Değerli sanatçı Abbas Sayar’ın ilk eserinde, insanların faydası sona erdikten sonra, değer verdiklerini bir kalemde silebildikleri üzücü bir şekilde kaleme alınmıştır. Yazarın Siyah İnci kitabıyla Anna Sewell’ den etkilendiği gözlerden kaçmamaktadır. Fakat mükemmel bir halk diliyle anlatılan eser, okunulası bir roman olmuştur. Eserin bölümleri aşağıdaki sergilendiği gibidir,
Yılkı Atı Özeti
Sanatçının eserinin tamamına bakıldığında Yılkı atı özeti, bakımından geleneklerine bağlı bir toplumda atlar ve doğa arasındaki bağın işlendiği farklı içerikli bir kitaptır.
İbrahim kışları sert geçen Anadolu köylerinden birinde, tarlada çift süren fakir bir köylüdür. İbrahim kafasında düşleriyle, tarlada çift sürme işi sona erip de eve doğru öküzleriyle birlikte yol alır. Konağının arabalarının, hayvanları için buğdayının çokça olduğu bir düş beliriverir dimağında. Düşü hayvanları ile işi sona erip de eve gelince sona erecektir.
İbrahim evlerinin emektarı olan Dorukısrak’ı oğullarını tembihleyerek evden kovulmasını ister. Mustafa ve Hasan iki kardeş babalarının, isteği ile atı evden dağlara kovarlar. Yılkı atı olay örgüsü yuvasından kovulma ile başlar. İlerleyen zaman içinde de atı evin işlerini göremeyecek kadar yaşlandığı, bahane edilerek Kâşifin oğlu diye bir köylüye verip, evin yanından yamacından uzaklaştırırlar.
DoruKısrak’ı tayının ve evinin, çok ırağında bir yerlere Kâşifin oğlu bırakır ve döner. Yılkı atı tayından uzakta bir başına açlık içindeyken, Çilkır’ı görür. Yılkı atı olayın geçtiği yer ve zaman olarak bakılırsa, iki Yılkı atı, beraber güney de büyükçe bir ovaya inerler. Kendileri gibi kaderine bırakılan diğer atlarla birlikte yaşamlarına burada devam ederler. İçlerinde en güçlü olan Demirkır’dır. Demirkır sahipsiz diğer atlara aynı zamanda, koruyuculuk yapmaktadır.
Çilkır ve Aygır atı kavgaya tutuşur. Çünkü Yılkı atları içinde, en çok DoruKısrak’ı beğenirler. Kavgada galip gelen taraf, Aygır olur. Yenilen tarafta kalan Çilkır ise içine kapanıp, diğer atlarla konuşmayı keser. Güçlü Yılkı atı Aygır, atları aynı zamanda kurtların, saldırılarından da yaptığı güçlü hamlelerle selamete erdirecektir.
DoruKısrak tayından ve evinden uzaklaştırılıp, dağlara sürüldüğünden beri sahibi olan İbrahim, hırçınlaşır. Vicdan azabı çeker. Dağda kırda bayırda onu arasa da izine rastlayamaz.
Hıdır Emmi, adında yaşlı ve yardımsever bir köylü, kapısına hasta bir şekilde, gelen Dorukısrak’a acır yaralarını sarar ve ona bakar. Havanın bıçak gibi kestiği çetin günlerdir. Dorukısrak huzuru yerindedir. Fakat ovada kurtlar arkadaşlarına pusu kurmuş, güçsüz Çilkır’ı kendilerine yem yaparlar.
Buna mukabil Dorukısrak tıpkı bir insan gibi, değer görür, yedirilir içilir. Köylüler tarafından bakımı en iyi şekilde yapılır. İyileşip de artık onlara ihtiyacı kalmayınca, köylülerin kurduğu bir toyla oradan eğlence içinde uzaklaşır.
Dorukısrak güneye arkadaşlarının yanına ovaya indiğinde, Çilkır’ın kurtların yemi olduğunu duyar. Arkadaşının arkasından çok mutsuz olur. Çok geçmeden çiçeklerin açıp, kuşların cıvıldadığı bahar mevsiminde tüccarlar ovaya yaptıkları pusuyla iki Yılkı atını diğerlerinden ayırırlar.
Bu arada İbrahim deli divane kırda bayırda Dorukısrak’ı aramaya devam eder. Nihayetinde atını güneyde, ovada otlarken, görür. Aylar sonra, evinden ve tayından, zorla uzaklaştırdığı atı bulunca İbrahim çok sevinir. Tayı Dorukısrak’ın yanına götürür. İbrahim, yavrusunu görünce Dorukısrak’ın dayanamayıp, evine döneceğini düşünür. Fakat beklediği şey olmaz. Anne ve yavrusu, başka yöne, başka hayatlara doğru koşacaktır. İbrahim atların arkasından, dövünüp pişmanlık duysa da bir daha onları göremeyecektir.
Yılkı Atı Konusu
Eserin tamamına bakıldığında, Yılkı atı konusu, esasında vefasızlık yapanın sonuçlarına da katlanması ile ilgilidir.
Eski bir Türk ananesi gereğince, bir zamanlar Türk köylerinde, özellikle zorlu geçen kış aylarında, hayvanlara verilen yemi iktisatlı kullanmak amaçlı, yaşı geçkin ya da hasta atlar dağlara, ovalara sürülürdü.
Yılkı atı her şeye rağmen çetin kışı, evin dışında zor şartlarda atlata bilirse, sahipleri mevsim yumuşayınca, Yılkı atını arar bulur. Tekrar sahiplik ederdi.
Yarışlarda senelerce sırtında sahibine, gelir kaynağı olmuş Dorukısrak, doğanın yasaları gereği, zaman içerisinde yaşlanmıştı. Dolayısıyla yarışlarda eskisi gibi koşamayıp, sahibine de kazandırmıyordu. Sahibi, bu sebepten Dorukısrak’ı henüz bakıma ihtiyacı olan tayı olmasına rağmen, onu yalnızlığa terk eder.
Anadolu’da zorlu kış şartları içerisinde yurdundan, yavrusundan uzakta olan Dorukısrak, ölümle burun buruna geldiği zamanlar olur. Fakat iyi niyetli insanlar sayesinde yaşamayı başarır. Eserde Yılkı atı karakter tahlili yapılacak olursa eğer, vefasızlık örneği İbrahim karakteri ile karşımıza çıkarken, Hıdır Emmi hiçbir karşılık görmeden, bakıp beslediği yılkı atına gösterdiği davranıştan dolayı vefalı insan karakteri özelliğini taşır.
Yılkı Atı İncelemesi
Değerli sanatçı Abbas Sayarın kitabında verilmek istenen mesaja bakılarak Yılkı atı incelemesi yapacak olursak, doğa, ananelerimiz, tevekkülle birlikte var olan yoksulluk ve vefa ana temaları üzerinden işlenmiştir.
Abbas Sayar Yozgat ilinde tarihler 1923’ü gösterdiğinde dünyaya gelmiştir. Kaleme aldığı köy ve Anadolu temalı eseri, 1970 yılında Türk toplumuna sunmuştur. Akabinde başarı ödülünü TRT aracılığıyla eserden dolayı almıştır.
Eser hayvan ve insanlar arasında yaşanan acımasız hayat temalı olsa bile bilinç altında verilmek istenen mesajda yoksullukla birlikte eski Türk toplumlarında karşılaşılan durumlar konu edilmiştir.
Eser üslup bakımından, şiir gibi işlenmiştir. Halkın diliyle, lehçesiyle yazılmıştır. Neticesinde eser, sinemada filmi bile yapılmıştır.