Türk edebiyatının ilk postmodern eseri olan Tutunamayanlar, Oğuz Atay tarafından 1972 senesinde yayınlanmıştır. TRT roman ödülüne layık görülen Tutunamayanlar eseri, pek çok kişi tarafından büyük bir beğeni ile okunmuş ve yayınlandığı ilk günden beri ülkemizde hala en çok rağbet gören kitaplar arasında yerini alıyor. Pek çok yazar ve okuyucuya göre Tutunamayanlar eseri, modern Türk edebiyatının en iyi romanları arasında başta gelmektedir.
Kitabın Konusu
Romanda yer alan başkahraman Turgut Özben, samimi olduğu arkadaşı Selim Işık’ın intihar etmesi üzerine çeşitli incelemeler yaparak bu ölümün sebebini öğrenmeye çalışır. Selim Işık’ın ölmeden önce görüşmüş olduğu kişilere ulaşan Turgut Özmen, intihar eden Selim’in herkese farklı bir yönünü yansıttığını fark eder ve şaşkınlık içinde ne yapacağını bilemez. Ölümünden sonra yakın arkadaşını daha iyi tanımaya başlayan Turgut Özmen, arkadaşı ve arkadaşı gibi bireylerin neden hayata tutunamadıklarını ve canlarına kıydıklarını daha yakından anlamaya başlar. Genel olarak roman taşlamalar, ruhsal çözümlemeler, izlenim ve çağrışımlar bütünüdür diyebiliriz. Hangi düşünceye tutunsa, o düşüncenin anlamsızlığı içinde kaybolup giden bir bireyin hayata yenik düşerek, yaşamını sonlandırması üzerine dönen bu eser uzun yıllardır ilk günkü gibi büyük bir merak ve ilgi ile okunur.
Kitabın Özeti
Konu kısmında da belirtmiş olduğumuz gibi Mühendis Turgut Özmen, en yakın arkadaşının intihar ettiğini öğrenir ve büyük bir üzüntü ile arkadaşının neden intihar ettiğini öğrenmeye çalışır. Selim ölmeden önce yalnızca birkaç arkadaşı ile görüşüyordu ve Turgut arkadaşının intiharı sonrası bu arkadaşlara ulaştı. Tanıştığı bu insanlar sayesinde, arkadaşı Selim’in herkese kendini farklı yansıttığını öğrenir ve tüm bu incelemeleri sonucunda da intihar eden arkadaşı Selim’i daha yakından tanır. Selim’in, Metin isimli arkadaşına ulaşan Turgut, ondan şu olayı dinler: zamanında Metin’in bir kız arkadaşı varmış ve Selim o kız ile ilişkisini onaylamadığı için Metin’in o kızdan ayrılmasını söyler. Metin kız ile ayrıldıktan bir süre sonra Selim’in eski kız arkadaşı ile ilişkisi olduğunu duyar. Yaşanan bu olay üzerine Metin, Selim’in önerisi üzerine ayrılmış olduğu eski kız arkadaşına tekrar yanaşmaya başlar ve kızın ikisini de terk etmesi ile ilişki son bulur ve kız da başkası ile evlenir. Turgut, bir yandan intihar eden arkadaşı Selim’in eski dostları ile görüşürken, bir yandan da sık sık annesini ziyaret eder ve Selim’in odasına girerek kitaplarını, notlarını karıştırıp daha çok bilgi edinmeye çalışır. Arkadaşı ile ilgili yapmış olduğu bu araştırmalar sonucu kendisini de daha yakından tanıma fırsatı bulan Turgut, kendi iç sesinde daima arkadaşı Selim ile konuşup duracaktır… Romanda bahsi geçen Olric, aslında Turgut’un iç sesidir ve ona her zaman kendisini anlatacaktır. Tüm bu uğraşları sonucunda Turgut, aslında ne kadar da arkadaşı Selim’e benzediğini, pek çok ortak noktaları olduğu ve yaşadığı birçok bunalımı kendinin de yaşadığını ve hatta kendisinin Selim olduğunu anlayacaktır. Selim’in başka arkadaşları ile görüşüp daha çok bilgiler edinen Turgut, hayatı karıştırdıkça yaşamın uçsuz bucaksız ihtimallerini ve bu ihtimallere tutunamayanların acılarını da hissetmeye başlar. Arkadaşı Selim’i intihara sürükleyen insanlar, zamanla Turgut’u da zedelemeye başlar. Turgut sonunda yaşamaya değer ve olması gerektiği gibi bir hayatta yaşamadığını fark eder. Hayatın en dibine kadar batıp çıkan Turgut, bizlere aşkı, romantizmi, anarşizmi, toplumun ekonomik, siyasi durumları yüzünden insanların bunalmışlıklarını ve daha pek çok ayrıntıları yansıtmaktadır. Selim’in başka bir arkadaşı ile tanışan Turgut, bu arkadaş sayesinde Selim’in yazmış olduğu 600 dizelik şiire ulaşır. Selim’in yazmış olduğu bu şiire göre; Selim sabırsız, son derece olumsuz, yaşamaktan sıkılmış ve duyguları amansız olan bir kişidir. Turgut daha sonra Selim’in zamanında görüşmüş olduğu Günseli adlı bir kız ile tanışır. Bir gezi esnasında tanıştıklarını söyleyen Günseli, Selim’in daima sıkıntılı bir birey olduğunu ve yüzünün hiç gülmediğini söylemiştir. Selim’i daima avutmaya çalışan Günseli, bunu bir türlü başaramadığı için ilişkileri de bir küs bir barış biçimde ilerlermiş. Sonraları ilişkileri daha iyi bir biçimde ilerlerken, iş evliliğe doğru geldiğinde Selim evlilikten kaçar. Geleceğe zerre bir güveni olmayan ve daima kuşkular içersinde kavrulup duran Selim’den evlenmesi de beklenemezdi zaten. İlişkisini bitirdikten sonra, kendisini alkole veren Selim, çevresine karşı uyumsuz bir birey olup çıkmıştır. Yaşamaktan vazgeçen Selim, günün birinde Günseli’ye bir mektup yazar ve hayatını sonlandırır. Selim, intihar etmeden birkaç gün önce “Tutunamayanlar” isimli bir yazı yararak, kendisine de bu yazıda yer vermiştir. Yazmış olduğu bu yazıda kendisinin bir kasabada doğduğunu ve babasının da bir memur olduğunu yazmış. Küçükken geçirmiş olduğu bir rahatsızlık üzerine, şehre göçmüşler. Bu şehirde Sabri adında bir arkadaş edinmiş ve okul yıllarında da uzun boylu olan Selim daima arka sıralarda oturmuştur. Askerliğini yaptığı esnalarda Süleyman Kargı ile tanıştığını, askerlik sonrasında ise başı boş kaldığını, kimsenin ona sahip çıkmadığını ve içine kapanık olduğunu yazmıştır. Arkadaşının intiharını araştırırken, kendi benliğini bulan Turgut, kendisinin de aslında tutunamayan birisi olduğunu iç sesi ile yaptığı konuşmalar sonrasında fark etmiştir. Burjuva sınıfına baş kaldırırken, o sınıfa da dahil olmanın zorunluluğu arasında sıkışıp kalmanın Selim’i ölüme götürdüğünü gören Turgut, kendisinin de tutunamayan bir insan olduğunu anlar ve tüm roman bu olayın üzerine döner durur.
Kitabın Ana Fikri
Kitabın Karakterleri
Selim Işık: Romanda bahsi geçen intihar eden başkarakterdir. Son derece deli yürekli bir insan olan Selim, insanların onu anlamaması, yaşadığı aşk ve yalnızlığının verdiği kargaşalar ile intihar eder. Kötülüğe karşı savaşmayan Selim, insanların yükünü taşıdığını düşünür, yaşamış ağırlığı altında hayata tutunamaz ve canına kıyar.
Turgut Özben: Romanda intihar eden Selim Işık’ın yakın arkadaşıdır ve bu şüpheli ölümün nedenini araştırır durur. Kendine hayali bir arkadaş edinen ve ismini Olric koyan Turgut, onunla sürekli sohbetler eder. Yakın arkadaşı Selim henüz intihar etmemişken, Selim’in insanlara ve hayata karşı edinmiş olduğu tavırlara karşı daima sert çıkışır, çünkü kendisi normal bir insandır herkes gibi sıkıcı.
Süleyman Kargı: Selim’in söylediği şarkı sözlerinden tanıyabileceğimiz Süleyman Kargı romanda son derece sık gelir karşımıza.
Günseli Ediz: Her zaman asık suratı ile bilinen Günseli, son derece sıkıntılı bir kadındır ve Selim ile yaşadığı aşk ile romana konu olmaktadır. Aşktan ve sevgiden son derece uzak duran Selim, Günsel’i tanıdığı an bu düşüncelerinden kurtulur. Selim’in intiharı ile evliliğinden kopan Turgut, romanın sonlarına doğru karısının yaptığı bir itiraf ve verdiği bir mektup ile büyük üzüntüler yaşar.
Olric, Metin, Nermin, Burhan, Esat ve Güner’de romanın diğer kahramanları arasında yer alır.
Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi
12 Ekim 1934 senesinde Kastamonu’da doğmuş olan Oğuz Atay “Tutunamayanlar” isimli önemli eseri, edebiyatımıza kazandırmıştır. Babası yaklaşık 11 sene CHP Kastamonu milletvekilliği yapan Oğuz Atay, İnşaat mühendisliğini bitirmiş ve çeşitli kitaplar yazmıştır. 1927 senesinde yayınlamış olduğu Tutunamayanlar isimli eseri ile, sesini duyuran Atay bu eseri ile ödül almaya hak kazanmıştır. Edebiyatımızın çok önemli eserlerinden birisi olan Tutunamayanlar, pek çok yazar ve okuyucu tarafından taktir edilmiştir. Atay’ın ülkemize mal olmuş kıymetli eserlerinden bazıları şunlardır:
- Tutunamayanlar
- Eylembilim
- Günlük
- Oyunlarla Yaşayanlar
- Korkuyu Beklerken
- Tehlikeli Oyunlar
- Bir Bilim Adamının Romanı