Sabahattin Kudret Aksal

İstanbul ilinde 1920 de dünyaya gelmesiyle Sabahattin Kudret Aksal hayatı ve eserleri miladı oldu. Ailesi Manastır’dan, gelerek kendilerine İstanbul’u yurt edinmiş insanlardır. Subay olarak Mili Savunma Bakanlığında çalışan babası Saadettin bey iki kez evlenmiştir. Sabahattin Kudret Aksal birinci evliliği bitince, yaptığı son evliliğinden olan çocuğudur. Asiye hanım annesidir. Babası vefat ettiğinde henüz bebek olan sanatçı ve annesine teyzesi sahiplik eder.

Eğitim hayatına Beşiktaş’ da bulunan 38. İlkokul’ da başladı. Lise yıllarında hocaları Ahmet Hamdi Tanpınar ve Hilmi Ziya Ülken gibi topluma mal olmuş önemli kişiliklerdi. Sanatçı değerli hocaları eşliğinde dönemin ünlü okullarından Özel Işık Lisesini 1937 yılında başarıyla bitirmiştir. Üniversite için eğitim tercihini 1943 de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini Felsefe bölümünü okuyarak yaptı.

Mezuniyetiyle birlikte, meslek hayatına Felsefe öğretmeni olarak başlayıp görevi, devam eden beş yıllık süreçte farklı liselerde fakat Felsefe öğretmeni olarak sürdürdü.

Müfettişlik görevinde 1940 yıllarında bulundu. Zamanla Belediye yazı işleri Müdürlüğü akabinde ise İktisat Müfettişliği görevlerini tamamlarken, bir dönem İstanbul Konservatuarı Müdürlüğü yapmıştır.

Müdür olarak Sabahattin Kudret Aksal 1961 de Şehir Tiyatrosu’nda göreve başlar. Çalışma hayatı devam ederken, kaleme aldığı şiirler ‘’ Hamle, Oluş, Varlık’’ gibi dergilerde görüldü. Bu dergiler devrin önemli ve sesi duyulan dergileriydi.

Belediye Konservatuarı Estetik ve Psikoloji öğretmeni iken emekliye ayrıldı. Mesai hayatı boyunca pek çok eseri Türk edebiyatına kazandıran sanatçı senarist ve yazar kimlikleri ile tanınır.

19.04.1993 de İstanbul’da vefat ettiğinde Sabahattin Kudret Aksal hayatı ve eserleri sona ermiştir.

Edebi Karakteri

Sanatçının şiirlerinde Cahit Sıtkı Tarancı havası olduğu mutlaka göze çarpar. Tıpkı onun gibi ulusçu bir anlayışla ilk eserleri kaleme almıştır. Hece ve uyak ölçüsü kullanmıştır. ‘’Garipçiler’’ akımından etkilenmeye başladığında yıl 1941 idi. Mizahi olarak kaleme alınan eserler serbest ölçü ile yazıldı. Bir dönem Orhan Veli Kanık’tan etkilenerek güncel yaşam ve kaygıları, kolay bir dille yazmıştır. Şair daha sonra daha içe kapalı şiirler yazmıştır. Sabahattin Kudret Aksal edebi kişiliğini maddeleyecek olursak,

  • Tiyatro eseri, hikâye ve roman yazarak da Türk Edebiyat dünyasına katmış olduğu eserleri bulunmaktadır.
  • Şiirlerinde uzun sürmeyen mutluluklar, heyecanlar işlenirken psikolojik izlenimleri Sabahattin Kudret Aksal öyküleri ve tiyatro eserlerinde kaleme almıştır.
  • Garip şiirinden etkilenerek kaleme aldığı eserlerde, saadet içinde olan karakterler işlenmiş. Hayata dair anlık huzur ve öyküler yazılmıştır.
  • Olgunluk döneminde şair daha felsefi şiirler yazarak insanı kainatta aramıştır.
  • Sabahattin Kudret Aksal hayatı ve eserleri bakıldığında dünyayı, toplumu, toplumun içinde yaşadığı durumları ele aldığı görülür.
  • Hikayeleri ağırlıklı olarak kendi geçmişiyle ilgili hatıralardan meydana gelir.
  • Eserlerinde mübalağadan uzak, yalın ve teknik bir anlayışla yazdığı dikkatlerden kaçmaz.

