Yılanların Öcü Kitap Özeti

Türkiye’nin çok ama çok güzel ama bir o kadar da fakir bir köyü olarak yeridir Karataş köyü. Bu fakir köyün yoksul köylülerinden biri de Kara Bayram’dır.  Yaşadığı ev babasından kalmıştır. Bu ev tek odalı bir evdir. Karısı iyi huylu bir insandır, yumuşaktır, pek sesini çıkarmaz. Üç çocukları vardır.  Annesi Irazca evinin direğidir. Irazca dertli bir kadındır, ihtiyardır. Fakat dişli bir kadındır, sözünü geçirir, hakimiyet kurabilir. Kendi hallerinde yaşarlarken, kendi başlarına sessiz yaşarlarken günün birinde huzurları kaçar. Haceli onların evinin önüne ev inşa etmeye kalkışmıştır. Kendisi Cımbıldak Hüsnü’nün koruyup kayırdığı bir köylüdür. Cımbıldak Hüseyin de muhtardır. Irazca bu duruma çok sinirlenir ve tepki gösterir. Ona diklenir, köyde adeta kıyamet kopar. Kavgalar gürültüler başlamıştır köyde. Hatta kasabada da durum böyledir. Başlarına gelmeyen olay kalmaz. Fakir Baykurt isimli yazar da  bu romanı aracılığı ile köylerde yaşanan küçük ve kurnaz hesapları, bu hesapların takibinde olan fırsatçı insanları, onların politikadaki, bürokrasi ve idarede yer alan arkalarını ve uzantılarını  ve o zalim insanların üzerine gitmesi, ezmeye çalıştığı, sömürdüğü, karartmak istediği aydınlık yol güzel insanları barındırıyor ve anlatıyor, kısaca tekrar memlekete ait gerçeklere, ülke meselelerine değiniyor.  Üstelik sakıncalı etiketi yapıştırılması ve zamanında çok fazla ve çeşitli tartışmanın ve kavganın ve bu yüzden de husumetin odak merkezinde yer almak pahasına. Edebiyatımızın baş yapıtlarından, en önemli eserlerinden olan bu romanın iki kez de filmi çekilmiştir. Bu eserin edebiyatımızdaki yeri çok ama çok fazladır. Okurlarca çok beğenilmiştir ve ilgiyle takip edilmiştir. Filmleri de izlenmiştir ve takip edilmiştir. Fakir Baykurt çoğu kişinin sevdiği bir eser meydana çıkararak Türk edebiyatına büyük bir katkıda bulunmuştur.

KİTABIN ÖZETİ

Fakir Baykurt’un en beğenilen romanlarından biri olan Yılanların Öcü romanı memlekett olaylarını, köydeki yaşamı, mazlum, sömürülen ile mertin, yiğitin, zengin ile yoksulun yerini, sahip olduğu gücünü, sağladığı üstünlüğün üzerinde duruyor ve onları anlatıyor. Fakir Baykurt isimli yazar bu zıtlığın ve ayrımın her yerde meydana geldiğini ve bulunduğunu savunmasına rağmen anlattığı konuyu köylünün kendi dilinden yazarak aktarmıştır ve okuyucuya sunmuştur. Türk edebiyatında yer alan en sahi, en doğru eserlerinden biridir. Bu konuda da zaten baş yapıtlarımızın arasındaki yerini korumaktadır. Kara bayram, Karataş’ta hayat süren Hatça’nın eşidir. Aynı zamanda Irazca’nın da evladıdır. Üç çocuğu ile birlikte babadan miras eski dökük bir evde yaşamlarını sürdürürler. Tüm mal varlığı ikamet ettiği ev, tarım ile uğraşacağı bir arsa, bu arsa küçüktür aynı zamanda, tarlayı sürmesine yarayacak bir de öküzdür. Annesi Irazca tuttuğunu koparan, diş geçiren, haksızlık karşısında susmayan , herkese baskı uygulayan ve ezen muhtara sesini çıkaran bir kadın olarak bilinmektedir. Kara Bayram’ın eşi Hatça ise sessiz ve mülayim, evine bağlı, sakin tavırlı, çocuklarına bakan bir kadındır. Kıt kanaat geçinerek sürdürdükleri hayatında huzurlu yaşarlar. Yarım akıllı olan ve köyün delisi denilen  Haceli yüzünden ise huzurları bozulur. Kendisi Fatmaca’nın kocasıdır.  Haceli eşi Fatmaca ile beraber rutubet kokan, yıkık dökük eski bir evde kardeşi ile beraber yaşamını sürdürür. Kendine yeni bir ev inşa etmeye karar verir. Köyün muhtarı olarak görev yapan Hüsnü’ye danışır ve onun fikrini sorar. Bunun yanında Haceli Karataş Köyü muhtarlığının da kurul üyelerinden biri olarak görev almaktadır. Muhtar Hüsnü adalet bilmeyen, hak hukuktan haberi olmayan, eşitli es geçen, mazlumu sömüren, gücünün yettiği herkesi ezen, yaman ve çirkef, kurnaz, iki yüzlü, zengin yalakası, karaktersiz ve acımasız bir insandır. Haceli üzerinden çıkar peşinde koştuğu sebebi ile onu muhtar heyetine dahil etmiştir.  Muhtar Haceli’ye arazi satın alıp yeni ev inşa etmek istediğini söyler. Uygun yer bulunmaması sebebi ile de Kara Bayram’ın evinin önündeki yeri satın alabileceğini ve oraya ev inşa edebileceğini bildirir. Kara Bayram’ın babası yoktur, yetimdir, kardeşe de sahip değildir, onu savunacak ve kollayacak kimse bulunmamaktadır. Yoksuldur, parası yoktur, sesini çıkaramaz kimseye, mazlumdur,  diklenmez kimseye ve karşı gelmez diye düşünmektedir muhtar da . Fakat olaylar muhtarın istediği gibi ilerlemez ve romanda olaylar buradan itibaren başlar aslında. Haceli evin önünde bulunan kısmı satın alır ve daha sonra işçi getirip orayı kazdırmaya başlar. Bayram ve annesi Irazca da buna razı gelmez sebebi de köylük yerde  ahır evin arka tarafında bulunur ve hayvan pislikleri de ahırın arka kısmına gönderilir. Bu drumda Haceli’nin yapacağı ahırdaki yer alan pislikler Bayram’ın evinin önüne gelmiş olacaktır. Fatma da çok pasaklı ve pis bir kadındır böyle şeylerle uğraşmaz. Onlar da bunu bildiğinden bu işe karşı çıkarlar ve tepki gösterirler.  Bir gece Irazca temellerin içine pislik ve toprak koyar ve onların içini doldurur. Haceli bunu muhtara haberdar eder. Fatmaca Bayram’a aşıktır ama Haceli ile nikahlanmak zorunda kalmıştır. Irazca’nın planından dolayı Bayram da Fatmaca’dan hoşlanmaya başlar. Birlikte olurlar. Irazca Haceli’ye ait kerpiçleri paramparça eder ve Haceli bunu görür çok sinirlenir. Sinirden Hatçayı döver.  Hatça çocuğunu düşürür. Aylarca yatakta yatar.  Irazca kaymakama ulaşır ve ona her şeyi anlatır. Muhtarın onlara yaptıklarını teker teker söyler. Kaymakam da muhtara cephe alır, ona hak ettiği şekilde muamele eder ve Irazca’nın evinin önüne ev yapılmasına da izin vermez.  Muhtar doktor çağırıp Hatça’yı tedavi ettirir. Bayram mahkemeye varıp kendisini şikayet edeceğini ve ona dava açacağını, yaptıklarına karşı sessiz kalmayacağını söyler ama onu haklı bulmama ihtimallerinden de korkmaktadır. Fikrinden vazgeçecek gibi olsa da bazen, annesi delirir ve tuhaflaşır. Bayram da mahkemeye gidip yılanlardan öç almak için yola koyulur.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ

Fakir Baykurt 15 Haziran 1929 tarihinde Burdur’da doğmuştur. Köylü bir ailenin erkek evladıdır. 1948 senesinde Gönen Köy Enstitüsünden mezun oldu ve köy öğretmenliğinde görev almıştır. 1955 senesinde Ankara Gazi Enstitüsünü bitirmiştir. Okulunu bitirdikten sonra da ilköğretim müfettişliği ve öğretmenlik ile ilgilenmiştir. Yılanların öcü bilinen en önemli ve en ünlü eseridir. Bu eser bakanlık emrine de alınmıştır. ABD’den döndükten sonra Türkiye Öğretmenler Sendikasının kurucu kişilerinden birisi de kendisi oldu. Genel başkan olarak Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonunda çalıştı. 1969 senesinde öğretmen boykotları sebebi ile istifa etti. 12 Martta da tutuklanması gerçekleşti. Askeri mahkeme onu uzun süre yargı altında tutmuştur. Daha sonra beraati gerçekleşti. Bundan sonra da Almanya’ya gitti. Uzun süre boyunca Almanya’da yaşamıştır ve orada 11 Ekim 1999 tarihinde ölmüştür. Edebi hayatına şiir ile başlangıç yapmıştır. Orhan velinin izinden ilerleyerek köy hayatı temasına sahip şiirler kaleme almıştır. Şiirden sonra da hikaye ve roman yazmaya başlamıştır. İlk romanı da Çillidir. Köy hayatından, köyde yaşanan haksızlıklardan, mazlumların yaşadığı sıkıntılardan, sömürüden, orada yaşanan zalimliklerden çok bahsetmiştir. Köy edebiyatının öncülerinden biridir.  Köy bilincine sahip yazar bu konuyu çeşitli yönleri ile kitaplarında anlatmıştır.

“Yılanların Öcü Kitap Özeti” için bir yanıt

  1. kitabı bir daha okuyun derim. muhtar ve köy kurulu arsayı neden satar? Çünkü köye heykel yapılması lazım, köylünün heykele verecek parası yoktur. Köye ait bir yeri satıp heykel yaptıracaklardır. En müsait yer olarak gariban bayramın evinin önü satılır. Ya burası satılıp heykel yaptırılacak ya da köye salma yapılıp heykel parası toplanacaktır. normalde bu durum hep gözden kaçırılan bir husustur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir