Genel özellikleri ve genel yapısı ile beraber campanella bu kitapta tüm kötülüklerin ve çirkinliklerin, haksızlıkların ana kaynağını ve yapı taşını inansın kendisinden başka kimseyi umursamaması ve düşünmemesinde, dünyada yer alan malı ve dünyada kalacak malı birbiri arasında senin benim gibi paylaştırmalar ile bölüştürmesinde buluyor. Campanella’ya göre insanoğlu gelen fayda endişesinden uzakta yer aldığı sürece ve ona mesafeli durduğu sürece kendisinden başkasını umursamaz.

Oysaki toplum halinde yaşayıp birbirine bağlı olan insanların gayesi genel fayda olmalıdır ve bunu ilke edinmelidir ve bunu rehber belleyerek onun amacından sapmamalıdır. Campanella ise bu kitapta özel yararları ve çıkarları ortadan yok ettiğimizde ortada toplum faydasından başka geriye bir şeyin kalmayacağını ve bununla beraber bencillik içeren davranış ve hareketlerin er ya da geç toplum güçlerinin ve ileri gelenlerinin çatışmasına ve karşı karşıya gelmesine sebep olacağına inanmaktadır. Ona göre Güneş ülkesinde bulunan her şey genel yarara, devletin kendisine faydalı olmalı ve onun için çalışmalıdır. Bu da sosyalizmin yapısını meydana getiren ana unsurlardan biridir. Güneş ülkesinde hoşgörü ve dayanışma, kaynaşma bilinci ve topluma faydalı olma arzusu öne çarpar. Özel mal ve mülkün edinilmemesi de bunun diğer bir sonucudur.

Campanella Romalı milletlerin ve Hristiyan olmuş ilk toplumların zamanındaki rahiplerin ülkeleri ve toplulukları için seve seve harp gerçekleştirdikleri ve mal mülk edinme fikrine mesafeli olduklarını belirterek bir gün Güneş ülkesinin ortaya çıkıp meydana geleceğine inanır. Ayrıca Güneş ülkesinde çalışma bir ızdırap ve görev olmaktan ziyade keyif veren bir iş halini almıştır. Aylak davranmak, tembellik yapmak ve boş boş gezmek utanılacak bir şey haline gelmiştir. Güneş ülkesinde kadın ortaklığı mal mülk paylaşımın ve ortaklaşmasının yanındaki yerini almaktadır. Bu ülkedeki kadın ortaklığı Platon’da yer aldığı gibi tüm toplum için söz konusudur. Sadece yönetici sınıfı için değildir. Bu ortaklığın gayesi ise kan bağı ile insanları birbirine bağlamak ve bu doğrultuda yaşanan krizlerin önüne geçmek, fesatlık ve kıskançlıkları engelleyerek duyulan kinin önünü kesmektedir. Ayrıca bu durumun temelinde ve yapı taşında Campanella’nın çocukların eğitim ve öğretimine, soyların ilerlemesine ve üremesine verdiği özen dikkat çekmektedir.

Ama Güneş ülkesinde kadın ortaklığının elbet bir gün sona ereceği inancı hakimdir. Güneş ülkesinde bulunan Hoh isimli baş rahip onların en büyük yöneticisidir.  Ahiret işleri ile de dünyevi işler ile de en üst tabaka kendisidir. Mutlak bir yetkiye sahiptir verdiği kararlar kesindir ve değişmez. Kimse verdiği kararlara itiraz edemez ve onu sorgulayamaz. Onun üç adet yardımcısı da vardır. Bunlar Akıl, Sevgi, Güç isimlerinde olan ve eşit yetki bulunduran yardımcılarıdır. Güç savaş ve barış ile alakalı unsurları ve durumları yönetir yani askerlik alanındaki en üst mercii kendisidir. Bu konudaki en mutlak yetki kendisindedir. Akıl yardımcısının görevi ise bilim insanlarının, serbest mesleklerin okulların yönetimi ve eğitim işleri ile alakalı yapıları ve unsurları düzenlemek ve onları yoluna koymaktır. Sevgi de üreme işleri ile alakalı görevler üstlenmektedir. Bunun yanında Güneş ülkesinde her dilin eğitimi ve öğrenimi mevuttur. Dünyanın her yerine elçiler gönderilir ve çeşitli ve farklı milletlerin gelenekleri, töreleri, kuralları, ilkeleri, yolları, geçmişi ve tarihi hakkında bilgi edinilir kısacası onlar hakkındaki her şey öğrenilir. Güneş ülkesinde yaşayanlara göre insanın bir eşi ve bir evi bunun yanında da kendisine ait çocuklar dünyaya gelmiş ise kendileri mal edinme derdine bürünürler ve mal mülk konuları ile alakalı düşünceler üretirler.

Bencilliğin doğması da buradan başlar ve sonuçta Güneş ülkeli insanlar bencilliğin gayesini yok etmekle onu ortadan kaldırmışlar ve onun yarattığı boşluğa da ortak ve toplu yaşama sevgisini aşılamışlardır. Onlara göre memleket sevgisi kişisel yarar ve çıkardan ödün verilerek mümkün olur ve artar. Güneş kentliler birbirlerine kardeş diye hitap ederler. 22 yaşını bitiren ve aşanlara baba denir ve bu yaşın aşağısındakilere de oğul diye seslenilir. Kusurların en korkutucu olanı onlara göre gururdur. Gururlu davranan ve gurur yapan kişiler ağır ve sert cezalar ile cezalandırılır. Güneş ülkesinde yaşayanlara göre fakirlik insanları aşağı çeker ve serseriliğe iter, onlarda yurda duydukları sevginin azalmasına yol açar. Zenginlik, varlıklı olma ise insanları cahilliğe ve küstah davranmaya, gurura ve palavracılığa, bunun yanında bencilliğe iter. Oysaki Güneş ülkesinde her şeyde ortaklık söz konusudur. Her insan aynı anda hem fakir hem de varlıklıdır. Kentteki herkes onun gereksinimlerini karşıladığı için zengindir, kimseye ait özel mülk olmadığından ise fakirdir. Mala mülke tapmak ve onlara köle olmak yoktur güneş ülkesinde, maldan faydalanmak vardır.

Güneş ülkeli olan insanlara göre dinlilerin dine mesafe koymaları ve ondan uzak durmaları gerçekleşiyor ise bu din kurallarının çokluğundan değildir dinsiz kişilerle vakit geçirmeleri ile alakalıdır. Eğlencenin, ünün, mal sevdasının ve ten arzularının peşine düşmeleri bu sonucu ortaya çıkarmaktadır. Güneş ülkesinde cinsel yöndeki arzuları çok aşırı ve sınırı yukarıda olan bazı erkekler belli bir yaşa ermeden onların kadınlar ile ilişki yaşamasına izin çıkarılır. Tabiata aykırı çarelere yönelmeleri bu yöntemle engellenmek istenmiştir. Cinsel yönde sapıklık yapanlar ve yakalananlar sert cezalara çarptırılır ve onlara ağır cezalar uygulanır. İdam bile olabilir bu ceza. Bu ülkede savaşmanın amacı düşmanı öldürmekten ziyade daha iyi duruma dönüştürmektir. Devlete, insanlığa, dine karşı düşmanca davrananlara karşı hiç acımadan onlarla savaşırlar. Campanella bir altın çağın ortaya çıkacağını bunun da Güneş ülkesinde yer alan bir devlet sistemi ile meydana gelebileceğine inanır ve bunu açıklar.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ

TOMMASA CAMPANELLA

Fikirleri yüzünden 27 senelik bir hapis yaşamında kalmıştır. Kendisi adeta bir fikir kahramanıdır. Yaşadığı çağ Avrupa Katolik dünyasının yok olmaya ve çalkantılar yaşamaya başladığı, modern dünyanın oluşumunun hazırlığına girildiği siyasi, ekonomik bunun yanında kültürel hadiselerin meydana geldiği dönemdir. Camapenella kküçük yaştan itibaren zekası ile okuma hayranlığı ile dikkatleri çekmeye başlıyor. Kendisini dinsel konulardan kısa bir sürede bıkıp felsefeye yönelmiş biçimde buluyor. 22  yaşına vardığında ilk eserini ortaya çıkarıyor. Bu Aristonun felsefesini çürütmek ile Telesio’yu düşmanlarına karşı savunmak gayesi ile yazdığı Philosophia sensibus Demostratat isimli kitaptır. Bazı suçlamalarla karşı karşıya kalıyor.  Bir gün bir kulübede bulunuyor ve oradan Napoli’ye gönderiliyor. Hapishaneye atılıyor.