Sabahattin Kudret Aksal Eserleri

Sanatçı daha çok olgunluk döneminde kaleme aldığı felsefi tarzda eserlerinde, artık günlük yaşam, huzur, kısa süren mutlulukları bir kenara bırakıp, insanın yerini evrenin içinde sorgular. Sabahattin Kudret Aksal tiyatro ve öykülerde psikolojik eserleri ön planda tuttu. Eserlerini listelemiş olursak,

Şiir:

Henüz öğrencilik yıllarında Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirleri gibi hece ve aruz ölçüsüne dikkat ederek yazılan şiirler, izleyen yıllarda bu anlayışı serbest şiir yazmaya bıraktı. Yazar artık daha olgun, hayata bakış açısı daha farklıydı. Bir dönem eğitim aldığı dönemlerdeki gibi felsefi dalda şiirleri de olmuştur. Bu örneklerden bazıları şöyledir,

  • Bir Sabah Uyanmak
  • Bir Zaman Düşü
  • Batık Kent
  • Elinle
  • Eşik
  • Buluşma

Bir Sabah Uyanmak:

Şair bu şiirinde, kısa da olsa huzuru ve mutluluğu yakalamak için, hayatın her türlü kaygılarından uzaklaşarak, insanın kendisini doğaya bırakmasını öneriyor. Doğada, yeşili ve mavinin kıymetini bilip, başkaları için değil, kısa süreliğine de olsa bencilce davranıp kendimiz, için yaşamak gerektiğini öneriyor.

Bütün Söylediklerim:

Şair kaçıp kurtulmayı, daha sıcak memleketlere gidip, başka gökyüzüne bakma isteğini hayal etse bile, bu fikirlere ulaşamayacağını anlayınca razı geliyor yaşadığı yerin insanına esnafına ve gökyüzüne. Hayal ettiği bu fikirleri de yalan olarak içi boş bir fikir gibi kabul ediyor.

Eşik:

Şair gündelik yaşamının içinde geçmişi anımsıyor. Sokaklarda dolaşırken, gördüğü yapıları, tıpkı geçmişindeki boz bulanık sulara, çevresinde duyduğu kokuları, geçmişindeki ezilmiş meyve kokularına havada kanat çırpan kuşu da sevdiğiyle özleştiriyor.

Öykü:

Sanatçı çoğunlukla öykülerinde, çocukluk ve gençlik anılarına yer vererek, hayatın basit, sıradan geçen rutinlerine dikkat kesilir. Örneklendirecek olursak,

Gazoz Ağacı:

Gecekondu muhitlerinin birinde, İstanbul’da mütevazi bir hayatı olan Saim adlı genç çapkınlığı ile tanınır. Kendi kendisine geçinmeyi bilmeyen, kahvehane köşelerinde zaman geçiren, babasından kalan emeklilik maaşını bile annesinin elinden alan biridir. Saim’in âşık olduğu ve sevdiği Melahat ise, tek hayali evlenip, yuva sahibi olan aynı zamanda Saim’le aynı muhitte yaşayan, genç bir kadındır. Fakat çıraklık yapan 17 yaşındaki bir genç de Melahat’ e tıpkı Saim gibi aşıktır. Öykü bu olaylar silsilesinde devam eder.

Sanatçı yaşadığı dönemde, verdiği hizmetlerle ilgili olarak ‘’Gazoz Ağacı’’ eseri için Faik Armağanı ödülünü 1955 de almıştır. 1957 de ‘’Yaralı hayvan’’ eseri için Türk Dil Kurumu Ödülüne layık görüldü. Daha pek çok ödüle layık görülen usta sanatçı modern şairlerimiz arasındadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir