Kitabın Konusu
Parma Manastırı, yazarın Manastır’da dinlemiş olduğu bir olay üzerine yazılan bir kitaptır. Bu romanda siyaset, din ve orduyu ağır bir şekilde eleştiren halkın düşüncelerini alaycı bir dille aktarmıştır.
Romanda, Fabricio del Dongo adındaki bir kahramanın Napolyon askerlerinin arasında yer almak istemesi anlatılıyor. Waterloo Savaşı’ndan Carthusia Manastırı’na kadar uzanan bir konu ele alınmıştır.
Kitabın Özeti
Fabricio, küçüklüğünden beri kahramanlık hikayeleriyle büyümüş birisidir. Sezar güç kaybederken Napolyon Milano’ya girince Fransızlar bu durumu büyük bir sempati ile karşılamıştır. Bu olay Fabricio’yu da etkilemiştir. Yaşanan o yıllarda siyaset ve orduda olan rüşvet artık din işlerine kadar uzanmıştır. Hatta bu rüşvet durumu cinayet ve diğer kötü işlerin içine de fazlasıyla karışmıştır. Toplum ve burjuva arasında iş yaptırmak artık kiralık katil tutmaya kadar gitmiştir. Bunu yapmayanları da zayıf olarak görmüşlerdir.
Fabricio bir gün orduya katılmaya verir ve evden ayrılır. Ama kendi yağında bile kavrulmamıştır. Orduya gittiği zaman oradaki kadınlar bile onun asker olmadığını anlamışlardır. O kadar açık bir şekilde belli ediyordur kendisini. Fabricio’ya top atışlarından ürkmeyecek ve kaçmayacak bir at bulmasını önerirler. Ordu içinde yer alan rütbeli kişilere birkaç bira ısmarlayarak da katılabileceği önerisini alır başka kişilerden. Tüm bunlar yaşanırken aklından çıkardığı bir durum daha vardır. Abisi ise Fabrico’yu ihbar etmiştir. Kahraman olan Fabricio artık kaçak bir casus olur.
Fabricio ise birkaç siyasi olaya karışmaması sayesinde aklanabilecektir. Bir de iyi niyetli olduğunu kanıtlaması ve burjuvanın gönlüne girebilmesi gerekiyordur. Düşes olan halası ise Fabricio’yu yanına çağırır. Aralarında olan ilişki akraba ilişkisi gibi görünse de bu durum zamanla değişir. Düşes duygularını dizginleyemez. Kont ise bu yakınlaşmadan pek hoşnut değildir.
Fabricio aklanma sürecinde olsa da yolda rastladığı bir kadına âşık olmasından ve onu korumasından dolayı ölmesine neden olacaktır. Başta kahraman olarak çıkmış olduğu bu yolda daha sonradan kendisini bir anda hapiste bulur. Hatta kendisini her gün zehirleyip öldürmek isteyen kişiler de vardır. Bu yerde komutanın kızına âşık olmuştur. Alfabe ve ışıkla konuşarak anlaşabiliyorlardır sadece. Âşık olduğu bu kadın ise gelecekte Fabrico’ya aslında evlilik acısının en büyüğünü yaşatacak olan kişidir.
Prens ise halkın karmaşasının tam ortasında kalır. Düşes, Prensi tanıdığı için Fabricio’nun kurtulmasına yardımcı olur. Ama aklı hala Garnizon komutanın kızında kalmıştır. Düşes ise Fabricio ile komutanın kızının arasında yaşanan bu yakınlığı çekemez. Bu yüzden kızın başkasıyla evlenmesini ne yapar eder hızlandırır. Fabricio ise bu dönem içinde Başkonsolos vekili olarak inzivaya çekilme kararı almıştır. Uzun bir zamandan sonra ise bir sürprizle karşılaşacaktır. Fabricio bu günahı temizlemek adına insanları da ölüme sürükleyecektir. Bunların yanında bitmeyen sevgisi yerine ise vicdan azabı çekecektir.
Kitabın Ana Fikri
Sevginin aslında her sevgiden bir önceki var olan insanı öldüren bir şey olduğunu anlatır. Yani kara bir ütopya gibidir de diyebiliriz. Belli aşamaları atladıkça öncekinden pek bir şey kalmaz geriye. Her son geldikçe bir diğeri de ardından gelir.
Kitabın Yazarı Hakkında
Stendhal Kimdir?
Burjuvalı bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. 1783 yılında Fransa’da dünyaya geldi. Küçük yaşta ise annesini kaybetmiştir. Teyzesi ve babası tarafından oldukça disiplinli bir şekilde büyütülmüştür. Fakat içinde hep bir asker olma isteği vardı. Bu isteğini daha fazla bastıramayarak orduya katılma kararı aldı ve genç yaşta orduda yer aldı. Orduda kaldığı süre zarfında ise pek çok görev almıştır. Başlarda askerlik zamanları oldukça güzel geçerken sonradan bunun kendine göre bir şey olmadığının farkına vardı ve görevinden ayrıldı. Yazarlık alanında denemeler yapmaya ve kendini geliştirmeye başladı. Tiyatro ve felsefe ile daha yakında ilgilenmek adına Paris’e gitmiştir. Sonralarda ise aşkının peşinden İtalya’ya gitmiştir. Yaşadığı bu yıllarda yazılarına oldukça önem vermiştir. 23 Mart 1842 yılında ise hayat veda etmiştir.