Gora Kitap Özeti

Gora

1.kat Apartmanı’ndan dışarıyı seyreden Binoy Pencerenin önünde bir kazaya tanıklık eder. Bir kira arabası çarpışması sonrasında Binoy hemen kaza anına yardıma gider. Kaza yerine vardığında 17 yaşlarındaki bir genç kız görür. Onları hemen evine getirmesi sonrasında Doktor çağırması ve doktorun gelmesi ile beraber onların tedavi edilmesine yardımcı olur. Yaşlı adam doktora tedavi için vereceği ücreti vereceğini söyleyerek teşekkür edip oradan ayrılmak durumunda kalır. Binoy genç kızdan oldukça hoşlanmıştır. 7 yaşlarında bir erkek çocuğu bir süre sonra doktora ödediği ücreti getirir. Bilal çocuktan ailesinin adını öğrenme fırsatı bulması ile beraber yaşlı adamın ismi Pareş Babudur.

Minor Gora’nın evinde arkadaşı ile beraber vakit geçirmektedir Gora Hint Vatansever Birliği’nin başkanlığında görev alan birisidir. İkisinin arasında ufak tefek düşünce farklılıkları olmasının yanında birbirlerine oldukça değer veren insanlardır arkadaşınızdır. Anandamoyi Bora ile Binoy oyun aralarının açılmasına oldukça üzülür. Pek çoğuna inanma ve bu sebeple çok iyi arkadaşın tartışmalarına anlam bulamamaktadır.

Binoy ise vicdanım çok rahat bir şekilde evine geri gitmesi ile tartışılacak annesi gibi sevdiği Anandomani üzüldüğünü görür. Ailesini kaybetmiş olan Binoy’u doğurmuş gibi annesi sever.

Kendisini dinine adamış Hindu dinine mensup Sofu bir insandır. Ona bu dini anlayamayacağını düşünmektedir. Bu duruma göre ise bir anlam veremez. İkisinin arasını bulmak için uzun uğraşlar verir.

Anandomani Gora gerçeği anlatmak ister ama kocasının iş yerindeki yerini artıracağını ve Ceza alacağından korkmaısnan ardından gerçeği söyleyemez. Gore aslında yanlarında sığınmış yabancı bir ailenin oğludur annesi ve babası ölünce Anandomani onu büyütmüştür.

Hindu dinine ve geleneklerine bu durum büyük bir suç teşkil eder. Binoy perhiz dini koruyan odasında Hristiyan bir hizmetçi ne yemeklerini yiyerek ünlü dinine ilk baş kaldırsın gerçekleştirilmiş bulunur. Sonra paresh Babanın Evine gitmesinin ile beraber erkeklerden kaçmaya genç kızlarla ile tanışır.

Özellikle bu genç kızlardan oldukça etkilenir. İnançlarına aykırı olarak genç kızlarla bir erkek arkadaş gibi samimiyet kurar. Kızların hazırlamış olduğu yemeklerden yer.

Hindu dinine ait olan putlara inanılmaz. Aynı gün içerisinde babasının arkadaşı Paraiba boyu ziyarete gelmesi ile fikir ayrılıklarından dolayı Gora ve nişanlısı arasında büyük tartışmalar meydana gelir. Yolda bina Livegore arasında da yine tartışmaların meydana gelmesi ile beraber Gora ailesinin yanına gittiği için suçlu bulur.

Paresh baba ailesinden inançlarından ve kızlarında o kadar çok etkilenmiştir ki Gora’nın ağabeyi kızı ile evlenme teklifini kabul etmesi ile Bora’nın ailesini dahil olacaktır. Parex Baba ailesine uzaklara gidecektir. Ardından bu durumu kabul etmesi ile arkadaşının arası yavaş yavaş düzelmeye başlar.

Suşehrita ise kafasında geniş çerçeveden bakamaması sonucunda nişanlısı ile arası bozuktur. Kendisinden soğumayı başlamıştır. Nişan gününden bir an önce karar vermesini isteyen Robin ise gitgide paresh babanın kızları ile samimiyetini arttırarak ona yakınlık duymaktadır.

Binoy ise Mohi mi kızı ile evlenme fikirleri karşısında almaya başlamıştır. Bora ve Paris Bobo’nun evlerini yol alırlar. Yine bir din çatışması söz konusu ile kızlar Gora’dan ve fikirlerinden oldukça etkilenmeye başlar. Gora gittikten sonra oynamak istedikleri piyeste bir oyun oynaması için ısrarcı davranır. Bu oyunu kabul eder aradan Goro çok etkilenmesi ile hayatında ilk kez bir genç kızın varlığını hissetmiş olacaktır.

Kendisi bu duruma çok kınası ile kendini tamamen dine vermeye adapte etmeye çalışır. Bir gezintiye çıkıp ve insanlara yardımda bulunmak ister.

Annesinden izin alıp kısa bir yolcular çıkar. Piyes için oldukça iyi hazırlanan Binoy  ile kendisine hayran kalmasını sağlayacak şekilde hazırlanır. İngilizcesini herkesi hayran olan durumdadır. Paris Gora ailesi ile daha yakın ilişkiler kurabilen aralarında planotik bir sevginin başlangıcına doğru gider. Halk yoksulluk ve adaletsizlik kavramlarının yakından görebilen Gora yargıçla başının belaya girmesin ardından hapse girer. Bunun üzerine Haksızlığa hiç dayanmayan Zolita tam yola çıkacakları zaman diliminde Binoyu yanına çağırarak gelin evindeki piyeste rol almamaya karar verdiğini açıklar.

Bir düşman kazandığını umursamamaktadır. Binoy ile beraber evlerine geri dönmesi ile babası Bu olaya hiç karışmamıştır. Yalnız evde bir misafir beklemektedir. Babası buna karşı çıkması ile Agora Zaten karar vermiştir. Böyle yapacaktır ona zaten kafası karışık olduğu için bu duruma bir anlam veremeyip tam arınma işlemine geçici vakit törende biri katılır.

Babasının ölmekte olduğunu onun yanına çağırdığını haber getiren kişi kendini ölüm döşeğinde olduğunu söyler. Gora’ya gerçeği anlatması ile bir İngiliz soyundan geldiğini belirtir. Geçmiş değerleri inançları ve ailesi sarsılan Gora yıkım içerisine girer. Dinini yitiren Gora sevdiği kadının yanına giderek bir maninin kalmadığını dile getirir ve dinin olmadığını ve evlenebileceklerinin haberini verir. Sevincini paylaşmak için annesi olarak göreceği Anandomani yanına koşması ile evlilik hazırlıklarına başlatmış olurlar.

Hakkında

Bilgi roman birçok yazara göre Tiger’ ın büyük eserler arasında yer alır. Hayat felsefesini bakımından büyük önem taşıyan bu kitapta hakkında fikir ve inançların ortaya koymaya çalışır. Hindu dininin yapılması gereken yeniliklere ele alır. Açıklayıcı bir dille Hint gerçeği eserde ele alınarak Hint kültürü hakkında da bilgiler verir.

Germinal Kitap Özeti

Germinal

Fransız yazar tarafından 19 yıl yüzyılda yaşamış natüralizmin en önemli örneklerinden Biri haline gelmiştir. Akıcı üslubu sayesinde yazar okurlarına kitabı açık bir dille ifade etmiştir. Meyhane, Germinal ve Nana en önemli eserleri arasında bulunur.

Özeti

Germinal 19. Yüzyılda Fransa’da maden işçileri konusunda yazılmış bir kitaptır. Maden işçilerinin özgürlüklerine vermiş oldukları mücadeleleri gösteren bir eserdir. Amir ve işçi sınıfının ne koşullarda olduğunu ve işçilerin sıkıntılarını konu alan bir kitaptır.  Dünya edebiyatında ünlü gerçekçi olarak tanınan bir romandır. Baş kahramanı eteğini iş aramak için yola çıkmış Sosyalist fikirleri sayesinde işçi statüsünde çalışan bir kişidir. İşçi makine şefliğinden kovulmasının ardından Kuzey Fransa’da Montceau’ya gelmiştir. Korkunç derecede zor koşullar altında çalışan çalışmaya çalışan maden işçileri ile karşılaşması ardından önce iş istemiştir. Ona öncelikli olarak sana iş yok derse de bir işçi kadının ölüm haberi üzerine maden işçisi olarak yeni işine başlamıştır.

Bu kişi Maheu adında bir işçi aracılık ederek bulunmasıyla Etienne kömür arabasını iterek ekmek parasını kazanmaktadır. Kitabın ana karakterinden Maheu adında bir işçi aracılık ederek kömür arabası iterek para kazanmasına sebep olacak işi ayarlamıştır. Ana karakterlerinden Maheu’ya 7 çocuklu bir baba olarak evde babası ihtiyar Bonnemort bulunuyor. Bu kişilere bakma zorunlu olan Maheu dönemi zor koşullarını en iyi yansıtan bir karakter halini almıştır.

8 yaşından madene inmiş olan babası dönemin zor koşullarını en iyi şekilde okuyucusuna yansıtan bir karakter olma özelliğini taşır. 8 yaşındayken madene inmiş olan babası 3 kez madende ölmek üzereyken çıkarılmasının ardından hayata dönmüştür. Kendisinin 9 canlı baba olarak anılması onun madencilikte çok büyük yaşamsal sıkıntılar çekmesini gözler önüne serer. Artık babası çok zor çalışır duruma düşmüştür. Ama şirketi onu emekli yapmaz. Şirket ise bir türlü bu adam emekli yapmaktan kaçınır. Çocuklar ile beraber Maheo’ nun ailesi de 5 kişide bulunur. Çok zor şartlar altında sabah 4 öğlen 3’e kadar vardiyalı olarak yerin 554 metre altında sağlıksız şekilde çalışmaları gerekmektedir.

Gururlu ve çalışkan bir anne olan Mahoe tek derdi ailesini karnını doyurmak ele güne karşı muhtaç etmemektir. Acımasız bakkala yalvarmıştır o kadar açtır ki milletten yemek bulmaya çalışmıştır. Madende döndüklerinde ortası kesilerek leğen yapılan bir fıçı da aynı su ile yıkanmışlardır. Hem Oturma odasında büyük kızı Atenta 15 yaşında yeterli beslenemediği için yaşından küçük göstermiş zayıf bir kızdır.

O da erkekler gibi işte tulumunu giyerek bir oğlan çocuğu gibi madende çalışıp para kazanmaktadır. Hatta bu kız çocuğu ilk başta bir erkek çocuğu gibi durur. Ama sonradan Büyük oğlan Zaharieva ve küçük olan kötü ruhları evin diğer üyeleri arasındadır. Son karakteri annesine yardım eden kambur ve iyi kalpli bir çocuktur.

Çalışkan eksilmesin diye çocukların evlenmesini ailelerin geciktirilmesi neden dolayı gençler cinselliklerini özgür bir şekilde evlenerek yaşayamamışlardır. Sonradan çocukların annesi ile evlenmiştir ve mutlu olmak için çaba sarfeder. Onun evlenmesinin ardından geride kalan çocuklar da  boş kalmış eve taşınmıştır. Aynı yatakta yatmaya başlamalarının ardından sıra evin büyük kızına aşık olmuştur.

Fakat bu kız ve küstah canavar ile beraber olur. Onunla yaşamaya başlar. Eskiden daha iyi ücret alıp karınlarını boş olmadan duyurunun işçiler son zamanlarda birçok şeyden kesilen ücretlerin sonrasında artık kendileri için para yetiştiremez bir pozisyon kazanmışlardır. Öfkeli ve haksızlıklara tahammülü olmayan işçiler bu duruma sessizliğini koruma kararı alırlar. Grev yapan işçiler bu olayların patlak vermesinin ardından önce ocakta başlayan grev daha sonra kömür madenlerine de sıçramış ve destek olmayanlar da zaten grevdeki İşçiler arasında tepki vermişlerdir. Çalışmalarını engellerler fakat işçiler çığırından çıkmasının ardından olay daha çok farklı boyutlara kaçmıştır. Sermaye ise işçilerin istediklerini karşılığı olmayacaklarını açıklamışlardır.

Toplanan yardım sandığı tüketmiş ve işçilerin sokaklara dökülmesine sebep olmuştur. Fakir halkın halinden anlamayan tek dertleri lüks yaşam olan zenginlerin vurdumduymaz tavırları işçilere çığrından çıkartmaya yetmiştir. Artık işçilerin lideri konumuna gelen Etienne onlara Güray yapmasını başka bir ocağında istemiştir.

Binaları hücum etmesi ile beraber orada çalışan kişilerden ve kıl payı bu durumdan kurtulmuştur. Bu durum Madem ocağının iflasına doğru sürüklenmesine sebebiyet vermiştir. Halk sokaklarını ekmek isteriz diye bağırıp çağırmasının ardından bu durum daha çaresiz kalan maden sahibi silahlı kuvvetlerinden yardım istemiştir.

İşçilerin dönmesi için çarlar yapılmasının ardından görev yapanlar tekrar çalışanları askere Ateş açmalarının ardından şiddetli çatışmaların meydana gelmesine sebebiyet verirler. Çıkan ateşli saldırılar sonucunda Maheo ölür bunun üzerine şirket anlaşma zorlanır.

Kurtarma ekipleri ulaştığında ise ünitede ölmüştür. Etienne kurtulmuştur ve kitabın son sayfasında yer alan bilgiye göre diğer kişi iyileşip Paris’e gitmeyi başarmıştır. Madende çalışmaya başlayan mahveli ile karşılaşması ve konuşması kadının ona kızmadığını ve kocasına ve 2 çocuğunun ölmesinden sonra da her zaman içinde bir umudunun yeşerdiğini olduğunu söylemiştir.

Gerçeğin Ortasında Kitap Özeti

Gerçeğin Ortasında

Sema Karabıyık’ın yazdığı 261 sayfalık bir kitaptır. Kitap toplumun dikkat etmediği konulara değinmektedir.

Gerçeğin Ortasında Kitabının Konusu

“Çoğu insanlar fark edilmek için, şöhret için katıldığı birçok şahane hayatlar , kiloları verebilmek mi önemli olan yoksa cam bir fanusta yaşamaya mahkum kalmak mı veya obez olmak mı Babası tarafından sahip olduğu hakları devredilen ve Truman sendromuna yakalanan Hümeyra mı gerçek hayatın ortasında, Bir realiti şov yüzünden annesini ve babasını kaybeden ve olanlar yüzünden hesaplaşmayı bekleyen Yusuf mu? Hayatın zorluklarının ardı ardına gelmesinden bir anda kendini gerçekler içinde bulan yazar olan Gazel Mercan” gibi olayları konu edinen bir kitaptır.

Gerçeğin Ortasında Kitabını’nın Ana Fikri

Gerçeğin Ortasında kitabında anlatılmak istenen insanların yaşamlarının zorluklarını ve dönüm noktalarında nasıl kararlar aldıkları ve bu kararların onları nasıl etkilediğidir.

Gerçeğin Ortasında Kitabının Özeti

Aslında biraz da polisiye havası olan bir kitaptır. Kitabın başlarında ana karaktere kargo yoluyla bir flash bellek gelir. Flash belleğin içersinde tamamlanmış bir roman bulunmaktadır. Romanın yanında ise bir not bulunmaktadır. Notta ise : “Bu yazdığım romanı sizden başka birisine emanet edemezdim. Ben ancak buraya kadar devam ettirdim. Sonunu devam ettiremedim çünkü sonunu yazmak çok acı geldi. Acımı tekrar hatırlamak istemedim. Yazdığım romanı başka bir yere de gönderebilir devam ettirebilirdim. Fakat romanımı yaşadıklarımı anlayacak birinin yazması gerekiyordu. Romanımı anlayarak yazılırsa ben huzurlu olmuş olacağım. Lütfen bu yazdıklarımı yargılamayın çünkü yargılanmak en son isteyeceğim şey.” Bu notu gönderen kişi gazel mercandır.  En çok ihtiyacı anlamak ve anlaşılmak olmasıdır.

Sema Karabıyık

1971 yılında Afyonda dünyaya gelen Sema Karabıyık ailesinin 4.ferdidir. Kariyerini her şeyin öncesine koyarak hiç evlilik yapmamıştır ve çocuğu yoktur. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinde İşletme bölümünden 1992 yılında mezun olmuştur. Mezun olduğu bölümle alakalı olarak bir ise girerek girdiği yerde 10 yıl çalıştı. Üstü kalsın ihanetimin, Dört kafadar, muamma, Mazeretim var büyüyorum gibi 4 önemli kitabı yazdı. Aynı zaman da Cumhurbaşkanımızın kurmuş olduğu adalet ve kalkınma partilerinin kurucu üyelerinin arasında yer almaktadır.

Gecenin Sonuna Yolculuk Kitap Özeti

Gecenin Sonuna Yolculuk

Kitap Hakkında

Kitabın yayımlanma tarihinden yetmiş sene sonra Türkçe ’ye çevirisi yapıldı. Bu eserde konuşma dili ve argo kullanılmıştır. İnsanı derinden etkileyen başyapıt eserlerden birisidir. I. Dünya Savaşı’ndan Afrika’ya oradan Fransız sömürgelerine kadar olan varoluşların ve gecenin sonuna bir yolculuğa yelken açtırıyor. Celine’nin kullanmış olduğu dil yazıya dökme çabası gerçekten müthiş. Türkçe ‘ye çevrilmesi de bu yüzden biraz zorlu olmuştur. Yaklaşık iki yıllık bir çaba sonunda Türkçe ‘ye çevrilerek kazandırılan romanlardan birisi olmuştur.

Kitabın Özeti

Yazar bu kitabı 1940 senesinde ele almıştır. Hatta bu kitap yarı otobiyografik bir eser sayılabilir.

Yazar, I. Dünya Savaşı’nda Fransız ordusuna katılmıştır. Ordudan ayrıldıktan sonra Ferdinand, şirketi temsil etmek amacıyla Afrika’ya gidiyor. Fakat kısa bir süre sonra geri dönüyorlar. Ferdinand Bardamu ve yazar Ferdinand arasında bir farklılık ortaya çıkıyor. Yazar, geri döndükten sonra önce Fransa sonra İngiltere macerası yaşamaya başlıyor. Diğeri ise Afrika’da Amerika’ya gidiyor. Burada fabrikaları keşfediyor. Her iki Ferdinand’ın hayat hikayesin, tekrar Fransa’ya geri dönmeleri ve tıp eğitimi almaları ile her şey tekrardan kesişiyor aslında.

Kitabın baş kısmında Bardamu aslında kendi isteği ile orduya katılıyor. Fakat savaş alanında yaptığı gözlemler savaşın ne kadar anlamsız olduğuna dair bir bakış açısı ortaya çıkarıyor. Ama savaştan ayrılıp o sivil hayata geri döndüğünde ise savaşa karşı duruşu ve o bakış açısı tamamen kayboluyor. Yani kaybeden birine dönüşüyor. Ama gönüllü bir durum bu. Kazanmak için adım atılması gerekirken o herhangi bir adım atmıyor. Hayatını değiştirip daha olumlu bir yöne çevirebileceği her şeyde geri çekiliyor. Ferdinand Bardamu kazanacak bir şeyin var olduğuna inanmıyor. İnsanların var olan kapasitesinin de buna el vermeyeceğini düşünmüştür.

Bardamu doktorluk yaptığı zamanda bile insanlığa inanmayı tercih etmiyor. Bunun yerine o pisliğin içinde boğulmayı tercih ediyor. Ona göre hiçbir yerde birbirinden farklı değil. Sadece adı değişiyor işte. Avrupa zevk içinde ama bataktayken, Afrika sömürge altında, Amerika ise sanayileşmenin çukurundaydı. Savaş denilen şey aslında bir mazeretti. Bardamu, savaşın var olmasıyla birlikte bir umuda sahipti ama savaş bittikten sonra hiçbir şeyin değişmeyip aynı olduğunu görünce bu saçma durumun farkına varmıştır. Ayrımcılığın sonuçlarını gözler önüne sermiştir.

Ferdinand’ın yaşamış olduğu hikaye ise onun ağzından aktarılmıştır aslında. Ferdinand, dünyaya yabancılaşıyor. Ona göre dünya hiç tekin bir yer değildir. Her an her şey olabileceğinin ve zamanla yarıştığının farkındadır. Ferdinand ve arkadaşlarının bu yolculuğunu geceye çeviren şey ise güvensizlik ve belirsizliktir tamamen.

Kitabın Yazarı Hakkında

Louis Ferdinand Celine Kimdir?

Celine, 1894 yılında Fransa’da dünyaya gelmiştir. Ailesinin kökeni ise Fransa’nın kuzey batısında bir yer olan Breton’dan geliyor. 1905 senesinde çeşitli yerlerde çırak olarak çalıştı. Daha sonra farklı diller öğrenmesi adına İngiltere ve Almanya’ya gitti. Okulu bırakıp 18 yaşına basana kadar pek çok işte çalıştı. Ama o yaşlardaki iş hayatının büyük bir çoğunluğunu kuyumcularda çalışarak geçirdi. Farklı ayak işleri de yapmıştır. Daha sonra yerel kuyumculardan birinde satıcı olarak iş yapmıştır. Tam donanımlı bir eğitim almamış olsa da kazanmış olduğu parayla kendisine kitaplar almıştır. Aldığı bu kitaplarla kendisini geliştirmeye çalışmıştır. Hatta doktor olmayı çok istemiştir. Celine, 1925yılında tekrar geri dönmemek üzere ailesini terk eder. O zamanlarda daha yeni olan Milletler Cemiyeti için çalışmaya başlamıştı. Pek çok ülke gezme fırsatı bulmuştur ve bu süreç içinde de yeni bir oyun yazmaya başlamıştır. Ferdinand Celine ise son kaleme aldığı kitabı olan Gecenin Sonuna Yolculuk kitabını yayımlamıştır.

Gecede Kitap Özeti

Gecede

Kitabın Konusu

Kitap içine farklı hikayeleri barındıran bir kitaptır. Tam anlamıyla yedi tane farklı öyküden oluşuyor. Bu kitap Leyla Erbil tarafından yazılmış bir kitaptır. 1968 yılında basılmıştır.

Kitabın Özeti

Kitap içerisinde yer alan öyküler aslında kısa öykülerdir. Fakat her öykü birbirinden farklı ve karmaşık bir diller yazılmıştır. Yazım dili okuyucunun cümleleri anlama süresini de uzatıyor bu yüzden. Normal şartlarda oldukça kısa bir zamanda bitecek olan bir kitap sayfasına sahip ama yazılan cümlelerin ağırlığı yüzünden bunu tam anlamıyla anlayıp çözme zamanıyla beraber oldukça uzuyor bu zaman. Öykü kitapları arasında var olan en zor öykü kitaplarından bir tanesi olduğunu söyleyenler de var. Anlama yetisi bakımında iyi olan kişiler için kitap oldukça etkileyici olabiliyor. Fakat bu kitabı belki de bir kere okumak yetmeyecektir. Bu yüzden ikinci bir defa okumak için şans verebilirsiniz. Kitap içinde yer alan öykülerden birinin adı Gecede. Bu öykünün adı da kitabın adı olmuş zaten.

Gecede öyküsü, kadın erkek ilişkisini ele alan bir yazı olarak yazılmıştır. Kadının çaresiz kalışını, yaşadığı durumları anlatmıştır. Kadının karşısında duran erkek figürünün ise var olan tutum şekli nasıl bunu anlayabiliyoruz.

Vapur öyküsü ise imgesel bir yolculuk yaptırıyor demek mümkün. Kişiselleştirmelerin sıkça yapıldığı öykü, anneliği, toplum içinde var olan yapısal özelliklerimizi, bencilliklerimizi gözler önüne sererek güzel bir şekilde anlatılmış hikayelerden birisidir.

Çekmece öyküsüne bakacak olursak; bir gemi çalışanı olan adamın karısına yazmış olduğu mektupların anlatılmasını görebiliyoruz. Yaşanılan günlük hayat sorunları ve kadın erkek ilişkisinin anlatıldığı bir öykü tarzı var bu öykü içinde. Diğer öykülerde de farklı betimlemeler yapılarak farklı şekilde düşünmeye yarayan konular anlatılmıştır. Öykülerin hepsi birbirinden farklı ve iyi yazılmıştır. Sadece anlamak için biraz dikkatli ve düşünerek okumanız gerekebilir. Kitap içerisine yer alan öykülerin adlarına bakacak olursak;

  • Vapur
  • Ayna
  • Çekmece
  • Hokkabazın Çağrısı
  • Ölü
  • Tanrı
  • Gecede

Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi

Leyla Erbil Kimdir?

1931 yılında dünyaya gelmiştir. Önce Kız Lisesi’ni bitirdi ve sonra da İstanbul Üniversitesinde eğitim aldı. Farklı yerlerde çevirmenlik yapmıştır. Birçok farklı dergide yazarlık yaptı. 1956 yılında ise ilk öykü kitabını çıkardı. Kendinden önce var olan o yazı akımlarına bağlı olarak çalışmalar yapmayı tercih etmedi. Yeni bir biçim geliştirdi. Düşünce kaynağı olarak kendine Marks ve Freud’un çalışmalarını belirledi. Bu iki insanı kendine ışık edindi. 2013 yılında ise hayata veda etmiştir. Bu zamana kadar yazmış olduğu eserler öykü ve roman türündedir.

Gazap Üzümleri Kitap Özeti

Gazap Üzümleri

Amerika Birleşik Devletleri’nin ekonomik boyutunu eleştiren bir romandır. Gazap Üzümleri John Steinbeck önemli sayılacak bir eserdir. Konu bakımından oldukça önemli bir temeli vardır. Eserin güçlü bir dili bulunur bu ve sürükleyici açık bir anlatım söz konusudur.

