İskender Pala tarafından kaleme alınan Efsane Bir Barbaros romanı, 2012 yılının Ocak ayında yayınlanmıştır. Tarihi bir roman olan bu eser, Barbaros Hayrettin Paşa’nın hayatından kesitleri okuyucuya aktarıyor. Eserin içinde bulunan aşk öyküsü de, okuyucuyu derinden etkiliyor. Yazdığı eserle ile sesini duyurmayı başarmış olan İskender Palanın Efsane romanı, yayınlandığı ilk günden beri rağbet görmektedir. Gelin bu başarılı eserin detaylarını hep beraber inceleyelim.
Kitabın Konusu
Osmanlı döneminde gerçekleşen vahşetler ile ailelerinin gözleri önünde öldürülmesi sonucu kendilerinin köle olarak oradan oraya savrulmasının anlatıldığı bu kitapta Hayrettin Paşa’nın başarıları detaylı bir biçimde ele alınmıştır. Dönemin yaşanan olaylarını, içine aşkı da katarak güzel bir dil ile ele alan İskender Pala, okuyucusunu son derece etkileyebilmeyi başarmıştır. Dünyaya nam salan Barbaros Hayrettin Paşa hakkında bilmeniz gereklere de bu kitapla beraber erişiyorsunuz.
Kitabın Karakterleri
Billure (Beatrix): Romanın başkahramanı Billure, ailesini acı bir şekilde kaybeder ve köle olarak satılır. Hayatının ilerleyen yıllarında bir Müslüman olmasına rağmen kilisede rahibelik yaparak yaşar. Alkala’nın biricik sevdiğidir.
Alkala: Aileni öldüren adamları bulmak için intikam gününü bekleyen bu genç, beş dil bilir ve harita okuma yeteneği ile Hızır Reis’in en sevdiği adamlardan birisi olur. Billure’yi çok seviyor ve hayatlarını mutlu bir biçimde sürdürüyorlar.
Hızır Reis: Romanın başkahramanlarından birisi olan Osmanlı deryası Hızır Reis, Midilli’de yaşayan Yusuf ağanın dört oğlundan birisidir. Alkala ile güzel işlere imza atan Hızır Reis, Sultan Süleyman’ında yakından sevdiği bir kişiliktir. Ölümü üzerine pek çok insan etkilenmiş ve ona yapılan mezar saygı ile sık sık ziyaret edilmiş.
Yusuf Ağa: Midilli Adası’nda yaşayan, dört çocuk sahibi bu adam tam bir Osmanlı sipahisidir. Adanın en güzel kızı ile evlenmiş olan bu adam oğullarına son derece bağlıdır.
Kitabın Özeti
Midilli’de yaşayan yalnızca bir kişi Efsane denize sahip olacaktı. 1473 senesinde Midilli Adası’nda dünyaya gelen Barbaros, Türk sipahisi Yakup Ağa’nın oğludur. Son derece cesur, güçlü bir yapıya sahip olan Yakup Ağa, Midilli Adası’na yerleşerek adanın en güzel kızı ile evlenir. Bu güzel kadından Hızır, Oruç, İshak ve de İlyas isminde çocukları olur. En büyük çocukları Oruç ile İshak’ken, İlyas ve Hızır onlardan biraz daha küçüktür.
Dönemin padişahı Sultan Beyazıd, Adalar Denizinde ticaret yapmaya çalışan Hristiyanları engellemek adına çeşitli önlemler alıyordu. Bütün adalar korsanlar tarafından ele geçirilmeye çalışılırken, Midilli’nin de diğer adalar gibi korsanlar ile dolup taşmaya başlaması herkes gibi Yusuf Ağa’nın oğlu Hızır’ı da son derece huzursuz etmeye başlamıştır. Bu korsanlar artık hadlerini o kadar aşmışlardı ki, Sultan Beyazıd’ın adalarının kıyı kesimlerine diledikleri gibi saldırıyor, burada bulunan Türk erkek ve kadınlarını alıkoyarak Ceneviz esir pazarlarına diledikleri gibi satabiliyorlardı.
Ufuklara uzanan bir tepenin yamacında bulunan şirin görünümlü ev, Kral Fernando’nun emri üzerine ölen küçük kızı için yapılmıştı. Malaga’da bulunan bu eve kimse uğramıyordu ve Yeni Kraliçe Germana, kalabalıktan uzaklaşmak ve çocuk seslerinden uzak huzurlu bir hayat sürmek için bu evi adeta gözden çıkarmış.
