Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar’ın yayımlanmış ilk romanıdır.
Mayıs 2014’te 50. baskısı yapılan kitap, ilk kez Ocak 1995 tarihinde İletişim Yayınları tarafından basılmıştır. Yayınlandığı andan itibaren hem içerik hem biçim olarak çok ilgi görmüştür. Birçok yeni baskısı yapıldı ve eleştirmenler tarafından olumlu değerlendirmelerde bulunuldu.
Bu kitap için Ali İhsan Anar’ın “edebiyatın yeni nefesi” olarak tanımlanıyor. Bu kitap İhsan Oktay Anar’ın bu derinliği okuyuculara aktarabilen bir filozof olduğunu göstermektedir. Ayrıca, bu kitabın düzgün ifadesi nedeniyle tarihe olan ilgi de artmıştır. Bu kitapta kullanılan dil anlaşılabilir olsa da, aynı zamanda çeşitli dillerden eski kelimeler de içerir ve bizi bir kez daha bu tanıdık dile hayranlık uyandırır. Bu kitap, İlk Yayın tarihinden 20 yıl sonra İlban Ertem’in resimlerini içeren İletişim Yayınları tarafından yayınlanan bir çizgi romandır.
Konusu
Puslu Kıtalar Atlası, 17. yüzyılda İstanbul’da, özellikle Galata’da, toplumun alt tabakasını oluşturan bir çevrede ve ‘kara para’ ile sonsuzluğa kavuşmayı arzulayan Büyük Efendi Ebrehe ile dünyayı tanımak için evini terk eden ve daha sonra türlü maceralar yasayan ve bu parayı tevafuken ele geçiren Bünyamin adlı bir genç arasındaki mücadeleyi konusu ele alınır.
Karakterleri
Uzun İhsan Efendi: Kitabın ana karakterlerinden biri olan yazarın kendisiyle özdeşleştirdiği konusunda gelen bir kanı var olmaktadır. Zamanının çoğunu uyuyarak geçirir ve buna mukabil bir dünya haritası hazırlayacağını söyler. Aslında bu konuda haksız sayılmaz zira uyumadan önce içtiği özel bir iksir sayesinde rüyalarında dünyayı dolaştığına inanır. Rüyaların yaşanılanları yarattığına düşünür.
Bünyamin:
Uzun İhsan Efendi’nin oğludur. Lağımcı Ocağına kayıtlı bir yeniçeri olmuştur. Muhasara altındaki bir kaleden kaçırılacak olan casus için tünel kazdıkları esnada başına talihsiz bir olay gelir ve yüzünü kaybeder ancak bu esnada eline ne olduğunu bilmediği ancak devlet için çok önemli olan bir hazine geçtiğine inanır. Kitapta tüm karakterlerle yolu kesişir ve hikâyeler onun tanıklığıyla gün yüzüne çıkar.
Arap İhsan Efendi Osmanlı Donanması namına denizlerde korsanlık yapmış olan tecrübeli bir denizcidir. Oldukça heybetli ve küfürbaz bir kişidir. Bir kolundaki dövmede “ah minel aşk” ve diğer kolunda ise “ve minel garaib” dövmesi bulunmaktadır.
Alibaz: Arap İhsan Efendi’nin bir seferden getirdiği oldukça yaramaz bir çocuk idi. O kadar yaramazdır ki yaklaşık 3 yaşına kadar afyonla uyutulmuştur. Bunda dolayı artık uyuyamaz hale gelmiştir. Yaramazlığı olduğu kadar uyumamasıyla da etrafındakileri çileden çıkarmakta ustadır. Okula başladığında kendine Efrasyap adını vererek çocuk çetelerinin başı olur ve İstanbul’da ufak çaplı yağmalara başlayarak adını duyurur.
Ebrehe (Büyük Efendi): Osmanlı İstihbarat Teşkilatı’nın başlarındandır. Oldukça zeki bir adam olduğu söylenir. Görünüşü ürkütücüdür olmakla birlikte devlete bağlı olmaktan ziyade kendi bilme tutkusunun esiri olmaktan kendini kurtaramaz.
