Bay Alkolsüz Zamanlar – Halit Çapın Kitap Özeti

Bay Alkolsüz Zamanlar

Bay Alkolsüz Zamanlar yazarın alkol yüzünden kendi yaşadıklarını ele almış olduğu bir kitaptır. Halit Çapın kendi yaşadıklarını sade bir anlatım ile anlatmıştır. Kitap 1984 yılında okuyucunun beğenisine sunulmuştur. Bu eser bağımlılığı oldukça iyi anlatmış bir kitap olarak bilinir.

Özeti

Bay Alkolsüz Zamanlar kitabında anlatılan karakter yazarın kendisidir. Alkolün etkisinde kalır ve otokontrolünü kaybeder. Sarhoş olduğu zamanlarda ne yaptığını asla hatırlamaz. Karısı başlarda bu duruma engel olmak istese de başaramaz. Olumlu bir sonuç alamayan karısı adamı bırakmayı çözüm olarak görür. Çocuğu da alarak evden gider ve yazar yalnız kalır. Yazarın kardeşi alkolü bırakmasını ister ve bunun için çaba gösterir. Ancak tek başına verdiği bütün çaba yetersiz kalır. Karakteri bir hastaneye yatırmaya karar verir ve karakter orada tedavi görür. Bu süre zarfında karakter yalnız kalmıştır ve herkes onu terk etmiştir. Hayatındaki her şey kötüye giderken iyi bir olay gerçekleşir. Bir gazeteden karaktere teklif gelir. Karakter bu duruma oldukça sevinir ve iş teklifini hemen kabul eder. Bu şekilde kendisi bir gazetede çalışmaya başlar. Gazetede kendisine ayrılan bir köşe vardır ve buraya düz yazı biçiminde istediklerini yazar. Alkolü ve uyuşturucuyu ele alır. Bağımlılar hakkında yazar ve onları anladığı yazılarından açıkça bellidir. Yazılar sırasında uyuşturucu bağımlısı bir kız karaktere yazar ve kız ile bir röportaj gerçekleştirirler. Röportaj esnasında kızın uyuşturucudan ne kadar kötü etkilendiğinden bahsederler. Ancak kız ne kadar çaba gösterirse göstersin uyuşturucunun etkisinden çıkamaz. Bir anda ortadan kaybolur ve düzenli olarak devam eden röportaj yarım kalır. Diğer uyuşturucu ve alkol bağımlısı gençler de karakteri ilgi ile takip ederler. Karakterin yazdıkları artık adım adım takip edilir ve ilgi gösterilir.

Ana Fikri

Kişinin alkol veya uyuşturucu gibi bağımlılık yapan bir maddeye bağlanması o kişiyi etkiler. Kişinin tamamen değişmesine neden olur.

Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi

Halit Çapın, 1936 senesinde Çanakkale şehrimizde dünyaya gelmiştir. Eğitim hayatını uzun süre devam ettirir ve 1957 yılında gazetecilik okur. Gazetecilik Yüksek Okulu’ndan mezun olur ve hayatına bu alanda devam eder. Öğrencilik zamanlarında büyük zorluklarla karşılaşmış ve bu süre zarfında çalışmaya başlamıştır. Yazar öğrencilik sırasında muhabirlik yapmaya başlar ve mezuniyetten sonra da bu işini devam ettirir. Bir zaman sonra Milliyet Gazetesi’nden ayrılır ve Yeni Ortam Gazetesi’nde çalışmaya başlar. Arada bazı süreçlerden geçen yazar bu işinden ayrılır. Bir süre sonra tekrar Milliyet Gazetesi’nde çalışmaya devam eder. 1986 yılında buradaki işinden ayrılır ve Güneş Gazetesi’ne yazmaya devam eder. Yazdığı yazılarda tamamen özgüdür ve bu sayede kendisine ait bir okuyucu kitlesine sahip olur. Toplamda 14 farklı ödüle layık görülmüştür. Bay Alkolsüz Zamanlar kitabı da kendisinden bahsettiği bir kitaptır.

Barbaros Hayrettin Geliyor – Feridun Fazıl Tülbentçi Kitap Özeti

Barbaros Hayrettin Geliyor

Barbaros Hayrettin Geliyor kitabı içerisinde deniz konusunda oldukça adından söz ettirmiş olan Barbaros Hayrettin Paşa anlatılır. Asıl adı Hızır Reis’tir ancak tarih kitaplarında böyle anılmamıştır. Feridun Fazıl Tülbentçi’nin denize olan hayranlığı bu eser ile anlatılmıştır.