Ege bölgesine yerleşmiş olan Billure, yaklaşık üç sene önce yaşadıkları bölgeyi basan şövalyelerin babasını öldürmeleri üzerine annesi ile beraber bu şövalyeler tarafından kaçırılmışlardı. Yaşanan bu olaylara daha fazla dayanamayan annesi esirlerin satılığı pazarda eline geçirmiş olduğu bıçak ile kendini keserek öldürdü ve Billure gördüğü bu manzarayı yıllar geçse de asla unutamıyordu. Daha 8 yaşında olan bu küçük kız, ölmüş olan annesinin bedeninden çıkardığı bıçakla kendisini satan kişilere doğru saldırıyordu ki bu adamlar tam onu öldürmeye kalkmıştı ve o esnada kralın başmabeyincisi bir köle satın almak için yüksek bir miktar para teklifinde bulunur. Satılan Billure, kral’a götürülüyordu ve ismi de Beatrix konulmuştu. Başına gelenlerden dolayı mahvolan Billur, ne satılmasından ne de isminin değiştirilmesinden şikâyetçiydi çünkü artık hiçbir şey umurunda değildi ve her şeyi kabullenmişti.
Endülüslü bir genç olan Alkala, çevresine kendisinin İspanyol olarak tanıtsa da aslen Müslüman bir gençti. Ailesinin vahşice katledilmesini unutamıyor ve bir an önce intikam alacağı günü bekliyordu.
Malaga’daki eve geldiği vakitler 12 yaşına ermiş olan Billure, Kral Feernado’nun sarayında yetiştirilmek üzere köle parasından satın alınmış. Decan Ojeda onun Müslüman olduğunu gizlemek adına ismini Betrix olarak değiştirir çünkü Müslüman olduğu öğrenildiği an vahşice öldürülür.
Burada okula başlayan Beatrix okuluna hemen ısınmış ve oldukça sevmiştir. Okulunu bu kadar sevmesinin sebebi de ona yazık köydeki evlerini hatırlatıyor olmasındandı. Burada yaşamaya çalışan Beatrix, Türkçe konuşabilmeyi de oldukça özlemişti. Beatrix 15 yaşına basmış olan Alkala ile tanışmıştı ve bu çocuk son derece zeki birden çok dil biliyor, harita bilgisi de oldukça iyidir. Bu ikili aralarında bir anlaşma yapmaya karar veririler, bu anlaşma dâhilinde Alkala Beatrix’e Almanca ve Arapçayla beraber harita okumayı öğretirken, Beatrix’te bunun karşılığı olarak ona Türkçe öğretecekti.
15 yaşına geldiği vakit Fernando’nun sarayına istemeleri üzerine Beatrix’i Alkala ve başpapaz kaçırarak bir köye götürür. Ona gemi bulmaya çalıştıkları esnada, zamanında onu kaçırmış ve köle yapmış olan kişiler tekrar Beatrix’i kaçırır. Neye uğradığını bile anlamadan kendini kızlarla dolu bir gemide bulur.
Akdeniz kıyılarına geldikleri vakitlerde Osmanlı gemileri, kızlar ile dolu bu gemiye saldırarak kızları kurtarır. Kızlar ile dolu olan bu gemide Eleves Dükü’nün eşi ve 4 kadın, bir bebek ve de hizmetkârlar vardır. Saldırı esnasında çıkan yangında bebeği kurtarmaya çalışan Beatrix’in elleri ne yazık ki yanar. Onları bulan Osmanlılar kiliseye satar.
Aradığı hiçbir yerde Beatrix’i bulamayan Alkala çok üzgündür. Hızır Reis’in gemisinde harita okuma ve çizme işine başlayan Alkala, inanılmaz kısa bir zaman içersinde Hızır Reis’in en güvendiği çalışanı konumuna gelmiştir. Hiç kimseye söylemediği sırrını gerçekleştirmek için gün sayan Alkana, ailesini yok eden ve köyünü mahveden o adamları bulup intikamını alacaktı.
Sonbahar vakti, gemiler kazığa takıldığı an başrahip ile görüşmeye gittiği an umudunu kaybetmeden Beatrix’i de arayan Alkana, kendine vermiş olduğu sözün bir kısmını yerine getirerek ailesini öldüren adamlardan bazılarını bularak intikamını alır ve onları hiç düşünmeden öldürür.
Satılmış olduğu kilisede Rahibe olan Beatrix, artık Alkala’nın onu bulabileceğinden bulsa da yüzüne bakabileceğinden ümidini kesmiştir çünkü o artık kilisede çalışan bir rahibeydi. Alkala’nın kendinden nefret edeceğini düşünen Beatrix, Müslüman bir çocuğun hristiyan bir rahibe ile olacağına inanmıyordu.
Beatrix’i bulan Alkana son derece heyecanlanır ancak tam o esnada dönemin padişahı Sultan Süleyman, Hızır Reis’i Osmanlı’nın başkenti olan İstanbul’a çağırır. Hazırlıkların tamamlanmasının ardından Hızır Reisin donanması limanından ayrılarak Osmanlı’ya doğru yola çıkar.
Sonunda Beatrix’e kavuşan Alkala, rahibeliğinin aşkının önüne geçmeyeceğini söyleyerek onun her zaman yanında olacağını söyler. Bunun üzerine bir daha kimseyi öldürmemesini isteyen Beatrix’in bu isteğini kabul eden Alkala ona sarılır ve bundan sonraki hayatları huzur içersinde geçer.
Hızır Reis’i İstanbul’a çağıran Kanuni Sultan Süleyman, başından geçen her şeyi en ince detayına kadar yasmasını ve böylelikle bütün tarihin de bu yaşananları bilmesi gerektiğini söyler. Hazır Reis başından geçenleri en iyi Alaka’nın yazacağını düşünerek ona bu teklifi sunmuş ve Hızır Alaka’dan bahsederken kardeşlerinin ölümünden sonra onun kardeşi olduğunu en yakın sırdaşı olduğunu söyler.
Hayrettin Paşa yaklaşık 8 yıl sonra vefat eder ve Sultan Süleyman’ın konağında düzenlenen cenazeye pek çok kişi katılır. Vasiyeti üzerine Hayrettin Paşanın mezarını Sinan ustanın yaptığı türbeye gömerler.
Sultan Süleyman’ın emri üzerine, bundan sonraki tüm donanma seferleri için önce Hayrettin Paşa’nın mezarına gidilip dua edilecek daha sonra dönüş zaferlerinin duası da yine bu mezarda onu saygı ile anarak yapılacaktır. Onun mezarının önünden geçen her gemi, hızını kesip onu selamlayacak ve gece vakti ise de geminin fenerleri kısılarak saygı duruşu alınacak. Hayrettin Paşa’nın mezarının bulunduğu bölgedeki yoksul insanların karınları doyurulacak ve devletin kaptanıderyaları bundan sonra Hayrettin paşayı hiç unutmadan hep saygı ile anacaktır.
Birbirine kavuşan Alkala ve Billure’de yaşanan bu olaylardan pek çok tecrübe edinerek mutlu mesut bir biçimde yaşamaya devam eder.
Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi
Edebiyatımızda önemli bir yere sahip olan İskender Para, yazmış olduğu eserler ile ses getirebilmeyi başarmış bir yazardır. 8 Haziran 1958 senesinde Uşak’ta dünyaya gelen yazar, Divan Edebiyatı üzerinde yaptığı işler ve bu edebiyata kattığı eserler ile herkesçe taktir görmüştür. Lise hayatına Kütahya’da devam eden yazar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Bölümü ile lisans hayatını da başarı ile tamamlamıştır. İstanbul Üniversitesinde lisans tez çalışmalarını da yapan yazar, doktora eğitimini de başarı ile yerine getirdi. Hayatını İstanbul’da devam ettiren bu başarılı yazar 3 çocuk babası evli bir adamdır. Peyami Safa’nın eserlerini büyük bir hayranlık ile okuduğunu belirten yazar, çeşitli edebi kimliklerden faydalanarak Osmanlı Tarihi ve Edebiyatı ile de daha yakından tanışmıştır. Televizyon kanallarında çeşitli edebiyat programı üzerinden sunuculuk yapan İskender Pala, hayatı boyunca pek çok ödüle de layık görülmüştür. Zaman gazetesinde köşe yazarlığı da yapan bu önemli yazarın başlıca eserleri şu şekilde sıralanabilir:
- Efsane
- Gözgü
- Kırklar Meclisi
- Aşina Güzeller
- Atasözleri Sözlüğü
- Divan Edebiyatı
- Ayine
- Perişan Güzeller
- Ve Gazel Yeniden
- Kudemanın Kırk Atlısı
- Müstesna Güzeller
- Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
- Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
- Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
- Şairlerin Dilinden
- Ah Mine’l-Aşk
- Şiirler Şairler Meclisler
- Mevlid
- Hayriyye
- Güldeste
- Tavan Arası
- Kahve Molası
- Şah ve Sultan
- Kurtların Efendisi
- Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk
- Mihmandar
- Od
- Dört Güzeller