Kubelik: Puslu Kıtalar Atlası, 17. yüzyılda İstanbul’da, özellikle Galata’da, toplumun alt tabakasını oluşturan bir çevrede, ‘kara para’ ile sonsuzluğa kavuşmayı arzulayan Büyük Efendi Ebrehe ile dünyayı tanımak için evini terk ettikten sonra türlü maceralar yasayan ve bu parayı tesadüfen ele geçiren Bünyamin adlı bir genç arasındaki mücadeleyi konu edinir. Hınzır yedi: Çok iyi kılık değiştirip makyaj yapardı. Bağdat’taki en ünlü hırsızdır. Kılıktan dolayı tutuklandıktan sonra çalmayı bıraktı ve dilenmeye başladı. Sultan Murad bu saygınlığı duydu ve (Dilenciler) Kethüdası olması için İstanbul’a götürdü. Hınzır yedi ismini, yasaklanmış olmasına rağmen domuz eti yedikten sonra adlandırılmıştır
Dertli: Saçı, kaşları ve kirpikleri olmayan miskin bir adamdı. Kendisini altı kere yıldırım çarptığı için İstanbul’da çok fazla dolaşması yasaklanmıştır. Hayattaki şansıda bu şekildedir.
Kitabın Özeti
Romanların ve gerçekçi romanların doğasını sorgulamak etkinliği ikincil tutar. Kısacası, puslu kıta atlasını açıklamak ve anlamak zordur. Korsan Arap İhsan Efendi yeğeni Uzun İhsan Efendi’yi ziyaret etmek için İstanbul’a geldi. Elinde bir kitap bulunan bu kitap Arap İhsan’ın hayatını kurtardı. Ancak, kitap bilmediği bir dilde yazıldığı için kitabı çevirmek istedi. Buna ek olarak, Kubelik adlı bir kişi ona çok büyük kazık attı, Kubelik’i bulup intikamını da alacaktı.
Arap İhsan Efendi bir kölesi olan Alibaz adlı çocuk ve yanındaki sırdaşı olan maymunu Uzun İhsan’ın yanında bırakarak Kubelik’i bulmak amacıyla İstanbul’da araştırma yapmaya başladı.. Arap İhsan, en sonunda hasmı Kubelik’i bulmuş ve tek bir şart ile ondan öç almaktan vazgeçeceğini ona söylemiştir. Arap İhsan’ın Kubelik’e koyduğu şart ise aldığı elindeki kitabın tercüme edilmesiydi.
Kubelik kitabı çevirerek Arap İhsan’a getirmek için Uzun İhsan Efendi’ye verdi. Bu kitap Rene Descartes isimli bir yazara aittir. Bu kitabın başlığı “Zagor’u Uygulama” (Metodoloji) adlı kitabıydı. Uzun İhsan Efendi kitabı Arap İhsan’a teslim etmeden açmaya karar verdi ve okumaya başladı.
Uzun İhsan Efendi (Uzun İhsan Efendi) bir çeşit şurup içerek uykuya dalan ve rüya görmeye devam eden bir kişidir. Bu şurubu içti ve bir rüyada uyudu. Uykusunda, ruh bedeni terk etti ve dünyayı dolaştı. Uyandığı anda rüyalarını kitapta yazdı. Bu rüya kitabının adı ise ” Puslu Kıtalar Atlası” dır. Uzun İhsan Efendi, amcası için çeviriyi okumaya başladı. Rendekar’ın ” Zagon Üzerine Öttürme” kitabını okuduktan sonra, işletme hayalleri ve gerçekliği düşünmeye başlar.
Bu kitap onu var olan her şeyden, hatta kendi varlığından bile şüphe ediyor. Bu nedenle, içtiği rüya ve gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda son derece karışık hissetmeye başladı. Sonunda, sonucu şudur ki ” Gerçek olan düşleridir, düşten uyanması düştür, düş için uyuması gerçeklik.
“Rüya gördüğümden hiç şüphem yok. Rüya görüyorum, bu yüzden varım. Ben, ama ben kimim?”
Uzun İhsan Efendi’nin bir oğlu var. Oğlunun adı Bünyamin, adı Hz. Özellikle bu noktaya dikkat çekti, böylece Yusuf’un kardeşine Bünyamin denildi. Bünyamin babasının değişikliklerini izler, davranış değişikliklerini gözlemler ve nedenini bilmek ister. Ayrıca gerçekleşen her şeyin uyku şurubu ile ilgili olduğunu gözlemledi.
Babasının dünyasında bu sırları ortaya çıkarmak için bu şurubu içti, ancak biraz daha içtikten sonra uyanamadı. Herkes onun öldüğünü düşündü ve onu gömdü. Mezarın içine gömüldüğünde, başının üstünden gelen ses onu uyandırdı ve mezardan kurtulmayı başardı. Bundan sonra herkes Bünyamin ile konuşmaya başladı.
Bünyamin artık babasının sırrını biliyor. Bu temelde Uzun İhsan Efendi oğlu Bünyamin’e kıtanın atlası hayalini verdi. “Gitmene izin ver, git. Göremediğimi gör, dokunamadığım şeye dokun, sevemediğimi sev ve hatta bu babanın acı çekmeye cesaret edemediği acıya maruz kal. Bu dünyadan ve bin bir halinden korkma “Bünyamin, babasının hayal ettiği kitabı aldı ve Osmanlı İmparatorluğu lağımcı olarak katıldı.
Bünyamin böylece elinde Puslu Kıtalar Atlası ile düş mü gerçek mi olduğu pek de ayırt edilmeyen maceralara başlar. İlk macera uygun olmayan şartlarda bir kaleye baskın yapabilmek için lağım kazmak işidir. Bu görev esansında pek çok aksilik çıkmıştır. Kurtardığı Zülfikar ona mıknatıslı uğursuz bir kara para vermiş, o parayı da babasından aldığı Puslu Kıtalar Atlasının içine koymuştur. Zülfikar’ı kurtaran Bünyamin, kendi süvari birliklerine yetişmeye çalışırken düşmanlardan yediği darbe ile yüzünün derisi soyulmuş artık tanınmaz hale gelmiştir.
Bünyamin’in yüzü değişti ve tanınmaz bir şekilde İstanbul’a döndü. Babasının hamal tarafından götürüldüğünü, gözlerinin oyulduğunu ve kulaklarının kesildiğini öğrendi. Bünyamin babasını bulmaya karar verdi. Bünyamin, babasının izini kitaptan okunan bir cümlede buldu. Bu temelde, kitaptaki bir bölümü okudu ve kitabın kılavuzuna göre bir grup dilenciye topluluğuna katıldı.
Bu dilenciler Zülfüyâr ve efendisi Eblehe için çalıştı. Tüm bu insanlar için Bünyamin’i bulmak zor. Ama onu bulamadılar çünkü Bünyamin’in görünüşü değişti. Ebrehe, para çekmek için Bünyamin’i aradı, böylece babası İhsan Efendinin gözlerini ve kulakları kestirtmişti.
Bünyamin dilencilerin Büyük Efendisi olan Ebrehe ile de tanışmayı başarmıştır. Böylece Bünyamin, Ebrehe ’den Osmanlı Devleti’ndeki gizli casus örgütlenmesini, kara paranın sırrını ve Mehdi’nin ilerleyen günlerde İstanbul’a geleceği yönündeki haberleri de öğrenmek üzeredir. Fakat bu haberler doğru çıkmamış, dilenciler ayaklanıp Ebrehe’yi toplu şekilde öldürmüşlerdir.
Dilenciler loncasının yok olması üzerine Bünyamin özgür kalmıştır. Babasının kendisine verdiği kitabı daha dikkatli bir şekilde okumaya başlamaya karar kılmıştır. Bu kitabın adı Puslu Kıtalar Atlası olmuştur. Ve bu kitabın son sayfasında tüm yaşananların babası Uzun İhsan Efendi’nin düşlerinde meydana gelen olaylar olduğu sonradan anlaşılmaktadır.