 Özeti

Okula Oklahoma yaşayan köylülerin zor bir duruma düşmeleri halinde ekonomik kriz boy göstermeye başlar.

Belli başlı sebeplerin hava şartlarını, toprak yapısının veya toprak veriminin az olması ve tarımdaki yanlışlardan dolayı tarımda makineleşme gibi etkenler işçilerin çıkarılmasında etkin rol sahibi olur.

Çiftçiler gönüllü olarak bazıları ise gönülsüz olarak araziye terk etmeye başlarlar. California’nın verimsiz arazilerine doğru giden bu Çiftçiler fakir bir hayattan kurtulmak umuduyla yola çıkarlar. Tom Joad ailesi ile beraber bu yolda yolculuk eden çiftçilerden ailelerden bir tanesi Tom 4 yıl önce kendisini korumaya çalışırken yanlışlıkla birisini öldürmüştür. 7 yıl hapis cezasının ardından 4 yıl hapis yatmış ve sonra şartlı tahliye ile özgürlüğüne kavuşmuştur. Tom okumaya gelmiş gelirken de iki tane daha yanında arkadaş da getirmiştir.

Burada fazla kalamam ardından Californiya geçmeye çıkarlar. Yolculuğu Tom’un küçük kardeşinin eski bir taka bir kamyonla yolculuk yapan arkadaş grubu ile yolculuk boyunca devamlı olarak olumsuz şeylerle karşılaşırlar. Büyükbabasının kalbi bu yolcu daha fazla dayanamaz. Kaliforniya gidip oranın durumunun iyi olmadığını görmesinin ardından geri dönenleri görmeleri halinde moralleri iyice bozulur ama yolculuktan vazgeçmezler.

Tom’un zeka özürlü kardeşinin o gün gizlice kaçmasının ardından arazisi de yolculuk yaparken büyükannesi ölür. Çetin bir yolculuğun ardından göçmen kampına varmaları halinde halk göçmenleri orada istememekte ve devamlı olarak onlar hakkında sorunlar üretmiştirler.  Buradan işsizliği hakim olduğu ve ekonominin çökmüş olduğu bir halk vardır. İşsizlik sıkıntısı artık durdurulamaz bir sıkıntı haline gelmiştir.

Aralarında tartışmayı sebebiyet verecek boyutlara uzanan konuşmalar geçmiştir. Polis tartışma çıkaran kampçıları tutuklanmak ve beraber Tom da karışmış ama kaçmıştır.

Bu durumdan yerine diğer arkadaşı teslim olur tutuklanır. Bu kampta daha fazla kalamayacak olmalarının ardından geçici tarım işçilerinin bulunduğu hükümet kampına doğru yol almaya çıkarlar. İşsizlik çeken jantlar Burayı da terk etmesi ile beraber şeftali toplamaya işi bulurlar.

Hem çalışır hep ama kazandıkları boğazlarına zor yetmesi ile beraber kendilerini toparlayamadılar.  Polisle aralarında şiddetli çatışmaların çıkması sonucunda arkadaşı yaralanarak ölür. Tom kendisi başından yer alması ile beraber bir de polisi yaralanmasıyla başına büyük bir olay gelmiştirPatronlar işçilerin ücretlerini daha da azaltması ile beraber fiyatlar bu yüzden de oradan ayrılmaya karar verir. Dönüş yolculuğunda pamuk toplama ekibine katılan bu kişiler bir süre de burada iş yaparlar. İşçi haklarının yendiğini düşünen bu kişiler ölen Jessie gibi de hak arayanların başına geçmeye karar verip onları sesi olma fikrini önemserler.

Oradan ayrılmasının bir sebebi küçük kardeşinin Tom’un geçmişinden söz etmesi ile beraber Tom’un artık karanlık geçmişinin ortalığa dökülmesidir. Tom eğer oradan karışmazsa polis tarafından tutuklanmak üzere alınacaktır. Sonbaharın gelmesiyle beraber havalarda solmaya başlar ve kamptakiler perişan hale düşer.

Kamyonları kullanılmaz hale gelen arkadaşlar daha fazla kalmak istemez ve oradan da ayrılırlar. Yolda Ambar gibi bir yerde sığınmak zorunda kalan bu arkadaşlar ölmek üzere olan adama rastlarlar. Rose kendi memesinden akan sütü ölmek üzeri olan adama verir.

 Karakter Tahlilleri

Tom Joad Tongut

Asi karakteri yüzüne bazı olayların ortasında kendini bulu vermiştir. Cinayetten hafta girmesinin ardından cezasının bitmesi ile beraber şartlı tahliye olan bu kişi ilerleyen bölümlerde polis yaralamıştır ve polislerden kaçmaktadır.

Ayrıca sefaletin ve yokluğun kol gezdiği hayatında büyük sıkıntı içerisine düşmüştür. Ailesinin yanına cezaevinden çıkmasının ardından gitmiş ama bulamamıştır. Vaftiz babası köylerin eski babası yaşadığı ve çalıştığı toprakların sahibinin makineli tarıma geçmesi ile beraber ailesine ihtiyacı kalmadığını anlamış ve ailesini topraklarından çıkarmış olduğunu öğrenmesi ile beraber yola koyulmuştur.

Tom ve cesur bir karakter olarak hiçbir şeyden kendini sakınmaz. Tom insanların topraklardan çıkartılarak onları sefalet dolusu bir hayatı ertelenmesinin doğru bulmaz.

İnsanlık dışı olarak gören Bu olayda sıkıntı yaratan şey yoksulluktur. Yoksulluktan çıkmak için ise elinden ne gelirse yapmaya çalışacaktır. Bu denli Azimli olan bir kişi olan Tom Cesur karakteri ile beraber birçok olayda kendini göstermiştir.

Tom düzene karşı isyan İsyankâr olan tavırları ile beraber kafasında kurmuş olduğu kendi düşünceleri doğrultusunda hareket etmeye çalışır. İleriye doğru bir adım atılmasının boş durup yerinde saymaktan daha etkin olduğunu savunmuştur. Ona karşı yapılan haksızlıklar sonucunda İnsanlar bir araya gelerek haklarının alınması konusunda birbirlerine destek verilmesi gerektiğini düşünmektedir.

Zenginler yan yana gelip yatarken binlerce namuslu insanın açlıktan ölmesi onun insani bakış açısına ters bir durumdur. İnsanların açlıkla mücadele sonucunda göçe zorlanması da insanların yolda ölmelerine veya yolda başka işlerle muhatap olarak daha zor şartlar altında çalışmalarını sebep olmuştur.

 Papaz Cosy

Papaz Cosy Tom’un babasıdır. Yıllarca papazlık yapan bu adam bir sürü günaha ve günah saydı fikirlere katılmıştır ve bu yüzden fazla yapmamış ve bırakmıştır. Cossy’ nin dini korkusu kalmamıştır. Kendisi bunu yitirmesi üzerine duaları bile isteyerek yapılmamaktadır.

İnsanlara günah olan şeylere sıralarken kendisinin iki yüzlü Biri olduğuna inanmaya başlaması ile birlikte bu duygudan kurtulmak için mesleğini bırakmıştır. Papaz olan Cosy inanç içinde yapamadığı için suçluluk duygusu ağır gelmesi ile beraber kendini aciz hissetmektedir. Cosy Romen romanda Tom’un suçunu üzerine alarak hapishaneye girmesiyle oğluna yardım etmiştir.

 Noah

Ailenin ilk çocuğu olan Nova içine kapanık bir kişiliği vardır. Hayatım boyunca hiç sinir bir hal almayan karakteriyle yavaş hareket edip az konuşup geri zekâlı sanılan bir çocuktur. Ailesine çok sevmesini yanında bunu belli etmeyen bir karakterine sahiptir. Cinsel dürtüleri olmayan hiçbir şey umursamayan sakin kendi halinde bir çocuktur.

Fransız Teğmenin Kadını Kitap Özeti

Fransız teğmenin kadını

Kitabın Konusu

Roman içinde yer alan kahramanın Fransız teğmenin kadını adlı bir lakabı bulunur. Bu kadının gerçek adı ise Sarah Woofruff’tur. Sarah, İngiltere’nin güneyinde bir kasabada yaşamına devam eden biridir. Fransız bir teğmenle evli olduğunu bilmeden ilişkiye girer. Sonradan toplum karşısında itibarsız hale gelmiştir.

Kitabın Özeti

Sarah, kasabadaki boş zamanlarını deniz kenarına giderek geçirir. Burada denizi izler. Bir gün yine denizi izlemeye gittiği zaman Charles Smithson ve onun nişanlısı olan Ernestina Freeman beraber gezerken Sarah’ı görür. Ernestia’nın babası ticaret adamıdır. Fakat kızın düşünce yapısı oldukça sığdır. Charles ise centilmen bir erkektir. Ernestia, Charles’a kızın hikayesini baştan sona anlatır. Fakat Charles hikâyeyi oldukça merak eder. Sonradan Sarahla buluşur. Sarah, bütün olan biteni Charles’a anlatır ve kendisine destek olmasını ister. Yaşamış olduğu duygularla mantığının arasında gidip gelen Charles ise onun bu kasabada kalmaması gerektiğini söyler. Onu Exeter’e yolar. Fakat nedense bir daha görüşemeyeceklerini düşünür. Bir gün bir seyahat gerçekleştirir ve Sarah’ı görmek için yanına gider. Bir araya gelen çift birlikte olur. Fakat çıkan dedikodulara rağmen Sarah’ın bakire olduğunu anlar. Charles o zaman içinde de bir haber almıştır. Amcası genç birisiyle evlenip erkek evlat edinirse Charles, amcasının mirasını alamayacaktır.

Bundan sonraki kısımda ise okuyucuya üç farklı alternatif son sunulmuştur.

Kitapta Yer Alan Karakterler

  • Anlatıcı: Romanı anlatan kişidir.
  • Sarah Woodruff: Kitabın ana karakteridir. Fransız teğmenle yaşadığı ilişkiden sonra içine kapanmıştır. Sonrasında ise Charles ile tanışır
  • Charles Smithson: Aslında ikinci ana karakterdir diyebiliriz. Asil bir aileden gelmiştir.
  • Ernestia Freeman: Charles nişanlandığı kızdır. Oldukça basit bir mizaca sahiptir. Babası zengin birsidir. Fakat Ernestia düşünce yapısı olarak biraz geri kalmış düşüncelere sahiptir.
  • Bayan Poulteney: Sarah’a işveren kadındır. Dönem içinde yer alan muhafazakâr birisidir. Aynı zamanda çok zengin ve dul bir kadındır.
  • Bay Freeman: Ernestia’nın babasıdır ve oldukça zengin bir adamdır.
  • Bayan Tranter: Ernestia’nın teyzesidir.
  • Doktor Grogan: İrlandalı bir doktor olarak kasabada çalışan birisidir. Charles ile arkadaştır.

Kitabın Ana Fikri

Kitap farklı sonlara sahip bir kitap olduğu için okuyucu ne tür bir son istiyorsa bunu kendi seçebiliyor. Sahicilik kavramını ve özgürlük peşinde olan bir insanı konu edinmiş bir anlatım hakimdir.

Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi

 John Fowles Kimdir?

31 Mart 1926 yılında dünyaya gelmiştir. İngiliz roman yazarıdır. Londra’ya yakın olan Essex isimle yerde doğdu. Daha sonra eğitim hayatına Oxford Üniversitesi’ne devam etti ve burada Fransızca öğrendi. Fransa ve Yunanistan’a giderek öğretmenlik yaptı. Sonradan yazmış olduğu ve yayınladığı ilk romanla kendini yazarlığa adadı. Post modern tarz olarak adlandırılan romanların öne gelen kişilerinden biri olarak adlandırılır. Koleksiyoncu eseri ile ünlenmiştir. Fakat bu roman ilk yazmaya başladığı roman değildir. Bundan önce bir roman yazmaya başlamıştır fakat yayımlanma zamanı Koleksiyoncu romanına göre daha geç bir tarihte olmuştur. Fransız Teğmenin Kadını adlı kitap ise sinemaya bile uyarlanmıştır. Fowles, 5 Kasım 2005 yılına geldiğinde ise hayata veda etmiştir.

Eserleri

  • Koleksiyoncu
  • Aristos
  • Büyücü
  • Fransız Teğmenin Kadını
  • Abanoz Kule
  • Daniel Martin
  • Ağaç ve Doğanın Doğası
  • Mantissa
  • Yaratık
  • Zaman Tüneli- Denemeler ve Notlar
  • Volume 1

Ferrarisini Satan Bilge Kitap Özeti

Ferrarisini Satan Bilge

Tüm dünyada yankı uyandırmış ve çığır açmış, milyonlarca insana ilham kaynağı olmuş bir kitaptır.

10 sene önce bir kitap yayınlandığı andan itibaren milyonlarca insanın hayatına dokundu, onların yaşamında değişiklikler yaşattı, hayatını değiştirdi. Kariyer hayatı boyunca elde ettiği başarısı içinde büyüttüğü derin ve kapanmaz derecede büyük boşluğu gizlemeye yetemeyen Julian Mantle’nin yaşam öyküsü anlatılmaktadır. Kendisi ünlü bir avukattır. Bu kitap, dünyada neyin önemli olduğuna ilerleyen zamanlarda gururla dönüp bakabileceğiniz bir hayatı nasıl yaşayacağınıza ve buna neyin imkan vereceğine dair bir ders veriyor. Unutulmaz bir ders bu. Okuyucuların rahat, iç huzuruna kavuşmalarını ve mutluluk duymalarını sağlayacak çözümlerde bulunuyor.

KİTABIN ÖZETİ

Julian’ı hayatında yer alan hiçbir şey memnun etmiyordu. Hiçbir şeyden tatmin olmuyordu artık. Hayatındaki her şey tekdüze gibi geliyordu ona. Evliliği bitmiş, babasıyla irtibatı yoktu, küsmüşlerdi. Her türlü zenginliğe, mal varlığına sahip olsa da bu zenginlik ve mal mülk onu mutlu etmeye yetmiyordu. Hiçbir şeyden tatmin olamıyordu. Geç saatlere kadar takıldığı ve yemek yediği, zaman harcadığı Fransız restoranlarından, bir sürü tükettiği içkilerden, yoğun iş temposu sebebiyle katıldığı toplantılardan sonra 53 yaşına girse de 70 yaşlarında gibi gösteriyordu. Hayatının bu en önemli dönüm noktalarından birinde çok önemli bir karar verir.

Güçlü bir karardır bu. Sahip olduğu tüm mal mülkü, çok sevdiği ve bağlı olduğu Ferrari arabasını bile satarak gençliğindeki hayat doluluğuna ve yaşam enerjisine tekrar erişmek amacı ile Hindistan’a gider. Hindistan’a yolculuğunun geçekleşmesinden sonra Himalaya dağlarının eteklerindeki bir köyün tapınağının bakıcılığını yapan ve eski hayatında Julian gibi bir avukat olan birine rastlar. Tanıdığı bu kişinin ismi Yogi Krishnan’dır. Karşılıklı sohbet ederler ve bu sohbetin sonunda Yogi Krishnan ona bulmaya çalıştığı aydınlığı bulabileceği yeri söyler: Sivana Bilgeleri. Julian için tekrar bir zorlu yolculuk başlamıştır. Himalayalarda bulunan bilgeleri aramak için yola koyulur. Günlerce arayışlarına devam eder. Sonra biriyle karşılaşır. Karlı dağın tepelerinde rastladığı bu kişiye aradıklarından bahseder.  Oysaki karşılaştığı kişi de onun aradıklarındandır. Kendisi Sivana bilgelerinin en ihtiyarıdır. Grubun lideridir aynı zamanda. İsmi de Yogi Raman’dır. Bundan sonradır ki Julian’ın  Sivana Bilgeleri arasında 3 sene devam edecek aydınlığa doğru ilerleyecek hayatı başlar. Bu yaşam huzur ve dengenin iç içe olduğu, sade ve gösterişsiz bir hayattır. Julian, 3 sene süren eğitim ile köydeki hayatının en sonunda aydınlığa kavuşarak kazanmış olduklarını diğer yakınındakilere ve insanlara anlatabilmek ve aktarımda bulunmak için ülkesine tekrar geri gelir ve ilk aktardığı kişi de John dur.

Bu esnada John bu 3 sene içerisinde çok çabalamış çalışkan, genç özellikteki bir avukattan daha çok yaşlı, bıkmış ve usanmış, sinik bir avukat olmuştur.  Kendi anlam sorgulamasına ve arayışına biraz geç başlamıştır. Bu da çocuklarına sahip olduktan sonra gerçekleşmiştir. Böyle bir zamanda John karşısındaki Julian’ı dinleyerek ondan bir şeyler öğrenmeye başladı. Aslında onu istekli ve hevesli bir biçimde dinleyerek kendi eğitimini de almış oluyordu. Bilge Yogi Raman Julian’a anlatmaya başlar. Kendisine bir öykü ile aydınlanmaya erişmenin gerektirdiği yedi erdemden bahseder. Anlatılan öykü ise şöyledir: Verimli, görkemli ve muhteşem bir bahçenin tam ortasındasın. Bahçe yemyeşil. Şu zamana kadar gördüğün en olağanüstü çiçekler ile donatılmış bu bahçe. Ortam çok sessiz bir o kadar da sakin. Bu bahçeye ait duyusal hazları hisset ve tüm anını burada geçirebileceğini farz et. Bunları düşün. Çevrene göz attığında bahçenin tam ortasında 6 katlı kırmızı bir fener kulesine rastlıyorsun. Kulenin girişteki kapısının büyük bir ses çıkararak açılması ile bahçedeki sessizlik büyüsü bitiveriyor aniden. Dışarıya uzunluğu 3 metre olan 350 kilogram ağırlığına sahip bir Japon güreşçi geliyor. Kendisi sumo güreşçilerinden.  Üstüne bir de sadece özel bölgeleri örtülmüş şekilde çıplak vaziyette beliriyor. Sumo bahçede gezerken birinin seneler önce bıraktığı bir kronometreye rastlıyor.

Bulduğu bu kronometre altından yapılmış. Kronometrenin üzerine bastıktan sonra kayıyor ve büyük bir gürültü yaratarak kendisini düşer vaziyette buluyor. Sumo bilincini kaybediyor.  Sessiz ve hareket etmeden yatıyor yerde. Sen ise tam onun son nefesini verdiğini düşünürken güreşçi adam belki de oradaki sarı güllerin muhteşem kokusu ile kendine geliyor ve uyanıyor. Enerjisini tekrar kazanan güreşçi adam ayağa kalkarak zıplıyor ve soluna göz atıyor. Gördüklerine inanamıyor ve gördüklerine çok şaşırıyor. Bahçenin daha uzak tarafındaki çalılığın içinden devam eden milyonlarca adet parlak elmas ile bezenmiş ve kaplanmış uzun bir patika yer alıyor. Sanki bir şey bu güreşçiye patikayı izle dedi de o da bunu uyguluyor. Patika da onu sonsuz mutluluk yoluna ve tükenmeyen sevinç yönüne doğru götürüyor. Öyküde yer alan bahçe, sumocu, fener kulesi, kronometre, pembe kuşak, patika ve güller, aydınlanmış bir hayat için aranan ve gereken yedi erdemi sembolize eder.

Kitabın Karakterleri

Bahçe: Zihnin işlemesini ve kontrolünü elinde bulundurmak, zihnin gelişimini sağlayarak hayat kalitesinde yükselme yaşamak

Deniz: feneri: Amaç sahibi olmak ve edindiği amaca bağlı kalmak, buna sadık kalarak yaşamdaki görevinin ne olduğuna erişmek

Sumo güreşçisi: Kendini kontrol altında tutmak, yaşam ustalığı konusunda bilinçlenmek ve bu konudaki DNA’ya erişmek

Pembe kordon: Disiplinli yaşamaya dikkat etmek ve disiplini cesurca, sürekli hale getirmek

Kronometre: Önceliklere özen göstermek, zamana saygı duymak, yaşamı sakinleştirmek ve bu amaçla sade bir hayata sahip olmak

Sarı güller: yaşam kalitesinin seviyesini artırmak, yardıma ihtiyacı olanlara el uzatmak ve bunu çıkar gözetmeden yapmak

Elmas kaplı patika: Anda kalmak ve anı yaşamak, ana kucak açarak yaşam yolculuğundan zevk almak

 KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ

ROBİN SHARMA

Performans, kişisel gelişim ve liderlik gibi konularda dünyada yer alan önemli ve iyi uzmanlardan biridir. 18 Mart 1965 tarihinde Kanada’ da dünyaya gözlerini açmıştır. Annesinin ismi Shashi Sharmadır. Babasının ismi de Shiv Sharmadır. Babası ve annesi İndia bölgesi yerlilerinden bir çifttir. Bir de kardeşi vardır ismi de Sanjay’dır. Hukuk eğitimi almıştır. Schulich School of Law’da hukuk bölümünü bitirmiştir. 13 kitabı vardır ve bunlar 60 ülkede ve 70 dilde çevrilip yayınlanmış olan Robin Sharma isimli yazar yöneticilik, başkanlık, eğitim hizmetleri sunan Sharma Uluslararası Liderlik holdinginin de yöneticisi olarak görev yapmaktadır.

Ferrarisini Satan Bilge ismi ile yayınladığı kitaplar onun tanınmasını sağlayan kitaplardır. Robin Sharma baş döndürücü bir yaşam elde etmek için tavsiyeler vermiştir. Bunlardan bazıları şunlardır: Gün içerisinde egzersize mutlaka zaman ayırın, günlük yazın, haftanızı programlayın ve haftanız ile alakalı plan hazırlayın, işinizi hobi olarak algılayın ve öyle kabul edin, şükretmeye hayatınızda yer verin, insanlar size yanlış yapabilir bu insanları affedin, 5 tane çok sağlam arkadaşlar edinin, birinin gözünde idol, kahraman olun, her sabah 5te uykunuzdan uyanın, sabırlı olmaktan vazgeçmeyin, dağınıklığınızı toparlayın, özür dilemeniz gerektiğinin farkında iseniz özrünüzü dileyin, kendinize vizyon edinin ve vizyon sahibi olun.

Faust Kitap Özeti

Faust

Ünlü yazar Johann Wolfgang von Goethe tarafından kaleme alınan Faust romanı, dünya klasikleri arasındaki yerini alarak büyük bir beğeni yakalayabilmiştir. 19 Ocak 1829 tarihinde yayımlanan bu eser, yazarın tüm eserlerinin bir birleşimi olarak kabul edilir. Yazarın tüm hayatı boyunca yaşadıkları ve tecrübelerinin neticesi ile oluşan bu kitap tüm dünyaya ses getirebilmeyi başarmıştır.

Kitabın Konusu

Yazarın genç yaşlardayken ele almış olduğu bu roman, olgunluk döneminde de tekrar yazması ile devam etmiştir. Faust romanı tamamen yazarın iç dünyasının kağıda yansıması ile beraber oluşmuştur. Yazarın hayatından izler taşıyan bu eser aslında bir tiyatrodur. Faust’un şeytan ile savaşının anlatıldığı bu eserin detaylarına gelin daha yakından bakalım.

Kitabın Karakterleri

Faust: Hukuk bölümünün yanı sıra tıp ve felsefe alanlarını da başarı ile tamamlayan romanın başkahramanı, ilahiyat ile de yakından ilgilenmiştir. İlahiyat ile yakından ilgilenen bu kişinin düşüncelerinde, ilahi varlığa karşı cevaplanmayan şüpheler mevcuttur. Yaşı ilerledikçe, gençlik yıllarında olan manevi rahatlığı ve huzuru ne yazık ki kaybolmuştur. Çekingen bir yapıya sahip olan Faust, oldukça iyi bir yüreğe sahiptir.

Metistofeles: İyi yürekli Faust’u yolundan saptırmaya çalışan bu şeytan, onun karşısına değişik biçimlere bürünerek çıkar. İçki, kadın ve büyü gibi değişik yöntemler ile bireyleri tanrıdan uzaklaştırmaya çalışan bu şeytan, ayağının sakat olması ile karşımıza çıkıyor.

Margarete: yoksul bir ailenin kızı olan Margarete, duygusal bir insandır. Dinine bağlı olan bu kız, bir gün nefsine yenik düşer ve bunun sonucunda cezalandırılır.

Wagner: Başkahraman Faust’un yakın dostu olan bu kişi, saf duygu ve hareketleri ile karşımıza çıkar.

Marthe: Evli ama kocası ile yan yana olmayan buy kadın, kendi halinde ve kimseye zarar vermeden yaşayan bir şahıstır. Yoksul ve arabulucu olan bu kadın, ihtirasları sonucunda Margarete’i olaylar karşısında yönlendirir.

Kitabın Özeti

Goethe tarafından yazılan eser, “tiyatroda ön koşul” başlığı altında başlar. Okuyucu bu ilk bölümde tiyatro müdürü, ozan ve palyaçoyu tanıyor. Sahnelenecek bir oyun üzerinde konuşma yapmak için müdür, palyaço ve ozanın yanına gelir. Ozan ve palyaço sahnelenen her oyun için müdüre yardım ediyor, müdür de bu durumdan çok memnun. Aralarında görüş ayrılıkları bulunsa da birlikte çalışmaya devam ediyorlar. Seyirciyi merak ettirecek oyunlardan oluşan tiyatrolar, tiyatro müdürünün tercihidir. Tiyatro müdürü halkın ruhunu doyurmayan tiyatronun güzel olmadığını düşünürken, Ozan da kusursuz bir tiyatro oyunu elde edebilmek için çok uzun bir zaman diliminde verilen emeğin sonuçlarının güzel olacağını düşünmektedir. Ozan’a göre yalnızca seyircinin beklentisi değil, verilen emekte önemlidir. Palyaçoya gelecek olursak, o yalnızca izleyicinin eğlenmesine önem vermektedir. Tüm bunların yanı sıra, tiyatro müdürü elinde var olan bütün imkanları kullanarak güzel bir oyun oluşturmayı düşünür.

Çalışmalar sonucunda emek verilen oyun artık başlar. Melekler ve Mefistofeles arasında çeşitli konuşmalar geçer ve bu konuşmalar esnasında Mefistofelesin bir şeytan olduğu anlaşılır. Bu tartışmalara Tanrı’nın da katılması ile beraber Mefistofeles Tanrı ile bir yarış içersine girer. Şeytan bir insanı yoldan çıkarmayı başaracaktır ve tam bu esnada gökyüzü kapanır, melekler de kaybolur.

Tek başına bir odada oturan Faust, çok konuda bilgi sahibi olsa da kendini hep yetersiz bulur. Bu düşüncesi onu artık öğrencilerine bir şey anlatamayacağına iter. Kaybettiği huzuruna tekrar erişemeyen Faust, ilahi güce karşı şüphe duymaya da başlar. Bu duygularını bastırmak için büyüler ile ilgilenmeye başlayan Faust, açtığı el yazması bir kitaptan doğayı nasıl kavrayabileceğinin yollarını aramaya başlar. Tam bu esnada doğa ruhunun işaretini zikredince, gizemli bir ruh meydana çıkıverir. Meydana çıkan ruh, Faust’un kendisine hiç benzemediğini söyler ve bu esnada aralarında geçen diyalogu duyan Wagner, bir anda içeri girer ve arkadaşının tirad okuduğunu düşünür. Varlığın anlamını ve Tanrı’yı sorgulamaya başlayan Faust, zamanla Hristiyanlıktan da uzaklaşmaya başlar.

Paskala kutlamalarının olduğu gün şehrin insanları törene yığılmış ve herkes büyük bir heyecan ile eğlencenin başlayacağı anı bekler. Faust ve Wagner’in de bulunduğu bu kalabalık git gide artmaktadır. Faust’un babası bir doktordur ve halk ona hayranlık duyar, Faust ise bu durum karşısında son derece üzgündür çükü babasının pek çok kişinin ölümüne sebep verdiğini düşünür. Tam bu durumları Wagner’e anlatırken yanlarına garip bir köpek yaklaşır.

Bu köpekle beraber çalışma odasına giden Faust, köpekten değişik enerji aldığını hissederek İncil’i açar. Şüphe dolu bir biçimde ne olduğunu anlamaya çalıştığı esnada köpek bir anda öğrenci kılığına bürünür. Gördüğü manzara karşısında şok olan Faust, köpeğin kötü bir ruha sahip olduğunu anlar. Köpek kılığından öğrenci kılığına giren bu kişi, Tanrı ile yarışma içersine girerek insanları yoldan çıkarmayı hedefleyen Mefistofelesin kendisidir. Faust ile konuşup onu kötü işlerine alet etmek gayesi ile kandırmaya başlar. Faust’a haz ve çeşitli eylemler yaşayarak mutlu olacağını söyleyen Mefistofeles, bu esnada onu hiç yalnız bırakmayacağını da söyler. Yapacakları bir anlaşmanın kabulü için Faust, Mefistofeles tarafından kandırılabilmeyi bekler. Bunun üzerine Mefistofeles, kan ile yazılmış yazılı bir anlaşma da imzalanmasını ister.

Faust’un bilim ve akıl ile ilgilenmesini bırakmasını isteyen Mefistofeles onu ikna ederek bu odadan çıkarlar. Hazırlanmak için gittiği odada, odaya gelen bir öğrenci tarafından kandırılan Faust Mefistofelesin oyunlarına yenik düşmeye başlar. Bu ikili bir meyhaneye gider ve burada bulunan neşeli bir grubun içersine dahil olurlar. Şeytanlığını kullanan Mefistofeles, oradaki insanların kanına girerek çeşitli alkol ve şarap mahzenlerini onlara gösterir. Aslında gerçek olmayan bu görüntülere ellerini uzatan insanlar, görüntülerin bir anda ateş olduğunu görmesi ile beraber cehenneme geldiklerini fark ederler.

Bu meyhane macerasının ardından ikili, cadıların kazan kaynattıkları mutfağa doğru yol alırlar. Gördüğü çirkin cadı ve ailesi karşısında bir hayli çekinen Faust, kendini geçmiş yıllardaki kadar enerjik hissetmek için, cadının kaynattığı bu kazandaki iksirden içmek mecburiyetindedir. Bulundukları mekanın aynasında arzularını harekete geçirmek için çabalayan bir kadının hayalini gören Faust, kendisine verilen büyülü iksiri derhal bir dikişte içer. İçtiği bu iksirin etkisi ile, tüm kadınları güzel görmeye başlayan Faust, maalesef Mefistofelesin oyununa gelmiş ve yoldan çıkmıştır.

Faust, yolda yürürken güzel bir kıza rastlar ve bu kızın ismi Margarete’dir. Onu inanılmaz güzel görmesi ile beraber çekinerek yanına yaklaşır ve ona eşlik etmek istediğini dile getirir. Bu güzel ve bir o kadar da ahlaklı olan kız, yapmış olduğu teklifi reddeder. Ne yapacağını bilemeyen Faust, Mefistofelesin Margarete’yi kendisine ayarlaması gerektiğini söyler. Şeytan Mefistofeles, bu isteğinin gerçekleşmesi için zamana ihtiyacı olduğunu söyler çünkü bu kız son derece dinine bağlı muhafazakar bir kızdır.

Mefistofeles bir gün güzel görünümlü ve bir o kadar da pahalı bir mücevheri kutusuna koyarak, Margarete’nin dolabına bırakır. Gördüğü mücevher karşısında şaşkınlık geçiren bu fakir kız ne yapacağını bilemez ve anlık bir nefis ile bu mücevheri boynuna takar. Daha sonra bu mücevheri annesine götürür, kızı kadar kendi de muhafazakar olan anne, bu mücevheri kiliseye bağışlamaya karar verir. Tüm bu olaylar yaşanırken Faust, Margarete’nin aklından bir türlü çıkmaz.

Bir gün dolabını tekrar açan Margarete yine mücevherleri görür. Bu defa onları annesine vermek yerine kendisinde kalmasını isteyerek komşusu Marthe’nin yanına giderek bu mücevherleri oraya bırakır ve ara sıra gelip takacağını söyler. Margarete oradan ayrılında peşine Mefistofeles gelir ve Marthe’ye kocasının öldüğünü anlatır, yanında şahit olsun diye Faust’u da getiren Mefistofeles kocasının kendisini aldattığını da söyler.

Margarete’yi kandırarak onu sevdiğini söyleyen Faust, onunla birlikte olur. Arzularını yenemeyen Faust’un içindeki insanlık değerleri bir anda gün yüzüne çıkar ve oldukça vicdan azabı çekmeye başlar. Kirlenen Margarete, hamiledir ve bu durumu abisi öğrenir. Mefistofeles ne yapar eder ve Faust ile Margarete’nin abisini bir araya getirir. Tüm bu gerginlik anları ile beraber Faust Mefistofelesin etkisinden çıkamayarak Margarete’nin abisini öldürür.

Şeytana uyarak pek çok kötülük yapan Faust, kendini oldukça kötü hissetmeye başlamıştır. Margarete’nin hapse girdiğini ve yakında idam edileceğini öğrenen Faust, Mefistofeles ile beraber onun bulunduğu hapse giderler. Orada akli dengesini az biraz kaybeden Margarete, pişmanlık içindedir. Yaptığı yanlışlar için Allah’tan af dileyen Margarete, Faust’a onunla gitmeyeceğine ve günahlarını çekeceğini söyler. Oraya gelen melekler Margarete’nin Allah tarafından affedildiğini söyler ve şeytan Faust’u da alarak oradan ayrılır.

Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi

Dünyaca ünlü yazar Johann Wolggang Von Goethe, 28 Ağustos 1749 senesinde Frankfurt’ta dünyaya gelmiştir. Zengin bir ailesi olan Goethe, babasının aydın idealist düşünceleri doğrultusunda yetişmiştir. Çok küçük yaşlarda farklı diller öğrenen Goethe, güzel sanatlar ile beraber tiyatroyu da öğrendi. 1765 senesinde eğitim hayatına Hukuk okuyarak devam eden ünlü yazar, hastalanması sebebi ile okulunu yarıda bırakıp evine geri dönmek zorunda kaldı. Bu dönemde mistisizm ve dinle yakından ilgilenmeye başlar. Sağlığına tekrardan kavuşan yazar, yarıda kalan hukuk eğitimini başarı ile tamamladı. Herder ile beraber dil üzerine çalışmalar yaparak zamanla samimileştiler. Son derece akıllı bir genç olan Goethe, gelecekte tüm dünyaya adını duyuracaktı. 1755 senesinde yazar, Weimar Dükü öncülüğünde elçilik danışmanlığına atanır ve başarılı yazar 1782 senesinde “von” unvanına layık görüldü. 1786 yılında Roma’ya giden yazar, burada güzel sanatla alanında detaylı çalışmalar yürüttü. Sonraki dönemlerde ise Sicilya’da botanik ile ilgilenmeye başlar. Goethe, Almanya’ya döner ve burada sevdiği kadın ile dünya evine girer. Başarılı yazarın 5 çocuğu doğar lakin yalnızca bir tanesi hayatta kalmayı başarır. Yaşadığı semtte tanışmış olduğu Schiller ile çeşitli çalışmalar yaptıklar ve birbirine çok şey kattılar. Yaşadıkları ülkenin siyasi olayları ve toplumda meydana gelen kargaşaların yanı sıra, 1805 senesinde yakın dostu Schiller’in ölmesi de onu son derece olumsuz etkiledi ve yazar karısından ayrıldı. Yaşlılık döneminde olan yazar, kendi kabuğuna çekildi ve daima yazmaya başlayarak hayatının en üretken zamanını bu esnada geçirdi. Yazmış olduğu başarılı eserleri ile beraber sesini tüm dünyaya duyurmayı başaran Johann Wolfgang von Goethe, 22 Mart 1832 senesinde Weimar’da hayata gözlerini yumdu. Başarılı yazarın başlıca eserleri şu şekildedir:

  • Faust
  • Genç Werther’in Acıları
  • Alman Göçmenlerin Sohbetleri
  • Doğu – Batı Divanı
  • Kurnaz Tilki
  • Yarat Ey Sanatçı
  • Renk Öğretisi
  • Gönül Yakınlıkları
  • Seçilmiş Yakınlıklar
  • İtalya Seyahati
  • Marienbad Ağıdı
  • Goethe Aforizmalar
  • Werther’in Aşk Acıları
  • Yeşil Yılan Ak Zambak

John Steinbeck: Fareler ve İnsanlar Kitap Özeti

John Steinbeck

John Steinbeck Kimdir?

John Steinbeck, 1902 yılında Amerika’da dünyaya gelmiştir. Fakir bir çiftçi ailesinin ferdidir. Büyüyene kadar okullar kapandığında yakın çiftliklerde paralı olarak çalışmaya başladı. 1920 yılında Stanford Üniversitesi’ni kazandı ve burada beş yıl öğrenim gördü. 1925 senesinde gazetecilik ve edebiyat merakı için okuluna devam etmedi. Zaten üniversite okurken eğitimi yarıda kalmasın diye ekstra olarak işlerde çalışıyordu. Bu çalıştığı işler kitaplarına konu olma fırsatı buldu. ( çiftçilik, duvarcılık, kapıcılık ve eczacılık)

Yazar olmak amacıyla New York’a gitti ama hiçbir yazısını burada okuruyla buluşturamadı. 1 yıl sonra tekrar Amerika’ya döndü. Burada bekçilik yapmaya başladı. Gerçek anlamda ilk yapıtlarını bekçilik yaptığı yerde yazdı.

1929 senesinde ilk kitabı olan Altın Kupa’yı yayımladı. 1939 senesinde ise tarihe geçmiş en önemli kitabı olan Gazap Üzümleri eserini okurlarıyla buluşturdu. Bu romanda çiftçiler topraklarını büyük bankalar tarafından kaybediyor. Yani kitap kısacası kapitalizmi ele alıyor. Yazar bu kitabıyla Nobel Ödülü’nü almaya layık görülmüştür.

1942 ve 1944 seneleri içinde Herald Tribüne gazetesi adına Avrupa’da muhabirlik yaptı. Daha sonra da Avrupa ve Asya seyahatlerine çıktı.

Yazar 1930 yılında Carol Henning isimli bir kadınla dünya evine girdi. 1968 yılında yani henüz 66 yaşında iken hayata gözlerini yumdu.

Eserleri Nelerdir?

ROMAN

  • Altın Kupa
  • Cennet Çayırları
  • Bilinmeyen Bir Tanrıya
  • Yukarı Mahalle
  • Bitmeyen Kavga
  • Fareler ve İnsanlar
  • Al Midilli
  • Uzun Vadi
  • Gazap Üzümleri
  • Ay Battı/ Aysız Geceler
  • Sardalya Sokağı
  • İnci
  • Aşk Otobüsü
  • Alev
  • Cennetin Doğusu
  • Tatlı Perşembe
  • Pippin 4’ün Kısa Süren Saltanatı
  • Acı Hayat/ Mutsuzluğumuzun Kışı

ÖYKÜ

  • Amerika ve Amerikalılar

SENARYO

  • Unutulan Köy
  • Viva Zapata

FARELER VE İNSANLAR

Yazarının John Steinbeck olduğu bu kitap ilk defa 1937 yılında okurlarıyla buluşmuştur. Kitapta iki çiftçi olan George Milton ve Lennie Small’un yaşadığı dramatik olaylara yer veriliyor. Yazar aslında bu kitabı kaleme alırken birazda kendisinin gençlik yıllarını anlatmıştır.

Kitabın Konusu Nedir?

. Ekonomik kriz sürecinde geçinmekte zorlanan bu karakterler civar çiftliklerde ekmek paralarını kazanmak için iş aramaya başlamışlardır. Daha sonra aradıkları o işi bulurlar ve paralarını kazanıp biriktirmek amacı ile çalışmaya koyulurlar. Aslında ortak hayalleri orada küçük de olsa kendi adlarına bir toprak parçası edinmektir. Lennie karakteri bu hayallerini George’a defalarca anlattırır çünkü, hayalinde orada sevimli tavşanlar beslediğini düşünür. George karakteri ise ona anlatırken, asla bir hata yapmamasını, eğer yaparsa bu sevimli tavşanlara bakmasına kati surette izin vermeyeceğini söyler. Onu uyarmasının sebebi, yumuşak olan her şeye takıntısı olduğu için geçmişte bir kadının elbisesini okşamıştır ve bu yüzden tecavüzcü olarak yargılanmıştır. Bunun ve bunun gibi şeylerin tekrar yaşanmaması adına George onu uyardı. Neyse ki paraları giderek daha çok birikti ve hayallerine bir adım daha yaklaştılar. Yaşı ileri düzeyde olan ve bir elini kaybetmiş işçi onlara ay sonunda para vererek alacakları tarlaya ortak olmayı önerdi. Lakin bu öneri değerlendirilmeye bile alınamadı. Çünkü Lennie, çiftlik sahibinin gelininin saçları yumuşak diye onları okşamak isterken yanlışlıkla onu öldürür. Kadının kocası da Lennie’yi öldürmek için onu arar. George ise arkadaşının bir başkası tarafından öldürülmesini istemez ve Lennie’yi arar bulur. Arkadaşını sakinleştirir ve arkadaşını arkasından vurarak öldürür.

Kitabın Karakterleri

GEORGE MİLTON: Lennie’nin arkadaşı olan zeki birisidir. Onu koruyup kollar ve gelecek için onunla hayaller kurar.

LENNİE SMALL: Aklı normal bir insan gibi yerinde olmayan ve yumuşak şeylere zaafı olan birisidir. George’un arkadaşıdır.

CANDY: Yaşı ileri düzeyde olan ve bir elini kaybetmiş bir işçidir. Kitabın başkarakterlerinin hayallerine ortak olmak istiyor.

CANDY’NİN KÖPEĞİ: Yaşlı ve engelli olduğu için Carlson tarafından öldürülüyor.

CURLEY: Çiftliğin sahibinin kötü kalpli oğludur. Ayrıca eşini de çok kıskanıyor.

CURLEY’NİN EŞİ: Kocası tarafından güvenilmeyen güzel ve zarif bir kadındır. Yapıttaki adı olmayan tek karakterdir.

SLİM: Orada ustabaşıdır ve Curley’nin saygı gösterdiği tek insandır.

CARLSON: Candy’nin köpeğini hiç acımadan öldüren zalim işçidir.

Kitabın Teması

Bu kitap insanlığın ne olduğunu vurguluyor. Kitap hayal, yalnızlık, zulüm kadercilik gibi birden fazla temayı ele alıyor.

Yazdığımız bu yazımızda Fareler ve İnsanlar kitabına değindik. Keyifle okumanız dileğiyle…