Piruze ve Oğulları romanı, 2014 yılında Sinan AKYÜZ tarafından Piruze-Şam’da Bir Türk Gelini kitabının devamı olarak yazılmış, yaşanılmış bir olayın anlatıldığı eserdir. Bu eser yazarın 8. kitabıdır.
KİTABIN KONUSU
Serinin ilk kitabında genç ve güzel bir kadın olan Piruze’nin diplomat olan babası Abdullah Bey’in tayini çıkmasıyla birlikte olaylar başlar. Bunun ardından Şam’a taşındıktan sonra yaşadıkları kaleme alınmıştır. Yeni hayatında Wassım’a aşık olup başta güzel giden ama sonrasında aşık olduğu adamın değişmesiyle durumlar gelişir. Bunun ile birlikte yaşadığı zorluklar ve gördüğü şiddetle dayanılmaz hale gelen durum kaçışı kaçınılmaz yapar. Hüzünlü hikaye başlar İkinci kitap Piruze ve Oğulları’nda ise konu Piruze’nin zorunlu terk edişinin sonucunda geride kalan çocukların neler yaşadığını aktarır. Bunun yanı sıra, neler hissettiğini, Piruze’nin yaşadığı zorlu ve buhranlı dönemdir. Kavuşma umuduyla geçen yıllarda yaşanılan acı ve umut dolu günler anlatılmaktadır.
KARAKTER İNCELEMESİ
Piruze: Romanın ana karakteridir. Üç çocuk sahibidir. Haksızlığa uğrayan, oğullarına tekrar kavuşmak için elinden gelenin fazlasını yapan, hiç pes etmeyen, umut ve hayal kırıklığı dolu bir kişiliktir.
Wassım: Piruze’nin eşidir. Despot ve baskıcıdır. İyi bir baba olmak için ilgisini eksik etmemeye çalışsa da annelerini kötüleyerek oğullarına büyük zarar verdiğini fark etmeyerek ve Piruze’yi unutmaya çalışarak ömrünü geçirmiştir.
Amer: Piruze ve Wassım’ın ilk çocuğudur. Kız arkadaşı sayesinde yıllar sonra annesiyle görüşmüş ve kardeşlerinin görüşmesini sağlamıştır.
İmad: Ortanca çocuktur. Babasına olan düşkünlüğünden dolayı baştan annesiyle görüşmeyi kabul etmese de sonrasında dayanamamıştır.
Rami: Kardeşlerin en küçüğüdür.
Alia Nahhas: Amer’in kız arkadaşıdır. Bir alışveriş gününde yaşadığı tesadüfle ilk adımın atılmasını sağlayıp yıllar süren zorluğun düzelten kişidir.
Mazen: Wassım’ın abisidir. Aynı zamanda iş ortaklığı yapmışlardır. Üzerinden yıllar geçtikten sonra görmesine rağmen Piruze’ye şiddet göstermiştir.
Hazel: Wassım’in dayısının kızıdır ve ona aşıktır. Bu aşk onun ölümüne neden olmuştur. Ablasıyla Wassım’ın evlendirilmek istenildiğini öğrendiğinde intihar etmiştir.
KİTABIN ÖZETİ
Piruze’nin kendisini terk etmesini kabullenemeyen Wassım onu hiçbir zaman unutamaz. Oğullarına anne kelimesini yasaklamıştır ve annelerinin bahsini dahi geçirmemeleri için onun biriyle kaçtığı yalanını söyleyerek görüşmelerine engel olmaya çalışmıştır. Bu zaman içinde namaza başlar, dine yönelir. Çocuklarına iyi bir baba olmak için ilgisini hiç eksik etmez. Çocuklarını geride bırakmak zorunda kalan Piruze Türkiye’ye geldikten sonra Wassım ile boşanır fakat çocuklarını yanına alamaz. Onu çok üzen bu durum yıldırıcı olmamıştır ve olmayacaktır. Çocuklarına ulaşmak için Şam’a gitme kararı alan Piruze ilk gidişinde eski eşi Wassım tarafından cezaevine attırılmıştır. Cezaevinden çıktıktan sonra pes etmeyen Piruze umut savaşına devam etmektedir. Arayışları son bulmayan anne bir sene sonra tekrar Şam’a gitmiştir. Bu gidişinde ise oğullarının bulunduğu evin kapısını açan Wassım’ın abisi tarafından öldürülesiye dayak yer. Çabalarından olumlu sonuç alamayan Piruze inancını hiç kaybetmemiştir. Tek dileği oğullarına yeniden annelik yapabilmek ve onların rahat bir yaşam geçirmesini sağlamaktır. Kardeşi de evin lanetli olduğunu düşünüp terk eder ve ortaklığını sonlandırır.
Evlatlarının özlemi ve onlara kavuşma arzusuyla günlerini geçiren Piruze kendini işine adamıştır. Bu sırada kendisi gibi eşinden ayrılmış ve avukat olan biriyle evlenmiştir. Bir gün Piruze mağazada çalışırken Arapça konuşan müşterisine dikkat kesilir. Alışverişi bitince yanına gider. Alia Nahhas adındaki kızla kahve eşliğinde ilerleyen muhabbetinde tesadüflerin en güzeli yaşanmıştır. Çünkü sohbet ilerlediğinde babasının ismi Wassım olan Şamlı Amir ile sevgili olduğunu söyleyen bu kız, ilk göz ağrısı olan oğlu Amer’in sevgilisidir. Bu fırsat için şükürler eden Piruze olanları baştan sona kıza anlatır. İyi kalpli biri olan bu kız Amer’i çok sevmektedir ve duydukları karşısında anne ile oğlu bir araya getirme kararı alır.
Nihayet yıllar sonra Piruze oğullarını görme fırsatı yakalamıştır. Alia’nın ayarladığı restoranda oğlu Amer ile buluşmaya gider. Bu buluşma oldukça duygusal geçmiştir. Amer’in hatırladığı son karenin hava alanında terk edilme sahnesi olduğunun farkında olan Piruze buna ek olarak Wassım’ın söylediği başka bir erkek için onları terk ettiği yalanını duyunca daha çok üzülür. Olaylarının neden ve nasıl olduğunu samimi bir şekilde tek tek anlatmaya başlar. Aslında terk edilmediğini annesinin onları bırakmak zorunda kaldığını anlayan Amer bu durumu tüm olgunluğuyla, anlayışla karşılar. Birlikte bir hafta zaman geçirirler. Sonrasında Amer olanları babası ve kardeşleriyle konuşmak için Şam’a geri döner. Bu arada Piruze Alia’nın maddi durumu iyi olduğu için kendi maddi sıkıntısından dolayı ne yapacağını düşünen Amer’in durumunu öğrenir. Amer’e araba alır, iş bulur ve düğününü yapar.
Amer olanları babasına anlatır ve babası ona çok kötü davranır. Böyle olunca gizlice kardeşleriyle durumu paylaştığında babasına düşkün olan İmad annesiyle görüşmeyi reddeder. Küçük kardeşi Rami ise ikna olmuştur. Wassım oğullarının anneleri ile kaynaşmaya başladığını fark eder bu gidişatı değiştirmek için uğraşır ama yıllarca anne özlemi yaşamış çocuklar daha fazla sürsün istememişlerdir. Wassım bu kavuşmaya engel olamaz. Amer ve Rami anneleri ile görüşmek için Lübnan’a gider karşısında iki oğlunu gören Piruze gözyaşlarını tutamaz. Sımsıkı bir sarılmayla yıllar süren hasret sona ermiştir. Piruze oğullarına iş kurar, tüm ihtiyaçlarını karşılayıp iyi bir hayat sürmeleri için her şeyi yapar. Günler geçmektedir. Bir gün Wassım ölür. Cüzdanından Piruze’nin fotoğrafı çıkar. Bunu gören annesi Piruze’ye durumu anlatır. Çektiği tüm acı ve hayal kırıklıklarına rağmen bir zamanlar aşık olduğu insanı, çocuklarının babasını affettiğini söyler. Böyle bir eseri herkesin okumasını şiddetle tavsiye ederim. Yazarın bu kadar başarılı olacağını tahmin etmezdim. Bundan sonra yazacağı eserlerini sabırsızlıkla bekliyor olacağım. Sizde bu eseri okuduktan sonra benimle aynı fikirde olacağınızdan hiçbir şüphem yok.
SİNAN AKYÜZ
1972 yılında Iğdır’da doğdu. Lise öğrenimine kadar çeşitli okullarda okudu. Yazar Sinan AKYÜZ İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden başarılı bir şekilde mezun olmuştur. Bu gelişmenin ardından başarılı yazarımız kariyer hayatına 23 yaşında genç bir delikanlı iken gazetecilik yaparak başlamıştır. Uzun yıllar gazetecilik yaptı ve gazeteciliğin hemen hemen her kademesinde çalıştı. Daha sonra gazeteciliğe ara vererek Almanya’ya gitti. İstanbul’a döndüğünde ise 1996 yılında Sabah Gazetesi’nde dergi gurubunda çalışmaya başladı. O dönem fotoğrafçılığa merak sarıp ilgi alanını bu yöne kaydıran ünlü yazar birçok dergi ve gazeteye moda ve portre fotoğraflar çekti. 1999 yılında Sabah Gazetesi’nin hafta sonu eklerinde çalışmaya başladı. Süre gelen zaman içerisinde 2001 yılında devam ettirdiği fotoğrafçılığa ara verip kitap yazmaya başlamıştır. Başarılı yazarımızın 2003 yılında yayınladığı deneme türündeki eseri Etekli İktidar ile de deneme türündeki kariyerini başlatmıştır. Daha sonra Yatağımdaki Yabancı, İncir Kuşları, Piruze serisi (Piruze Şam’da Bir Türk Gelin – Piruze ve Oğulları), Bana Sırtını Dönme, İki Kişilik Yalnızlık, Sevmek Zorunda Değilsin Beni, Aşk Meclisi, Şahika Feraye, Aşk Başka Evde, Bir Evlilik Komedisi ve Yağmurun Gelini gibi önemli eserlere imza attı. Şu anda 2006 yılında başladığı Takvim Gazetesi köşe yazarlığına devam etmektedir.