Özeti

Barbaros Hayrettin Geliyor kitabı Osmanlı Devleti zamanını ele alır. Osmanlı Devleti’nin dünyanın dört bir yanına ve dört kıtasına da hüküm sürdüğü sıralarda, bu imparatorluğun yanında, denizlerde Türklerin donanmalarının hüküm sürdüğü bir dönem konu edilmiştir. Döneminde Fatih Sultan Mehmet, fetih ettiği Midilli adasında bir güvenlik önlemi almak adına orada elinde bulunan gazi olan askerlerinden yeniçerilerden 200 adet ve bunların yanı sıra da belli bir oranda Sipahiler de bırakır. Bu bırakmış olduğu askerlerin yanı sıra oralara bir miktarda da Türk ailelerinden de buralara yerleşimini sağlamıştır. Buraya bırakmış olduğu Sipahilerden birisinin adı da Yenice Vardarlı Yakup adında bir Sipahi’dir. Yakup adındaki Sipahi’nin bir süre sonra dört adet erkek çocuğu da olur. Bunların isimleri ise; Oruç, İshak, İlyas ve Hızır’dır. Yenice Vardarlı Yakup bu dört çocuğunu da asker olabilmeleri için, onlara gereken eğitimi vererek her türlü gayreti cömertçe verir ve onları yetiştirmek için oldukça bir çaba harcar. Bu dört erkek çocuğun da gayeleri birer kahraman asker olmaktır. Bu dört erkek kardeş bir süre denizde korsanlık yapmayı da sürdürmüşlerdir. Çok kısa bir sürede isimlerini duyurmayı başarırlar. Bu süreç içerisinde oldukça güçlenmiş ve kendilerini geliştirmişlerdir. Bu namı kısa sürede salabilmeleri açısından göstermiş oldukları başarıların bir de bedeli olmuştur. Bu başarı sırsında 2 adet zayiat vermişlerdir. Bu yolda Oruç Bey ve İlyas Bey şehit olurlar. Yollarına iki kardeş olarak devam eden Hızır Bey ve İshak beyin devam ettiği yolda reisliği Hızır Bey üstlenir. Artık denizlerde Türk bayrağının hükmünün sürmesinde Hızır Reis liderdir. Bu Liderlik sırasında da Cezayir ve Tunus’u ele geçirir. Bundan dolayı da Akdeniz artık resmen bir Türk denizi olur. Dönemin Osmanlı İmparatorluğunda başta Yavuz Sultan Selim vardır. Yavuz Sultan Selim, Hızır Reis e verdiği hizmetlerden dolayı minnettardır ve ona “Hayrettin” ismini verir. Bunun yanı sıra Cezayir ve Tunus’u ele geçirmesinden dolayı da buralardaki beylerbeyliğini de Hızır Reis’e verir. Bu olayın üzerine de Hızır Reis olarak tanınan şahsın adı artık “Barbaros Hayrettin Paşa” olarak anılmaya başlar. Barbaros kardeşler bu sırda Akdeniz e kıyısı olan devletler ile ve Haçlı orduları ile de savaşlar düzenledikleri sırada birçok kayıplar verirler. Ancak çok büyük bir zaferi 1538 senesinde Andre Dorya’nın komuta ettiği donanmalara karşı almışlardır. Andrea Dorya o dönemde Avrupa’nın tamamının ortak bir askeri gücünü oluşturmuş olup Barbaros kardeşlere göre katlarca üstün bir güce sahiptir. Bu zafer Preveze’de alınmıştır. Bu zaferinin hemen üzerine Barbaros Hayrettin Paşa’yı Kanuni Sultan Süleyman oldukça büyük bir tören ile İstanbul’a davet ederek karşılamış oldu. Kanuni Sultan Süleyman ona, Kaptan-ı Derya unvanını vermiştir. Bu unvanın asıl anlamı Deniz Kuvvetleri Komutanı’dır. Barbaros Hayrettin Paşa o günden sonra yaşamına İstanbul’da devam ettirmeye karar verir ve orada yaşamını sürdürür.  Yaşamına son vermesi ise 1546 senesinde gerçekleşir. Barbaros Hayrettin Paşa’nın mezarı ve heykeli de İstanbul’da bulunmaktadır. Bu mezar ve heykel konumu itibari ile İstanbul’daki Beşiktaş İskelesinin yön olarak hemen ön tarafında bulunur.

Yazar Hakkında Bilgi

Feridun Fazıl Tülbentçi 1912 yılında Osmanlı Devleti sınırları içerisinde bulunan İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Yazar ve şair kimliğinin yanı sıra gazetecilik ile de uğraşmıştır. Yüksek Ticaret Okulu’ndan mezun olduğu zaman basındaki yerini almıştır. Önce bir gazetede ardından da bir radyoda görev almıştır. İlk yazıları ise şiir olarak yayınlanmıştır. Zaman içerisinde roman yazmaya başlamıştır. Barbaros Hayrettin Geliyor gibi Osmanlı Devleti içerisindeki önemli kişiler ile ilgili kitaplar yazmıştır.

Bakir İntiharlar – Jeffrey Eugenides Kitap Özeti

Bakir İntiharlar

Bakir İntiharlar kitabı Jeffrey Eugenides tarafından 1993 yılında yayınlanmıştır. Bu kitap beş kız kardeşin yaşam öyküsünü anlatır. Kurgu ve roman dalında olan bu kitap orijinalinde 250 sayfa olarak basılmıştır. Kitap 1970 yıllarında geçer ve o zamanın şartlarına göre yaşantıları ele alır.

Özeti

Bakir intiharlar kitabının içerisinde beş kız kardeşin zaman içerisinde yaşadıkları ve iç dünyasındaki savaşları yer alır. Beşi de birbirinden güzel olan genç kız mahallenin genç oğlanları tarafından oldukça büyük beğeni toplarlar. Onlar cama çıktıkları an bile bütün mahallenin kendilerini izlediklerini bilirler. Ancak genç kızların anneleri oldukça baskıcı bir yapıdadır ve kızları toplum ile bütünleştirmezler. Kızlar tamamen toplumdan izole bir yaşam sürmek zorunda kalırlar ve dışarısını oldukça merak ederler. Kızların annesinde davranış bozukluğu da vardır ve bu durum kızların psikolojisini oldukça derinden etkileyecektir. Kızların zaman içerisinde gördükleri tek yüz evde birbirleri olacaktır. Bu durumdan oldukça bunalırlar ve kız çocuğu olmanın ne kadar zor olduğunu düşünerek yaşam sürerler.

Genç kızların yaşamları mahallede oldukça merak ediliyor. Çünkü sadece evin içerisinde bir yaşam sürüyorlar ve kimse onları görmüyor. Ancak kızları merak eden toplum onlara yaklaşmaya da çekiniyor. Çünkü baskıcı ve kendi halinde masum bir hayat yaşayan insanlara kimse soru soramıyor. Kardeşlerden birisi olan Cecile kendisini öldürmeye kalkıyor. Bu deneyimi başarısız oluyor ve hastaneye kaldırılıyor. Bu esnada doktor hayatın oldukça güzel olduğunu ve neden bunu yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyor. Küçük kız ise kız olmanın zorluklarından tek cümle ile bahsederek bütün kitabı özetler. Kızların psikolojilerinin bozulma sebepleri, onları yaşamdan alıkoyan ve hayat akıp giderken aynı yerde kalmalarına sebep olan aileleridir. Kızlar ailelerinden oldukça bunalsa bile yapabilecekleri tek şey kendilerini onlardan kurtarmaktır. Beş kız kardeş de sırası ile yaşamlarına son verirler. Kitap her kız kardeşin psikolojisini tek tek ele alırken, nedenlerini de açıklar. Psikolojinin insan yaşamındaki önemini oldukça iyi vurgulayan bir kitaptır.

Yazar Hakkında Bilgi

Bakir İntiharlar kitabının yazarı Jeffrey Kent Eugenides 8 Mart 1960 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde dünyaya gelmiştir. Yazarın yazmış olduğu bu kitap 1993 yılından beri büyük ilgi ile karşılanmıştır. Kitap zaman içerisinde çok beğenilmiş ve sinema filmi olarak çekilmiştir.

Babalar ve Oğullar – Ivan Sergeyeviç Turgenyev Kitap Özeti

Babalar ve Oğullar

Babalar ve Oğullar kitabı Ivan Sergeyeviç Turgenyev’in Rusya içerisindeki toplumsal olayları ele almış olduğu bir eserdir. Eserin içerisinde çeşitli siyasi konulara da yer verilmiştir. O zamanlar içerisinde geleneksellik ile özgünlüğün rekabeti de burada yer alır. Kitabın ismindeki babalar gelenekselliği ve sabit inançları ele alırken, oğullar ise yeni düşünceleri ele alır.

Özeti

Babalar ve Oğullar kitabının ana karakteri Bazarov arkadaşı Arkadiy’in bir teklifi üzerinde çiftliğe gider. Çiftliği arkadaşının babası olan Nikolay Petroviç işletiyordur ve gençlerin orada tatil yapmasına izin verir. Bazarov, bilimsel amaçlı deneyler yapma konusunda hevesli bir gençtir ve üniversiteyi yeni bitirmiştir. Çiftlik içerisinde deney amaçlı çeşitli malzeme bulabileceği için heyecan duyan genç büyük bir heves ile oraya gider. Fakat çiftlikteki günleri hayal ettiği gibi olmaz. Pavel Petroviç, arkadaşının amcasıdır ve oldukça realist bir adamdır. Bazarov’a karşı oldukça gerçekçi açıklamalarda bulunur ve tartışmalara girerler. Amcası oldukça sert bir tartışmacı olduğu için bu süreçler oldukça uzun geçer. Bazen sabahlara kadar devam ederken bazen gün doğumundan akşama kadar vakit alır. Bütün bu zamanların dışında gün yeni doğarken Bazarov çeşitli solucan ve böcekleri toplamaya çıkar. Artan zamanlarında ise bunların üzerince çeşitli incelemeler yaparak zamanını değerlendirir. Her akşam kendisini istemeden de olsa bir tartışma içerisindeyken bulur. Bütün bu zamanların içerisinde Fenitçka ile Bazarov’un yolları kesişir. Katya’ya yardımcı olarak çalışan bu kız Bazarov’a karşı derin hisler beslemeye başlar. Bu aşkı zaman içerisinde büyütür ancak bir türlü ona söylemez. Ardından Katya ve Arkadiy hayatlarını birleştirirler. Fenitçka ile de Nikolay dünya evine girerek kendisine bir yaşam kurar. Bazarov yine bir gün tartışma içerisindeyken Pavel onu bir yarışa çağırır. Bu yarış sonucunda Pavel ciddi olmayan bir yara alır ve yarış sonuçlanır. Olaylar çok ateşli bir şekilde ilerlediği için Bazarov artık bunalmıştır. Evine dönmeye karar vererek çiftlikten ayrılır.

Bazarov evinde olduğu bir vakit başka yerde yaşayan birisi onun yanına gelir ve tifüs hastalığı taşıyıcısıdır. Bu kişi Bazarov’a hastalık bulaştırır ve hastalığı sık sık tekrar etmeye başlar. Bazarov artık ölüm anının yaklaştığını anlar ve çok fazla acı çekiyordur. Ancak ölümü artık bekliyor ve kaderine teslim oluyordur. Anna kişisel hekimini onu iyileştirmesi amacı ile yanına çağırır. Ancak Bazarov için geç kalınmıştır. Bazarov ve Anna son kez bir konuşma yaparlar, bütün ömrü bu kadar kalmıştır. Bazarov, Anna’nın yanında hayata veda eder.

Yazar Hakkında Bilgi

Ivan Sergeyeviç Turgenyev 1818 ve 1883 yılları arasında yaşam sürmüş Rus yazardır. Bu yazar aynı zamanda şiir ve çeşitli tiyatro oyunları da kaleme almıştır. Özellikle yazmış olduğu Babalar ve Oğullar eseri ile Rus Edebiyatı’na yön vermiştir.

Aylak Adam Kitap Özeti

Aylak adam

Aylak adam Yusuf Atılgan’ın 1959 yılında yazdığı ve yayın evine verdiği ilk romanıdır. Kumar düşkünü babaya sahip bir çocuğun, hizmetçilerinin olduğu lüks evde yaşadığı hayatı ve bu hayattan kurtulmak için hayatına anlam katacak bir değer aramasını anlatıyor.  Aylak Adam Eseri teknik bakımdan zengin bir romandır. İçerisinde İç monolog, diyalog, bilinç akışı, geriye dönüş, günlük, mektup ve leitmotif tekniklerine yer verilmiştir. Romandaki olay akışları farklı karakterler aracılığı ile okuyucuya aktarılmaktadır.

Aylak Adam Özet

Romanın merkezindeki karakter olan C’nin hayatına, gözlemlerine ve düşüncelerine odaklanılmış roman, olayların gelişimine hikâyeden daha çok önem vermiştir. Bu nedenle okuduğunuz özet ile kitabın gerçekten okunması arasında büyük bir fark olacaktır.

Maddi açıdan hiçbir sıkıntı çekmeyen C, çalışmayan ve aylaklık yapan birisidir. Arkadaşı Sadık’ın resim atölyesine gidip, orada resimler için modellik yapan C, resimdeki bir detaydan rahatsız olup bir süreliğine atölyeden uzak kalma kararı alır.

Hayatına katabileceği bir değer ararken bir süre sonra bu uğraştan da vazgeçer. Bahar mevsiminde bir pastanede gördüğü kişiyi merak edip bu kişi hakkında bilgi almak ister. Sonrasında adını öğrendiği kız ile bir ilişkiye başlar. Güler adındaki kız ile C’nin ilişkisi il başlarda sorunsuz gitse de sonradan hayattaki beklentilerinin ve amaçlarının farklılıklarından dolayı sona ermektedir.

İstanbul’un yazlık bölgelerinde yaz aylarını geçiren C, bu yazlık bölgesinde eskiden sevgili olduğu Ayşe ile karşılaşır.  Ayşe ile tekrar başlayan ilişkisi ilk başta iyi gitmektedir.  C’nin insanlara soğuk davranan karakterini ve uzak yaşamasını bilen Ayşe, ilişkinin bi evresinden sonra C’nin kendisini bırakacağını düşünerek bir not ile C’den ayrılır.

Hayatta aradığı şeyi bulma konusunda zorluk çeken C, bir türlü aramalarına bir anlam kazandıramaz. Oturduğu eve geri döndüğünde sağlık sorunları yaşayan C, bu sorunlarını alkol içerek gidermektedir. Alkol aldığı bir akşamın sabahında Fransa’dan dönen arkadaşı Kemal’i ziyarete gider.

Romanın son bölümlerine gelindiğinde C daha önceden Güler’in yanındayken gördüğü B adındaki kızın peşine düşer. Kızın bindiği otobüse yetişemeyen C bir kargaşa içerisinde onu kaybettiğinin farkına varır.

Yusuf Atılgan (Yazar) Kimdir?

27 Haziran 1921 tarihinde Manisa’da dünyaya gelen Yusuf Atılgan, Türk Yazar ve Öğretmendir. 1950 ve 1980 yıllarında Türk Edebiyatının Modernist bir yapıya geçmesiyle, Yusuf Atılgan bu türün ilk modernist örneklerini vermiştir. Türk Edebiyat Tarihinde büyük yer edinmiş Yusuf Atılgan’ın Modernist Edebiyata dair birden fazla eseri bulunmaktadır. Bu eserler Türk Edebiyat tarihini yakından takip edenler için kesinlikle okunulması gereken eserlerdendir. Bu eserler sizler için bu yazımızda şöyle derledik;

Yusuf Atılgan Eserleri

  • Aylak Adam
  • Anayurt Oteli
  • Canistan
  • Bodur Minareden Öte
  • Eylemci (Bütün Öyküleri)
  • Çocuk Kitabı: Ekmek Elden Süt Memeden
  • Topumda Sanat (Çeviri)

Ayaşlı ve Kiracıları – Memduh Şevket Esendal Kitap Özeti

Ayaşlı ve Kiracıları

Ayaşlı ve Kiracıları romanının özelliği yazarın okuyucuya sunmuş olduğu ilk kitap olmasıdır. Başlangıçta bir gazetede yayınlanmış ardından kitap olarak basılmıştır. Kitap olarak basıldığı yıl ise 1934’tür. Türk Edebiyatı için oldukça önemli eserler arasında yer alan bir eserdir.

Konusu

Ayaşlı binasında kendisine ev tutan yazar, diğer kiracılardan ve yaşadıklarından bahseder.

Özeti

Kitapta Ayaşlı ismi ile bahsedilen kişi İbrahim Efendi isimli bir daire sahibidir. Ayaşlı evinin içerisindeki bir odayı yazara kiralar. Evde çalışan hizmetçi Halide’dir ve onun yardımı ile odaya taşınır. Evde biraz zaman geçirdikten sonra oranın şoförü ile tanışır. Şoförün annesi ile de tanışır ve güzel bir ahbaplık kurar. Annesi ile biraz muhabbet ettikten sonra, şoförün okumamasından dolayı üzüntülü olduğunu öğrenir. Burada yer aldığı süre içerisinde Hasan Bey ile tanışır. Hasan Bey abisinin yakın bir arkadaşıdır. Yazar bir gün Halide’yi yere düşerken görür ve onun bir hekime gitmesini sağlar. Hekim Halide’nin hamile olduğunu ifade eder. Bir gün eve iki tane genç yaşta insan gelir. Bu adamlar masa örtüsünün yanmasına neden olurlar ancak bunu inkar ederler. Herkes masa örtüsünü Halide’nin yaktığını düşünür. Halide kendisini savunmak ister ve o esnada Şefik Bey’in yüzüne zarar verir. Bu olayın üzerine Şefik Bey Halide’nin evden atılmasını ister.

Binaya yeni bir taşınan vardır. 6 numaraya taşınan tüccarın ismi İskender Bey’dir. Binadaki durgun hayatı resmen değiştirmeye başlar. Herkesin yüzü gülmeye başlar. Aynı binanın sekiz numarasında evli iki kişi oturur. Bu kişiler çocuklarını henüz küçük yaşta yitirmiştir ve çok mutsuzdurlar. Dokuz numarada Hüseyin Bey oturuyordur ve oldukça iyi bir insandır. Sekiz numarada ise kimse ile konuşmayan kişiler bulunur. Aradan vakit geçtikte İskender Bey sayesinde diğerleri ile konuşmaya başlarlar. Sekiz numarada ise sürekli olarak kumar oynanır. Ancak bir gün kumar oynamaya gelen kişiler çok ses çıkarır ve İbrahim Efendi rahatsız olur. Bu olayın üzerine bina içerisine kumar oynamaya girmeyi yasaklar.

Rasim, Halide’nin gebe olduğunu öğrenir ve bir ev tutarlar. Halide evden gider ve çalışmayı bırakır. Yeni gelen hizmetçi ise Raife Hanım’dır. Bu kadın dedikoduya oldukça düşkündür. Yazara sürekli yanaşarak onu kaçırır ve yazar evde huzursuz bir hale gelir. Turan Hanım’ın da aynı kişiye ilgisi vardır. Yazar iki kişinin de kendisine karşı ilgi duymasından rahatsız olur. Bir gün müdürün hasta olduğunu öğrenir ve ziyarete gider. Ziyaret esnasında yanında Fahri Bey de vardır. Müdürün bir tane kızı vardır, Melek oldukça güzeldir ve yazar kıza karşı beğeni duyar. Bir yemekten sonra yazar yürüyüşe çıkmak ister. Turan Hanım ve Faika hemen yazarın yanına gelirler. Yazar artık çok bunaldığını fark ederek bulunduğu yerden iki aylığına uzaklaşma kararı alır. Yazar bir zaman sonra kendisini çok şaşırtan bir olayı öğrenir. İbrahim Efendi’nin evli olduğu kişi Faika’nın annesidir. Fakat bu adın bir genelev işletiyordur. Kumar oynanan bir gün olay çıkar ve dairedekiler taşınır. Bir süre sonra Hasan Bey yaşamını yitirir. Fahri Bey, yazarın Melek’e karşı olan ilgisinin farkındadır ve evlenmelerini sağlar. Kendisi de diğer kız olan Selime ile evlenir. Oldukça büyük bir mutluluk yaşadıkları gün içerisinde Ayaşlı’nın öldüğünü öğrenirler.

Ana Fikri

Hayat içerisinde birçok sürprizi barındırır.

Yazar Hakkında Bilgi

Memduh Şevket Esendal 1883 yılında Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde doğmuştur. Frasça, Fransızca ve Rusçayı kendi çabaları ile öğrenmiştir. Gümrük memurluğunun yanı sıra hükümet temsilciliği de yapmıştır. Bir zaman sonra Tahran Elçisi olmuş ve mecliste de görev almıştır. 1952 yılında yaşamını yitirmiştir.

Ay Işığı Sokağı Kitap Özeti

Ay Işığı Sokağı

Avusturyalı yazar Stefan Zweig tarafından yazılmış olan Ay Işığı Sokağı romanı, dünyaya ses getirmiş romanlar arasında girerek büyük beğeni kazanmıştır. 1922 senesinde yayınlanan bu değerli eser, yayınlandığı ilk günlerden beri büyük bir ilgi ile okundu ve okunmaya da devam ediyor. Yine ülkemizde de pek çok kişi tarafından okunmuş olan bu değerli eserin detaylarına bakalım.

Kitabın Konusu

Kitabın içinde toplamda beş farklı hikâye yer alıyor, genel olarak romanda intihar, ihanet, tutku, aşk ve korku konuları ele alınmış. Romanda yer verilen yazar hayatı boyunca saplantılar ile yaşamış ve buna daha fazla izin vermeyerek hayatını sonlandırmıştır. Tüm hikayelerinden son derece etkileneceğiniz ve okudukça okuyasınız gelecek bu kitabın içerisinde hayata dair tüm duygular barınmaktadır. Dünyanın her yerinde büyük rağbet gören bu kitabın detaylarını öğrenmek için okumaya devam ediniz!

Kitabın Özeti

Fransa’ya gelmekte olan bir geminin içinde seyahat etmekte olan bir yolcu, Almanya’ya gidecek olan trene yetişmeye çalışırken bir anda denizde beklenmedik bir biçimde fırtına oluşur, bunun sebebi ile de gemi limana çok geç gelmiş ve ne yazık ki bu yolcu Almanya’ya giden treni kaçırmıştır. Treni kaçıran bu yolcu, Fransa’da gidebileceği bir yeri olmadığı için bir otele yerleşmek zorunda kalır. Otelde oturmaktan bir süre sonra sıkılan bu yolcu, otelden çıkan ve gezmeye başlar. Şehre gelen denizciler bu şehirde dolaşmak, yiyip içmek ve sevişmekten zevk alırlar. Yolcu sokak aralarında yürüdüğü esnada bir kadının Almanca şarkı söylediğini duyar ve kendi dilinin şarkı söylendiğini duyması üzerine sesin geldiği bu mekâna girer. Kendi dilinden konuşan kimseleri bulmayı umarak girdiği bu mekanda karşısında üç tane kadın gören yolcu, bara yaklaşarak bir içki alır ve oturur. Oturan yolcunun yanına, mekanda bulunan üç kadından birisi gelir ve başlar bu yolcuya kur yapmaya. Tam bu esnada dışarıdan mekana yoksul görünümlü zavallı bir adam girer ve bir yere oturur. İçeriye giren bu zavallı adam, yolcunun yanına oturmuş olan kadına dikkatle bakmaya başlar. Ancak içeriye giren bu zavallı adama aşağılar bir tavırla bakan bu kadın, adamdan hiç hoşlanmamıştır da. Zavallı adama karşı tahrik edecek davranışlarda bulunan bu kadın, yolcuya daha fazla yaklaşarak zavallı adama nispet yapmaya başlar. Kadının artık bütün amacı yolcuya yaklaşarak, içeriye giren zavallı adamı kıskandırmak, onu aşağılamak ve nispet yapmak olmuştur. Kadının tacizde bulunduğu zavallı adam sesini hiç çıkarmadan içkisini bile içmeden parasını ödeyip bu tavırlara daha fazla katlanmamak için tam mekandan çıkacaktı ki, yolcunun yanında oturan kadın tekrar zırvalamaya başlar ve bu zavallı görünümlü adama cimri diye bağırmaya başlar. Tüm bu lafların üzerine tüm para kesesini mekana fırlatarak sinirli bir biçimde zavallı adam mekanı terk eder ve yolcu ise gördüğü bu manzara karşısında son derece rahatsız olmuş bir biçimde içkisinin parasını öder ve o da mekandan ayrılır. Yaşanan olaylar üzerine canı sıkkın bir biçimde oteline giderken, bir kişinin kendisini takip ettiğini fark eden yolcu arkasında dönüp kimin kendisini takip ettiğini öğrenmek istemişti ki; onu takip edenin mekandaki zavallı adam olduğunu fark eder. Zavallı adam takip etmiş olduğu yolcuyu selamlar ve onunla muhabbet etmeye başlar. Hayat hikayesini detaylı bir biçimde yolcuya anlatmaya başlayan zavallı adam, mekandaki kadının birkaç yıl önce boşanmış olduğu eski karısı olduğunu söyler. Evliliklerinin başlarında son derece zengin olduğunu söyleyen zavallı adam, bu kadının çok fakir olmasına rağmen onunla evlendiğini ve onu bu hale kendinin getirdiğini ifade etmiştir. Bu zavallı adam başlarda kadının kendisine fakirliğini bile görmezden gelerek sahip çıktığını ve onunla evlendiği için eski karısının kendisine minnet duyduğunu söyler, bu durumdan zevk almaya başlayan adam kendisine minnet duyan karısına her para verdiğinde onu yalvartmaya başlamıştır. Para isteyen karısının yalvarmasından garip bir biçimde haz duymaya başlayan bu zavallı adam, bir gün kadının annesinin sağlık problemi için para istemesinin üzerine tekrar yalvartmaya çalışmış ama bu defa işin dozunu aşınca kadın daha fazla dayanamayarak adamı ve evini terk edip gitmiştir. Yaşanan bu olay üzerine tüm mal varlığını geride bırakarak karısının peşine yollara düşen bu zavallı adam, karısını ararken de inanılmaz çok para harcar ve bu süreçte karısına yaptığı haksızlığı ve onu ne kadar çok sevdiğini de anlamaya başlar. Gel zaman, git zaman derken zavallı adam sonunda karısını bulabilmiş ve onu barışmaya da ikna etmiştir. Yemeğe çıktıkları bir akşam para yüzünden garsonla kavga eden zavallı adam lavaboya gittiği esnada, karısı masanın üzerine bir not bırakıp bu notta asla değişmediğini, cimdi olduğu için ondan tiksindiğini yazarak mekandan ayrılmış. Üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra tekrar karısını aramaya koyulan bu zavallı adam, bulduğu karısının ona daima hakaretler ettiğini, kötü davrandığını ve onunla bir daha asla barışmayacağını söylediğini de dile getirmiştir. Tüm bunları dinleyen yolcu ile beraber otele giden zavallı adam, anlattıkları üzerine yolcunun karısı ile onu barıştırmasını istemektedir. Tüm bu anlatılanların üzerine yolcu, zavallı adama yardım edip karısı ile barıştırmazsa kavasına koymuştur ki; hem kendisini hem de karısını öldürecektir. Gittikleri otelde yemek yiyen yolcu ve zavallı adam hesabı istedikleri vakit, garsonun para üstünü eksik vermesi üzerine zavallı adam garsona saldırmıştır. Tüm bu gördükleri ve duydukları sonrasında son derece şaşkınlık geçiren yolcu, bu adamdan kurtularak derhal odasına gitmek istemiştir. Yolcu, bir sonraki gün kadının bulunduğu mekâna giderek onu aramaya çalışmıştır fakat ne yazık ki bulamamıştır. Akşam Almanya’ya gitmek üzere tren istasyonuna gittiği esnada, kadının bulunduğu mekânın önünden geçer ve kadınla görüşüp konuşmak istese de bu durumdan vazgeçer. Mekânın kapısında o zavallı adamın elinde bir madde ile kadını beklediğini gören yolcu, trenin hareket ettiği esnada adamın içeriye girdiğini görür. Bununla beraber romanda Leporella, Nişan, Leman Gölü Kıyısında Olay ve Avare hikâyeleri de yer almaktadır, fakat en çok bilinen ve sevilen hikâyesini sizlere anlattık.

Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi

Ay Işığı romanını kaleme alan Avusturyalı yazar Stefan Zweig, yazmış olduğu değerli eserler ile tüm dünyaya ses getirebilmeyi başarmış, yetenekli yazarlardan birisidir. Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Stefan Zweig’in çocukluğu son derece güzel geçmiştir.1881 doğumlu olan bu başarılı yazar, roman yazdığı gibi biyografı, gazete, oyun yazarlığı gibi edebiyatın başka türleri ile de yakından ilgilenmiştir. Yazı yazmaya henüz çok küçük yaşlarda başlayan Stefan Zweig, ilk şiirlerini de henüz lisedeyken yazmaya başlar. Uzun yıllar pek çok alanda başarılı eserler veren Stefan Zweig’in eserleri başlıca şu şekildedir:

  • Ay Işığı Sokağı
  • Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
  • Mecburiyet
  • Korku
  • İnsanlığın Yıldızının Yükseldiği Anlar
  • Dünün Dünyası
  • Üç Büyük Usta
  • Geçmişe Yolculuk
  • Bir Çöküşün Öyküsü
  • Satranç
  • Mecburiyet
  • Amok Koşucusu
  • Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

Ay Battı Kitap Özeti

Ay Battı

Kitabın Konusu Nedir?

Bu romanda farklı bir konu içeriği ele alınmıştır. Savaş insanları hem fiziksel açıdan hem de ruhani açıdan oldukça yıpratmıştır. Bu durumu oldukça iyi bir şekilde kaleme almıştır. Ne zamana kadar savaşılacağını ise insanlar asla öngöremiyor. Savaşan kişilere insancıl bir bakış açısıyla yaklaşmıştır.

Ay Battı Kitabının Özeti

Bir gün kasabada yaşayan delikanlılar toplanır. Kasabanın dışına giderler. Corell’in evinde buluşurlar çünkü atış yarışması yapacaklardır. Sonra kasabaya paraşütle inen bir adamı fark ederler. Bu adam aslında bir Alman askeridir. Duruma el atmak için kasabaya gitmeye çalışırken pusuya düşerler. Corell’in askerlerinin yarısı orada can verir. Kasabayı inen askerler ise artık kasabayı ele geçirmiştir. Lanser, kasabayı kontrol altına alan bir albaydır. Kasaba halkı Cornell’in bir hain olduğun farkına varır ve dışlarlar. O sırada Alex adında bir adam idam edilir. Halk Alex’i oldukça seviyordur bu yüzden de askerlerle halkın arasında sıkıntı çıkar. Maden işleri duraksamaya kadar gider. Artık kasabada yaşayan gençler bütün her şeyi ardında bırakıp kaçmaya başlarlar. Fakat Almanlar bu durumun önüne geçmek ister. Bu yüzden kaçan gençlerin ailesine yiyecek vermez. Çünkü o zamanlar alınan yiyecekleri bile karneye bağlarlar.

Sonralarda ise halkın belediye başkanı İngilizlerden yardım ister. İngilizler de patlayıcı dinamitlerin bulunduğu paketler yollar. Sonrası ise patlamaların olduğu ve belediye başkanın da mahkemelik olduğu durumlardan ibarettir.

Yüz Temel Eser, Öze

Kitaptaki Karakterler Hakkında

Albay Lanser: Orta yaşlarda olan bir subaydır. Albayın oldukça sert görünen bir dış görünüşü vardır.

Annie: Belediye başkanı olan Orden’ın aşçısı olarak çalışan kişidir. Annie, orta yaşlara sahip olan bir kadındır.

Belediye Başkanı: Eskiden babası da belediye başkanlığı yapmıştır. Kendisi de belediye başkanı olmuştur.

Yüzbaşı Loft: Askerlik yapmak onun oldukça başka ve tutkulu bir iştir.

Dr. Winter: Kasabada bulunan doktordur. Aynı zamanda tarihle de ilgilidir. Dr.Winter oldukça görmüş geçirmiş birisidir.

George Corell: Kasabaya oldukça faydası dokunmuş tüccarlık yapan bir adamdır. Fakat sonralarda karşımıza hain olarak çıkar.

Kitabın Ana Fikri Nedir?

Yaşayan herkesin özgürlüğü zor yolla elinden alınamaz. Savaşlar, savaşan her iki taraf için de oldukça büyük kayıplar vermek demektir. Bu yüzden savaştan yana olmaktansa barıştan yana olmanın insanlara mutluluk ve huzur getireceğini söylemek mümkündür. Düzenin bozulmaması için kontrolü sağlamak gerekiyor.

Kitabın Yazarı Hakkında

John Steinbeck Kimdir?

27 Şubat 1902 tarihinde dünyaya gözlerini açtı. ABD’li olan yazar edebiyat alanında pek çok eser vermiştir. Bu yüzden de edebiyat dünyasında oldukça önemli bir yere sahiptir. Kaliforniya eyaletinde doğan yazar, çiftçilikle uğraşan bir ailede doğmuştur. Kendisi de çiftçilikle uğraşarak çocukluk yıllarını geçirmiştir. Stanford Üniversitesi’nde almış olduğu eğitimi tamamladıktan sonra başka işlerde çalışmaya devam etti.  O zamanlar okul hayatına devam ederken bir yandan da bulduğu başka işlerde çalışıyordu. Böylelikle eğitim hayatına devam etmeyi başardı. Bazen boyacılık yaparken bazen de eczanelerde çalışmıştır. Hayatında kazanmış olduğu bu deneyimleri kaleme almaya başladığı zamanlar yaşadığı tüm zorluklardan bahsetti. Daha gerçekçi bir ifadeyle aktarmayı çalıştı her şeyi. Aynı zamanda Nobel ödülü de almış bir yazardır. İlk çıkardığı kitabın ası ise Altın Kupa idi. Sonraki zamanlarında çıkardığı kitaplardan da en çok duyulan kitabı Fareler ve İnsanlar oldu. Yazdığı kitaplardan bazıları sinemaya bile uyarlandı. Yapmış olduğu işlerle oldukça tanınan bir kişi haline gelmiştir. Hayatı boyunca birden fazla ödül kazanmıştır.

Eserlerinin içinde toplumu eleştirdiği kısımlarda yer almıştır. Çalışma hayatında var olan düzeni sorgulamıştır. Savaş yıllarında ise ideolojik romanlar yazmaya yöneldi. 1968 yılına geldiğinde ise hayata veda etmiş oldu. Eserlerine örnek verecek olursak roman, düzyazı ve öykü olarak ayırmak mümkündür.

Roman türünde yazmış olduğu eserler;

Aysız Geceler, Ay Battı, Acı Hayat gibi pek çok eseri bulunuyor. Bunlar dışında öykü ve düzyazı tarzında yazmış olduğu eserler de vardır. Bazıları sinemaya uyarlanmış ve oldukça beğenilmiş olan eserlerdir.

Ateşten Gömlek Kitap Özeti

Ateşten Gömlek

Romanın yazarı Halide Edip Adıvar’dır. Kurtuluş Savaşı döneminde yaşananların derlendiği ve o dönemde olanlara şahitlik etmesi ile Ateşten Gömlek ilgi çekmiştir. Kurtuluş döneminde yaşanan sıkıntıların, halkın birbirine kenetlenmesi, hayalleri ve düşüncelerini konu alınmıştır. Tarihin en önemli olaylarından biri olması ile kitap okuyucu tarafından dikkatle okunmuş ve yazarın anlatımı ile beğeni kazanmıştır. Kurtuluş Savaşı döneminin pek çok konusu ele alınmıştır. O dönemde kalkın kendilerince oluşturdukları Kuvaiye Milliye, ordu tarihi ve yaşananlar yer alır. Türk milletinin inançları uğruna zorluk karşısında direnişi işlenmiştir.

Ateşten Gömlek Kitap Özeti

Kurtuluş Savaşı dönemini kendi defterine not alan Peyami’nin hikayesidir. Hali vakti yerinde bir aileye sahip olan Peyami, genç bir delikanlıdır. Artık evlenme çağı geldiği için annesi kız bakmaya başlar. Sonunda Peyami için akrabalarının kızı olan Ayşe’yi uygun görürler. Evlenmek istemeyen Peyami ailesine bu durumu bildirir. Ailesi evlenmesinde kararlıdır. Sözünden geri dönmek istemeyen Peyami, eşyalarını toplar ve Almanya’ya gider. Ayşe olanlara son derece üzülse de gururunu çiğnetmek istemez. Oda Peyami’den vazgeçer, başka bir akrabası ile evlenir.

Peyami’nin annesi, dönemin Avrupa düşkünlerindendir. Geleceğin Avrupa’ya uyum sağlamakla kurtulacağını savunur. Salime Hanımın arkadaş çevresinde aynı fikirdedir. İngiliz himayesini savunan bir grup arkadaşın arasında Cemal Bey de vardır. Cemal askerdir. Cumhuriyet ve laiklik hayranı olan Cemal Bey, arkadaş toplantılarında Peyami ile tanışır. Kısa zamanda hoş sohbetler geçirerek, dost olurlar. Askerlerin ve subayların içerisinde yer alan Cemal Bey sayesinde Peyami’nin de çok sayıda asker tanıdığı olur. Onların sohbetlerinde bulunması ve olayları başka çerçeveden bakması ile siyasi görüşü değişir.

Kurtuluş Savaşının en can alıcı kısmı İzmir’in işgal edildiği dönemdir. Ülkenin incisi olan, cumhuriyet kendi o dönemler Yunanlılar tarafından dört bir yanı işgal altındadır. Burada yaşayan Türkleri öldüren ve eziyet eden Yunan askerlerine karşı siyasi durum karışır. Pek çok insan işgal sırasın evini, ailesini kaybeder. Bu kişilerin arasında zamanında Peyami ile evlenemeyen Ayşe de yer alır. Ailesini, kocasını ve oğlunu işgal sırasında kaybeder. Kimsesiz tek başına kalan Ayşe, İstanbul’a gitmeye karar verir. Burada ki tek tanıdığı Peyami’dir. Evlerine sığınmaktan başka çaresi yoktur. Ayşe’yi karşılamak üzere Cemal, asker arkadaşı İhsan ve Peyami iskeleye giderler. İhsan, Ayşe’den ilk bakışta etkiler. Aralarında duygusal bir çekim oluşur. Yunanlılar işgalleri artırmaya devam eder. Yönetimin hiç bir şey yapmaması üzerine halk isyan çıkarır. Mitingler ve yürüyüşler düzenlenir. Halkın sesi duyulur. Kurtuluş adına yapılan mitinglere İhsan, Ayşe, Cemal Bey ve Peyami’de katılır. Mitinglerde Ayşe’yi daha yakından tanıma fırsatı tanıyan Peyami bir süre sonra ona karşı hisler beslemeye başlar.

Ülkede İngiliz yancıları ve cumhuriyet taraftarı olan iki grup oluşmuştur. Peyami’nin evinde de işler bu şekildedir. Annesi Salime Hanım İngiliz manda ve himayesinin gerçekleşmesini ister. Bu bakış açısı ve görüşe karşı çıkan Ayşe hanımın sinirlerine gider. Artık Ayşe’nin ev içerisinde yer almasını istemez. İstenmediğini anlaması ile evden ayrılmaya karar verir. Zor şartlar ile de olsa kendine ait bir ev tutar. Kirasını ödemek kolay olmayacağı için birkaç işte çalışır. Bazı günler öğrencilere ders vererek, bazen de oya yapıp satarak para kazanmaya başlar. İzmir işgali büyüyerek, İstanbul’a taşar. İstanbul, işgal tehdidi ile karşı karşıyadır. Saltanat ise halkın ve yönetimde ki sıkıntılara çözüm üretmemesi ile tepki alır. İstanbul, İngiliz askerler tarafından işgal edilir. Yönetim sorun çıkarmadığı için saltanata dokunmazlar fakat kendilerine tehdit gördükleri insanları sürgün ederler.

Cemal ve İhsan şartların kötüleşmesi ve vatanın yok olmasını izlememek için karar alırlar. Gerekirse milli mücadeleyi kalk başlatacaktır. Ankara’ya mücadeleye yardıma giderler. Peyami, düşünceleri Ayşe tarafından değişmiştir. İngilizlere karşı olumlu düşünceleri yok olmuş. Artık milli mücadelenin gerçekleşmesini düşünür olmuştur. Milli mücadelenin yürütülmesinde halkın birlik ve beraberliğinin önemi büyüktür. Ayşe’de cephede gönüllü hemşirelik yapar. Bu sırada Peyami tifo hastalığına yakalanır. Bir dönem hastalığı ile uğraşır ve sonra iyileşir.

Savaş döneminde birbirinden ayrı görevlerde yer alırlar. Bu dönemde İhsan Ayşe’ye olan aşkından vazgeçmemiştir. Muharebe sırasında ikisi de yaralanarak ölürler. Haber Peyami’ye ulaşır. Savaşa katılarak ülke kurtuluşu için çabalar. Cepheye atılan bir top sonrasın da Peyami bacaklarını kaybeder.

Atatürk’ün Avrasya Devleti Kitap Özeti

Atatürk’ün Avrasya Devleti

Kitabın Konusu

Kitap içerisinde dört farklı kısım ele alınmıştır. Son kısımda ise belli bir sonuca bağlanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün aslında Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanacağı düşüncesini o zamanlarda dile getirdiğini söylediği yer alıyor. Yerine gelecek olan şeyin ise ne olduğu belirtmemiştir. Aslında her şeyin zamanını beklemeden açıklama yapmak istemediğini anlayabiliriz.

Kitabın Özeti

Birinci Kısım: Milliyetçilik Akımının Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Etkileri

Osmanlı Devleti’nin parçalanması aslında kaçınılmaz sonu idi. Bu daha öncesinden yaşanılan olaylardan belliydi. Fakat sonralarda yaşanacak olan o siyasi boşluğun yerini neyin dolduracağı konusu önemliydi.  Milliyetçilik akımları sayesinde parçalanan devletler olduğunu göz önünde bulundurursak aslında o boşluğun yerini dolduracak olanın da bu akımın dışında bir şey olması gerekiyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise yıllar boyunca düşündü durdu. Bu bütünlüğü sağlamak adına tarihin, kültürün ve dilin bir arada olması gerektiğinin önemli olduğunu gördü. Devlet temelleri ancak bu şekilde sağlam olabilirdi.

İkinci Kısım: Atatürk’ün Avrasya Devletini Kurma Çabaları

Atatürk tarih boyunca görülen tüm bu birliklerin bir arada olduğu ve en iyisini kurmak istedi. Attığı adımlar oldukça sağlam ve dikkatli adımlardı. Ekonominin bile en kötü olduğu, savaş yıllarından çıktığımız bir zaman içindeydi. Fedakarlıkta bulunmayı göze almıştı. Yapılan her hareketi dikkatle takip etti. Bunlara eş çalışmalar sürdürdü.

Üçüncü Kısım: Türkiye- Sovyet Rusya İlişkiler

Yaptığı çalışmaları ise oldukça gizli tutuyordu. Özenle yapılmasını istiyordu. Ortada büyük bir titizlikle yapılan çalışmalar vardı. Fakat Sovyetler yapılan çalışmalardan oldukça rahatsız olmuş durumdaydı. Kurulması gereken tüm ilişkilerin Türkiye ve Sovyetler arasında olduğunu düşünüyorlardı. Ama artık Osmanlı Devleti yıkılmış ve yerine daha uzun ömrü olan bir devlet gelecekti. Nitekim bu gerçekleşti de.

Dördüncü Kısım: Sonuç

Öncelikle Türk Dil Encümeni kuruldu. Dil içinde asıl kökeni Türkçe olan kelimelerin kullanılmasını sağladı. Çünkü var olan Arap ve Fars hakimiyetinden uzaklaşılmalıydı. Bu konuda oldukça özenli çalışmalar gerçekleştirildi. Önüne sunulan fikirlerin hepsini tek tek okuyordu. Yerli ve yabancı uzmanlardan yardım alarak kitap yazdırdı. Bu yazılan kitabın adı da Türk Tarihinin Anahtarlarıdır.

Dili sadeleştirme ve daha da zenginleştirme amacı vardı. Yapılan bu çalışmalar sayesinde Atatürk’ün Avrasya Devleti’nin adımları atılmıştır diyebiliriz. Atatürk vefat ettikten sonra hedefleri yarım kaldı. Ama bütün bu olanlara rağmen Atatürk’ün gelecek hakkındaki görüşleri konusunda yanılmadığını görebiliriz. Zekâsı sayesinde tüm bu yaptıklarıyla yeni bir devlet kurup hayatımıza pek çok yenilik getirdi.

Yazar Hakkında

İsmet Bozdağ Kimdir?

13 Mart 1916 yılında dünyaya gözlerini açmıştır. Eğitim hayatını İstanbul Üniversitesi’nde tamamladı. Gazetecilik Enstitüsü’nde mezun olarak üniversite hayatını tamamladı. Öncelikle memurluk ve gazetecilikle uğraştı. O sıralarda farklı türde şiirler de yazmıştır. Fakat sonralarda araştırma üzerine düştü. Yaşadığı zaman boyunca yazdığı eserler bulunuyor. Bu yazılan eserleri farklı dillerde yayımlanmıştır. Bu diller; İngilizce, Urduca, Çince ve Arapçadır. Edindiği bilgi ve birikimler sayesinde oldukça önemli eserler ortaya çıkardı. 8 Mart 2013 yılında ise hayata veda etmiştir.